Ana Sayfa Blog Sayfa 3561

Kıbrıs’ta Medeni Birliktelik Yasası coşkusu

Kıbrıs Cumhuriyeti Temsilciler Meclisi, 26 Kasım Perşembe günü yapılan oturumunda, heteroseksüel ve eşcinsel çiftlerin hak ve hükümlülüklerini düzenleyen Medeni Birliktelik yasasını onayladı.

18

Yasa, 3 çekimser, 12 ret ve 39 olumlu oy sonucu onaylandı. Partilerin tekil katılım oyu kullanmadıkları gözlemlendi.

Yasaya DİSİ’den Andreas Themistokleous, Evgenios Hamboullas, Andreas Kiprianou, Eftimios Diplaros, Yorgos Tasou ve Aristotelis Misos, AKEL’den Panikkos Stavrianos, DİKO’dan Sofeklis Fittis, Yorgos Prokopios ve Antonis Antoniou ile bağımsız milletvekilleri Zaharias Kulias, Nikos Kutsou ret oyu kullanırken, DİKO milletvekili Marios Karoyan, Angelos Votsis ve Fitos Konstantinou oylamaya katılmadı.

19

Accept-LGBT örgütü üyeleri, yasa tartışılırken Temsilciler Meclisi önünde beklediler. Yasanın oylamasının ardından Accept üyeleri Elefteria Meydanı’nda kutlama etkinliği gerçekleştirdi.

 

(Gazedda Kıbrıs)

Enerji gemisi, Uluslararası Enerji Ajansı direktörünü umutlandıracak şekilde yön değiştiriyor

Karel Beckman tarafından Energypost‘da yayınlanan haberi Yeşil Gazete gönüllü çevirmeni Zeynep Ersoy‘un çevirisiyle sunuyoruz.

***

Küresel enerji petrol tankeri yavaş ama emin adımlarla yön değiştiriyor. Düşük karbonlu enerji için uzun yolculuk sonunda süreklilik kazandı ve artık geri dönüş yok. Bu söylem Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) tarafından geçtiğimiz haftalarda açıklanan Dünya Enerji Görünümü (WEO) 2015 baskısının en önemli mesajı. IEA’nın yeni İcra Kurulu Direktörü Fatih Birol, gelecek için uzun bir süredir olduğundan “daha iyimser” olduğunu söyledi. Aynı zamanda IEA’nın Paris’teki İklim Zirvesi sonrasında ülkelerin taahhütlerini yerine getirip getirmediğini izleme sorumluluğunu üstlenmeye hazırlandığını da belirtti.

fatih_ birol
Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) yeni İcra Kurulu Direktörü Fatih Birol

IEA, küresel enerji sektörünün en yetkin araştırması olarak bilinen yıllık faaliyet raporunun yönetici özetinde, seyahatin yönünün değiştiğini belirtiyor. Ayrıca çok ihtiyaç duyulan küresel enerji değişiminin devam etmekte olduğunu, fakat henüz yükselen karbondioksit emisyonlarını tersine çevirecek düzeyde olmadığını vurguluyor.

WEO (Dünya Enerji Görünümü) listelerinin işaretleri tamamen yeni değil. Fakat gösterdikleri eğilimler geçen yıla göre daha açık ve sağlam hale geldi. Bu durum INDC olarak adlandırılan Paris İklim Zirvesi öncesi Birleşmiş Milletler’e verilen sözlerden de belli. IEA düşük karbon ve daha verimli enerji sistemine doğru hareketlere ivme vereceğini belirtmişti. Bu sözler, WEO’nun ana senaryolarında da yer almakta.

Pozitif işaretler ilk olarak büyüme için daha az enerji modeline geçişi başlatan Çin’den gelmeye başladı. Küresel enerji pazarına Çin’in katkısı elbette iyi bilinmekte, fakat tekrarlamakta fayda var. WEO, 2040 yılında Çin’in toplam enerji talebinin ABD’nin neredeyse iki katı olacağını öngörüyor. Çin aynı zamanda en büyük kömür üreticisi ve tüketicisi olarak kalacak ve AB’den daha büyük bir gaz tüketicisi haline gelecek. Aynı zamanda diger ülkelerden daha fazla yenilenebilir enerji üretimi dağıtacak.

WEO’ya göre, “politika tercihleri” Çin’in enerji sistemini değiştiriyor. Enerji verimliliği önlemleri ve ekonomideki diğer değişikliklerin bir sonucu olarak, Çin 25 yıl boyunca son 25 yılda kullandığının GSYİH birimi başına % 85 daha az enerji kullanacak. IEA, 2030 yılında Çin’in karbondioksit emisyonlarının zirve yapmasını bekliyor. Diğer bir işaret ise doğal gazın en hızlı büyüyen fosil yakıt olması ve kömürün hedef alınması.

Gaz tüketimi, UEA’nın merkezi senaryosuna gore, 2040 a kadar ozellikle Çin ve Orta Doğu nedeniyle neredeyse % 50 büyüyecek. Bu iki bölge 2010 yılında gaz talebinde zirveyi görüp, AB’den daha fazla gaz tüketicisi haline gelecektir. Bunun aksine kömür, uzun süren istikrarlı bir büyümeden sonra, “bütün servetini kaybetmekle karşı karşıya”. IEA, son on yılda dünya enerji talebindeki artışın %45’ini karşılayan yakıtın, 2040 yılında büyümenin sadece yaklaşık % 10’unu karşılamakta olacağını, 2040 yılında AB’de, kömür tüketiminin mevcut seviyelerinin üçte birine düşmesinin beklendiğini belirtiyor. Hindistan ve Güney Doğu Asya’da ise, kömür kullanımının üç katına cıkması bekleniyor.

IEA Şefi iyimser

Fatih Birol, IEA’nın eski Başekonomisti  ve şimdiki İcra Kurulu Direktörü, Enerji Postası’na dünyanin iklim değişikliği ile yeterince mücadele etme konusunda “iyimser” olduğunu söyledi. Birol’a göre bunun 2 nedeni var: Birincisi, 150’den fazla ülkenin UNFCCC’ye vaatlerde bulunması, yani benzeri görülmemiş bir siyasi momentum. Kyoto anlaşması zamanında sadece ileri ekonomileri olan ülkeler taahhütte bulunmuştu. Şimdi ise tüm dünya. İkincisi ise, taahhütlerin yenilenebilir enerji ve enerji verimliliğini teşvik politikaları ile ilgili olmaları.

IEA 17-18 Kasım’da Hindistan ve Çin’in de dahil oldugu dünyanın dört bir yanından gelen Enerji Bakanları’nın katıldığı bir Bakanlar Konferansı düzenliyor. IEA, bir OECD-organizasyonu. Ancak Birol gelişmekte olan ekonomiler ile ilişkileri geliştirerek seçim bölgelerini genişletmek istiyor.

Birol, COP21 sonrasinda IEA’nin önemli bir rolü olacagını düsünüyor. “Biz Paris iklim zirvesi sonrası ülkelerin taahhütlerini yerine getirip getirmediğini izlemek için üzerimize düşeni yapmaya hazırız.” diyor.

Süreçte liderlik

Bütün bunların en umut veren yanı karbonsuz bir dönüşüme başlayan enerji sektörü. WEO, yeni santrallere harcanmış her 1 doların 60 sentinin, 2040’da yenilenebilir enerji teknolojileri için harcanacağını belirtiyor. Toplam üretim artışının yarısından fazlası (8.300 TWh) yenilenebilir kaynaklarından gelecek. Bu miktar Çin, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği’ndeki fosil yakıt üretim tesislerinin bugünkü üretimine eşit. Sonuç olarak, küresel elektrikte kömürün payı % 41’den %30’a düşerken, yenilenebilir olanlar aynı oranda bir atışa sahip olacak ve doğal gaz, nükleer ve hidroelektrik ise mevcut oranlarını koruyacak.

Enerji verimliliği aynı zamanda “gücünü toparlamak”tır. Küresel ekonomi %150 büyürken, enerji talebi enerji verimliliği kazanımları sayesinde sadece üçte bir oranında büyür. “Çin ve Hindistan’daki zorunlu hedefler (Japonya’yı takip eden) küresel verimlilik düzenlemesinin kapsama alanını 2005’te %3’ten 3 katından fazlaya arttırdı. Bu enerji politikaları 2040 yılına kadar da etkinliklerini genişletmeye ve etkinliğini arttırmaya devam edecek.”

Öyle olsa bile, IEA hala geliştirilmesi gereken yönlerin olduğunu belirtiyor ve şöyle diyor: “Biz satın alınan yeni ekipmanın enerji verimliliğinin 2030 yılında %11 daha artacağını tahmin ediyoruz. Tasarruf edilen enerjinin ortalama maliyetinin ise petrol eşdeğeri başına 300 dolar olacağını bekliyoruz, ki bu ağırlıklı ortalama olan 1300 dolar dan çok daha düşük.”

Dengeler değişiyor

Sonuç olarak, WEO dengenin düşük karbonlu teknolojilere kaydığını belirtiyor. Bunun nedenlerinden biri petrol ve doğal gaz pahalılanırken, yenilenebilir kaynakların ucuzlamaya başlaması. “Her ne kadar enerji ve teknoloji verimliliğinde iyileştirmelerle okunurluğu azalsa da,  operatörler daha küçük, daha uzak ve daha zorlu rezervuarlara taşınmaya zorlandığı için petrol ve gaz üretimi maliyeti çoğu kaynak türü için artıyor. Buna karşılık, maliyet düşürme rüzgar ve güneş enerjisi için olduğu kadar daha verimli ekipman ve aletler için de bir normdur.”

Fosil yakıtlara yönelik sübvansiyonlar konusunda bile, eğilimin olumlu olduğunu belirten WEO şöyle diyor: “Fosil yakıt tüketimi büyük sübvansiyonlardan yararlanmaya devam ediyor. Biz bu global sübvansiyon faturasının 2014 yılı için yaklaşık 490 milyon dolar olacağını tahmin ediyoruz. Eğer 2009’dan beri reformlar yürürlüğe girmeseydi bu miktar yaklaşık 610 milyon dolar olurdu.”

Enerji sektöründe, yenilenebilir enerji teknolojileri dağıtımını destekleyen sübvansiyonlar 2014 yilinda 112 milyon dolar miktarindaydi (arti biyoyakitlar icin 23 milyon dolar). Rapor, sübvansiyonlardaki % 50 artışın ( 2040 yilinda 17 milyon dolara) 5 kat artisi hidroenerji haric yenilenebilir enerji artisini garanti alacağını belirtiyor.

IEA: Petrol fiyatı iyileşecek

IEA, petrol piyasasındaki uyum sürecinin nadiren düzgün gittiğinin görüldüğünü söyledi. Merkezi senaryolara göre, piyasanın 2020 yılında varil başına 80 dolar seviyesinde yeniden dengeleneceğini ancak daha sonar tekrar artışlar olacağını açıkladı. WEO, 2020 yılında taleplerde artış olacağını ancak yükselişin verimlilik politikaları ve alternatif yakıtlara geçiş ile yönetileceğini öngörüyor.

Oysa IEA “daha uzun süreli düşük petrol fiyatlarının göz ardı edilemez” olduğunu belirterek, bahislerinde önlem almakta. Eğer fiyatlar varil başına 50 dolar olarak kalırsa, WEO bunun sadece tüketici ülkeler için iyi haber olmadığnı belirtiyor. Daha düşük petrol fiyatlarının ekonomik faydaları, ham petrol için Ortadoğu’ya bağımlılığın artması ve yatırımların azalmasına karşı fiyatta oluşacak keskin toparlanmanın riski ile dengelenecektir. Fiyatlar arz icin gerekli yatırımı oluşturmak için çok düşük kalırsa, gaz arz güvenliği ile ilgili endişeler de artacaktir.

Buna ek olarak “düşük petrol fiyatı senaryosu”, tüm dünyada merkezi senaryoda görülen enerji tasarruflarının yaklaşık %15’ini yani 800 milyon dolar değerinde otomobil, kamyon, uçak ve diğer ekipmanlardaki enerji verimliliğini kaybedeceğini gösteriyor.

Farklı bir resim

IEA, enerji gemisinin seyri değişmiş olmasına rağmen, hala gitmek için uzun bir yolun olduğunu belirtiyor. Ve bu hedefe zamanında ulasilip ulasilamayacagi belli değil.

Raporda soyle yaziyor: “2040 için yenilenebilir enerjiye yapilan kümülatif 7,4 trilyon dolarlık yatırım küresel enerji arzında toplam yatırımın sadece yaklaşık %15’ini temsil ediyor.” Ayrıca, enerji sektörünün durumu iyi giderken, yakıt olarak, sanayi ve ulaşım yakıtı olarak kömür ve gazın değiştirilmesi daha zor ve pahalı.

Bugün formüle edilen enerji politikaları, karbondioksit emisyonlarının daha yavaş artmasına neden olmakta. Fakat emisyonların ekonomik büyümeden bağlantısının tamamen kesilmesi ve 2°C’lik hedefi karşılamak için yeterli değil.

Kaygı uyandıran ülkelerden biri olan Hindistan, enerji tüketiminde hızlı bir büyüme dönemine giriyor ve bu durum ülkede kömür talebinde neredeyse toplam enerjinin yarisi kadar bir artışa yol açacak.

Genel olarak, WEO’ya göre dünya çapında enerji kullanımı 2040 yılına kadar üçte bir oranında büyümeye ayarlanmiş. Bu durum, örneğin Avrupa için çok farklı. Eğer IEA’nn merkezi senaryosu gerçekleşirse 2040 yılında enerji kullanımında %15 düşüş gözlenecek.

Haberin İngilizce Orijinali

Haber: Karel Beckman 

Yeşil Gazete için Çeviri: Zeynep Ersoy

(Yeşil Gazete, Energypost)

Roma Bostanı İnsanları’ndan bu Pazar için “Gıda Ormanımız olsun mu?” daveti!

İstanbul’un göbeğinde, Cihangir’de bostan kuran ekipten yani Roma Bostanı İnsanları‘ndan sizlerin de ilginizi çekeceğinden emin olduğumuz bir haberimiz var. Roma Bostanı‘nda bu Pazar günü yani 29 Kasım saat 12:00‘de ağaç dikimi var. Roma Bostanı İnsanları, “Gıda Ormanımız olsun istedik, herkesi de bostandaki ağaç dikimine bekleriz” diyorlar.

51
Roma Bostanı İnsanları faaliyette

Gelin, sözü biz gene Roma Bostanı İnsanları’na bırakalım…

“Yeni Bir Hikaye: Gıda Ormanımız Olsun mu?

48

İstanbul’un göbeğinde dikili bir ağacınız olsun istiyorsanız,

29 Kasım Pazar günü saat 12.00’de bekliyoruz

Roma Bostanı’nı, sürdürülebilir, dört mevsim ürün alınabilen bir “Gıda Ormanı”na ya da “Orman Bahçesi”ne dönüştürmek istiyoruz.

49

Yani, bir bahçede farklı boylardaki ceviz, akasya, erguvan gibi ağaçların arasında çalıların, onların yanlarında çeşitli otların olduğu, toprağın yer örtücülerle kaplandığı, ağaç, dal ve köklerinin sarmaşıklar ile sarıldığı bir yer.

Tüm bu farklı katmanlardaki türler birbirleriyle uyum içinde yaşayabiliyor. Doğal bir orman ekosistemini örnek alarak oluşturulmuş bu sistemde, kullanılan ağaçlar, gıda üreten, toprağa yarar sağlayan, yararlı böcekleri çeken, hayvanlar için önemli türlerden seçiliyor. Gıda ormanı ilk yıllarda bizim bakımımıza ihtiyaç duysa da belli bir zaman sonra doğal bir orman gibi, kendi kendine yeten bir sisteme dönüşüyor.

50

Mevsim olarak ağaçlarımızı dikmek için en uygun zamandayız. Gıda ormanımız için fidanlarımızı dikmeye başlayacağız. Hem belki uyum içinde, birbirimizi besleyerek yaşayabileceğimizi de hatırlamış oluruz. Ormanımız olsun, birlikte orman olalım.”

Detay bilgi için: www.romabostani.org

Facebook etkinlik sayfası: facebook.com/Yeni Bir Hikaye: Gıda Ormanımız Olsun mu?

 

(Yeşil Gazete)

 

SALT’dan COP 21 Paris arefesinde iklim odaklı program: “Bu son şansımız mı?”

Deneysel düşünceye ve araştırmaya yönelik yenilikçi programlar geliştiren kültür kurumu SALT “felaket düzeyine varan iklim değişikliği karşısında müze ve kültür kurumlarının sorumlulukları nelerdir” sorusu ışığında, tam da Paris Taraflar Konferansı (COP21) arefesinde, “Bu son şansımız mı?” adıyla yoğun ve bir o kadar da kuvvetli bir etkinlik düzenledi. Etkinlik programı bugün (27 Kasım Perşembe) başlıyor

47

SALT Beyoğlu’nda 27 Kasım ile 4 Aralık tarihleri arasında gerçekleştirilecek program kapsamında bir STK Fuarı kurulacak ve iklim değişikliğiyle doğrudan ilişkili çevre meselelerinde çeşitli eylem ve araştırmaları irdeleyen sekiz belgesel filmin gösterimi yapılacak.

Kaçırırsanız hatırlatmadığımıza biz pişman oluruz, dolayısıyla buyrun; gün be gün etkinlikler ve detayları:

27 Kasım Cuma

Yönetmenliğini Avi Lewis’in yaptığı ve Naomi Klein’ın aynı adlı kitabından hareketle dört yılı aşkın bir sürede tamamlanıp bu yıl gösterime giren “This Changes Everything” [Bu Her Şeyi Değiştirir] film gösterimi var.

Saat 19:00’daki gösterimden bir saat önce Ömer Madra ve İklim İçin Kampanyası temsilcilerinin katılacakları bir de konuşma gerçekleştirilecek.

SALT Beyoğlu, Açık Sinema’da saat 18:00’de başlayacak olan bu konuşmada sürdürülebilir kalkınma konusuna ilişkin başarı ve hesap hatalarına, kitlesel mücadelelere ve 12‐13 Kasım’da İstanbul’da yapılan İklim Forumu’nun sonuçlarına değinilecek. Film 89 dakika ve orijinal dili İngilizce olmakla beraber Türkçe altyazı mevcut.

28 Kasım Cumartesi

SALT, Paris Taraflar Konferansı paralelinde söyleyecek sözü olan yedi sivil toplum kuruluşu ile EkoIQ dergisinin katıldığı bir STK Fuarı düzenliyor. SALT Beyoğlu’ndaki Forum alanında gerçekleşecek fuarla Türkiye’deki çevre meselerine ilişkin tartışma platformunun sürdürülmesi amaçlanıyor. Katılımcı kuruluşların araştırma ve çözüm önerilerini sunacağı fuar kapsamında ayrıca, atölye çalışmaları, kısa film gösterimleri ve konuşmalar yapılacak. Katılımcı STK’lar ve beraberlerinde getirecekleri muhabbet özetle şöyle:

Avrupa İklim Eylem Ağı (CAN Europe) Türkiye Ofisi Fotoğraf sanatçısı Kerem Yücel’in termik ve doğal gaz santrallerinin bulunduğu bölgedeki yaşamı fotoğrafladığı 4 işi girişteki bilgi ekranında dönecek.

Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF Türkiye) Yenilenebilir enerji kaynaklarından “güneş” üzerine devlet tarafından çıkarılan yasalar ve güneşin ülkedeki kullanım potansiyeli hakkında panolar hazırlayacaklar.

Greenpeace Akdeniz Türkiye’nin Kara Atlası ile termik santrallerin getirdiği felaketler üzerine odaklanılacak. Kömürle Yanmak kısa film gösterimi yapılacak. Yırca Köyü’ne yerleştirilen güneş panelleri ile üretilen enerji miktarını canlı olarak bilgisayar ortamında katılımcılara sunacaklar.

Temiz Hava Hakkı Platformu, Doktorların katılımlarıyla çevre sorunlarına yönelik bilgilendirme konuşması yapılacak. 82 ildeki enerji tüketimini ve hava kirliliğini özetleyen interaktif bir loto çekilişi ile Türkiye’nin hava kirliliği haritası oluşturulacak.

Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı (TEMA), Gıda üretimi, tüketimi ve temiz enerji arasındaki ilişkileri tartışacaklar.

Yeryüzü Derneği, Kimyasal kullanımı olmadan sebze ‐ meyve yetiştiriciliği nasıl yapılır sorusu üzerinden tohum ekimleri yapacaklar.

Slow Food Gençlik Ağı, Yeni gıda tüketim ağları ve tüketici ilişkisi üzerine bir anket yapacaklar.

Gene 28 Kasım Cumartesi günü 15:30 ve 17:30 olmak üzere iki seansta gösterilecek olan film kaçırılmamalı. “How to Change the World” [Dünya Nasıl Değiştirilir] adlı bu belgesel modern çevreci hareketin ortaya çıktığı dönemin anlatılmamış bir hikâyesini, 40 yıldan uzun süredir gün yüzü görmemiş çarpıcı arşiv görüntüleriyle bezeyerek sunuyor.

Bugün Greenpeace olarak bildiğimiz küresel örgütün yaratılmasında Robert Hunter’ın oynadığı role odaklanan filmin yönetmeni Jerry Rothwell. Yapım yılı 2015 ve gösterim süresi 110 dakika. Orijinal dili İngilizce ama Türkçe altyazısı mevcut. Yani zamanınızı ayırmaktan başka yapmanız gereken yok. Öncesinde ya da sonrasında Forum alanına,Greenpeace Akdeniz masasına uğramayı da ihmal etmeyin, lütfen.

Bu iki seansın devamında, yani 28 Kasım, Cumartesi günü saat 19:30’da, yönetmenliğini Wim Wenders ve Juliano Ribeiro Salgado’nun yaptığı 2014 yapımı “The Salt of the Earth” [Toprağın Tuzu] var.

Yakın tarihimizin bazı büyük olaylarına, uluslararası çatışmalara, kıtlık ve toplu göçlere tanıklık etmiş olan belgesel fotoğrafçı Sebastião Salgado, oğlu Juliano Ribeiro Salgado ve Wim Wenders’in kılavuzluğunda gezegenimize bakmak için kaçırılmayacak bir fırsat! Gösterim süresi 110 dakika, orijinal dili  İngilizce, Fransızca ve Portekizce ama Türkçe ve İngilizce altyazı mevcut.

29 Kasım Pazar

İlk gösterim saat 16:00’da, Orlando von Einsiedel’in “Virunga”sıyla başlıyor. 2014 yapımı film Afrika’nın dünya tarafından unutulmuş bir yöresinde daha iyi bir gelecek inşa etmek için hayatını riske atan bir grup cesur insanın hikâyesini anlatırken güçlü bir araştırmacı gazetecilik ve doğa belgeselciliği birleşimi sergiliyor.

UNESCO’nun dünya mirası olarak tanımladığı yabani ve büyülü bir ortam, silahlı milisler, kaçak avcılar ve zengin doğal kaynakları kontrol etmek isteyen karanlık güçler gibi yoğun bir kötülük karşısında bir gurup bekçinin hikayesini seyretmeye fırsat bulacağınızı umuyoruz. 110 dakikalık bu filmde İngilizce, Fransızca ve Svahili konuşuluyor ama hem Türkçe hem de İngilizce altyazı mevcut.

Aynı gün 29 Kasım Pazar günü saat 18:00’de gösterilecek 2012 yapımı “Chasing Ice” [Buz Peşinde].

Jeff Orlowski’nin yönettiği bu belgeselin kahramanı gezegenimizin geçirdiği değişim hakkında yadsınamaz kanıtlar toplayarak tarihin akışını değiştirmeye çabalayan bir fotoğrafçı, James Balog. Gezegenimizin kırılganlığını kendi ölümlülüğümüzü bir kez daha idrak için daha güzel bir son film seçilemezdi programa! Orijinal dili İngilizce, Türkçe altyazı mevcut.

1 Aralık Salı

Rachel Boynton’un yönettiği 2013 yapımı “Big Men” [Büyük Adamlar], küresel kapitalizm ile petrol, takdir ve para peşindeki arayışın daha derindeki sonuçlarını sorgulamayı deniyor. Saat 19:00’da gösterilecek film ABD merkezli Kosmos Energy şirketinin 2007 yılında, Batı Afrika’daki Gana Cumhuriyeti’nin tarihinde ilk defa petrol bulduğunu ilan etmesi ve takip eden beş yıl sürede yaşanılacak dolambaçlı bir açgözlülük ve sahtekârlık hikâyesini aktarıyor. 100 dakika uzunluğundaki filmin orijinal dili İngilizce ve Türkçe altyazı mevcut.

2 Aralık Çarşamba

“Merchants of Doubt” [Şüphe Tüccarları], “Food, Inc.” [Gıda, AŞ] belgeselinden tanıdığımız yönetmen Robert Kenner’ın son filmi. Saat 19:00’da gösterilecek film Naomi Oreskes ve Erik Conway’in aynı adlı kitabından ilhamla çekilmiş ve izleyiciyi öncelikle ABD’nin ama biraz düşününce aslında içinde yaşadığımız tüketim düzeninin her köşesinde kendini gösteren “algı yönetimi” kültürüne doğru alaycı, komik ve aynı zamanda aydınlatıcı bir yolculuğa çıkarıyor. Film 96 dakika. Orijinal dili İngilizce ve Türkçe altyazı mevcut.

4 Aralık Cuma

Kip Anderson ve Keegan Kuhn’un yönettiği “Cowspiracy: The Sustainability Secret” [Sürdürülebilirliğin Sırrı] saat 19:00’da gösteriliyor. Büyük ölçekli fabrika çiftçiliğinin dünya üzerindeki yok edici çevresel etkilerini irdeleyen bu cesur film aynı zamanda yönetmenlerin çevre örgütleri ile de ihtilafa düştükleri oldukça yıpratıcı, sorgulayıcı ve uyandıran bir tecrübenin ürünü. 90 dakika uzunluğundaki filmin orijinal dili İngilizce ve Türkçe altyazı mevcut.

Diyeceğimiz şu, bu programı kaçırmayın. Yanınıza bir kaç kişi daha katıp giderseniz, hele… ne iyi olur. Zira Tarihi bir zaman dilimini paylaşıyoruz. COP21 arefesinde, tüketimin tepe yaptığı bir turbo metropolde, yokolan coğrafyamız, tükenen gezegenimiz ve biz üzerine durup düşünmek için fevkalade bir fırsat bu.

Ayrıntılı bilgi içinsaltonline.org

İdrakımız yarını değiştirebilir!

 

(Yeşil Gazete)

 

İşte Can Dündar’ın savunması

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, ‘MİT TIR’ları’ haberi nedeniyle tutuklandı. İşte Can Dündar’ın mahkemede yaptığı savunma…

46

Savunma konuşmasının ses kaydını Cumhuriyet Gazetesi haberinden dinleyebilirsiniz

“MİT TIR’ları meselesini ilk yazan ben değilim. Bu olay sizin de bildiğiniz gibi bahsettiğimiz iki  yapının arasındaki kavgadan ortaya çıkan bir şey. Nasıl olur da bir ülkenin jandarması ile istihbaratçıları birbirine silah çekecek duruma geliyor? Nasıl olur da jandarma kolundan çekerek istihbaratçıları ayağının altında ezer silahını alır?  Nasıl olur da bir ülkenin savcısı bir ülkenin valisi ile çatışma haline gelir. İşte bu kurulan ikili yapının sonuçları bunlar.

Savcılar, MİT TIR’larının nasıl çevrildiğini ifade ettiler. Fotoğraflar yayınlandı. Ve o MİT TIR’larının nasıl çevrildiğinin görüntülerine ulaştık. MİT dedi ki ülke dışına silah nakli yapılmıyordu; ülke içine yapılıyordu. Başbakanlık ise gıda ve insani yardım taşıyorduk dedi. Sonradan bunun gıda olmadığı ortaya çıkınca Türkmenlere gönderildi dendi.

O zamanki ana muhalefet genel başkan yardımcısı Tuğrul Türkeş dedi ki: Ben bizzat biliyorum vallahi billahi o TIR’lar Türkmenlere gitmiyordu. O şahıs şu anda Başbakan Yardımcısı gerekirse mahkemede tanıklığına başvurulabileceğini düşünüyorum. Bu görüntüler elimize ulaştı.

Ülkenin istihbarat teşkilatı kendi görev tanımında olmayan bir silah nakli gerçekleştiriyordu.Yani suç işliyordu. Bu ulusal hukukta da suç uluslararası hukukta da suç. Ben ülkemin milli menfaatlerinin yalan söylemekten geçtiğine inanmıyorum. Ben bu halkın milli menfatlerinin istihbarat teşkilatının kanun dışı silah ve insan ticaretinde olduğun inanmıyorum. Hiçbir suç gizli damgasıyla örtbasedilemez ve devlet yurttaşına yalan söyleyerek adil bir devlet olamaz.

Bir devlet adamının görevi böyle durumlarda devletin düştüğü zor durumdan kurtarmak olabilir ama hatırlatmak isterim ki gazeteci bir devlet memuru değildir. Benim görevim; halk adına devleti denetlemek, devlet bir hata yapıyorsa hükümet bir yanlış olaya bulaşmışsa kamu adına bunun hesabını sormaktır.

Uluslararası çapta yakısı olan bir olay.. Bir silah nakli.. Devlet adamları o TIR’larda ilaç vardı diyor. İlaç kutularını kaldırdığınız zaman içinde silah olduğunu görüyorsunuz. Nereye gittiğini de bilmiyoruz.

Bundan birisinin hesap sorması lazım. Bu devlet içindeki çatışmadan olabilir. Uluslararası bir tezgah olabilir. Devlet radikal islamcıları silahlandırıyor olabilir ve hiçbir milli menfaaat bunu meşru göstermez.

Gazeteci olarak benim görevim kamuyu bundan haberdar etmektir. Bunu yaparak devleti de önemli bir yanlıştan  kurtardığımızı düşünüyorum.

Daha önce Susurluk’ta gördük. Devlet illegal yollara başvurabiliyor. Suçluluları kullanabiliyor. Suç işleyebiliyor. Çok rahatlıkla yaptığı vahim hataları çok gizli damgalı dosyalarla devlet sırrı haline sokup kendini aklamaya çalışıyor. Bunlara karşıya çıktık ve yayınlayarak belki devletin daha temiz bir topluma evrilmesine yardımcı olduk.

Bugün de aynı durum var. Ne yazık ki devlet bütün uluslararası toplumun tepki gösterdiği bir silah ve insan ticaretine aracılık ediyor. Bütün uluslararası basında bunlar yer aldı. Biraz da milli sır -devlet sırrı- meselesinin biraz da  uluslararası boyutundan söz etmek isterim. Benim doktora tezim bu konudaydı. Dünya örneklerini inceledim.

Bunların en bilinenleri Watergate skandalıdır. Daha sonra Irangate skandalı gelir. Günümüzde Wikileaks belgelerinin yayınlanması yine bu konuyu gündeme getirdi. Burada temel mesele şudur:

Devletin güvenlik ihtiyacı var. Bunun karşısında da halkın bilme hakkı ve gazetecilerin ifade özgürlüğü var..  Bunlar çatıştığı zaman ne olur? Aslında temel konumuz bu. Ben burada ifade özgürlüğünün belli konularda devletin güvenlik ihtiyacının önüne çıktığını düşünüyorum. Hiçbir şekilde devletin suç işleme özgürlüğü yoktur. Hiçbir güvenlik gerekçesi suçu örtmeye yetmez.

Eğer biz bu haber nedeniyle tutuklanır, yargılanır mahkum olursak, bu hem Türkiye’de hem uluslararası kamuoyu önünde bir yalan haber yaptığımız iddiasıyla olmayacaktır. Bu devletin halkına yalan söylediğini belgelediğimiz için olacaktır ve bütün mahkeme sürecinde biz bu yalanı belgeleriyle ortaya koyacağız.

Watergate’te aynı şey oldu. Devlet gizlemeye çalıştı. Sonunda olay başkanın istifasıyla sonuçlandı. İrangate’te Amerika’nın İran’a gizli silah satışını belirledi.Bütün sorumlular mahkeme önünde hesap verdi.

Wikileaks, Amerika’nın Irak’taki bütün suçsuz uygulamalarını belgeleriye ortaya koydu. Burada beni casuslukla itham edebileceğiniz hiçbir konu yok. Kendi ülkemizin istihbaratı dahil hiçbir ülkeyle ilişkim yok. Sözünü ettiğiniz Fetullah terör örgütüyle ilgim yok.

Bir casus düşünün ki elde ettiği bilgiyi ertesi gün okurlarıyla paylaşıyor. Bir casus düşünün ki paylaştığı haberden beş buçuk ay sonra karşınıza geliyor, beş buçuk aydır elini kolunu sallayarak geziyor. Ben yapılanın iyi bir gazetecilik olduğunu düşünüyorum.

Bugün olsa yine yayınlarım. Kamuoyu iyi ki bunları öğrendi. İyi ki Cumhurbaşkanı dün ‘silahsa silah ne olmuş yani’ noktasına geldi. Böyle diyerek bu görüntülerin montaj ve sahte olduğu iddialarını
da boşa çıkartmış oldu, kabul etti. Bu bile bize yönelik suçlamanın düşmesi için yeterli olduğunu düşünüyorum.

Cumhurbaşkanı ‘silahsa silah ne olmuş yani diyorsa’ ben de ‘ haberse haber ne olmuş yani’ diyorum.”

 

(Cumhuriyet)

Can Dündar ve Erdem Gül tutuklandı

Savcılık, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün “silahlı terör örgütüne üye olmak, siyasi veya askeri casusluk ve devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken belgeleri açıklamak” iddiasıyla çıkarıldıkları mahkeme tarafından tutukladı. Dündar ve Gül’ün Silivri Cezaevi’ne götürüldükleri belirtildi.

17

Tutuklama kararının ardından Can Dündar’ın ilk yorumu, “Üzülmeyin bunlar şeref madalyası” oldu. Tutuklama talebinin ardından Can Dündar, Twitter hesabından bir fotoğrafını paylaştı. 7. Sulh Ceza Hakimliği Duruşma Salonu önünden bir fotoğraf paylaşan Dündar, “Sıra duruşmada, gazetecilik yargılanıyor” diye yazdı.

Dündar ve Gül’e, çok sayıda meslektaşı ve CHP Milletvekilleri Mahmut Tanal, Enis Berberoğlu, Barış Yarkadaş, Sezgin Tanrıkulu, DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu’nun aralarında bulunduğu çok sayıda kişi destek verdi.

16

İfade vermeden önce adliye önünde basına açıklama yapan Can Dündar, “Biliyorsunuz MİT TIR’larında silah taşındığına dair yaptığımız haberden dolayı bir soruşturma yürütülüyor. Bizzat Cumhurbaşkanı’nın şikayetçi olduğu bir soruşturma bu” dedi. “Gazeteciliği, halkın haber alma hakkını, kamuoyunun hükümet yalan söylüyorsa bunu bilme hakkını savunmaya geldiklerini” dile getiren Dündar, “Hükümetlerin hiçbir şekilde illegal yollara sapmaması gerektiğini göstermeye, kanıtlamaya, bunun savunmasını yapmaya geldik” dedi.

 

(Cumhuriyet)

Keystone projesi geri teperken Alberta yenilenebilir enerjiye yüzünü dönüyor

Christopher Guly tarafından Los Angeles Times‘da yayınlanan haberi Yeşil Gazete gönüllü çevirmeni Nilüfer Sezgin Ağaç‘ın çevirisiyle  sunuyoruz.
***
Amerika Birleşik Devleti Hükümeti’nin Keystone XL boru hattı projesini reddede soğuk duş etkisi yaratan kararı sonrası, Kanadalı Alberta eyaleti lideri katran kumu kaynaklı emisyonları kısıtlayan ve kömürden yenilenebilir enerji kaynaklarına dönüşümü başlatan kararlı bir iklim değişikliği planı açıkladı.
Beyaz Sarayın TransKanada'nın Keystone XL boru hattı antlaşmasını redetmesi sonrası Kanadalı Alberta eyaleti yenilenebilir enerji için yeniden baskı yapacaklarını açıkladı. Fotoğraf: Jeff McIntosh/Associated Press
Beyaz Sarayın TransKanada’nın Keystone XL boru hattı antlaşmasını redetmesi sonrası Kanadalı Alberta eyaleti yenilenebilir enerji için yeniden baskı yapacaklarını açıkladı. Fotoğraf: Jeff McIntosh/Associated Press
Batı Kanada eyaleti 1.başkanı Rachel Notley’in Alberta Eyaleti başkenti Edmont’da yaptığı açıklamaya göre, ”Bugün sonunda dünyanın en büyük problemini çözmek için yola çıktığımız gündür. ‘Bugün bir sorunumuz olduğunu redetmeyi bıraktığımız gündür.”
Seçimlerden 6 ay önce Notley’in sol merkezli yeni demokrat hükümeti tarafından atanan İklim Değişikliği Danışma Paneli’nin planlarına göre Alberta eyaleti kömür emisyonlarını 2030 yılına kadar kademeli olarak azaltacak. Kömür odaklı elektriğin üçte ikisini özellikle rüzgar gücü olmak üzere yenilenebilir enerji kaynakları ile değiştirilecek.
Alberta eyaleti 2017 yılından başlayarak her bir ton karbondioksit salımına 20 Kanada doları vergi koyacağını, bu vergiyi 1 yıl sonrasında da ton başına 30 Kanada dolarına arttıracağını açıkladı. Bu verginin fiyatlar üzerinde galon başına benzin fiyatlarını 2 sent arttıracağı tahmin ediliyor. Bu vergi, araçlar ve ev kullanımı da dahil olmak üzere geniş bir karbon emisyonu kaynağına uygulanacak.
Şu anda sadece 100.000 ton üzeri karbon salımı yapan firmalar yıllık olarak cüzi bir vergi ödüyor.
Netley, karbon fiyatlama stratejisinin Kaliforniya ve Kanada’nın Fransızca konuşulan eyaleti Quebec’te uygulanan plana benzerlik gösterdiğini belirtti.
Alberta eyaleti hükümeti, şu anda katran kumu kaynaklı olarak gerçekleşen yıllık 70 megaton olarak karbon emisyonları için 100 megaton toplam emisyon limiti koymayı planlıyor.
Notley’in konuşması sırasında vurguladığı bir nokta da ABD Başkanı Obama ve çevre toplum kuruluşları tarafından Alberta ham petrolünün kirli olarak tanımlanması oldu:
”Bu, hatalı hükümet politikalarının bize kazandırdığı bir derstir. Biz tek bir pazarı olan denize kıyısı olmayan bir enerji  üreticisiyiz. Daha iyisini yapmaya ihtiyacımız var ve daha iyisini yapacağız.”
Hem Amerika Birleşik Devletleri hem de Kanada’daki çevre örgütleri Alberta’nın dönüm noktasını açıklayan bu bildiriye övgüler yağdırdı:
Washington temiz tabanlı enerji grubu üyesi Oil Change İnternational’in yürütme kurulu direktörü Stephan Kretzman ”Güneş katran kumu sektörü üzerine batıyor” dedi. ”Alberta’da yüksek maliyet, yüksek karbon, yüksek riskli katran kumunun yerini temiz, güvenli yenilenebilir enerjiye bıraktığını görebileceğimiz günler mümkün olacaktır.”
Kretzman, Alberta’dan Amerika Birleşik Devletleri Körfez Kıyısı’na günde 800.000 varil ham petrol teslim etmesi planlanan Keystone XL’in, iklim etkileri sebebiyle durdurulan ilk petrol projesi olduğu ve bunun sadece bir başlangıç olduğunu belirtti.
Forest Ethics Kanada direktörü Karen Mahon, karbon kirliliği üzerine fiyat ve regulasyon limiti konularak kömürden yenilenebilir elektriğe geçiş ile Alberta eyaletinin “iklim yükü olmaktan iklim lideri olmayı” hedeflediğini iletti .
Planın bir sonucu olarak günlük 3 milyon varil ham petrolün yeraltında kalacağını iletti: ”Bu, Alberta ve Kanada için oyunun kurallarının değişmesidir.”
Notley, Pazartesi günü diğer 9 Kanada eyalet  başkanları ile bir araya geldi ve 3 bölge temsilcisi ile Ottowa’da yeni seçilen liberal başbakan Justin Trudeau ile buluştu. 30 Kasımda Paris’de başlayacak Paris İklim Zirvesi’ne (COP21) katılacak Trudeau ve eyalet başkanlarının ajandalarındaki gündem başı maddesinin iklim değişikliği konusu olması bekleniyor.
Geçtiğimiz Pazar günü, Kanada Çevre ve İklim Değişikliği Bakanı Catherina Mc Kenna, Alberta eyaleti iklim değişikliği eylem planının doğru yönde atılan güçlü ve pozitif bir adım olduğunu, iklim değişikliği konusunda Kanada’nın hazır olduğuna dair doğru bir sinyal olduğunu iletti. Verdiği demeçte, Kanada’nın, Alberta eyaletinin kömürden aşamalı olarak çıkmayı hedefleyen girişimini geliştireceğini ve ülke genelinde kömür gücü kullanımını azaltma stratejisi üzerine gideceğini iletti.
Trudeau, Paris İklim Zirvesi’nden sonraki 90 gün içinde Kanada İklim Değişikliği Stratejisi’nin açıklanacağını bildirdi. Kanada hükümetinin eyalet ve bölge yönetimleri ile sera gazı salımlarını azaltmak ve temiz teknolojiler üzerine yatırımı arttırmak için karbon fiyatlandırması yapabileceğini açıkladı.
May, Alberta eyaletinin kademeli İklim Değişikliği Stratejisi’nin Trudeau’yu COP21’de liderlik rolüne taşıyacağına inanıyor. May, Stephen Harper’ın muhafazakar hükümeti döneminde 2011 Kyoto Anlaşması’ndan çekilen ve “G7’nin en zayıf ve isteksiz sera gaz emisyon azaltım hedefi olan, 2030 yılına kadar 2005 yılı sera gazı emisyonları seviyesinin %30 altını hedefleyen” Kanada’nın yeni enerji açılımını müzakere etmesinin, diğer ülkelerin kendi politikalarını gözden geçirmesine sebep olacağını söylüyor.
Geçen hafta Manila’da düzenlenen Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC) toplantısında Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Obama ile bir konferansa katılan Trudeau, iklim değişikliği alanında savaşan pozitif bir aktör olacaklarını ve yenilenebilir, akıllı enerji yatırımları etrafında şekillenen bir geleceğin olabileceğini göstermenin öncelikleri olduğunu söyledi. Aynı konferansta Obama gazetecilere hem Amerika Birleşik Devletleri hem de Kanada’nın karbon emisyonlu enerji kaynaklarından hızla uzaklaşması gerektiğini söyledi.

Haberin İngilizce Orijinali

Haber: Christopher Guly

Yeşil Gazete için Çeviri: Nilüfer Sezgin Ağaç

(Yeşil Gazete,  LA Times)

Avrupa’nın en büyük sigorta şirketi Allianz, fonlarını kömürden çekiyor

Megan Darby tarafından Climate Home‘da yayınlanan haberi Yeşil Gazete gönüllü çevirmeni Hilal Işık‘ın çevirisiyle sunuyoruz.

***

2 trilyon Avro değerindeki varlık yöneten Münih merkezli sigorta şirketi, 4 milyar Ayro’yu temiz enerji yatırımlarına kaydıracağını duyurdu.

Fotoğraf: Pixabay
Fotoğraf: Pixabay

Allianz sigorta şirketi üst düzey yetkililerinden birinin Alman devlet kanalı ZDF’ye yaptığı açıklamaya göre şirket önümüzdeki altı ay boyunca kömür şirketlerine olan yatırımlarını çekecek. 2 trilyon Avro değerindeki varlıkları yöneten Münih merkezli sigorta şirketi, gelirlerinin ya da güçlerinin %30’dan fazlasını kömürden elde eden madencilik firmaları ve kamu kurumlarını elden çıkaracak. Şirketin baş yatırım yetkilisi Andreas Gruber önümüzdeki birkaç yıl içinde rüzgar enerjisi yatırımların 4 milyar Avro’ya varan şekilde ikiye katlanacağını söyledi.

Dünya liderlerinin Paris’te biraraya gelerek küresel iklim sözleşmesini tartışmasından bir hafta önce eylemciler düşük karbon değişikliği haberini mutlulukla karşıladılar.  350.org’dan Nicolo Wojewoda, “Dünyanın en büyük sigorta şirketi olarak Allianz, risk hakkında bir iki şey bilir. İklim için, gezegeni yıkıma götüren bir endüstriye yatırım yapmaktan daha büyük bir risk yoktur. Kömürden tecrit yüreklendirici bir ilk adımdır. Ancak tüm fosil yakıt rezervlerinin %80’inin, tehlikeli ve geri dönüşü olmayan iklim değişikliğini önlemek için yer altında kalması gerekmektedir.”

Finans devi Allianz, şimdiye kadar çevreye en çok zarar veren fosil yakıttan vazgeçişini açıklayan en büyük varlık yöneticisi. Onu, Mayıs ayında 500 milyon Avro değerindeki kömür işletmelerini satmayı taahhüt eden Fransız mevkidaşı Axa ve Norveç’in 900 milyar dolar değerinde servet fonu takip ediyor.

Toplamda tahminen 2,6 trilyon ABD doları değerindeki fon tamamen veya kısmen Eylül ayına kadar fosil yakıtlardan çekilmesini taahhüt etti.

Ahlaki olarak iklime zarar veren sektör ile bağları koparma duruşu, kömürün son zamanlarda değer kaybetmesiyle birlikte yükselişe geçti. Çin’den gelen talep artışının yavaşlaması, küresel kömür fiyatlarını 2011’deki düzeyinin yarısına kadar indirdi.

Bloomberg Yeni Enerji Finans’ın kurucusu Michael Liebreich Salı günü düzenlediği basın toplantısında, 2013 yılında kömür hisselerini satın almış olanların bugün yapmış oldukları yatırımın %75’ini kaybettiklerini ifade etti.

Allianz Grup web sitesindeki bilgilere göre 147,000 çalışana sahip ve 70’den fazla ülkede faaliyet göstermekte.

Haberin İngilizce Orijinali

Haber: Megan Darby

Yeşil Gazete için Çeviri: Hilal Işık

(Yeşil Gazete, Climate Home)

Rusya Ekonomik Kalkınma Bakanı, “Akkuyu inşaatı da kısıtlamalar kapsamında”

Rusya Ekonomik Kalkınma Bakanı Alexey Ulyukayev, Türkiye’nin Rus uçağını düşürmesinin ardından Rusya tarafından Türkiye’ye yönelik yapılması planlanan kısıtlamalar kapsamında Akkuyu Nükleer Santrali’nin de bulunduğunu açıkladı.

11
Rusya Ekonomik Kalkınma Bakanı Alexey Ulyukayev

Sputnik News’de yer alan habere göre Ulyukayev, kısıtlamalar arasında Türkiye’ye yönelik doğal gaz akışı, Türkiye – Rusya arasındaki hava ulaşımının bulunduğunu belirtttikten sonra ekledi, “Türkiye’nin güneyinde, Mersin’de inşaa halinde bulunan Akkuyu Nükleer Santrali de kısıtlamalar kapsamında değerlendiriliyor”.

Bakanlığın çeşitli birimlerinin Türkiye’ye yönelik kısıtlamalar ile ilgili çalışmaları sürdürdüğünü vurgulayan Bakan Alexey Ulyukayev, Ulaştırma Bakanlığı ile de Rusya – Türkiye arasında devam eden yolcu taşımacılığı konusunu görüştüklerini açıkladı.

Bakan ayrıca, Türkiye – Rusya yatırım fonunu da tek taraflı olarak bloke ettiklerini sözlerine ekledi.

 

(Sputnik News)

İklim Forumu’nda yer alan “İklim Politikaları” oturumunun videosu yayınlandı

İklim İçin Kampanyası” tarafından, Antalya’da yapılacak olan G20 zirvesinin hemen öncesinde Boğaziçi Üniversitesi’nde 12 – 13 Kasım tarihlerinde düzenlenen “İklim Forumu”nun ilk gününde Avrupa Yeşil Vakfı (GEF) ve Yeşil Düşünce Derneği tarafından düzenlenen İklim Politikaları’ oturumunun videosu Yeşil Düşünce Derneği’nin youtube hesabından yayınlandı.

10

Oturumun hemen öncesinde ekoloji aktivistleri sokağa çıkma yasağı süren “Silvan” için dayanışma eylemi düzenledi. Oturumun gerçekleşeceği ve forumun ana salonu konumundaki Ayhan Şahenk Salonu’nun ön kısmına ellerindeki pankartlar ile çıkan ekoloji aktivistleri hem konuşmacılar hem de katılımcılardan büyük alkış aldı. İklim Forumu’nun ikinci gününde “Yerel Ekoloji Hareketleri ve İklim Değişikliği” oturumuna ev sahipliği yapacak Hakkari Dağ Sporları ve Doğacılık Derneği, Silvan’daki durum nedeniyle İklim Forumu’na katılamamıştı.

Yeşil Düşünce Derneği’nin başkanı Sevgi Mutlu‘nun kolaylaştırıcı olduğu oturumun açılış konuşmasını İstanbul Politikalar Merkezi Kıdemli Uzmanı Ümit Şahin gerçekleştirdi.

İklim Politikaları Oturumu’nun konuşmacıları ise konuşma sıraları ile; Melda Onur (24. Dönem CHP İstanbul Milletvekili), Filiz Kerestecioğlu (HDP İstanbul Milletvekili), Sezgin Tanrıkulu (CHP İstanbul Milletvekili, CHP Genel Başkan Yardımcısı), Yurdusev Özsökmenler (25. Dönem HDP Van Milletvekili, Eski Diyarbakır Bağlar Belediye Başkanı)  ve  Ozan Yanar (Finlandiya Parlementosu Yeşiller Partisi milletvekili) oldu.

 

(Yeşil Gazete)