Ana Sayfa Blog Sayfa 2398

İstanbul’da yağmur grevcileri etkileyemedi

20 Eylül Küresel İklim Grevi kapsamında, Türkiye’de yapılan eylemlerin en büyüğü olan İstanbul etkinlikleri yağmur altında başladı. Gelecek için Cumalar (Fridays for Future) üyesi çocuklar ve binlerce iklim aktivisti, sivil toplum örgütü temsilcileri ve siyasetçilerin katıldığı grevde, ilk kez yetişkinler de eylemci çocuklara destek verdi.

Kadıköy Meydanı’nda başlayan etkinlikte, Türkiye’de okul grevini başlatan, Gelecek için Cumalar Hareketi’nden Atlas Sarrafoğlu ve Selin Gören bir açıklama yaptı. Çocukların ortak bildirisi şöyle:

 “Arkadaşlar 3. küresel iklim grevimize hoş geldiniz!

Bugün büyükler de bizlere destek veriyor. Artık hem büyükler hem küçükler iklim grevlerine başlıyoruz.  Hepimize Hayırlı Uğurlu Olsun.

Türkiye’deki ilk iklim grevinde 15 Mart’ta da yetişkinler de vardı. Fakat izleyiciydiler.

Şimdi artık bu grevin bir parçasısınız.

Ona göre hareket etmelisiniz

Artık kavga etmeyi bitirmelisiniz.

Artık birbirinizi suçlamamalısınız.

Artık bir araya gelmelisiniz.

Ve en önemlisi

Artık biz çocukları dinlemelisiniz.

Artık bize kulak vermeyi bırakın ve bizi artık dinleyin. Kurtaracak bir gezegenimiz var.

Artık bunun için çalışın.

Biz de artık bunun için okula gidelim.

Keyif aldığımız için okulu kırmıyoruz.

Bunu okula gitmemek için yapsaydık.

Pazartesi sendromu yaşamamak için pazartesi yapardık.

Hepiniz öğrenci olmuşsunuzdur.

Biliyorsunuzdur ki okula gitmek için en iyi gün cumadır fakat en kötüsü ise pazartesidir.

Anladınız mı?

O zaman anlamaya devam edin.

Gezegenimiz yanıyor.

Bir çok şehir sular altında kalıyor.

Buzullar yok oluyor.

Kuzey kutbundaki ormanlar alev alev.

İnsanlar evlerini terk ediyor.

Türlerin nesli tükeniyor.

Yakında bizim de neslimiz tükenecek.

Artık bunu anlayın.

Bu ilk iklim grevinizi unutmayın.

Artık hayatınızı değişti

Eğer bu gerçeği biliyorsanız hepimizin hayatı değişmiştir.

Ben de sizin gibi korkuyorum zehirli yağmurlardan.

Ama yağmurların neden zehirli olduğunu bilmek istiyorum.

Yağmurların zehirli olmaması için ne yapmam gerektiğini bilmek istiyorum.

Bunu tek başıma öğrenemem.

Bana yardım etmelisiniz.

Kimyasal kirliliği durdurmak konusunda bana yardım etmelisiniz.

İklim krizini durdurmam konusunda bana yardım etmelisiniz.

Bize yardım etmek için önce bizi desteklemelisiz.

Sonra bizimle aynı şeyi söylemelisiniz.

Bilimin arkasında birleşelim. Formül bu.

Çünkü iklim değişikliğinin bir kriz olduğunu bilim insanları söylüyor.

Yani doktorlar, profesörler biz de bunu haberlerde öğreniyoruz.

O yüzden bence ilk iş olarak bu gerçekleri öğrendiğimiz haberlerin değişmesini istemeliyiz.

Sonra bu konu hakkında bir şeyler yapmak isteyen kişilere kulak vermeliyiz.

Bence artık birlikte hareket etmenin vakti geldi.

O yüzden hepinize grevimize hoş geldiniz diyorum.”

Daha sonra alanda toplanan grup Yoğurtçu Parkı’na doğru yürüyüşe geçti. Yoğun yağmur altında yapılan yürüyüşün ardından parkta toplananlara bu kez Türkiye çapında iklim grevini örgütleyen Sıfır Gelecek Hareketi’nden aktivistler seslendi. Açılış konuşmasını yapan Tuba Sağlam şöyle konuştu:

“Şu anda aramızda iklim aktivistleri, ekoloji ve kent örgütleri, dayanışmalar, mahalle örgütleri, hayvan hakları hareketleri, sivil toplum örgütleri, demokratik kitle örgütleri, bağımsızlar ve endişeli yurttaşlar var… Kısacası her tür ve renkten kent, doğa ve yaşam savunucuları, yarını için endişeli bireyler, daha adil ve yaşanası bir dünya kurmak isteyenler, çocuklarına daha güzel bir dünya bırakmak isteyenler, insanların ve diğer tüm canlıların hak ettikleri özgür, eşit ve keyifli dünyayı kurmak isteyenler var…

Neden bir aradayız?

Bizleri birleştiren şey iklim krizi. İklim krizinin ötesinde topyekün bir ekolojik kriz. Artık giderek daha çoğumuzun işaretlerini gördüğü büyük ve benzersiz bir kriz bu. Artık anladığımız üzere giderek daha büyük bir hızla içerisine yuvarlanmakta olduğumuz bir kriz bu.

Yanıtını bulmamız gereken birçok soru var, ama en önemlilerinden biri şudur: Dünyada milyonlarca canlı türü yok oluşla karşı karşıya iken, sadece hayatta kalmanın, sadece insanların hayatta kalmasının değeri, anlamı nedir?

Çocuklarımızın ve dünyadaki tüm canlıların yaşanabilir bir gezegende birlikte barış içinde yaşama hakkını savunmak, bu krizi doğuran sistemin değişmesini sağlamaktan geçiyor. Bu nedenle şu anda tüm dünyada iklim hareketine önderlik eden öğrencilerin, Fridays for Future’ın “Buradayız, çünkü geleceğimizi çaldınız!” çağrısına biz de ortak olduk.

Bu ekolojik krizin yol açacağı felaketleri tümüyle durdurmak artık söz konusu değil. Eski dünyamızın son günlerini yaşıyoruz. Ama gerçeği olduğu şekilde gördükçe yapmamız gerekenleri biliyoruz, kalbimize bakınca bunları yapacak cesareti buluyoruz. Hatalardan ders alarak yeni bir dünyayı beraber inşa edebiliriz.”

Sıfır Gelecek Kampanyası adına konuşan iklim aktivistleri Elif Ünal ve İren Bıçakçı, üçüncü küresel iklim grevinde, yetişkinler olarak çocukların çağrısını duyduklarını ve artık harekete geçtiklerini ilan etti. Türkiye’nin pek çok ilinde ve ilçesinde kendileriyle birlikte hareket eden iklim aktivistlerini selamlayan Ünal ve Bıçakçı, 20 Eylül tarihinin verilen iklim mücadelesinin ne ilk ne de son halkası olacağını belirtti: “Biz, iklim aktivistleri olarak, karar alıcıları harekete geçirene kadar sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz. Bunu da daha çok bir araya gelerek; karar alıcılar üzerinde daha çok baskı oluşturarak sağlayacağız. Çünkü biliyoruz ki ya sıfır karbon gelecek ya da sıfır gelecek.”

Aktivistler, parkta toplananlardan, birlikte çalışmayı ve iklim adaleti talebini topluca seslendirmeyi talep etti.  İstanbul’daki etkinlikler, akşam saatlerinde Yoğurtçu Parkı’nda verilecek konserlerle devam edecek.

Etkinlik sürüyor…

 

 

Başkentte iklim grevine polis engeli

20 eylül Küresel İklim Grevi’ne, başkent Ankara’dan katılmak isteyen aktivistlere polis izin vermedi. Kuğulu Park’ta toplanan ve ekoloji örgütleri, TezKoop İş, Ankara Tabip Odası ve CHP Ankara İl Örgütü’nün de destek verdiği 60 civarında çocuk ve ailesi bir basın açıklaması yapmak ve iklim krizine dikkat çekmek istedi. Ancak parka gönderilen polis, herhangi bir açıklama yapılmasını ve slogan atılmasını engelleye çalıştı. Etkinliğe katılan iklim aktivistleri polisin sürekli “eylemi bitirin” diyerek aktivistleri taciz ettiğini anlattı.

Yaşanan gerginliğin ardından, iklim aktivistlerinden Bilge Yerli, hazırladıkları basın açıklamasını engel çabalarına rağmen okudu. Küresel yokoluşa ve iklim krizine dikkat çekmek;  acil ve gerekli önlemlerin alınması için okul grevinde olduklarını belirten Yerli şunları söyledi: “Bugün küresel iklim grevi çağrısına yanıt vermiş milyonlarca genç gibi elimizden alınan bir geleceği vadetmek için buradayız. Biz güzel günlerin asılsız vaadlerini değil, elle tutulabilir bir değişiklik görmek istiyoruz. Taleplerimiz Paris İklim Anlaşması’nın imzalanması ve yürürlüğe girmesi, iklim krizinin nedeni olan petrol, kömür, doğal gaz kullanımından vazgeçilmesi. Her umutlandığımız yıl yok oluşumuza bir yıl daha yaklaştık. Bu yüzden gençler olarak size politikacıların kaçındığı gerçeği söylemeye geldik. Dünyamızın geri dönülemez bir yokuluşa girmesine 10 yıl kaldı. Ekosistemlerin çökmesine, canlı türlerin görülmemiş bir hızla yok olmasına 10 yıl kaldı.”

Çanakkale grevde: Bu bir varoluş meselesi

Son zamanlarda özellikle maden arama faaliyetlerinin yarattığı tahribatla gündeme gelen Çanakkale‘de 20 Eylül Küresel iklim Grevi‘nde gerçekleştirdiği eylemde, hükümetten ve Çanakkale Belediyesi’nden gecikmeksizin İklim Acil Durumu ilan etmesini, fosil yakıt kullanımını sona erdirecek dönüşümler yapılmasını, temiz, adil ve yenilenebilir enerjiye geçişi, tarımda ve hayvancılıkta doğa dostu üretime geçilmesini istedi. Çanakkale Kordan Truva Atı önünde yapılan eyleme HDP il başkanı Abdullah Güler ve ildeki İnsan Hakları Derneği (İHD) yöneticileri de katıldı.

Gizem Kastamonu‘nun Çanakkaleli iklim aktivistleri adına yaptığı açıklama şöyle:

Gezegen olarak ekolojik bir krizin ortasındayız. İçinde bulunduğumuz krize karşı uygun politikalar oluşturmamızın zamanı geldi de geçiyor. Kaybedecek bir saniyemiz dahi yok. Şu anda Yeryüzünün atmosferi, endüstri devrimi öncesi seviyelerden 1°C daha sıcak. Bilim insanları ardı ardına yayınladıkları raporlarla insan faaliyetlerinin sebep olduğu altıncı kitlesel yokoluşun içerisinde olduğumuzu söylüyor. Endüstri devriminden bu yana insan faaliyetleri bizi bugün içinde bulunduğumuz duruma, bir yol ayrımına getirdi.

Önümüzde yalnızca iki seçenek duruyor. Ya küresel ısınmayı 1,5 derece ile sınırlamak için üstümüze düşeni yapacağız ve sıfır karbon emisyonuna geçeceğiz ya da yaşamın sona erdiği bir gelecek ile yüz yüze geleceğiz. Gezegenin sıcaklığının arttığını otuz yıldır biliyoruz. Bu geçen otuz yıl içinde iklim değişikliğini durdurmak için hükümetler sayısız adım atabilir, iklim adaleti temelli uluslararası bir sözleşme hayata geçirebilirdi. kârları uğruna yaşamı yok oluşa sürükleyen fosil yakıt şirketlerine dur denebilirdi. Oysa bunların hiçbiri yapılmadı. İklim krizi ile baş etme imkanlarımız ve zamanımız gittikçe azaldı.

Şimdi tüm dünyada iklim hareketine önderlik eden öğrencilerin, Fridays for Future’ın “Buradayız, çünkü geleceğimizi çaldınız!” çağrısına biz de ortak oluyoruz. İnsanlığın ve tüm canlı yaşamının yok oluşuna izin vermeyeceğiz. İklim için acil eylem planı hemen, şimdi talep ediyoruz. O yüzden biz de ya sıfır karbon gelecek ya da sıfır gelecek diyoruz!

Yapılması gerekenler çok vakit kısa. Tüm dünyada 19 ülkedeki 1008 yerel yönetim bu çağrıya kulak verdi ve iklim acil durumu ilan etti bile. Bu kararlar 224 milyon insanı kapsıyor. Bizler de hükümetten ve Çanakkale Belediyesi’nden aynı sorumluluğu almasını istiyoruz. Çanakkale için iklim acil durumu ilanı beraberinde şehirde fosil yakıt kullanımını sona erdirecek dönüşümler yapılmasını, temiz, adil ve yenilenebilir enerjiye geçiş yapılmasını, tarımda ve hayvancılıkta tüm canlılar için zararlı olan konvansiyonel üretiminden doğa dostu üretime geçilmesini, tarım zehri kullanımına son verilmesini, kentleşmede ve kırsal kalkınmada doğaya, su havzalarına, yaban hayatına yani tüm ekosisteme zarar veren hiçbir uygulamaya izin verilmemesini gerektirir.

İlimizdeki en büyük çevre sorunu olan Çan Termik Santrali ve işletmede olan diğer 4 termik santralin derhal kapatılması ve yapılması planlanan ve inşaat halinde olan diğer 10 termik santral projesinin derhal durdurulması gerekmektedir. Ayrıca, 600 hektarca ormanın kesilmesine sebep olan ve büyük bir ekosistemin havasını suyunu toprağını siyanür ve başka pek çok ağır metalle kirletme tehlikesi içiren Alamos şirketine ait Kirazlı, Ağı Dağı ve Çamyurt Altın madeni projelerinin ve sayısı 40’ın üzerindeki diğer tüm metalik madencilik projelerinin derhal durdurulması, verilen ruhsatların iptal edilmesi, traşlanarak ormansızlaştırılan alanların yeniden ağaçlandırılması gerekmektedir. İklim kriziyle mücadele varolan her bir ağaca gözümüz gibi bakmamızı gerektirir.

Bu bir varoluş meselesidir.

Biz, insanlar yok olmak istemiyoruz ve diğer milyonlarca türün yok olmasına sebep olmak istemiyoruz.. Çocuklarımız ve diğer türler için 50 yıl sonra da hala yaşanabilir bir dünya istiyoruz.

Bunun için ya Sıfır karbon gelecek ya da sıfır gelecek diyoruz.

CHP, Paris İklim Anlaşması’nı yeniden Meclis’e taşıyacak

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca, daha önce üç kez önerdikleri halde AKP ve MHP tarafından onaylanmayan Paris İklim Anlaşması’nı 1 Ekim’de tekrar Meclis gündemine getireceklerini söyledi.

CHP Doğa Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı, Denizli Milletvekili  Gülizar Biçer Karaca, Rusya’nın Sesi radyosunda yayınlanan Başlangıç Noktası programında, iklim krizi nedeniyle Türkiye’nin birçok bölgesinde felaketler meydana geldiğini belirterek, bir an önce gerekli adımların atılması gerektiğini dile getirdi. Karaca, bunun yapılabilmesi için de 1 Ekim’de Paris İklim Antlaşması’nı gündeme taşıyacaklarını söyledi.

Türkiye resmi olarak Paris İklim Antlaşması’nı imzalamış olsa da hayata geçirilmesi için ihtiyaç duyulan adımları atmıyor ve kanunu TBMM’den geçirmiyor. CHP’nin üç kez konuyu Meclis’e taşımasına rağmen AKP ve MHP‘nin Meclis çoğunluğu, bu önerilerin reddedilmesine neden oldu.

‘Çocuklarımıza borçluyuz’

Karaca radyo programında şunları söyledi: “Uzun süreden beri dünyanın gündeminde iklim krizi var ve ne yazık ki bunun önemli ayaklarından biri de Türkiye. Çocuklarımız hemen her ilde kendi yaşıtlarına iklimi hatırlatmak ve büyüklerin çözüme destek olmasını sağlamaya çalışıyorlar. Geleceğine sahip çıkan, bizlerden alacakları geleceğe sahip çıkan çocuklarımıza yarını bırakabilmek için elimizden gelen tüm desteği yapalım. İklim krizinin önüne geçebilecek çalışmaları da bir an önce hayata geçirelim istiyorum.

Paris İklim Anlaşması’nı Türkiye imzaladı ama TBMM’de bunun kabul edilmesi gerekiyor. CHP olarak bunu üç kez parlamentoya taşıdık. Üç kez onay için çağrı yaptık ama maalesef AKP ve MHP oylarıyla bu reddedildi. Sonra ben Twitter üstünden bazı sorular yönelttim ilgililere. Birtakım taleplerimiz var. Karbon emisyonunun düşürülmesi gerekiyor. Ancak burada uygulanan enerji politikaları ve vahşi madencilikle bunun mümkün olmadığını hepimiz biliyoruz. Onaylamanın 18 ülkeden biri olmanın çocuklarımıza karşı utancını yaşıyoruz. 1 Ekim’de bunu tekrar gündeme getireceğiz.”

Düzce’deki sel felaketinden üç gün önce Araştırma Komisyonu kurulması ve tedbir alınması için önerge verdiğini hatırlatan Biçer Karaca, “Bu önergeler de yine AKP ve MHP tarafından reddedildi. Bizler bu çocuklarımızın geleceği için onların bize emanet ettikleri yaşanacak bir dünya ve Türkiye bırakabilmek için CHP olarak yine 1 Ekim’de Paris Antlaşması’nın onaylanması ve taahhütlerin yerine getirilmesi için gündem yaratacağız. Umut ediyorum ki ülkemizde iklim krizinin sebep olduğu felaketlerin önüne geçebilmek için üstüne düşeni yapar siyasiler” diye konuştu.

Biçer Karaca CHP’nin yerel seçimlerde kazandığı 251 belediyede iklim değişikliğinin önüne geçmek için yerelde yapılması gerekenlerle ilgili çalışma yürüttüklerini kaydetti. İzmir’de özel bir birim oluşturulduğunu anlatarak, “Bu çalışmalarımız tüm hızıyla sürüyor, çocuklara nefes alabilecekleri bir dünya bırakmak istiyoruz” dedi.

‘Halk her şeyin farkında’

CHP’li siyasetçi, halkın iki yol önce doğa halkı kavramlarını bilmediğini ancak artık sebepler ve sonuçların farkında olduklarına da işaret etti: “Düzce’ye gittiğimizde sel felaketiyle ilgili sebepleri halk biliyordu. Kazdağları‘nda ağaçların kesildiği için yağmur yağmadığını biliyordu. İnsanlar biz iklim krizi demeden yaşanan şeylerin sonuçlarının farkındalar. Özellikle yerel halk vahşi madenciliğe karşı ayakta. İnsanlar siyaseten bunu malzeme yapmadan bu mücadelenin sonucunun nereye varacağını görebiliyorlar. Şubat 2018’de genel başkan yardımcısı oldum. Bir buçuk yılda özellikle yerelde doğasına sahip çıkmaya çalışan halk kitlesinin giderek büyümesinden mutluluk duyuyorum. Taş ocağı yapılmasına karşı Muş’tan arıyorlar.

CHP olarak hem ulusal hem uluslararası alanlarda vahşi madenciliğin önüne geçmeye çalışıyoruz. OECD kuralları var ve bunların hayata geçirilmesi için mücadelemizi sürdürüyoruz. Biz doğaya sahip çıkamazsak iklim krizine karşı direnen çocuklarımızın yüzüne bakamayız. Ülkemizi deremizi havamızı suyumuzu kirletenlere karşı vatandaşımızın yanında yanlarında olacağız.”

Bir göl daha yok oldu, uzmanlar küresel ısınmaya işaret ediyor

Başta flamingolar olmak üzere birçok kuş türüne ev sahipliği yapan Göller Bölgesi, bu yıl, aşırı sıcak ve yağış azlığı nedeniyle Bayındır Gölü’nden sonra 16 kilometrekarelik Yarışlı Gölü’nü de kaybetti. Etrafında 50’nin üzerinde mermer ocağı bulunan Yarışlı Gölü tamamen kurudu.

Göller Yöresi’nin en önemli sulak alanlarından Burdur‘a bağlı Yeşilova ilçesinde başta flamingolar olmak üzere birçok kuş türüne ev sahipliği yapan Bayındır Gölü’nün (Akgöl) ardından Yarışlı Gölü de kurudu. Harmanlı, Yarışlı, Sazak, Kocapınar ve Düğer köyleri arasında genişliği 16 kilometrekare, derinliği bir dönem 4 metreye kadar çıkan karstik Yarışlı Gölü’nde, küçük bir ada da bulunuyor. Sodyum fosfat, sodyum klorür ve sodyum sülfat açısından zengin olduğu için suları acı olan göl tamamen kuruduktan sonra çöle dönüştü.

Göller Bölgesi’nde başta lavanta olmak üzere, kekik, adaçayı, melisa üretimiyle bölgede su kaynaklarının korunması için susuz tarımı teşvik etmeye çalışan Lisinia Doğa Yaşam Alanı kurucusu Öztürk Sarıca, çocukluğunda derinliği neredeyse 4 metreye ulaşan Yarışlı Gölü’nün, son yıllardaki küresel ısınma kaynaklı yağış azlığı ve aşırı sıcak havalar nedeniyle tamamen kuruduğunu söyledi.

Flamingolar için alan daralıyor 
Göller Bölgesi’nde sulak alanların son yıllarda hızla yok olduğunu, 10’a yakın alanın kaybedildiğini belirten Öztürk Sarıca, “Özellikle flamingoların son dönemde kullanmaya başladığı alanlardan birisiydi. Akgöl’ün kuruması, Yarışlı Gölü’nün de kurumasıyla birlikte flamingoları artık sadece Burdur Gölü kenarında ve Acıgöl’de görmekteyiz. Özellikle küresel ısınma kaynaklı ve bu yıl anormal derecede yükselen hava sıcaklıkları ve yağış rejiminin çok düzensiz ve bölgenin ciddi anlamda yağış almıyor olması, sulak alanlarımızın hızla kurumasına sebep oluyor” diye konuştu.

Çevre baskısı

Çevre baskısının da önemli bir etken olduğuna işaret eden Sarıca şunları söyledi:  “Göller Bölgesi’ndeki büyükbaş hayvancılığın yoğunlaşarak devam etmesi, alternatif ürün modellerinin yaygınlaşmaması, küçükbaş hayvan ve susuz yetişen aromatik bitki üretiminin azlığı, ayrıca sulak alanlarımızın büyük kısmının etrafında yoğunlaşan mermer ocakları, tabi ki etrafa beyaz ışınların saçılmasıyla daha fazla ısıya sebep olmakta. Dolayısıyla bu da çevresel anlamda yağış rejimlerini olumsuz etkilemekte ve Göller Yöresi’nin özellikle önümüzdeki yıllarda çok daha az yağış alacağını ve çok daha ciddi kuraklık tehlikesi beklediğini gösteriyor.”

Etrafında 50’nin üzerinde mermer ocağı var 

Yarışlı Gölü etrafında 50’nin üzerinde mermer ocağı bulunduğuna da dikkat çeken Sarıca, mermer ocaklarının kesim sırasında su tüketimlerinin yanı sıra çevresel ısının artışındaki etkilerinin de çok fazla olduğunu söyledi: “Doğanın tahrip olması buradaki su kaynaklarını da olumsuz etkiliyor. Tüm dünyada sulak alanlarda ve insanların etkileneceği alanlarda mermer ocakları açılmaması tercih edilir. Türkiye’de maalesef mermer ocakları özellikle sulak alanlar ve insanların çok ciddi etkileşimde bulunacağı alanlarda fazla miktarda açılıyor. Göl etrafındaki 50’nin üzerinde mermer ocağının, derelerin yönlerini değiştirmesi, çevresel ısının artması ve yeşilin tüketilmesi noktalarında olumsuz etkileri var.”

Böyle giderse sırada Burdur Gölü var 

Mermer ocaklarının oluşturduğu toz kümelerinin tarımı da ciddi anlamda etkilediğini anlatan Sarıca, “Bu da ister istemez insanları burada büyükbaş hayvancılığa mecbur bırakıyor ki, büyükbaş hayvancılıkta üretilen mısır ve yonca suların hızla tüketilmesine sebep oluyor. Önümüzdeki yıllarda küresel ısınmanın da bu şekilde devam edeceğini düşünürsek Göller Yöresi pek çok sulak alanını ve Burdur Gölü’nü kaybedecek. Sanayileşmiş ülkeler karbon salınımını azaltma noktasında verdikleri hiçbir sözü yerine getirmiyor. Dolayısıyla yerküremiz biraz daha ısınıyor ve Türkiye ve Göller Yöresi bundan nasibini fazlasıyla alıyor” dedi.

Sanayileşmiş ülkelerin karbon salınımlarını azaltmaları ve üzerine düşen görevleri yerine getirmiş olmaları durumunda hiç değilse bu durumun stabilize olabileceğini belirten Sarıca, şöyle konuştu: “Doğanın birtakım kazanımları tekrar yerine konulabilir. Maalesef her geçen gün artan karbon salınımı, daha fazla küresel ısınma, bundan daha fazla nasibini almış bir Türkiye ve Göller Yöresi görüyoruz. Önümüzdeki yıllarda içme suları konusunda ciddi anlamda ülkemizi ve Göller Bölgesi’ni tehlikeler bekliyor. Dünyanın bu hale gelmesinin en büyük sebebinin küresel ısınma, küresel ısınmada da en büyük problemin karbon salınımları, karbon salınımlarındaki en büyük pay sahibinin de sanayileşmiş ülkeler olduğunu biliyoruz. Karbon salınımlarını bir an evvel minimum noktaya çekmeleri gerekiyor.”

Almanya’dan iklim değişikliği ile mücadeleye 100 milyar euro

Angela Merkel’in koalisyon hükümeti iklim değişikliğiyle mücadeleye 2030 yılına kadar 100 milyar euro ödenek ayıracak.

Gelecek yıl için koyduğu küresel ısınma hedefini tutturamayan Almanya, 2030 yılında sera gazı salımını 1990 seviyesinden yüzde 55 daha az bir düzeye çekmek için kapsamlı bir çalışma hazırladı. AFP‘nin ulaştığı 140 sayfalık rapora göre hükümet 2030 yılı hedefleri için 100 milyar euro ayırma sözü verdi.

Rapor, çevre dostu alanlara yatırımı artırmayı, bu amaçla etkili önlemler alınması gerektiğine dikkat çekiyor ve bunun Alman ekonomisine önemli katkıda bulunacağının altını çiziyor.

Neler yapılacak?

  • Sanayi, ulaşım, ev, enerji ve atık alanlarında çevre dostu yatırımlara ağırlık verilecek
  • Çevreyi kirletmeyen elektrikli araçlara ve elektrik şarj altyapısına yatırım yapılacak
  • Çevre dostu binalar ve alternatif kargo ile toplu taşıma ulaşımı teşvik edilecek

Avrupa’nın en yüksek enerji tüketimine sahip olan ve dünya sera gazı emisyonunun yüzde 2’sinden sorumlu bulunan Almanya’da geçen yıl elektrik üretiminin yüzde 40’tan fazlası yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlandı. Alman hükümeti, elektrik üretiminde yenilenebilir enerjinin payını, 2030’a kadar yüzde 65’e çıkarmayı hedefliyor.

Trump yönetiminden Kaliforniya’nın çevreci araç uygulamasına darbe

Trump yönetimi, Kaliforniya eyaletinde araçların egzoz emisyonu standartlarını belirleme yetkisini eyaletten almaya hazırlanıyor.

ABD’de Başkan Donald Trump yönetimi, Kaliforniya eyaletinin araçların egzoz emisyonu standartlarını belirleme yetkisini elinden alacağını açıkladı. Bu kararın ABD’de motorlu araçların geleceği ve eyaletlerin yetkileri konusunda büyük bir yasal mücadeleye neden olacağı sanılıyor.

VOA’nin bildirdiğine göre, Çevre Koruma Dairesi (EPA) Başkanı Andrew Wheeler, kararın ülke genelinde otomobil sektörü için çok ihtiyaç duyulan daha net düzenlemelerin oluşmasını sağlayacağını söyledi.

Kaliforniya’nın mevcut daha sıkı araç emisyonu kuralları bir düzine başka eyalette de geçerli. ABD otomobil satışlarının yüzde 40’tan fazlası bu eyaletlerde yapılıyor. Ulaştırma Bakanı Elaine Chao da yaptığı açıklamada hiçbir eyaletin ülkenin yasalarının üstünde olmadığını ve hiçbir eyaletin ülkenin kalanına kendi politikalarını dayatma hakkı olmadığını söyledi.

Obama dönemi egzoz kirliliği kuralları otomobil üreticilerinin 2025’e kadar galon başına 75 kilometre yakıt tasarrufu sağlayacak araçlar üretmesini öngörüyor. Böylece bu araçların ömrü boyunca karbondioksit kirliliğinin 6 milyar ton azaltılmasını sağlamak hedefleniyordu. Ancak Trump yönetimi tarafından önerilen düzenleme bu gerekliliği 2026’ya kadar 59 kilometreye çekiyor.

Trump, planlanan bu adımı tüketiciler için bir kazanç olarak değerlendirdi ve araçların federal düzenlemeler kapsamında daha ucuz ve daha güvenli olması gerektiğini söyledi. Kaliforniyalı yetkililerse federal hükümetin eyaletin araç emisyonları konusunda kendi standartlarını koyma yetkilerini kısıtlama amacıyla atacağı adımlarla mahkemede mücadele edeceğini bildirdi.

Kaliforniya Valisi Gavin Newsom, Kaliforniya Başsavcısı Xavier Becerra ve eyaletin Temiz Hava Kurulu Başkanı Mary Nichols, Trump’ın bu hamlesinin kamu sağlığını tehdit edeceğini ve ABD otomobil sektörünü elektrikli araç üretimi konusunda küresel rekabetin dışında bırakacağını söyledi.

Otomobil üreticileriyse arada kalmış durumda. Eyalette elektrikli araç kurallarının maliyetinin yüksek olmasından kaygılanan otomobil üreticileri bir yandan da emisyon kuralları konusunda Avrupa ve Çin’in baskısı altında.

Sağlık Bakanlığı’nda Suriye’ye operasyon hareketliliği

Sağlık Bakanlığı, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından ‘Suriye’ye planlanan operasyon’ nedeniyle izinleri iptal etti, doktorlara Urfa ve Mardin’de geçici görev verdi.

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ABD ile ortak devriye gezmesini yeterli bulmayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD’ye iki hafta süre verdi. Erdoğan’ın açıklaması ile eş zamanlı olarak, Sağlık Bakanlığı’ndan il müdürlüklerine yazı gönderildi.

Sağlık Bakanlığı Yönetim Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından yazılan yazıda sınırdaki 19 ilden Şanlıurfa ve Mardin’e  geçici görevlendirme yapılması istendi. Yazıda, “Şanlıurfa/Mardin İl Sağlık Müdürlüğüne bağlı sağlık tesisleri emrine Türk Silahlı Kuvvetleri Tarafından Suriye bölgesine planlanan sınır dışı askeri harekat kapsamında sağlık hizmetlerinin yürütülmesi için yapılan organizasyona destek vermek amacıyla resen görevlendirilen personelin 20/09/2019- 20/10/2019 tarihleri arasında görevlendirme onayları ekte gönderilmektedir. Bilginizi ve gereğini arz ederim” denildi. Genel Müdür Yardımcısı İsmail Kaya tarafından yazılan yazı il müdürlüklerine gönderildi.

Uygulama nedeniyle sağlık çalışanlarının izinleri de iptal edildi.

İstanbul Tabip Odası Acil Durum Masası kurdu

İstanbul Tabip Odası tarafından sosyal medya aracılığı ile yapılan duyuruda ise “Dün itibariyle Sağlık Bakanlığı tarafından “Sınır Dışı Askeri Harekat kapsamında” sınır bölgelerine yoğun olarak resen hekim görevlendirmesi, sevkiyatı başlatıldığını öğrenmiş bulunmaktayız. Konuyla ilgili olarak İstanbul Tabip Odası’nda Acil Durum Masası oluşturulmuş olup her türlü bilgi ve destek için 0212 514 02 92 nolu telefondan ve [email protected] adresinden bize ulaşabilir, gelişmeleri Tabip Odamızın sosyal medya hesaplarından (https://twitter.com/istabip –  https://www.facebook.com/istanbultabipodasi) takip edebilirsiniz” denildi.

 

Çocuğa cinsel saldırı iddiası mültecilere saldırıya dönüştü

Adana’da bir çocuğa cinsel saldırı gerçekleştirilen kişinin ‘yabancı’ olduğu iddiası üzerine, mahalle halkı mültecilere ait işyeri ve dükkanların camlarını kırdı, içeri girip eşyaları dışarı çıkararak yaktı. Vali, “saldırgan Türkiyeli” dedi.

Adana‘da bir çocuğun cinsel istismara uğradığı iddiası sonrası, mahalle halkı sokağa çıktı. Dumlupınar Mahallesi’nde yaşayan kişiler, “yabancı uyruklu bir kişinin olayın sorumlusu olduğu” iddiaları sonrası bölgedeki mültecilere ait ait iş yerlerinin ve dükkanların camlarını kırarak içeri girdi. İş yerlerine girerek eşyaları dışarı çıkaran saldırganlar, eşyaları da yaktı.

Polis mahalleye giderek önce kalabalığı dağıttı, ardından da çıkan küçük çaplı yangınları söndürdü. TOMA’lar ve zırhlı polis araçları, yeniden olay çıkmasının önüne geçmek için bölgede kaldı.

Sosyal medyada da bazı kullanıcılar, Adana’da Suriyelilere ait iş yerlerinin camlarının kırıldığını ve eşyaların yakıldığını iddia ederek bazı görüntüler paylaştı. Adana Valiliği de bir açıklama yaparak 11 yaşındaki bir çocuğa cinsel istismarda bulunduğu iddia edilen kişinin Türkiye vatandaşı olduğunun sanıldığını ve şüphelinin arandığını duyurdu. Açıklamada, mahalle sakinlerine de “gerekli sağduyuyu göstermesi” çağrısı yapıldı:

“19.09.2019 günü saat 19:00 sıralarında Emniyet birimimize gelen bir ihbarda 11 yaşlarında bir erkek çocuğuna cinsel istismarda bulunduğu iddia edilen yaklaşık 20 yaşlarında ve düzgün Türkçe konuşan ve vatandaşımız olduğu değerlendirilen bir şahısla ilgili adli ve idari tahkikata başlanmış olup, vatandaşlarımızın kamu düzeninin devamı açısından Emniyet birimlerimize yardımcı olmaları ve gerekli sağduyuyu göstermeleri önemle rica olunur.

 

İklimce sohbetler başlıyor

UNDP Türkiye tarafından desteklenen ve iklim krizi ile mücadelede ortak bir dil kurulmasını hedefleyen İklimce Sohbetler ‘SU’ temasıyla, 24 Eylül’de başlıyor.

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı -UNDP Türkiye‘nin, iklim krizi ile mücadelede, gençler önceliğinde toplumun çok farklı katmanlarını kapsayacak bir ortak dil arayışı ile başlattığı İklimce Sohbetler, 24 Eylül Salı günü başlıyor. Sohbetler, iklim krizinin dört kilit başlığı olan Su, Tarım ve Gıda, Afetler ve Şehir Yaşamı temalarında düzenlenecek.

Toplantılarda iklim krizinin etkilerini gören, geleceğe dair bir ufuk çizen ve iklim krizini gündelik yaşama tercüme etmemizi sağlayan çeşitli kesimlerden iklimdaşlar bir araya gelecek.

İklimce Sohbetler’in ilki 24 Eylül Salı günü “İklimce Sohbetler Su” başlığıyla gerçekleştirilecek. UNDP Türkiye İyi Niyet Elçisi Mert Fırat’ın ev sahipliğinde İstanbul Ataşehir’deki DasDas’ta yapılacak toplantıda, iklim krizi ile mücadele eden tarafların deneyimlerini paylaşması, ortak bir dil üretilmesi ve mücadelenin bütüncül anlayışla ele alınması planlanıyor.

İklim krizi ile karşı karşıya olan çeşitli toplumsal katmanların ve meslek gruplarının deneyimlerini ortaklamayı önceleyen toplantıda, İstanbul Politikalar Merkezi’nden Akgün İlhan, Arçelik’ten Cansu Batır ve Doğa Koruma Merkezi’nden Hatice Dinç Sarısoy konuşmacı olarak yer alacak. Etkinliğin moderatörlüğünü Mert Fırat yapacak.

İklimce Sohbetler, 8 Ekim Salı günü “Tarım ve Gıda”, 15 Ekim Salı günü yapılacak “Afetler” başlıklarıyla devam edecek ve 5 Kasım Salı günü “Şehir Yaşamı” oturumuyla sona erecek.

Ayrıntılı bilgi ve etkinlik kaydı için tıklayın.