Ana Sayfa Blog Sayfa 2965

Kaçak avlanma ve orman yangınları drone teknolojisiyle önlenmeye çalışılıyor

Drone teknolojileri geliştiğinden beri, askeri amaçlardan sinemacılık, gazetecilik ve gözetleme dahil bir çok dalda kullanıldı. Dronelar şimdi de çevre koruma amaçlı kullanılıyor. Yeni teknolojik uzaktan kumandalı insansız hava araçları şimdi de orman yangınları ve tehlike altındaki fillerin korunması için kullanılıyor.

Droneların orman yangınlarında uçak ve helikopterlere göre çok daha fazla avantajı olduğu keşfedildi. Öncelikle yangın araştırması yapan ve yangın yavaşlatıcı salan uçaklar zorlu koşullarda her zaman uçamıyorlar. Üstelik büyük yangınlar mürettebatın can  güvenliği için tehlike de arz ediyor. Öte yandan dronelar yangının yerini tespit etmek, kontrol altına almak ve söndürmekte çok daha etkililer. Bu küçük hava araçları itfaiyecilere yangına kuşbakışı bakma şansı tanıyarak nerelerde tahliyeye ihtiyaç olduğunu ve ekiplerin nerelere yönlendirilmesi gerektiği konusunda karar vermelerini sağlayabiliyorlar.

Dronelar kaçak avcıları izliyor

Afrika’da filler uzun süredir kaçak avcıların tehdidi altında. Bu yüzden Güney Afrika, Zimbabve ve, Malavi ve Botsvana’da şimdiden dronelar uçmaya başlamış durumda. Güney Afrikalı UAV Drone Solutions (UDS) şirketi tarafından üretilen dronelar milli parklar üzerinde gözetleme yaprak çektiği görüntülerle 24 km uzaklıktaki ekipleri uyarabiliyor. Bu ekipler de yerel polis ve park muhafızlarına haber verebiliyor. Henüz drone görüntüleri delil olarak kullanılarak kaçak avcılara bir suçlama yapılamadı ama gene de hem fillerin hem de gergedanların korunmasında bir caydırıcılık unsuru olabildi. UDS kurucusu Otto Werdmuller Von Elgg, bir drone ekibini sahada tutmanın maliyetinin ayda 20 bin dolar olduğunu ama bu maliyetin giderek düştüğünü söylüyor. Otto Werdmuller Von Elgg, kumandalı hava araçlarının işe yaramayacağını söyleyenlerin olduğunu ama özellikle gece saatleri için en geçerli çözümüm de dronelar olduğunu söylüyor.

 

(Duvar)

Konya Ereğli’deki Akgöl Sazlığı’nda katliam: 6 flamingo tüfekle öldürüldü!

Konya’nın Ereğli ilçesinde göçmen kuşların uğrak yeri olan Akgöl Sazlığı’nda 6 flamingo öldürülmüş olarak bulundu. Flamingoları bulan doğa fotoğrafçısı İbrahim Pekpostalcı, bu kuşların tüfekle vurulduğunu tahmin ettiğini belirterek, ”Etrafta tüfeğe ait fişekler vardı. Sanırım can çekişmesin diye de hayvanları boğazından kesmişler. Sonra da oradaki vahşi ve yırtıcı hayvanlar parçalamış.” dedi. Dün görüntülenen cansız flamingoların bugün yerinde olmadığı, tüylerinin halen bölgede olduğu görüldü.

Konya’nın Ereğli ve Karapınar ile Karaman’ın Ayrancı ilçesi sınırları arasında; sazlık, bataklık, çamur adacıkları ve bunları çevreleyen çayırlarla çorak düzlük ve steplerden oluşan 6 bin 800 hektarlık alandaki Akgöl Sazlığı 1995 yılında ‘Tabiatı Koruma Alanı’ ilan edilmişti.

Akgöz Sazlığı kılkuyruk ördek, flamingo, kaya kartalı, balıkçıl, leylek, kerkenez, kaşıkgaga, çamurcun, yeşilbaş ördek ve boz kaz gibi göçmen hayvanlara ev sahipliği yapıyor.

Orman Bakanlığı Milli Parklar ve Av-Yaban Hayatı Koruma Genel Müdürlüğü’nden bu konuda henüz açıklama yapılmadı.

 

(Birgün)

Somalı ve Aladağlı çocuklar “İyi Bir Komşu kimdir” sorusuna resimleriyle cevap veriyor

İstanbul merkezli Sosyal Haklar Derneği (SHD) bu yıl Soma’da üçüncüsünü düzenlediği, Aladağ’da da ilk kez yapılan yaz okullarında çocukların yaptığı el emeği çalışmaları “Bizim Mahalle” adlı sergiye taşıdı.

Her yıl yaz okulu sonrası yapılan serginin odağında bu yıl çocukların çizdiği iki mahalle var; “Cennet Mahalle” ile “Arkadaşlık Mahallesi”.

İyi bir komşu kimdir?

Sergi, bu iki mahalleyi ve yaşanan ilişkileri son dönemde kültürel alanlarda da sorulan “iyi bir komşu kimdir” sorusu üzerinden katılımcıları ile sorguluyor.  Bu yaz okulu sergisinde Aladağlı ve Somalı çocuklar, distopik bir gerçekliğin küçük insanları, ütopik olmasa da Cennet Mahalle ile Arkadaşlık Mahallesi adıyla ideal mahalleler kurdular ve çizdiler.

10 Kasım’a kadar Beyoğlu Birikimhane’de

SHD Genel Başkanı Melda Onur, SHD Çocuk Hakları Koordinatörü Selda Torun, Aladağ Yaz Okulu Gönüllüsü Meltem Anayaroğlu ve Soma Yaz Okulu Gönüllüsü Bahri Can Kundak’ın 26 Kasım’daki açılışa konuşmacı olarak katıldığı sergi 10 Kasım 2017’ye kadar Beyoğlu’ndaki Birikimhane’de görülebilir.

Soma Yaz Okulu – Şadiye Yeşiltepe

Sosyal Haklar Derneği, Soma ve Aladağ’daki çocuklar için yaz okulu düzenliyor

Kömür Karası Soma’da büyüyen umut filizleri – Merve Damcı

(Yeşil Gazete)

Ankara’nın yeni Büyükşehir Belediye Başkanı: Pet shoplarda hayvan satışı yasaklanmalı

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Tuna, “pet shop”larda hayvan satışının yasaklanması gerektiğini, konuyla ilgili bakanlıklarla görüşeceğini belirtti.

Büyükşehir Belediyesinden yapılan yazılı açıklamaya göre, Tuna, Ankara Büyükşehir Belediyesi 2018 Mali Yılı Bütçesi’nin görüşüldüğü toplantıda, bütçe görüşmesi öncesi belediye meclis üyelerinin önerilerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Tuna, sokak hayvanlarıyla ilgili kalıcı bir çözüm bulunması gerektiğini ifade ederek, şunları kaydetti:

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Tuna

“Hayvanları tek bir yerde toplamanın mahzurlu olduğunu söylüyorlar. Hayvanların hapsedilmesinin uygun olmadığını, onların özgür olması gerektiğini söylüyorlar. Sonra sokaktaki hayvanlardan vatandaşlarımız tedirgin, rahatsız oluyor. Yani hepsi doğru. Hayvan haklarının ne kadar önemli olduğunun idrakindeyiz. Bir candır, onun da eziyet görmemesi, sağlıklı bir şekilde hayatını devam ettirmesi gerekiyor.”

“Pet shop”lardaki hayvan satışının bir kanunla düzenlenmesi gerektiğini değerlendiren Tuna, “Bununla ilgili bakanlıklarla da görüşeceğim. Pet shoplarda köpek satışının yasaklanması lazım. Ayrıca bir hayvanın satışının, bir emtia gibi satışının çok doğru olmadığını düşünüyorum. İnsani değil. Hayvan bir meta değil ki, kalem, kitap, ayakkabı değil ki. Hayvan, o da bir canlı. Onu köleleştiriyorsun. Onun öyle satılmaması lazım” ifadelerini kullandı.

 

(Sputnik)

İzmir’de 25 Kasım: Pamuk ipliğine bile bağlı olmayanların öyküsü “İplik Hayatlar”

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü kapsamında İzmir’de oldukça kalabalık ve çok coşkulu geçen kadın eyleminin ardından “Eleştirel Okuma Ve Yazı evi” topluluğu tarafından  Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde belgesel yönetmeni Kibar Dağlayan Yiğit’in “İplik Hayatlar” ve “Rüzgarın Şarkısı“ belgesellerinin gösterimi yapıldı.

25 Kasım İzmir’de de coşkulu geçti

 

İplik Hayatlar, Bursa’da bir tekstil fabrikasında aralarında bir çocuğun da olduğu beş sigortasız kadının güvenlik önlemleri alınmadığı için bir yangında can vermesini konu alıyor. Mevsimlik işçiler olmak üzere ucuz çocuk ve kadın işçiliğinin boyutlarını ve dramını gözler önüne getiren bir yapımda işyerindeki makinalar sigortalı kadınlar sigortasız. Bir makine kadar değerleri olmayan bu insanların yaşamları da pamuk ipliğine bağlı. İplik Hayatlar belgeselinin bir tiyatro oyununa da uyarlanması bu alanda Türkiye’de ilk olma özelliğini de taşıyor.

İkinci film “Rüzgarın Şarkısı” ise tüm dünyanın gerçeği olan köylülüğü bitirme politikalarına ve çok uluslu şirketlere dur diyen köylerin mücadelelerini anlatan ve ekolojiyi odağına alan bir belgesel.

Belgeseller İzmir Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde gösterildi

Zeugma film festivali belgesel bölümünün ve Belgesel sinemacılar birliğinin gösterim koordinatörlüğünü üstlenen, ayrıca 2013 yılında Bursa kadın kısa filmleri festivalinden onur ödülüne layık görülen Kibar Dağlayan Yiğit’in filmografisi şu şekilde:

-Bir çok sevmelerin öyküsü Didem Madak  2017

-Rüzgarın Şarkısı   2016 .

-Mutluluğun belgeseli 2012 .

– Camdan Köprüler 2010 . Belgesel

-İplik hayatlar2008

-Özgürlüğü ararken 2007 Belgesel

 

Haber: Göknur Yumuşak

(Yeşil Gazete)

Bisikletli Kadın İnisiyatifi’nden Seçil Zor ile Mersin’de bisikletli bir Pazar

Bisikletli Kadın İnisiyatifi‘nden Seçil Zor, 26 Kasım Pazar günü aynı inisiyatiften Özlem Özgür Arıkan‘ın daveti ile Mersin’de gün boyu süren bir bisiklet ve pedallama etkinliği gerçekleştirdi.

Bisikletli Kadın İnisiyatifi’nden Seçil Zor ilk kez geldiğini belirttiği Mersin’i pedallarken

Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (YeşilSol) Mersin’in desteği ile düzenlenen etkinliğin Bizim Yer Restaurant‘ta kahvaltı ile start verilen aşamasına Yeşil Gazete olarak dahil olduk. Hem Seçil Zor, hem de Özlem Özgür Arıkan ile bisiklet ile tanışma ve sonrasındaki bisikleti kendi hayatlarının odağına dahil etme süreçlerini konuştuk.

Buluşmayı Yeşil Gazete’ye Seçil Zor ile Özlem Özgür Arıkan (ayakta) anlattı

Bisikletle Haziran 2017’de Bisikletli Kadın İnisiyatifi facebook sayfasında rastladığı Seçil Zor’un Yunanistan’ı bisikletle turlama yazısı sonraso tanıştığını ve yazıyı okuduktan hemen sonra bisiklet edindiğini ifade eden Arıkan, böyle bir buluşmayı aklından geçirince YeşilSol Mersin’deki arkadaşlarıyla irtibata geçtiğini belirtti.

Seçil Zor’un hikayesi ise Özlem Özgür Arıkan’ın bisikletle tanışma hikayesi ile nerdeyse tamamı ile aynı. Seçil Zor’un bisikletle buluşması ise bir başka bisikletli kadın Hülya Koç’un bisikletle Güney Amerika turunu okuduktan sonra başlamış. Hem Zor hem de Arıkan, senin şimdi yapacağın haber de umarız başka başka kadınların bisikletle tanışmasına vesile olur dilekleri ile bitiriyorlar görüşmeyi.

Kültürhane’de bisiklet sohbeti

Kahvaltının ardından bisiklet ile Mersin turu atıldı, 14:00’de ise Kültürhane’de “Bisikletli Pazar sohbeti”nde kendi bisiklet hikayesini Mersinliler ile paylaştı Seçil.

Bisikletli bir Pazar

Özlem Özgür Arıkan’dan Yeşil Gazete’ye “Bisikletli bir Pazar”ı da aktarmasını rica etmiştik. İşte Arıkan’ın anlatımı ile “Seçil Zor ile bisikletli bir Pazar”

“Bisikletli kadın inisiyatifi üyesi Seçil Zor’un katılımıyla 26 Kasım Pazar günü gerçekleştirilen , Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’nin “Bisikletli bir Pazar” etkinliği, bisikletli yaşamın dönüştürücülüğüne vurgu yapmak üzere planlanmış bir organizasyondu.

Yaşları 7 ila 70 arasında değişen katılımcıların, kahvaltı sonrası kimi kendi bisikleti ile kimi kiralık bisikletler ile sahil turu gerçekleştirdi, iki saat süren tur sonrası Kültürhane’de bir araya gelerek, bisikletin hayatımızda, özellikle de kadınların hayatlarında neleri değiştirebildiğini, Seçil Zor’un özelinde izleme ve dinleme fırsatı bulduk.

Etkinliği planlarken, ilk hareket noktamız, plaza çalışanı genç bir kadının, bahanalerin arkasına sığınmadan tek başına bisikletle yapabildiklerinin, aslında ne kadar geniş bir etki alanına sahip olduğunu düşünmemizdi.

Bisikletli ulaşımın, çevre üzerine olumlu etkileri hepimizin bildiği bir gerçek; lakin bu iki tekerin insanları nasıl bir hızla dönüştürdüğünü, özellikle bisiklet süren kadınların kendileriyle beraber çocukları, komşularını, iş arkadaşlarını ve onları görmekte olan toplumu da dönüştürdüklerini tahmin edemiyoruz birçoğumuz.

Kahvaltı sırasında etkinliği organize eden YeşilSol Mersin eş başkanı Osman Yılmaz (sol karşıda, takım elbilseli) da bir konuşma yaparken, Süslü Kadınlar Bisiklet Turu Mersin organizatörü Ebru Petek Budur (pembe kazaklı) da Seçil ve Özlem ile röportajımız sırasında fotoğraflarımızı çekti

Bu açıdan, etkinliğimizin temel hedefimiz olan kişilerde farkındalık yaratma hedefine ulaştığını ve katılımcılara güzel bir gün yaşattığına inanıyoruz.

Seçil’in de dediği gibi, eleştirerek değil çözüm üreterek bir sonuca varacağımıza inanıyor ve değişimi önce kendimizden başlattığımızda, hedefe ulaşmanın, daha kolay değil, ama mümkün olduğunu düşünüyoruz.

Planlamamış olsak da, etkinliğimizin, partimizin 5. Yaşına denk gelmesi ve parti dostlarını güzel bir günde bir araya getirmiş olması da ayrı bir katkısı oldu.

Sürdürülebilir yaşama duyduğumuz ihtiyaç, bugün artık bir tercih değil zorunluluk. Bir o kadar, insan doğasına uygun ve tatmin edici. Elimizden geldiğince, bu sese kulak vermek ve kendimiz için bir adım atmaktan geri durmamak lazım.”

 

Haber: Alper Tolga Akkuş

(Yeşil Gazete)

Fatih Ormanı’na villa projesine karşı çevre savunucuları yarın “işgale hayır” diyecek!

Bilgili ve Doğuş ortaklığındaki Ege Turizm, Kuzey Ormanları’nın şehir içindeki parçası Fatih Ormanı’ndaki projesi için Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) sürecini başlatmıştı.

Ege Turizm ve Gayrimenkul Yatırımları A.Ş. tarafından hazırlanan ve İstanbul Sarıyer’de  Belgrad ormanının bir parçası olan Fatih Ormanı’na yapılacak havuzlu villalar, çarşı ve otopark projesine Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü’nce ruhsat verildiği ortaya çıkmıştı.

Proje hayata geçerse sincapların da yuvası yıkılacak!

ÇED süreci kapsamında Halkın Katılımı Toplantısı yarın (28 Kasım) saat 11.00’de TİM Show Center’da yapılacak. ÇED tanıtım dosyasında inşaatın 2018 Mart ayında başlanacağı belirtiliyor.

Diren Fatih Ormanı İnsiyatifi yarın 10.30 da Park Orman önünde / Fatih Ormanı Darüşşafaka kapısında (Acıbadem Maslak Hastanesi karşısında) buluşup, ÇED toplantısı öncesi Maslak TİM salonu önüne yürüyüp, basın açıklaması yapacak.

Buluşma noktasının haritadaki konumu: https://goo.gl/P8X6Lu

Buluşma noktasının fotosu: https://goo.gl/z6qAkf

TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Ayşe Yıkıcı, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından birkaç değişiklikle imar için onay verilen ruhsatın geçersiz olduğunu söyleyerek “Kent içerisinde kalmış son orman parçası olan, Fatih Ormanı’nı kaybetmek hem bütün İstanbullular hem de orada yaşayan canlılar için çok kritik olacak” demişti.

ÇED raporunda orman yerine arsa olarak bahsedilmiş

Kuzey Ormanları Savunmasından Nuray Çolak ise, “Basit bir söylemle, ‘Biz ormanda gökdelen yapmayacağız’ diyerek projelerini meşrulaştırmaya çalışıyorlar ama bir ormandan bahsediyoruz. Ne yazık ki ÇED raporunda bile ormandan, bir arsaymış gibi bahsediliyor. Tekrar, buranın bir orman olduğunu, arsa olmadığını ifade edeceğiz. Tabiat parkı olması orman vasfını yitirdiği anlamına gelmiyor. Ormanlarda her türlü yapılaşma yasak. Ama bizim burada gördüğümüz kentin içerisindeki bir orman alanı tabiat adı altında bir projeyle imara açılıyor.” diyor.

 

(Kuzey Ormanları Savunması)

Yüzlerce yıl tarihe şahitlik eden zeytinin mirası Bodrum Zai’de kitapseverlerle buluşuyor

Mitolojik tufan sonrası, Nuh’un gemisi mahrumiyet ve umutsuzluk denizinde, rotası ya da hedefi olmadan sürüklenirken, gemiye ağzında zeytin dalı ile gelen bir güvercin onlar dışında da hala yaşamın sürdüğü bilgisini getirmiş olur. Mitolojide ölümsüz bir yaşam kaynağı olarak yer alan zeytinin en eski hikayelerinden biri budur. Barış ve mutluluk, bilgi ve bilgelik olmadan mümkün olamaz, bu sebeptendir ki, yağı ile ışık kaynağı olan, işlenerek temizlik için kullanılan, eşsiz bir besin ve enerji kaynağı zeytin bu kavramlar ile bağdaştırılmıştır. 

Atina’nın koruyucusu kim olacak yarışında, savaşlarda kullanılacak güçlü bir at hediyesi ile gelen Poseidon’a karşı, akıl, bilim ve sanat tanrıçası Athena’nın hediyesi, zeytin dalı kazanan olmuştu ve zeytinin tüm kutsal kitaplarda yer alan sembolizmi insanlık tarihi boyunca yaşadı.

Zeytinin tarihi isimlerinden biri de Zaiydi. Bilginin aktarımı şekil-şemal değiştirebilse de halen en önemli kaynağın kitap olduğunu düşündüğümüz de, bir kütüphaneye koyulacak en güzel isim Zai. Geçen hafta başında bahçesinde yüzlerce yıllık, görkemli zeytin ağaçlarının bulunduğu, şık tasarımlı iki yapıdan oluşan yeni nesil kütüphane Zai, Bodrum’da açıldı.

Dış kapıdan bahçeye ilk girdiğinizde etrafa serpilmiş, açık havada sergilenen heykeller, bahçeye huzur katan su kanalları, güzel bir peyzaj ve az rastlanır büyüklükte zeytin ağaçları ile keyifli bir buluşma yaşıyoruz.

Ağaçlara duayen sanatçıların isimlerinin verilmiş olduğunu duymak çok hoşuma gitti.

Zai’ye gelen konuklar kütüphanenin çeşitli stantlarında yer alan binlerce kitaptan birini seçerek, enfes bir kahve ile birlikte tüm günlerini burada geçirebilirler. Güzel havalarda benim tercihim hali hazırda burada çalan seçmece klasik müzik eserleri eşliğinde, huzur dolu bahçe kısmı olur diye düşünüyorum. Zai içerisinde küçük bir kafe bölümü var, burada hakikaten tadını çok sevdiğim Federal’in kahveleri, her daim taze demli çay ve ufak atıştırmalıklar bulmak mümkün.

Kütüphane şu an için 10:00 – 20:00 saatleri arasında hizmet veriyor. Şu an için dememde ki gerekçe ise zamanla talep oldukça bu çalışma saatlerinin özellikle yaz gecelerin debir parça daha esneyebileceğini umut etmem… Burada raflara konulan kitaplar aynı zamanda da satılıyor. Ancak dışarıya kiralık ya da ödünç kitap verilmiyor. Zai’nin kurucuları dekorasyon konusunda oldukça cömert davranmışlar, zira bahçeyi ve binanın içini süsleyen birçok değerli sanat eseri burayı aynı zamanda bir sanat galerisi gibi gösteriyor. Kültürel aktivite arayanlar için Zai’de takip edilmesi gereken etkinlikler olacak. Planlanan etkinliklerden biri de yazar okumaları olacak. Önemli yazarlar okuyucuları ile buluşarak eserleri üzerine söyleşiler gerçekleştirecekler. Buraya konuk olan ilk yazar, kitap önerileri ile birlikte gelen Metin Uca oldu.Mekanda ayrıca klasik müzik dinletileri planlanıyor. Belli günler konuk müzisyenlerin canlı konserleri eşliğinde geçirilecek. Kahve ve okuma keyfine bir de klasik müzik görsel yanı ile ilave olacak.

Üst katta ise şirin, konforlu ve teknolojik bir sinema bölümü var. Mekanın yöneticileri burada da önceden belirlenmiş tarihlerde belli başlı sanatsal ve veya festival filmleri üzerine film okumaları düzenlemeyi istiyorlar. Şu an kitapların ve kafenin bulunduğu binanın karşısındaki yönetim binasının alt katında planlanan bir diğer etkinlik ise Yemek Atölyeleri olacak.

Etkinliklerden haberdar olmak isteyenler Zai’yiinternet sitesinden , instagrambodrum_zai hesabından takip edebilirler.

Yüzlerce yıldır tarihe şahitlik eden, gövdesi ilham verici olacak kadar estetik dev zeytin ağaçları, birçokları gibi beton yığınları oluşturmak adına kesilmek yerine isimleri ile alınan korunaklı bir bahçe içerisinde bu yukarıdaki etkinliklere gelenlere gölge yapacaklar.

Kültür ve sanat alanlarındaki toplumsal gelişim, çevre duyarlılığını da beraberinde getirecektir diye umuyor,  çoğu zaman çözümün, problemin kökeni olan insanı kaynağı belli bilgi ve hayal gücü ile buluşturmaktan geçtiği görüşümü paylaşmak istiyorum.

Kitap okuma alışkanlığının oldukça düşük olduğu ülkemiz için cesur bir girişim Zai. Ancak unutmamalı ki Athena da cesur davranmış ve başarmıştı. Bunca tekdüze mekanınçoğaldığı bir ortamda, nitelikli bilgiye, kitaba değer verenlere soluk aldırabilir. Emek verenlere teşekkür ediyor ve başarılar diliyorum.

 

 

Emre Levent Malkoç

Akademisyen ve yazar Fikret Başkaya serbest bırakıldı

Sabah saatlerinde gözaltına alınan akademisyen ve yazar Fikret Başkaya Emniyet’teki ifadesinin ardından serbest bırakıldı.

Başkaya’nın sabah saatlerinde Ankara Batıkent’teki evine gelen polisler, yazarın 1991 yılında kaleme aldığı ‘Paradigmanın İflası’ adlı kitabıyla, bilgisayar ve telefonlarına da el koydu. Bir yazısı nedeniyle hakkında ‘silahlı terör örgütüne üye olmak’ suçlamasıyla soruşturma başlatılan Başkaya, ifadesinin ardından serbest bırakıldı.

Üç gün önce evine gelen karakol polisi nedeniyle avukatını emniyete gönderen ancak bilgi alamayan 77 yaşındaki Başkaya’nın bu şekilde gözaltına alınması tepkilere neden oldu. Başkaya’nın gözaltına alınmasına ilişkin Twitter hesabından açıklama yapan CHP Milletvekili Barış Yarkadaş, dava dosyasında gizlilik kararı olduğu gerekçesiyle bilgi verilmediğini bildirdi.

1940 Denizli doğumlu Fikret Başkaya, lise eğitimini İzmir Atatürk Lisesi’nde aldı. Daha sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi iktisat ve maliye bölümlerini bitirdi. Paris ve Poitiers üniversitelerinde doktora öğrenimini tamamladı. Yurt dışında bulunduğu süre boyunca; azgelişmişlik, emperyalizm ve kapitalizmden sosyalizme geçiş sorunları üzerine birçok araştırma yaptı.

Öte yandan Ankara’da sabah saatlerinde çok sayıda eve polis baskınları düzenlendi. Aralarında HDP il yöneticisinin de olduğu bazı isimler gözaltına alındı.

 

(Gazete Duvar)

Mersin’de 25 Kasım, “At bir kahkaha, yaşam mora boyansın”

Mersin Kadın Platformu çağrısı ile 25 Kasım Uluslararası Mücadele ve Farkındalık Günü için Cumartesi günü 15:00’de Atatürk Parkında toplanan Mersin’li Kadınlar “Erkek- Devlet şiddetiyle barışmayacağız” dedi.

Atatürk parkına “yaşasın kadın dayanışması”, “kadın, yaşam, özgürlük” sloganları ile gelip saat kulesi önünde toplanan kadınlar içinden SES Mersin Şube Eş Başkanı Özge Göncü basın bildirisini okumaya başladı.

25 Kasım’ın sembolü olan, 1960 senesinde gerçekleşen Mirabelle Kardeşlerin katlinden bu yana kadına şiddet ile ilgili hiç bir şeyin değişmediğini ifade eden Göncü;

“Bütün eril iktidarlar kadınlardan korkarlar. Bugün, iktidara geldiği günden beri kadın düşmanı politikalar güden akp iktidarı da kadınlardan korkmaktadır. Çünkü biliyorlar ki kadınların özgürleştirici mücadelesi kendi iktidarlarını sarsacak en önemli toplumsal güçtür.

Darbe girişimi bahanesiyle hayatımıza giren OHAL ve KHK’ler kadın mücadelesini, örgütlülüğünü  ve kazanımlarını hedef almakta, biz kadıların yaşamını doğrudan tehdit etmektedir. OHAL süresince kadına yönelik erkek – devlet şiddetinde yaşanan artış bunun temel göstergesi oldu.” şeklinde konuştu.

Basın açıklamasını SES Mersin Şube Eş Başkanı Özge Göncü okudu

Akdeniz Belediyesi başkanlarına KHK ile gelen yargılamalar. Gelen kayyum ile birlikte belediyenin açtığı kadın kurumlarının kapatılmasına değinen Göncü, açlık grevindeki Nuriye ve Semih ile ilgili “Şu anda tutuklu olarak Ankara Numune Hastanesi’nde mahkum koğuşunda  açlık grevine devam eden Nuriye Gülmen’ in hayati tehlike riski çok yüksektir. OHAL ihraçlarına oyalama niyetiyle, hukuki olarak tek seçenek olarak sunulan ‘OHAL KOMİSYON’nda Nuriye ve Semih’ in  dosyalarının acil olarak görüşülmesini ve  işlerine iade edilmelerini talep ediyoruz. Nuriye’nin kısılmaya çalışılan sesine ses oluyoruz, OHAL değil Demokrasi istiyoruz!” şeklinde konuştu.

Çocukların özgür ve eşit bir ortamda büyümesini ve kendi tercihleriyle yaşayan bireyler olması engellendiği gibi erkek egemen bir yapıda şekillendiren bir toplumda şiddete, tacize, tecavüze ve her türlü baskıya da zemin hazırlanmaktadır. Çünkü yasa ile yapamadıklarını mahalle baskısı usulü ile yapmaya çalışmaktadırlar.

Yeni çıkarılan müftülük yasasından bahseden Göncü “Çocuk evliliklerinin fiilen önünü açacağını ve seküler yaşamnın önüne bir engel daha olacağını bildiğimiz bu yasaya karşı çıkarken şimdi de, TBMM bünyesinde oluşturulan boşanma komisyonu gündeme geldi. Bu komisyonun, kadını aile içindeki erkek şiddetinden koruyacağına, koruyucu, önleyici tedbirler alınmasını sağlayacağına aile ve aile reisi olarak kabul edilen erkeği koruyan bir tutum içinde olduğunu görüyoruz.” şeklinde konuşarak

“Bu 25 Kasım’da kadınlar olarak taleplerimizi yineliyoruz;

  • Kadına dair hiç bir şey yapmayan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı yerine Kadın Bakanlığı’nın kurulması.
  • OHAL ve KHKların kaldırılması, tüm mağduriyetlerimizin karşılanması. Demokratik alanın sağlıklı bir şekilde yeniden tesisi. Devlet şiddetinin son bulması.
  • Gözaltı ve cezaevlerindeki kadına yönelik şiddetin son bulması.
  • Devlet olarak, tarafı ve imzacısı olduğumuz İstanbul sözleşmesi ve CEDAW’ın gerekliklerinin yerine getirilmesi.
  • Kadın cinayetlerinde katillerin en ağır cezaları almaları sağlanması, caydırıcı, engelleyici ve kadınları koruyucu tedbirlerin uygulanmalarının sağlanması. Cinsiyetçiliği besleyen her türlü sözlü yasa ile sistemli ve kararlı bir mücadele yürütülmesi.” kadınların taleplerini bildirdi.

Taleplerin okunması ardından kadınlar “Yaşasın Kadın Dayanışması” sloganını atan kadınlar alkışlar zılgıtlar ve halaylarla eylemi sonlandırdı.

 

Haber: Özgecan Aşlamacı

(Yeşil Gazete)