Ana Sayfa Blog Sayfa 2998

Erzincanlı köylülerden meyve ağacı hayratı: Ağaçlara zarar vermeyin yeter!

Erzincan’ın İliç İlçesi’ne bağlı Dikmen Köyü’nde yol boyunca asılan ‘Bu köydeki ağaçlardan zarar vermeden meyve yiyebilirsiniz helaldir’ yazılı tabelalar dikkat çekiyor.

Tabelaların nedeni ise yol boyunca ağaçlandırma çalışması yapan köylülerin bu çalışma sonrasında ağaçların meyve verdiğini gördükten sonra el emeği göz nuru baktıkları ağaçlarına zarar gelmesini istemiyor olması.vvv

Köylülerden 68 yaşındaki Ali Karaca, “Köyümüzün çevresini yeşillendirdik. Ağaçlandırmaya önem veriyoruz. İstiyoruz ki gelen misafirlerimiz de bizim kadar değer versin” dedi.

Erzincan’a 115 İliç İlçesi’ne yaklaşık 40 kilometre uzaklıktaki 45 haneli Dikmen Köyü’nde köy derneği ve halkın işbirliği ile yaklaşık 3 kilometrelik yol güzergahına 700 meyve fidanı dikildi. Köylüler tarafından sulaması ve bakımı yapılan fidanlar meyve vermeye başlayınca köy derneği yönetimi ilginç bir karar aldı. Anayoldan köye çıkan yaklaşık 7 kilometrelik yola ‘Bu köydeki ağaçlardan zarar vermeden meyve yiyebilirsiniz helaldir’ yazılı tabelalar asıldı. Köye gelenleri direklere asılı bu tabelalar karşılıyor.

İstanbul’da oturan ve yaz aylarını köyünde geçiren 60 yaşındaki Mülazim Karaca, köy derneğinin desteği ile köy ve çevresinde ağaçlandırma çalışması yaptıklarını ifade ederek, köye çıkan yola yaklaşık 700 meyve fidanı diktiklerini söyledi. Köylerini güzelleştirmek için ellerinden geleni yaptıklarını belirten Karaca, “Köyümüz iki ilçeyi bağlayan yol güzergahı üzerinde olması nedeniyle ziyaretçimiz çok oluyor. Yolun iki tarafına dikilen meyve ağaçlarından gelip geçen herkes istediği şekilde yiyebilir, yalnız ağaçlara zarar vermemek şartı ile. Canı çeken herkes güzelce yesin” diye konuştu.

Köyde oturan Ali Karaca ise “Zarar vermemek şartı ile helal olsun yazılı tabelalar astık. Köyümüzün çevresine elma, armut, şeftali, kiraz, dut gibi içeşitli meyve ağaçları dikerek yeşillendirdik. Ağaçlandırmaya önem veriyoruz. İstiyoruz ki köyümüze gelen misafirlerimiz de bizim kadar yeşile değer versin” dedi.

 

(Artı Gerçek)

Isparta’da skandal yol çalışması: 7 bin yıllık tarih kepçe kurbanı oldu!

Isparta’nın Şarkikaraağaç ilçesi, Şarkikaraağaç-Beyşehir karayolu üzerinde yürütülen yol genişletme ve kazı çalışmaları, yılın tarih skandalına neden oldu.

Antalya Karayolları 13’üncü Bölge Müdürlüğü, ilgili kurum görüşü olmadan ihaleye çıkınca, ihaleyi kazanan firma bölgedeki en önemli tarihi değer olan 7 bin yıllık Araklı Höyüğü’nü yaptığı kazı çalışmalarıyla yok etti.

İş makineleriyle yol çalışmasını yürüten görevliler, höyüğün içinde ve çevresinde dozerlerle 3-4 metrelik çukurlar açtı. Kepçelerle höyükten çıkarılan toprak ise kamyonlara yüklenerek çevredeki boş arazilere atıldı. Bir süre sonra toprağın içindeki insan kemikleri, mezarlar, yazılı taşlar ve çiniler fark edildi. Bölgeye çağrılan Isparta Yalvaç Müze Müdürü Abdülbari Yıldız, kazı çalışmalarının hemen durdurulmasını istedi.

Kazı ile ilgili resmi bir rapor hazırlayan Yıldız, tahribatın boyutlarını uzman sanat tarihçilerin görüşüyle birlikte Antalya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü’ne gönderdi. Neolitik çağa ilişkin eserlerin de bulunduğu höyükte kazı ve yarma çalışması yapıldığını öğrenen kurul, bölgede detaylı inceleme başlattı.

İncelemelerde toprak altından çıkan bütün eserlerin parçalandığı tespit edilerek içerisinde kamu görevlilerinin de bulunduğu 19 kişi hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunuldu.

 

(Hürriyet)

Snowden’dan ilk duruşmaları yarın görülecek olan 11 hak savunucusuna video mesajlı destek!

Amerikan Ulusal Güvenlik Teşkilatı’nın (NSA) dinleme bilgilerini ifşa eden Edward Snowden bir video mesajıyla 100 günün üzerinde bir süredir özgürlüklerinden mahrum olan insan hakları savunucularına destek verdi.

Uluslararası Af Örgütü tarafından yayımlanan videoda Snowden şu ifadeleri kullandı: “Ben Edward Snowden. Bu dünyada adil olmayan şeyler var. Ancak böyle kalmak zorunda değil. Uluslararası Af Örgütü, bunu yapmak çok zor iken bana destek oldu. Şimdi onlara destek olma sırası bizde. Uluslararası Af Örgütü’nün Direktörü ve Yönetim Kurulu Başkanı insan haklarını savundukları için cezaevindeler. Yalnız olduğunuz ve en çok ihtiyaç duyduğunuz o anda dış dünyadan destek almanın ne demek olduğunu biliyorum. Bana katılın ve birlikte Türkiye’deki insan hakları savunucularına destek verelim.”

İlk duruşma yarın yapılacak

Büyükada’da gözaltına alınan 11 insan hakları aktivistinden 8’i tutuklanmıştı. 11 insan hakları aktivistinin ilk duruşması yarın (25 Ekim) görülecek. Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Direktörü İdil Eser, Yurttaşlık Derneği üyeleri Özlem Dalkıran ve Nalan Erkem, Kadın Koalisyonu üyesi İlknur Üstün, insan hakları aktivistleri Ali Gharavi ve Peter Steudtner, İnsan Hakları Gündemi Derneği üyeleri Günal Kurşun ve Veli Acu, Eşit Haklar İçin İzleme Derneği’nden Nejat Taştan ile HAK İnisiyatifi’nden Şeyhmus Özbekli, İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi’ne çıkacak.

 

(Uluslararası Af Örgütü)

Bakırköy’de 17 bin ağaç kıyım tehlikesiyle karşı karşıya: “Hafıza ve hatıra mekanımıza saldırıyorlar!”

Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi arazisinin imara açılmasına tepki gösteren Bakırköy Kent Savunması üyeleri, talana karşı tüm yurtseverleri tepki göstermeye çağırdı.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Nisan ayında Bakırköy’de 1 milyon metrekare büyüklüğündeki 5 parsel için imar planı değişikliğine gitmişti.

Bu imar değişikliği içerisinde 1927 tarihinden bu yana hizmet veren Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi de yer alıyor.

Bakırköy son yeşil alanını kaybediyor, 30 bin kişi talana dur dedi

Bakırköy’ün son yeşil alanı konumunda olan ve yaklaşık 17 bin ağacın bulunduğu hastanenin imar kararına tepki olarak bir araya gelen Bakırköy Kent Savunması, geçtiğimiz günlerde topladıkları 30 bin imzayı Meclis’e gönderdi.

Bakırköy Özgürlük Meydanı’nda toplanan grup, “Kentimize, doğamıza, yaşam alanlarımıza sahip çıkıyoruz” pankartı ve “Hastaneme dokunma”, “Bakırköy’ün ruhuna dokunma”, “Beton istemiyoruz”, “Yeşilime dokunma” dövizleri açtı.

CHP ve HDP milletvekilleri de destek verdi

Basın açıklamasına, HDP milletvekilleri Garo Paylan ve Erol Dora, CHP Milletvekili Ali Şeker, İstanbul Kent Savunması, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi ve Bakırköy Kent Savunması’nın bileşenleri katıldı.

Yaşam alanlarımız yok edilmek isteniyor

Açıklamada ilk olarak söz alan Mimarlar Odası Bakırköy Temsilciliği Başkanı Mustafa Fazlıoğlu, ülkenin dört bir yanının iktidar tarafından peşkeş çekildiğini, bir benzerinin de Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi arazisinde gerçekleştirilmek istendiğini söyledi. “Hastane arazisi hepimizin beklediği Marmara Depremi’nin bölgedeki toplanma alanıdır. Bu alan içerisindeki yoğun ağaç dokusuyla bir kent ormanı niteliğindedir” ifadelerini kullanan Fazlıoğlu, yaşam alanlarının yok edilmek istendiğini belirtti.

17 bin ağaç kıyım tehlikesiyle karşı karşıya

HDP Milletvekili Erol Dora, bir ülkede doğaya, çevreye, ekolojik dengenin korunmasına yönelik bir bilinç yok ise, o ülkede demokrasinin de o oranda olmadığını belirtti. Dora, “17 bin ağacı kapsayan ve bir kent olarak nitelendirilebilecek bir yerin ve 1927 tarihinden itibaren hastane olarak kullanılan alanın imara açılması asla kabul edilemez” dedi.

“Hafıza ve hatıra mekanımıza saldırıyorlar”

Doğma büyüme Bakırköy’de yaşadığını belirten HDP Milletvekili Garo Paylan ise, şehirlerinin olduğu gibi semtlerinin de hafıza noktalarına saldırıların olduğunu söyledi. “Ben hastanenin bahçesinde çocukluğumdan beri top koşturan Bakırköylülerden bir tanesiyim. Yüzlerce kez maç yaptık, koşturduk. Oradaki hastalarla, semtdaşlarımızla sohbet ettik. Orası bizim için yalnızca bir hastane değil, bir hatıra ve hafıza mekanıdır” diyen Paylan, Bakırköy’ün geriye kalan tek büyük yeşil alanı ve akciğerinin diri olduğunu söyledi.

Açıklamaların ardından grup imzaları Meclis’e iletmeleri için milletvekillerine teslim etti.

 

(Bakırköy Gazetesi)

[ÇED’siz olmaz] Alaçatı’da doğa katliamı: ÇED raporu olmadan 5 yıldızlı otel inşaatına onay!

Alaçatı’da Doğal Koruma Bölgesi olmaktan çıkarılarak, Turizm Tesis Alanı’na dönüştürülen Alaçatı’daki 750 bin metrekarelik deniz manzaralı alana Adalı Holding tarafından 250 odalı otel inşa edilmesine onay verildi.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından “Dört Mevsim Ekolojik Temelli Bilimsel Araştırma” raporu ile Doğal SİT alanlarını kapsayan çevre koruma statülerinde değişiklik yapılması ile Türkiye’nin farklı kentlerinde bazı bölgeler SİT ve Doğal Koruma Alanı olmaktan çıkarılmasının ardından ilk tahribat için adım atıldı. İzmir Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından Bakanlıkça Kültür-Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi olmaktan çıkarılan Çeşme Alaçatı’daki alana 250 odalı 5 yıldızlı otel yapılması için Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) Raporuna gerek olmadığı belirtilerek, otel inşaatına izin verildi.

Firma düzenlemeyi bekledi

Bölgede Adalı Holding tarafından yapılacak olan otel için daha öncede başvurulmuştu. Adalı Holding’in otel inşaatına yapacak olan Serka İnşaat koruma planları değiştirilmeden önce projeyi hazırlamış ve ÇED sürecini başlatmıştı. ÇED sürecini bir süre sonra durduran Serka İnşaat, 24 Haziran 2016’da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na ÇED Raporu’nu yeni düzenlenen Doğal SİT Alanı kategorisine göre imar planları hazırlamak istediği gerekçesi ile başvurusunu durdurdu. Firma alanın Doğal Koruma Alanı kapsamından çıkarılarak, Turizm Tesis Alanı’na dönüştürülmesinin ardından firma hazırladığı projeyi yeniden Bakanlığa sundu.

Birinci derece deprem bölgesi

Firmanın başvurusu sonrası projeye izin verilirken, Bakanlığa sunulan proje tanıtım dosyasında da otelin inşa edileceği alanla ile ilgili bölgenin özellikle tektonik kaya yapılarına yer verilirken, Birinci Derce Deprem Bölgesi sınırları içinde olduğuna yer verildi. Tanıtım dosyasında yapılacak inşaatın deprem yönetmeliğine uygun yapılacağı ifade edilmekle yetinildi.

Yürütmenin durdurulması talebi devam ediyor

TMMOB Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi’nin İzmir Manisa 1/100000’lik Çevre Düzeni Planı’nın yürütmesinin durdurulması ve iptali için 26 Şubat 2016’da Danıştay 6’ncı Dairesi’ne yaptığı başvuru için keşif bekleniyor.

Tehlike büyük!

İzmir’in Çeşme ilçesinde 620 bin metrekarelik Birinci Derece Doğal SİT Alanı ile Musallah Mahallesi’nde bulunan 430 bin metrekarelik Ağaçlandırılacak Alan, Reisdere Mahallesi’nde bulunan 100 bin metrekarelik Bölgesel Yeşil Alan, Ilıca Mahallesi’nde 400 bin metrekarelik Makilik-Fundalık Alanların da Alaçatı Mahallesi ile aynı akıbeti yaşayacağı endişesi hakim.

 

(Evrensel)

Kalimera! “Thalatta” ile Ege’nin derinliklerine yolculuk

Aynı denize bakıp şiirler, şarkılar yazan; kayıplar veren; ağıtlar yakan, kutlamalar yapan, ekmeğini çıkaran, karnını doyuran, aynı gökyüzünün altında buluşan iki dost ülke. Harikulade bir Ekim gününde, editör arkadaşım Alper Tolga Akkuş ile içimize işleyen belgesel gösterimlerinin ardından, Yunan alfabesini okumaya çalışma ve telaffuz etme konusundaki beceriksizliğim karşısında kahkahalarla adının Türkçede Gülbahar olduğunu söyleyerek beni bu dertten kurtaran yönetmenimiz Triantafyllia Dimopoulou ve görüntü yönetmeni eşi Lefteris Tekonidis ile buluştuk. Yunanlı ekip 4. Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali’nde (BIFED) Uluslararası Yarışma kategorisinde “Thalatta” adlı belgeselle yarışıyorlardı.

Gülbahar’a Thalatta’nın ne demek olduğunu sorduğumda antik çağda deniz anlamına geldiğini söyledi. Belgeselin isim babası ise Lefteris’di. Denizi konu alan bir belgesel çekmelerinin çıkış noktası ise izledikleri başka bir belgeselmiş. Denizin altında neler olup bittiğini daha iyi gösterebilmek için film yapım işine girmişler.

Thalatta, bir grup bağımsız biyoloji öğrencisinin denizlerdeki sorunlara kamuoyunun dikkatini çekmek istemesinin hikâyesini anlatıyor. Sualtı canlılarının yaşamlarına mercek tutulurken onların yaşam alanlarına müdahale eden biz insanlarla yapılan röportajlar belgeselin belkemiğini oluşturuyor. Sorular ve cevaplarla geçen 50 dakikada sorunlar ve çözümlere yönelik bilgilenme ve beyin jimnastiği durumu söz konusu.

Triantafyllia Dimopoulou, Lefteris Tekonidis, Alper Tolga Akkuş ve ben belgesel gösterimleri arası soluğu Coffee Shelter’da aldık

Yunanistan’da denetim ve cezaların yetersizliği kontrolsüz avlanmanın önünü açıyor

Thalatta’nın çekimleri 1 yıl, post prodüksiyon da 6 ay sürmüş. Tiyatro ve psikolojik dramadan sonra biyoloji okumaya karar veren Lefteris, ceplerinde para yokken üniversiteden arkadaşlarıyla organize olup bir belgesel çekmeye karar vermişler. Senaryo iki kişi tarafından kaleme alınmış ama yazanların konuyla ilgili çok bilgileri olmadığı için her şeyi Gülbahar aktarmış. Senaryo tamamlanır tamamlanmaz da çekimlere başlamışlar. Buradan belgesel yapımlara bütçe bulmanın zorluğunun sadece Türkiye’nin sorunu olmadığını bir kez daha anlıyoruz.

Belgeselde yasadışı ve kontrolsüz balık avcılığı, deniz kirliliği, bilinçsiz avlanmanın balık türlerinin nesillerinin tükenmesine yol açması gibi konulara yer veriliyor. Thalatta’yı izlerken aynı hikâyenin bizim sularımızda da olduğunu hatırlıyoruz. AB genel kurallarıyla uyumlu hareket etmesi gereken Atina hükümetinin kontrolsüz avlanma ile nasıl mücadele ettiğini sorduğumda Lefteris, yılda ne kadar balık tutulması gerektiğini hükümetin belirlediğini ama balıkçıların bu kurala uymadığını ve verilen cezaların özellikle kaçak avcılığı engelleyecek kadar büyük olmadığını söylüyor. Örneğin kılıçbalığının 29 milyon yumurta bıraktığını anlatan Lefteris, trolle avlanan balıkçıların deniz zeminini de süpürerek ekosisteme büyük zarar verdiklerini, denetimlerin ve cezaların yetersiz olduğuna dikkat çekiyor.

Selanik’te yaşayan ikiliye Bozcaada’yı ve festivali nasıl bulduklarını soruyorum. İkisinin de gözleri parlıyor. Çok memnun kaldıklarını, herkesin çok güler yüzlü olduğunu, şimdiye kadar katıldıkları tüm festivallerde ilk kez ekoloji kategorisi altında ait oldukları yerde hissettiklerini söylüyorlar.

Şimdiye kadar 6 festivalde izleyicilerle buluşan Thalatta’nın Bozcaada’dan sonra Portekiz, New York ve Almanya yolculuğu için bol şans diliyoruz.

Karşılıklı gülüşmeler esnasında iletişim adreslerimizi ve sosyal medya hesaplarımızı paylaşmamızın ardından birbirimizi yaşadığımız şehirlere davet ederek sıkıca sarılıyoruz ve o anlık veda ediyoruz. Bir sonraki hikayede buluşabilmek umudu ile.

Yönetmen hakkında: 

Triantafyllia Dimopoulou, Selanik Güzel Sanatlar Fakültesi’nde tiyatro eğitmenliği yapmaktadır. Uzun yıllar boyunca Kuzey Yunanistan Ulusal Tiyatrosu’nda oyunculuk yapmıştır.

Thalatta hakkında:

Ülke: Yunanistan

Yapım yılı: 2016

Süre: 50′

Kurgu: Lefteris Tektonidis, Fokion Spanos, Thanos Michailis Aerial

Görüntü: Lefteris Tektonidis, George Vagenas

Müzik: Stelios Perakis

Ses: Thanos Michailidis, Kostis Michailidis

Yapımcı: George Vagenas, Lefteris Tektonidis

 

Röportaj: Merve M. Damcı, Alper Tolga Akkuş

(Yeşil Gazete)

Açık Radyo’da 46. yayın dönemi başladı

Açık Radyo’nun 46. Yayın Dönemi 23 Ekim Pazartesi başladı. 46. yayın dönemi 22 Nisan 2018’e kadar sürecek.

46. Yayın Dönemi’ndeki yenilik ve değişiklikleri bu sabah Didem Gençtürk, Ömer Madra ve Can Tonbil  özetlediler.

Yeni yayın döneminde 212 programcı tarafından hazırlanan 149 program var. 46. Yayın Dönem’inde 20 yeni programbaşlıyor. Geçmiş yayın dönemlerinde ara vermiş olan 3 program yeniden Açık Radyo’da. Bu yeni yayın döneminde aramıza 16 yeni programcı katılırken, geçmiş yayın dönemlerinden tanıdığınız 8 programcı yeniden Açık Radyo’da.

46. yayın dönemini Didem Gençtürk, Ömer Madra ve Can Tonbil özetledi

Sonuç olarak 46. Yayın Dönemi itibariyle Açık Radyo’da en başından beri 1083 programcı 1210 farklı program yapmış olacak.

Açık Radyo 46. yayın dönemi haftalık programına buradan erişim mümkün.

46. yayın döneminin yeni program ve programcılarına dair detaylı bilgiyi ise Açık Radyo web sitesinden edinebilirsiniz..

 

(Açık Radyo.com)

AİHM Bergama’daki hukuk ihlali nedeniyle Türkiye’yi mahkûm etti!

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, (AİHM) Bergama’daki altın madeninin işletilme sürecindeki hukuk süreci nedeniyle Türkiye’yi bir kez daha mahkûm etti. Mahkeme Türkiye’nin başvuruculara 3’er bin Avro ödemesini kararlaştırdı. Avukat Senih Özay, ceza miktarından çok, hukuk ihlali vurgusunun önemli olduğunu söyledi.

Cumhuriyet’te yer alan habere göre AİHM, Bergama’daki altın madeninin işletilme sürecindeki hukuk tanımazlıklar nedeniyle Türkiye’yi bir kez daha mahkûm etti. Madene karşı mücadele eden Yılmaz Acar, Mustafa Demirgan ve Feride Genç’in başvurusunu karara bağlayan AİHM, adil yargılama ilkesinin ihlal edildiğine hükmetti.

Başvuru sahiplerinin özel ve aile yaşamlarına da saygı duyulmadığını vurgulayan mahkeme, Türkiye’nin 3’er bin Avro ödemesini kararlaştırdı. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. ve 8. maddelerinin ihlali gerekçesiyle Türkiye’nin mahkûmiyetini getiren davayı AİHM’e taşıyan Acar ve Demirgan’ın avukatı Senih Özay, 10 Ekim’de taraflara tebliğ edilen davada ceza miktarından çok hukuk ihlallerinin tespiti ve hükümetin tutumunun önemli olduğunu kaydetti. Madenin çalıştırılması için Danıştay’ın olumsuz hükmüne karşın gizli Bakanlar Kurulu kararı bile alındığını, böylesine ve her aşamada yaşanan hukuk ihlallerine mahkemenin neredeyse “şaşırdığını” belirten Özay, kararı şöyle yorumladı: “Mahkeme, kararın özünde şunları soruyor: Bergama’daki siyanürlü altın çıkarma işletmesi, İdare Mahkemesi ve Danıştay kararlarına rağmen nasıl olup da sürdürülebilmiş? Bakanlar Kurulu, nasıl olur da bu işletmenin devamı için gizli kararname çıkarabiliyor? Yaşam hakkı ve sağlıklı çevrede yaşama hakkı yargı kararlarıyla tespit edilmesine karşın nasıl ciddiye alınmaz? Tüm bu yargı kararlarına karşın maden nasıl faaliyete devam edebilir?”

Cemaatten devlete

Şu anda kayyım yönetiminde olan madenci şirketin Bergama’daki cevheri çoktan bitirdiğini, artık bölgeyi tehdit eder hale geldiğini belirten Özay, bunun da devlet eliyle yapılmasının “manidar” olduğunu vurguladı. Hükümetler değişse de madene ilişkin hukuk tanımaz bakış açısının değişmediğini kaydeden Özay, “Cemaat, burasını Batılı şirketlerden alırken ‘devleti ben ikna ederim’ diyerek aldı. 1990’lı yıllardan bu yana hükümetlerin madene karşı hiçbir refleksi olmamıştır. Üstelik maden şimdi tamamen devletin elinde ve devlet şimdi daha da canhıraş çalışıyor. Hükümetler değişiyor, ama devletin hukuksuz, doğaya sevgisiz politikaları değişmiyor. AİHM de bunun altını çizmiştir. Ancak anlaşılan mevcut hükümetin söylemi, bu kararlardan pek ders alacak gibi görünmediğini ortaya koyuyor” diye konuştu.

Hukuk ihlali

Maden şirketinin Bergama’daki cevheri çoktan bitirdiğini, artık bölgeyi tehdit eder hale geldiğini belirten davanın avukatı Senih Özay, ceza miktarından çok hukuk ihlali vurgusunun önemli olduğunu söyledi.

 

(Evrensel)

Galatasaray tribünündeki Rocky koreografisine FETÖ soruşturması

Galatasaray ile Fenerbahçe arasında Pazar akşamı (22 Ekim) oynanan futbol maçı öncesinde Galatasaray taraftar oluşumu UltrAslan tarafından gerçekleştirilen Rocky kareografisi ile ilgili başbakan Binali Yıldırım’ın soruşturma açılması talimatı verdiği öğrenildi.

İddia ise sözkonusu kareografi ile FETÖ terör örgütüne destek imasında bulunulması.

Ünlü Rocky serisinden esinlenen koreografide, ringde duran boksör Rocky figürünün arkasında, “Siz diz çöktüğünüz için onlar büyük görünüyor” – “Ayağa kalk” ifadeleri yer alıyordu.

https://www.youtube.com/watch?v=nwgArRM-mJY

Koreografinin sergilenmesinin ardından görsel ve ifadeler sosyal medyada ve televizyonlarda ‘FETÖ’yle ilişkilendirildi. Bu yorumun dayanağı ise Fetullah Gülen’in geçtiğimiz hafta yayınladığı mesajında, koreografide geçenlere benzer bir ifade kullanmış olması.

Bir başka iddia ise Fethullah Gülen gibi Rocky Balboa’nın da Pensilvanyalı olması idi. Rocky Balboa Pensilvanya eyaletinin başkenti Philedelphia şehrinin bir sporcusu.

Galatasaray’dan açıklama

Soruşturma talebi sonrası Galatasaray Spor Kulübü’nden de sert bir açıklama yayınlandı.

Açıklamada, “Galatasaray taraftarı; kurucumuz Ali Sami Yen’den Metin Oktay’a; Gündüz Kılıç’tan Greame Souness’a; Avrupa’nın yeniden fethinin resmedildiği Fatih Sultan Mehmet’ten Aslan karakterine, Fatih Terim’den Setrak Dede’ye; Godfather’dan Fred Çakmaktaş’a kadar uzanan ve tüm dünyaya örnek olan koreografiler zincirine bir yenisini 22 Ekim 2017 Pazar günü oynanan Fenerbahçe derbisinde ekledi… Her zaman olduğu gibi gerekli tüm resmi makamlardan onay alınarak Türk Telekom Stadyumu bir görsel şölene daha tanıklık etti” bilgisi paylaşılırken, “Aylardır Galatasaray tribünlerinde olan bir pankartın, kimsenin hayalinden geçemeyecek bir koreografiyle sunulmasını aşağılık terör örgütüne bağlayıp bu görsel muhteşemlikte bile o terör örgütünün reklamını yapan; koreografi bahane edilerek yine aşağılık terör örgütünün eli kanlı lideriyle Galatasaray ismini yan yana getirmeye çalışan hangi kurum, hangi kişi, hangi sosyal medya hesabı varsa her türlü hukuki hakkımızı kullanacağız ve bunun sonuna kadar takipçisi olacağız.” denildi.

 

(Diken, Yeşil Gazete)

Beylerbeyi’nde “Şehirde Ekolojik Uygulamalar Atölyesi”

28 Ekim Cumartesi günü İstanbul’da Şehirde Ekolojik Uygulamalar Atölyesi düzenleniyor.

“Şehirde de doğal ve sağlıklı yaşama adım atmak istiyorsunuz ama nereden başlayacağınızı bilmiyorsunuz? Kendinizi çok zorlamadan, dert etmeden elinizden geldiğince değiştirebilecekleriniz neler?

Gelin birbirimize ilham olalım! Hem deneyimlerimizi paylaşalım, hem de hep birlikte temizlik ve gıda konusunda zehirsiz, koruyucu ve tedavi edici pratik tarifler yapalım.” şeklinde içeriği tarif edilen Şehirde Ekolojik Uygulamalar Atölyesi, İstasyon360’da gerçekleşiyor.

Buket Atlı, Zeynep Mataracı, İnanç Mısırlıoğlu tarafından yürütücülüğü üstlenen atölye 11:00 – 17:00 saatleri arasında düzenlenecek.

Detaylı ilgi için: [email protected] ya da / Buket Atlı 05336441889.

Kayıt formu için tıklayın.

Facebook etkinlik sayfası için tıklayınız.

Program akışı:

* Tanışma çemberi *
** Oturum 1: Dünya, Sen, Ben
Dünyada yalnız mıyız? (interaktif etkinlik)
Ekolojik Ayak izi nedir? Başka bir tüketim şekli mümkün mü?

* Öğle Yemeği *

** Oturum 2: Güvenli ve Temiz Gıda
Gıdamızdaki kimyasallar ve alternatifleri neler?
Neden zehirsiz temizlik ve kozmetik? Sağlıklı ve pratik tarifler

* Ara *

** Oturum 3: Zehirsiz temizlik ve kişisel uygulamalar:
Zehirsiz temizlik nedir, ev temizliği ve kişisel bakım için tarifler (uygulama ve küçük numune hediyeler)
* Kapanış çemberi *

Atölye sırasında hangi ürünleri yapacağız?
* Sirke, Çamaşır Makinesi Deterjanı, Yüzey Temizleyici, Leke Çıkarıcı

 

(Sivil Sayfalar, Yeşil Gazete)