Ana Sayfa Blog Sayfa 2698

Greenpeace’ten şirketlere, ‘Tek kullanımlık plastiklerden vazgeçin’ çağrısı

Greenpeace’in yaptığı ankete göre dünyadaki plastik kirliliği krizinin baş sorumlusu gıda, içecek ve banyo malzemeleri gibi hızlı tüketim ürünleri satan şirketler.

Ankete katılan şirketlerin hiçbirinin büyüyen tek kullanımlık plastik üretimini ve pazarlamasını durdurmaya yönelik bir planı olmadığı ortaya çıktı. Sundukları çözümler ise plastik problemini devam ettirmekten başka bir işe yaramıyor.

Coca-Cola Company, Colgate-Palmolive, Danone, Johnson and Johnson, Kraft Heinz, Mars, Nestlé, Mondelez, PepsiCo, Procter & Gamble ve Unilever gibi markaları inceleyen Greenpeace, tek kullanımlık plastiklerden derhal vazgeçilmesi çağrısında bulundu.

Greenpeace Akdeniz, başlattığı “Şirketler Plastik Kirliliğini Durdurmalı”projesiyle bu şirketlerdentek kullanımlık plastik paketleme malzemelerini kullanmaktan vazgeçmelerini ve alternatif paketleme sistemlerine yatırım yapmalarını talep ediyor.

ek kullanımlık plastikler yalnızca birkaç dakika kullanılıp atılmak üzere tasarlandı. Ama doğada yüzyıllar boyu kalarak denizlerimizi, akarsularımızı ve toprağımızı kirletip, hayvanlara ve insanlara zarar veriyorlar.

1950’den bu yana 8 milyar tondan fazla plastik üretildi. Bu gidişatı değiştirmezsek plastik üretimi 2050 yılında dörde katlanacak.”

Raporun Türkçe versiyonunu buradan okuyabilirsiniz.

 

(Bianet)

Muharrem İnce: İstanbul için varım

Muharrem İnce, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için aday olmak istediğini açıkladı. İnce, şartının ise adaylık için ön seçim yapılması olduğunu söyledi.

CHP’nin 24 Haziran seçimlerinde cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce, yerel seçimde de aday olmak istediğini duyurdu. Hürriyet yazarı Ahmet Hakan’ı arayan İnce, İstanbul Büyükşehir için aday olmak istediğini söyledi.Ahmet Hakan’ın yazısının ilgili bölümü şöyle:

Muharrem İnce aradı.
Dedi ki:

“İlk kez söylüyorum: İstanbul adaylığı için varım”.

Fakat bir şartı var Muharrem İnce’nin.

Dedi ki:

“İstanbul’da CHP’nin yaklaşık 250 bin üyesi var… Üyelerin tamamının katıldığı bir önseçim yapılsın… Buradan çıkarsam adaylığa varım”.

Ardından da neden böyle bir talepte bulunduğunu gerekçelendirdi.

Söylediği şu:

“Türkiye demek, İstanbul demektir. 250 bin üye az değildir. Bu üyelerimiz harekete geçerse biz bu seçimi kazanırız. İstanbul’u kazanırsak bu başarıdan bir Türkiye hikâyesi çıkar ve Cumhurbaşkanlığı seçimini alırız”.

Avrupa Parlamentosu’nda Kaşıkçı için özel oturum

0

NTV’de yer alan habere göre, Avrupa Parlamentosu Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı ‘nın konsolosluk binasında öldürülmesine ilişkin özel bir genel kurul oturumu düzenleyecek. Oturumda AB Dönem Başkanlığı, Avrupa Komisyonu ve AP’deki siyasi gruplar adına açıklamalar yapılacak.

Avrupa Parlamentosu bu konuda 25 Ekim perşembe öğle saatlerinde bir karar tasarısı oylayacak.  Avrupa Parlamentosu ‘ndaki siyasi grupların liderleri de olağan basın toplantılarında Cemal Kaşıkçı konusuna değinecekler.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Cumhur İttifakı’nın oluşturduğu anlayışı koruyacağız

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, EKOTÜRK Televizyonu yayında gündemdeki konularla ilgili soruları yanıtladı.

MHP ile yerel seçimlerde ittifak yapılmasına dair görüşmelerin sürdüğünü belirten Erdoğan, “Benim görevlendirdiğim arkadaşlar var, Sayın Bahçeli’nin görevlendirdiği arkadaşlar var, şu anda görüşmelerini yapıyorlar” dedi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile görüşeceklerini söyleyen Erdoğan, “Bizim de Sayın Bahçeli ile bir araya gelerek atacağımız adımlar var. Henüz somut olarak şu şöyle olacak, bu böyle olacak diye bir şey yok. Temelini Cumhur İttifakı’nın oluşturduğu anlayışı koruyacağız, onu devam ettireceğiz” diye konuştu.

(Gazete Duvar)

Kalın: S. Arabistan ile ilişkilerin bozulmasını istemeyiz

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, konsolosluk binasında öldürülen gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın ardından yaptırım olup olmayacağına ilişkin soruya, “İlişkilerin bozulmasını istemeyiz” dedi.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’dan gündeme ilişkin açıklamalarından başlıklar şöyle:

“Sayın Trump İdlib için Sayın Cumhurbaşkanı’na teşekkür etti. Kaşıkçı cinayetine ilişkin de konuşuldu, aydınlığa kavuşturulması için mutabakat sağlandı.Afla ilgili AKP Sözcüsü açıklama yaptı. Konunun başka yere çekilmesi doğru olmaz.

29 Ekim resepsiyonu İstanbul’da

29 Ekim resepsiyonu İstanbul’da yapılacak. Bu vesile ile üçüncü havalimanın açılışı da olacak. İnşallah orada hem cumhuriyetimizin kuruluşunu kutlayacağız hem de üçüncü havalimanını açacağız.

“Danıştay kendini yürütmenin yerine koydu”

Andımız meselesi ile ilgili açıklamalar yapıldı. Danıştay kendini yürütmenin yerine koydu.

“Suudi Arabistan ile ilişkilerin bozulmasını istemeyiz “

Benim sizinle ayrıca paylaşacağım bir bilgi yok. Hassas ve kapsamlı bir çalışma yürütüldü. Sayın Cumhurbaşkanımız gerekli tüm adımların atılacağını söyledi. Olayla ilgili soruşturma devam ediyor. Bilgi ve belgelerin toplanması önemli.Sayın Cumhurbaşkanımızın çizgisi baştan beri aynıdır. Suudi Arabistan ile iki defa telefon görüşmesi oldu. Meselenin aydınlatılması yönünde ortak irade ortaya koyuldu. Suudi Arabistan ile birçok ilişkimiz var. Bozulmasını elbette ki istemeyiz.Konu Türkiye ve Suudi Arabistan arasında bir konu değildir. Türkiye olayın aydınlatılması için gerekli adımları atmaktadır.

“Türkiye Doğu Akdeniz’deki haklarından hiçbir zaman vazgeçmeyecek”

Doğu Akdeniz’de bizim açımızdan bir ihlal söz konusu değil.Türkiye Doğu Akdeniz’deki haklarından hiçbir zaman vazgeçmeyecek. Kıbrıs Türkleri hesaba katılmadan ne uluslararası hukuk açısından kabul edilebilir ne de biz bunu kabul ederiz. Gerekli tedbirler bundan sonra da alınmaya devam edecektir.

ABD yaptırımlarını kaldıracak mı?

Sayın Cumhurbaşkanımız dünkü görüşmede FETÖ’yle ilgili tavrını belirtti. Yaptırımlar ile ilgili haksız olarak alınmış bir karardı zaten. Bizim de beklentimiz en kısa sürede kaldırılması. İkili ilişkilerin iyileşmesi için önemli. FETÖ, PKK, PYD gibi konularda somut ve takvimli adımlar atmasını bekliyoruz. Bu iki konu bizim ulusal güvenliğimizi ilgilendiren bir konudur.

İş Bankası açıklaması

Cumhurbaşkanımız önemlşi bir çalışma başlattı. Bu da hukuken incelenmesi gereken bir konu. Atatürk’ün vasiyetine ilişkin korunup korunmadığına ilişkin önemli bir tartışma bu. Adım adım görelim bu tartışma nasıl gelişecek. Önümüzdeki günlerde, haftalarda yine birlikte değerlendirme imkanımız olacaktır.”

(Cumhuriyet)

‘Firmalar ikramları durdurdu, servisler ücretli olacak’

Türkiye Otobüsçüler Federasyonu (TOF) Başkanı Mustafa Yıldırım bazı otobüs firmalarının ikram vermeyi durdurduğunu ve ilerleyen günlerde de şehir içi yolcu servislerinin kaldırılacağını, yerine ücretli servislerin geleceğini söyledi.

Akaryakıt maliyetleri, köprü ve otoyol ücretlerinin artması yolcu taşımacılığı yapan otobüs firmalarını zora soktu. Bu nedenle bazı otobüs firmaları yolculuk sırasında verilen ikramları kaldırdı. Türkiye Otobüsçüler Federasyonu (TOF) Başkanı, “ Otobüs sektöründeki maliyetler çok fazla arttı. Bazı otobüs firmaları kısa mesafede ikram vermeyi durdurdu. Ayrıca Bayrampaşa Otogarı’ndaki şehir içi servisleri de kaldırılıyor. Ortak servis planı yaptık aynı Havaş gibi ücretli olacak” dedi.

UZUN MESAFE YOLCU KALMADI

Otobüs sektöründeki ekonomik daralmanın yüzde 40 oranlarına ulaştığını belirten Yıldırım, “Sektörümüzdeki daralma yüzde 40 oranına ulaştı. Havayolu sektörü ise tam tersi şekilde gittikçe büyüyor. Çok sayıda firma zor durumda. İster istemez bazı firmalar kendilerince tedbir alamaya çalışıyor. Artık uzun mesafe yolcu taşımacılığı kalmadı insanlar hep uçağı tercih ediyorlar. ” ifadelerini kullandı.

MAAŞLAR ESKİSİ KADAR İYİ DEĞİL

Otobüs şoförlerinin eskisi kadar çok fazla para almadığını belirten Yıldırım, “Sürücülerin maaşları eskisi kadar iyi değil. Zaten bu işi yapmak isteyen çok fazla insanda kalmadı. Eskiden şoför bolluğu varken şimdi sürücü bulunmuyor. Bu nedenle de trafik güvenliği zor duruma düşüyor” şeklinde konuştu.

OTOBÜSÇÜLER MALİYETLERE DAYANAMIYOR

Sözcü’den Derin Gökçe’nin haberine göre, Büyük İstanbul Otogarı Esnaflar Derneği Başkanı Şahap Önal ise konuya ilişkin sozcu.com.tr’ye yaptığı açıklamada, “İstanbul’dan çıkış ücretleri çok fazla arttı. Otobüs firmaları artık bu maliyetlere dayanamıyor. Dolayısıyla ekonomik terdir almaya başladılar. Örneğin bazı firmalar ikram vermeyi bıraktı.” dedi.

Halk plajına yat limanı projesine hem mahkemeden hem de Danıştay’dan ret!

İzmir’in Seferihisar ilçesi Ürkmez Mahallesi’ndeki halk plajında dönemin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 3’üncü Bölge Müdürlüğü’nce yapılması planlanan yat limanı için verilen ‘Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) olumlu’ kararı, İzmir 1’inci İdare Mahkemesi tarafından iptal edildi. Kararı, Danıştay 14’üncü Dairesi de onadı.

Dönemin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 3’üncü Bölge Müdürlüğü, Seferihisar’ın Ürkmez Mahallesi’nde bulunan halk plajında, 764 tekne bağlama kapasiteli yat limanı yapılması için proje hazırlamış, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca da proje için ‘ÇED olumlu kararı’ verilmişti.

Seferihisarlılardan iptal davası

Seferihisar Belediye Başkanı CHP’li Tunç Soyer’in yanı sıra 60 kişi, ÇED olumlu kararının iptali için İzmir 1’inci İdare Mahkemesi’nde dava açtı. Mahkeme, projenin, Lebedos Antik Kenti arkeolojik sit alanına komşu olduğuna dikkat çekti.

Proje sahasında dağılım gösteren bentik omurgasız türlerin tespiti için yapılan örnekleme ve değerlendirmenin yetersiz olduğu kanaatine yer veren mahkeme heyeti, koruma altında olan deniz çiçekli bitkisi türü olan deniz eriştesinden (Posidonia oceanica) oluşan çayırların, proje sahasındaki dağılım sınırlarının hatalı verildiğine hükmederek ‘ÇED olumlu’ kararını iptal etti.

Çevre ve Ulaştırma Bakanlıklarından itiraz

Ancak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, mahkemenin kararına itiraz etti. Her iki bakanlık, İzmir 1’inci İdare Mahkemesi’nin kararını, temyize götürdü. Dosyayı inceleyen Danıştay 14’üncü Dairesi, İzmir 1’inci İdare Mahkemesi’nin kararını onadı. Böylece karar kesinleşmiş oldu.

Konuyu yargıya taşıyan vatandaşların avukatı Şehrazat Mercan, davayı kesin olarak kazandıklarını söyleyerek kararın kesinleştiğini ve itiraz yolunun kapalı olduğunu vurguladı ve plajı halka hediye ettiklerini dile getirdi.

Uzun ve zorlu bir yargılama sürecinin ardından, zafer elde ettiklerini ve bu süre zarfında halkın da kendilerini hiç yalnız bırakmadığını belirten Mercan, “Yetkililer artık bu projeden vazgeçmeli. Orası halkın plajı ve vatandaşlar bu alanı gönül rahatlığı ile kullanmak istiyor. Bizim de temennimiz, yargının verdiği karara saygı duyulması. O plajda böyle bir yat limanı için proje hazırlanması zaten hataydı. Halkla birlikte doğamızı, çevremizi korumayı sürdüreceğiz” dedi.

 

(Hürriyet)

Sadece plastik çöp değil obezite ve otizm de ithal ediyoruz – Bülent Şık

Bu yazı bianet.org/ dan alınmıştır

Geçtiğimiz günlerde BBC News-Türkçe’de yer alan bir haberde 2018’in ilk 3 ayında İngiltere’den Türkiye’ye 27 bin 34 ton plastik çöpü gönderildiği belirtildi. Haberde Türkiye’nin Polonya’yı geçerek İngiltere’den en çok plastik çöp ithal eden ikinci ülke konumuna yükselmesinin beklendiği; gönderilen çöplerin geri dönüşüme sokulup sokulmadığının bilinmediği ancak Türkiye’nin geri dönüşüm sicilinin iyi olmadığı da belirtiliyor.

İthal edilen plastik çöpünün ne kadarının geri dönüşüme gittiğinden daha önemli bir mesele Türkiye’nin plastik çöpü ithal ederek otizm ve obezite gibi hastalıkları da ithal ediyor olması ihtimalidir.

Peki nasıl?

Birbiri ile ilişkisiz görünen bu sorunlar arasında nasıl bir bağ kurulabilir?

Okurların sabrını zorlayacak biraz uzun bir yazı olacak ve umarım aradaki bağları göstermeyi başarabilirim.

Plastikler inşaat malzemeleri, ev eşyaları, ambalaj malzemeleri, oyuncaklar ve kırtasiye malzemeleri gibi pek çok şeyin üretiminde kullanılıyor. Plastiğin ne amaçla kullanılacağına bağlı olarak da fitalatlar ve bisfenoller gibi toksik etkili çeşitli kimyasal maddeler de içine katılabiliyor.

Fitalatlar plastik malzemelerin sertliğini azaltmak, esnekliklerini artırmak ya da şeffaflaştırmak için üretim esnasında plastiklere eklenen kimyasal maddeler. Bisfenol bileşikleri ise şeffaf ve sert yapılı plastik malzemelerin üretiminde kullanılıyor.

Hormonal sistem bozucular

Gıda ambalajları, bebek biberonları ve çocukların kullandığı eşya ve oyuncaklarda bulunan fitalatların ve bisfenollerin insanlarda hormonal sistem üzerinde bozucu etkiler gösterdiği çeşitli akademik yayınlarda yıllardır dile getiriliyor.

Hormonal sistem büyüme ve gelişme üzerinde çok önemli rolleri olan bir sistem. Bu sistemin bozulması en çok bebek ve çocuklarda sağlık sorunları ortaya çıkarıyor.

Fitalatlar ve bisfenoller

Bir bisfenol bileşiği olan bisfenol A (BPA) insanlarda ama en çok da bebek ve çocuklarda hormonal sistem üzerinde bozucu etkiler gösteriyor. Bu nedenle ABD, Kanada, Avrupa Birliği ülkelerinde BPA kullanımı yasaklandı. Ülkemizde de 1 Haziran 2011 tarihinden itibaren BPA’nın polikarbonat ürünler, biberonlar, meme pompaları, oyuncaklar vb. gibi bebek ve çocuk ürünleri ile gıda ile temas eden her türlü üründe kullanımı yasaklanmıştı.

Fitalat bileşikleri için de benzeri bir durum söz konusu. Kimyasal yapıları birbirinden farklı 25 çeşit fitalat bileşiği var. Bu bileşiklerden bazılarının kullanımı yasaklandı. Avrupa Birliği’nde ve ülkemizde 2005 yılında bebek ve çocuk ürünleri ile oyuncaklarında DEHP (di-2-ethylhexyl phthalate), BBP (Benzylbutylphthalate) ve DBP (Dibutyl phthalate) isimli fitalat bileşiklerinin hormonal sistem ve üreme sağlığını bozucu etkileri nedeniyle kullanılması yasaklanmıştı.

Yasaklama kararları alınması sorunların çözüldüğü anlamına gelmiyor. Fitalat maruziyetini belirlemeye yönelik çalışmalarda insanlardan alınan analiz örneklerinde DINCH (1,2-cyclohexane dicarboxylic acid diisononyl ester); DEHT (bis-(2-ethylhexyl)-terephthalate) ve DEHA (bis-(2-ethylhexyl)-adipate) adı verilen fitalatların kalıntılarına rastlandığı açıklandı. Yine bir başka çalışmada insanlarda DİBP (diisobutyl phthalate) ve DİNP (diisononyl phthalate) maruziyetinin artış gösterdiği belirtildi.

Fitalat kalıntıları içeren gıdaların yenmesi, suların içilmesi ve plastik malzemelere deri ile temas insanlara fitalat bileşikleri geçmesine neden oluyor.

Plastik ambalajlarda fitalat ve bisfenol kalıntıları

Gıda ambalajı olarak kullanılan plastikler fitalat içerebiliyor. Üstelik üretiminde fitalat kullanılmayan PET (polyethylene terephthalate) ambalajlarda bile fitalat kalıntıları tespit edildi. Bu epeyce kafa karıştıran bir durumdu ama nedeni kısa sürede anlaşıldı. Geri dönüşüme sokulan plastik malzemelerin fitalat içeren ve içermeyen şeklinde ayrımının yapılmamasının normalde fitalat içermediği düşünülen plastik ambalajlara bile fitalat bulaşmasına neden olduğu belirlendi.

Fitalat bileşikleri içeren bir plastik malzemeden gıda ambalajı üretildiğinde ambalaj malzemesindeki fitalatlar temas içinde olduğu yiyecek ve içeceklere geçebiliyor.

Bisfenoller açısından da benzeri sorunlar var.

Plastik malzemelerin üretiminde bisfenol A kullanımı yasak ve yerine artık bisfenol S isimli bir bileşik kullanılıyor. Oysa bisfenol S’nin de hormonal sistem üzerinde bozucu etkiler gösterdiğini belirten pek çok yayın var.

Mesele fitalatlar ve bisfenollerle de sınırlı değil. Plastik üretiminde kullanılan bine yakın kimyasal madde var. Brominatlı alev geciktiriciler, kurşunlu bileşikler ve kadmiyum başta olmak üzere bazıları yüksek düzeyde toksik etkili, hormonal sistem bozucu kimyasallar.

Bu ön bilgiler eşliğinde İngiltere’den ithal edilen plastik çöpünde ne gibi sorunlar olabilir ona bakalım.

İngiltere’den sadece plastik çöp mü geliyor?

Plastik malzemeler çok çeşitli. Üretilmeleri esnasında fitalat ve bisfenol gibi tehlikeli, toksik özelliklere sahip kimyasal maddeler kullanılanı da var kullanılmayanı da.

Ülkemize ithal edilen plastik çöpünün nerede ve nasıl kullanıldığı belirsiz. Geri dönüşüme giden kısmının yüzde bir civarında olduğu belirtildiğine göre geriye kalan %99’una ne oluyor? Hurda olarak nitelenebilecek bu plastikler çeşitli ürünlerin üretiminde bir hammadde olarak kullanılıyor olabilir mi? Bu sorunun kesin yanıtını vermem olanaksız ama bir an için durumun bu olduğunu varsayalım. Ancak bu durumda da fitalat ve bisfenol içeren plastiklerle içermeyenlerin ayrılması gerekiyor. Aksi durumda fitalat ya da bisfenol içermemesi gereken bir üründe bu bileşiklerin kalıntısı bulunacaktır. Dolayısıyla en kritik soru hammadde olarak kullanılan plastik çöpünün gıda ambalajı, bebek ve çocuk ürünleri ile oyuncak üretiminde kullanılıp kullanılmadığıdır. Eğer öyle ise fitalatlar ve bisfenol bileşiklerinin gıdalara ve sulara bulaşması mümkündür. Buna ek olarak bebek ve çocuk ürünleri ile oyuncakların da bu bileşikleri içermesi ve bu ürünlerle temas eden çocukların bu bileşiklere maruz kalması da mümkündür.

Bu bileşiklerin hormonal sistem bozucu olduğunu hatırlatmalıyım.

Nüfusun ne kadarını etkiliyor?

Hormonal sistem bozucuların obezite, dikkat eksikliği hiperaktivite sorunları, öğrenme güçlüğü yaratan bilişsel sorunlar ve otizm sorununa neden olduğu pek çok akademik yayında belirtiliyor.

Hormonal sistem bozucu kimyasalların Avrupa Birliği ülkelerinde yol açtığı sağlık zararının 271 milyar Euro civarında olduğu; otizm vakalarının yüzde beşinin gıda kapları, plastikler, mobilyalar, oyuncaklar, halılar ve kozmetik ürünlerinde bulunan hormonal sistem bozuculara maruz kalma ile bağlantılı olduğu tahmin ediliyor. Ancak gerçek oranın daha yüksek olacağı çünkü anne karnındaki bebeğin bu kimyasallara maruz kalıp kalmadığını belirlemenin çok güç olduğu belirtiliyor.

Yüzde beş küçük bir oran gibi görünebilir. Ama bu oranın ülkemizde de geçerli olduğunu varsayarak bir hesap yapalım: Ülkemizde yaklaşık 450.000 otizmli birey olduğu tahmin edilmektedir. Basit bir hesapla 450 bin otizm sorunu yaşayan kişiden en az 22 bininin hormonal sistem bozuculara maruziyet nedeniyle bu sorunu yaşadıklarını söyleyebiliriz.

Plastik üretimi ve atıklarının artışı ile hormonal sistem bozuculara daha fazla maruz kalınacağı ve bu tip sağlık sorunlarını yaşayan kişi sayısının artacağı da söylenebilir.

Ülkemizde obezite sorunu yaşayan kişi sayısı ise yaklaşık olarak 16 milyondur ve bu kişilerin bir kısmının da hormonal sistem bozucular nedeniyle bu sorunu yaşadıkları düşünülmelidir.

Ne kadar plastik çöp geliyor?

Plastik çöpünün İngiltere dışında başka ülkelerden de ithal edilip edilmediğini ve plastiklerden kaynaklanan çevre kirliliğinde ne kadarlık paya sahip olduğunu bilmiyoruz.

Ancak öncelikle bebek ve çocuk sağlığı için çeşitli tehlikeler barındırdığını dikkate almak zorundayız.

Plastik çöpü ithal etmek ülkemizde çocukluk çağı obezitesi ve otizm vakalarında artışa neden olacaktır.

Okurları paniğe sürüklemek istemem o nedenle burada somut tespitlerden ziyade kuşkularımı dile getirdiğimi belirtmeliyim. Ama doğrulanabilir ya da yanlışlanabilir kuşkular bunlar. Ve ne durumda olduğumuzu bilmek için de aşağıdaki sorulara net yanıtlar alabilmek gerekiyor.

Bazı sorular

1) İngiltere dışında başka ülkelerden de plastik çöpü ithal ediliyor mu?

2) 2005 yılından (plastik çöpü ithalatına izin verildiği yıl) bu yana her bir yıl için ithal edilen plastik çöpü miktarı nedir?

3) Akademik literatürde içerdikleri toksik kimyasallara göre poliüretanlar (Polyurethanes), poliakrilonitriller (polyacrylonitriles) ve polivinilklorürler (polyvinyl chlorides) en tehlikeli plastik atığı olarak niteleniyor. Polipropilenler (Polypropylene), Etilen-vinil asetat (Ethylene-vinyl acetate), polivinil asetat (polyvinyl acetate) ve polietilenler  (polyethylenes) ise daha az zararlı olarak kabul ediliyor. Bu duruma göre ithal edilen plastik çöpü plastiğin evsafına göre bir ayrıma tabi tutulmakta mıdır? Eğer tutulduysa her yıl hangi plastik çöpünden ne miktarda ithal edilmektedir?

4) 2005-2018 yılları arasında ithal edilen plastik çöpü tehlikeli ya da toksik atık olup olmadığı açısından gümrüklerde herhangi bir kontrol ve denetime tabi tutulmuş mudur?

5) Fitalat, bisfenol ya da benzeri toksik bileşikleri içeren plastik çöpü ülkemize girmiş midir? Eğer öyle ise ne miktarda girmiştir?

6) 2005-2018 yılları arasında hiçbir kontrol ve denetime tabi tutulmadan, sadece ithalatçı firmanın beyanına dayalı olarak ülkemize ne miktarda plastik çöpü girmiştir?

7) 2005-2018 yılları arasında beyana tabi olarak ülkemize giren plastik çöpünün evsafı nedir?

8) 2005-2018 yılları arasında ithal edilen plastik çöpünün ne kadarı geri dönüşüme tabi tutulmuştur?

9) Geri dönüşüme girmeyen plastik çöpü nasıl değerlendirilmektedir? Bu çöp gıda ambalajı, mutfak ekipmanı, bebek ve çocuk ürünleri ile oyuncak üretiminde hammadde olarak kullanılmakta mıdır? Kullanılmadığı neye dayanarak öne sürülebilir?

10) Gıda ambalajlarında, gıdalarda ve sularda, bebek ve çocuk ürünleri ile oyuncaklarda fitalat ve bisfenol A ile bisfenol S bileşiklerinin kalıntı analizleri yapılmakta mıdır? Eğer öyle ise ne gibi sonuçlar elde edilmiştir?

Siyasal iktidarın bu sorulara verebileceği net cevaplarının olmadığını düşünüyorum. Bu tip çalışma ve analizler ülkemizde ciddiyetle yapılmamaktadır çünkü.

En güvenilir ve tatminkâr yanıt bebek ve çocuk ürünleri, gıda ambalajları ve çeşitli gıdalarda fitalat ve bisfenol kalıntılarının bulunup bulunmadığını araştırmak suretiyle elde edilebilir. Hiç şüphe yok ki bunu yapacak kurumların siyasal otoriteden bağımsız ve güvenilir olması da gerekliliktir. Ülkemizde böyle bir kurumun olmadığı da vakıadır.

Bu yazı bianet.org/ dan alınmıştır

 

 

Bülent Şık

Brezilya nota verdi, Türkiye hayvanları kabul etti – Ali Ekber Yıldırım

Bu yazı tarimdunyasi.net/ den alınmıştır

Brezilya’dan İzmir Limanı’na Julia AK gemisiyle getirilen ve sağlık testleri zamanında yapılmadığı iddiası ile Türkiye’ye alınmayan besilik hayvanların, Brezilya’nın nota vermesinden sonra ülkeye girişine izin verildiği iddia ediliyor.

İddiaya göre, sağlık testleri uygun olmadığı gerekçesiyle Türkiye hayvanları kabul etmeyince, başka bir ülkeye gönderilmek istendi. Ancak, bir süre önce Türkiye’de şarbon hastalığının görülmesi ve hayvanların kıyıya yanaşması nedeniyle hiç bir ülke hayvanları kabul etmedi. Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü devreye girerek bu hayvanların karantina altına alınmasını istedi.

Diplomatik girişim sonuç verdi

Başka ülkelerin hayvanları kabul etmemesi üzerine Brezilya ile Türkiye arasında yoğun diplomatik trafik yaşandı. Türkiye hayvanların sağlık testlerinin zamanında yapılmadığı gerekçesi ile hayvanları almak istemedi. Brezilya Hükümeti ise, hayvanların sağlıklı olduğunu ve Türkiye’ye girişine izin verilmesini istedi.

İddiaya göre, Türkiye’ye nota veren Brezilya Hükümeti, hayvanlarla ilgili testlerin usülüne uygun yapıldığı, ancak gemideki arıza nedeniyle yüklemenin geciktiği ve testlerin zaman aşımına uğradığı ifade edildi. Ayrıca testlerle ilgili tüm işlemlerde Brezilya resmi otoritesinin imzası olduğu ve uluslararası anlaşmalar gereği Türkiye’nin bu hayvanları kabul etmesi gerektiği belirtildi. Nota verildikten sonra, Türkiye’nin bu hayvanları kabul ettiği ifade ediliyor.

Bakanlığın açıklamasında önemli ipuçları var

Tarım ve Orman Bakanlığı konuyla ilgili yaptığı yazılı açıklamada da hayvanların önce ülkeye girişine izin verilmediği,Brezilya yetkilileri ile yoğun bir diplomatik trafik yaşandığı anlaşılıyor.

Bakanlığın açıklaması aynen şöyle:

“Brezilya’dan Julia AK isimli gemi ile İzmir Limanı’na getirilen besilik hayvanlara ait Veteriner Sağlık Sertifikasında; ‘Hayvanlarda yapılan testlerin istenilen zaman periyodu içinde yapılmadığı’ tespit edilmiş ve ülkeye giriş izni verilmemiştir.

Brezilya veteriner otoritesi, hayvanlarda hastalık testlerinin istenilen zaman periyodunda yapılmadığını kabul etmekle birlikte hayvanların izolasyon süresi içerisinde gerekli test ve analizlerin yapıldığını, yüklemenin gecikmesi ile zaman periyodunun aşıldığını, gemiye yükleninceye kadar geçen sürede izolasyon şartlarının muhafaza edildiğini belirtmiştir.
denildi.

Ayrıca ülkemizin üyesi olduğu Dünya Hayvan Sağlığı (OIE) örgütü de ‘hayvan refahının’ dikkate alınıp, hayvanların uygun izole alanlara alınmasını talep etmiştir.

Brezilya veteriner otoritesinin bilgilendirmesi ve Dünya Hayvan Sağlığı Örgütünün (OIE) tavsiyeleri de dikkate alınarak;

Bakanlığımızca ‘halk ve hayvan sağlığını’ tehdit etmeyecek bir şekilde hayvanların izolasyon altına alınması, test ve analizlerin yapılması yönünde karar alınmıştır.

Hayvan sahiplerinin İzmir ve civarında izolasyona uygun alan bulamamaları nedeniyle talepleri üzerine Julia AK isimli gemi İskenderun Limanı’na yönlendirilmiştir.

Söz konusunu gemi, İskenderun Limanı’na yanaşmadan önce Sağlık Bakanlığı ve Bakanlığımız uzmanlarınca ‘halk ve hayvan sağlığı’ yönünden gerekli tetkikler yapılmış, salgın ve bulaşıcı hastalık taşımadıkları, klinik olarak sağlıklı oldukları tespit edilmiştir.

Bakanlığımızın öncelikli görevi ‘halk ve hayvan sağlığını korumaya yönelik’ her türlü tedbiri almaktır.”

Bakanlık süreci yönetemiyor

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın Brezilya’dan ithal edilen besilik hayvanlarla ilgili süreci iyi yönetemediği yapılan açıklamada da görülüyor. Açıklamada hayvanları ithal edenlerin İzmir ve civarında izolasyon yeri( karantina demek isteniyor,metni yazanlar karantinayı bile bilmiyor.) bulamadığı bu nedenle İskenderun’a yönlendirildiği yazıyor. Uzmanlar haklı olarak soruyor: “İzmir’e ilk kez mi hayvan ithal ediliyor? Karantina yeri bulunmaması mümkün mü? Ama izolasyon diye aradılarsa bulamamış olabilirler. Bakanlıkta işi bilen deneyimli bürokratlar işten uzaklaştırıldığı için bu tür sorunlar daha bir çok konuda yaşanacaktır.”

Bu yazı tarimdunyasi.net/ den alınmıştır

 

Brezilyalı hayvan hakları aktivistlerinden Türkiye’ye dayanışma çağrısı

Brezilya’dan Türkiye’ye canlı hayvan ticaretinde sağlıkçılardan “zehirli kimyasal” uyarısı

Brezilya’dan ithal edilen büyükbaş hayvanlarda şarbon hastalığı çıktı: 50 hayvan öldü

Brezilya’dan Türkiye’ye getirilen ve şarbon hastalığına rastlanan 146 hayvan öldürüldü

 

 

Ali Ekber Yıldırım

Monsanto’nun ‘Roundup davası’ itirazına ret: 289 milyon dolar tazminata ise indirim!

Kaliforniya’nın San Francisco Eyaleti Yüksek Mahkemesi hakimi Suzanna Balanos, 22 Haziran Pazartesi günü (dün) gerçekleşen duruşmada Monsanto’nun (yeni adı ile Bayer) Dewayne Johnson davasının tekrar görülmesine dair talebini reddetti ancak 289,2 milyon ABD doları tutarındaki para cezasında ise indirime gitti.

Haziran ayında 62.5 milyar ABD dolarına  Bayer tarafından satın alınan biyokimya devi Monsanto Dewayne Johnson tarafından dava edilmişti. 11 Ağustos 2018’te, jüri Monsanto‘nun Dwayne Johnson’a 250 milyon ABD doları cezai tazminat, 2.2 milyon ABD doları maddi tazminat, 37 milyon ABD doları manevi tazminat olmak üzere, toplam 289.2 milyon ABD doları tazminat ödemesini kararlaştırmıştı.

Hakim Balanos’un dünkü kararı davanın yeniden görülmemesi ve 250 milyon ABD doları bedelindeki cezai tazminatın 39 milyon ABD dolarına indirilmesi yönünde oldu. Hakim Balanos, Dewayne Johnson bu indirimi kabul etmediği takdirde, davanın yeniden görülmesine hükmedeceğini de belirtti. Amerikan gıda sisteminde güven ve saydamlık konusunda faaliyet gösteren U.S. Right to Know isimli STK mahkeme kararını yayınladı.

Dewayne Johnson

2012-2015 yılları arasında Roundup kullanan Johnson’a 2014’te lenf kanseri teşhisi konuldu

2012-2015 yılları arasında San Francisco Benecia okul bölgesinde park bahçe görevlisi olarak çalışan ve Roundup herbisitini (ot öldürücü kimyasal) kullanan Johnson’a Ağustos 2014’de bir tür lenf kanseri olan Non-Hodginks Lenfoma teşhisi konuldu. Johnson, Monsanto’ya 2016 yılında dava açtı. Mahkeme dava tarihini Johnson’un sayılı günü kaldığı için öne almıştı.

Jüri, emsal oluşturabilmesi açısından da tarihi önem taşıyan bu davada Roundup ve benzeri glifosat içeren ürünlerin kullanıcılara ciddi tehlike teşkil ettiğine ve Monsanto yetkililerinin bu tehlikeler hakkında yeterli uyarı yapmayarak haksız fiili kasıt ya da zulüm olarak işlediğine” karar vermişti.

Hakim Balanos’un geçen haftaki duruşmada davanın yeniden görülmesine dair karar verebileceğine dair ifadeleri üzerine dört jüri üyesi, The Guardian gazetesine yaptıkları açıklamada hakimin bu sözleri karşısında şaşkın ve kızgın olduklarını ve jürinin oy birliğiyle verdiği karar bir hakim tarafından geçersiz kılınabilecekse, jüri sisteminin varlık sebebini sorguladıklarını ifade etmişlerdi.

Dewayne Johnson’un tarihi zaferinin ardından ABD’de Monsanto’ya (Bayer) Roundup ve diğer glifosat içeren herbisitler ürünleri hakkında kanser hastası ve yakınları tarafından 8.000’nin üzerinde dava açıldı.

Dewayne Johnson ile ilgili dava süreci ve Ağustos 2018 kararını detaylarını bu Yeşil Gazete haberinden de okuyabilirsiniz.

Haber: Ayşe Bereket-Yeşil Gazete

Kaynaklar:

https://usrtk.org/wp-content/uploads/2018/10/Johnson-vs.-Monsanto-10.22.18-Order-re-JNOV-and-New-Trial.pdf

https://www.theguardian.com/business/2018/oct/22/monsanto-cancer-roundup-weedkiller-judge-denies-appeal

https://www.theguardian.com/business/2018/oct/18/monsanto-verdict-jurors-judge-dewayne-johnson

https://yesilgazete.org/blog/2018/08/11/monsanto-bayer-glifosat-kanser-davasinda-tarihi-zafer-289-2-milyon-dolar-tazminat-cezasi/

 

 

 

Ayşe Bereket

twitter.com/aysebereket