Ana Sayfa Blog Sayfa 2299

‘İklim dostu ekonomiye geçiş adil olmalı’

Avrupa İklim Eylem Ağı (CAN Europe), iklim krizinin bugün geldiği seviye karşısında iklim dostu ve düşük karbonlu bir ekonomiye geçişin adil olması gerektiğini örneklerle açıklayan bir rapor yayınladı. Raporda İspanya, Almanya, Slovakya, Danimarka ve İngiltere gibi Avrupa ülkelerinde başarıyla uygulanmış adil dönüşüm örnekleri paylaşılıyor.

Çalışmada küresel sıcaklık artışını 1,5°C’de sınırlandırmak için, karbonsuzlaşmaya geçişin daha da hızlanması gerektiği belirtiliyor. Madrid’de gerçekleşen, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği 25. Taraflar Konferansı’nı (COP25) takiben yayınlanan bilgilendirme raporuna göre, enerji sektöründe süregelen düşük karbonlu patikaya geçiş hem ekonomik hem sosyal anlamda adil ve makul olmalı.

Rapor, insanları ve doğayı göz ardı etmeden, değişime uyum gösterme şansı tanıyan bir dönüşümü, karbonsuzlaşma sürecinin olmazsa olmazı olarak tanımlıyor.

Almanya adil dönüşümle 100 bin kişiye istihdam sağladı

Almanya’nın 20. yüzyılın başlarında yaklaşık 500 bin kişiyi istihdam eden taş kömürü bölgesi Ruhr’da, kömür madenciliğinin rekabet gücünün düşmesiyle yüksek devlet teşviğine rağmen madenler hızla kapatılmaya başlayınca, 1950’lerde bir adil dönüşüm planı ortaya koyuldu. 1980’lerin ortalarında ise, başta çevresel teknoloji olmak üzere yeni iş alanlarında istihdama destek sunan 29 yerel teknoloji transferi merkezi oluşturuldu. 2000’li yıllar itibarıyla firmalar, üniversiteler ve büyüyen çevresel teknoloji sektöründeki araştırma kuruluşları toplamda 100 bin kişiyi istihdam eder hale geldi. Almanya, 2018 yılı sonunda bu bölgedeki son kömür madenini de kapattı.

1960’larda 100 bin madenciyi istihdam eden İspanya’da ise, sendikaların yıllardır sürdürdüğü mücadele sonrası 2018’de hükümetle imzaladıkları “Adil Geçiş” anlaşmasıyla, İspanya hükümeti hem iklim dostu bir patika seçerek kömür madenlerini kapatacağını açıkladı, hem de sektörden geçim sağlayan aileleri geride bırakmama sözü verdi.

Geçiş adil olmalı

Ukrayna, Bulgaristan, ABD gibi ülkelerde tercihlerin daha ucuz olan yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmesi, fosil yakıt kaynaklı kirleticilere daha sıkı limit değerler koyulması, küresel iklim politikaları nedeniyle santrallerin kapatılması veya yatırımcı şirketlerin iflasları yüzünden gerçekleşen geçişler sosyo-ekonomik sorunlara yol açıyor.

Raporda sunulan bu ülkelerden örnekler, plansız biçimde ve adil dönüşüm esasları olmadan gerçekleşen sektörel değişimlerin, yüksek karbonlu sektörlerde istihdam edilen işçileri ve ailelerini yaşanamaz bir geleceğe terk ettiğine işaret ediyor. Öte yandan, geçişi adil kılmaya yönelik katılımcı süreçler, yüksek emisyonlu ekonomilerin yarattığı hava, su ve toprak kirliliği, ekosistem tahribatı, yıkıcı sağlık etkileri ve yerinden edilme gibi adaletsizliklerin önüne geçmeyi vaadediyor.

Gündüzyeli: Adil dönüşüm örneklerinden faydalanılabilir

Adil dönüşüm örneklerinden faydalanarak ekonomik dönüşümün sağlanabileceğini söyleyen Avrupa İklim Eylem Ağı (CAN Europe), Türkiye İklim ve Enerji Politikaları Koordinatörü Elif Gündüzyeli şu ifadeleri kullandı:

Bu zorunlu geçiş, başta mevcut sektörlerde istihdam edilen işçiler olmak üzere yöre halklarını zor durumda bırakmayacak şekilde gerçekleşebilir.

Düşük karbonlu ekonomiye adil dönüşüm, gerçekçi, zamanında ve yerelden aktif katılım süreçleri içeren planlamalarla bölgelerin fosil dışı sektörlerdeki potansiyellerinden yararlanarak, iklim değişikliğine dirençli kalkınmayı sağlayabilir. Karar vericilerin ve yerel yönetimlerin raporda derlediğimiz adil dönüşüm örneklerinden faydalanabileceğine inanıyoruz.

 

 

Türkiye’de yenilenebilir enerji üretimi yüzde 41 arttı

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) 2018 Eylül Ayı Elektrik Piyasası Raporu’nu yayınladı. Raporda, Türkiye’nin lisanslı elektrik üretim ve tüketim miktarları ile bu üretimin hangi kaynaklardan sağlandığı ortaya konuldu.

Birinci sırayı doğal gaz aldı

Lisanslı elektrik üretiminin yaklaşık yüzde 36,2’si doğal gaz, yüzde 21,9’u ithal kömür, yüzde 14,7’si linyit, yüzde 12’si barajlı hidroelektrik santrallerinden karşılandı. Bu kaynakları rüzgar, akarsu, jeotermal, taş kömürü, asfaltit, biyokütle, fuel-oil, güneş, motorin ve sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) izledi.

Eylülde elektrik üretimi güneş santrallerinde yüzde 251,5, akarsu santrallerinde yüzde 26,9 ve jeotermal santrallerinde ise 13,4 arttı. Aynı dönemde, doğal gaz santrallerinde elektrik üretimi yüzde 11,5, barajlı hidrolik santrallerde ise yüzde 7,8 azaldı.

Elektrik üretimi arttı

Toplamda lisanslı elektrik üretimi eylülde geçen yılın aynı ayına kıyasla yüzde 2,4 artışla 24 milyon 493 bin megavatsaate yükseldi. En çok elektrik tüketen şehirler İstanbul, İzmir ve Ankara olurken elektrik tüketiminde listenin sonunda yer alan şehirler Bayburt, Iğdır ve Tunceli olarak sıralandı.

Tüketim azaldı

Faturalanan toplam elektrik tüketimine bakıldığında 2018 ve 2019 yıllarının Eylül ayı karşılaştırmasında yüzde 1,48’lik bir düşüş gözlemleniyor. Bu düşüşte yüzde 21’lik bir gerilemeyle tarımsal sulama öne çıkıyor.

Yenilenebilir enerjinin payı yüzde 35,45

Raporda dikkat çeken bir diğer analiz ise yenilenebilir enerjinin toplam üretimdeki payının artması. 2018 yılının Eylül ayında yenilenebilir enerjinin toplam üretimdeki payı yüzde 18,15 iken bu sene yüzde 35,45’e çıktı. Bu da yenilenebilir enerji kaynaklarından yapılan elektrik enerjisi üretiminde yüzde 41’lik bir artış anlamına geliyor. Bu artışta da güneşten üretim etkili oluyor. Güneşten elektrik üretimi yüzde 145, rüzgardan yüzde 16,46 barajlı HES kaynaklı üretim ise yüzde 61 artış gösterdi.

Avrupa Birliği doğal gaz ve nükleeri artık ‘yeşil’ kabul etmeyecek

Avrupa Parlamentosu’ndaki milletvekilleri tartışmalı geçen bir sürecin ardından çevresel açıdan sürdürülebilir yatırımlar için ortak sınıflandırma sistemi üzerinde anlaştılar.  Anlaşma, yatırımcılara ve tüketicilere, açıkça çevreci olarak kabul edilebilecek ekonomik faaliyetleri belirleme konusunda yardımcı olacak sürdürülebilir finansman için bir çerçeve oluşturma yolundaki ilk adım.

Nükleer ve gaz artık ‘yeşil’ kabul edilemeyecek

16 Aralık Pazartesi günü üzerinde uzlaşılan sürdürülebilir finansman kural kitabı ile Avrupa Birliği’nin nükleer ve doğal gaz enerjilerini “yeşil” kabul edip etmeyeceğini dair tartışma da sona ermiş oldu. Böylece, nükleer ve doğal gazın iklim krizine karşı geçiş yakıtları olarak kullanılabilmesinin önüne geçildi.

Geçen haftaki konuşmalarda nükleer ve gazın yeşil kabul edilmemesi önerisi dokuz ülke (Fransa, Birleşik Krallık, Çekya, Polonya, Macaristan, Slovakya, Bulgaristan, Romanya, Slovenya)  tarafından bloke edilmişti. Ülkeler nükleere ve doğal gaza yatırımların etkileneceğine yönelik çekincelerini belirtmişti.

Yeşil badananın önüne geçiyor

Finansman kural kitabı ile Paris Anlaşması’nın tamamıyla uyumlu yatırımların artacağı anlamına geliyor. Taksonomi aynı zamanda yeşil yıkamayı sonlandırmayı ve şirketleri çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) faktörlerini ve risklerini ifşa etme zorunluluğu getiriyor.

Sonraki süreç

Kesin onay Çarşamba günü AB büyükelçileri tarafından ve muhtemelen Ocak 2020’de yapılacak genel kurul oyu ile verilmiş olacak. Ancak bu süreçlerde dosya içeriği üzerindeki tartışmaların tekrar açılmayacağı varsayılıyor.

Komisyonun, 2020 yılı sonuna kadar “düşük karbonlu”, “geçiş” veya “olanak sağlayan” farklı kategorilerdeki teknik özellikleri hazırlaması bekleniyor, ancak tüm etiketler Sürdürülebilir Finans Teknik Uzman Grubu tarafından geliştirilecek.

 

İklim krizine karşı deve kuşu eylemi

Güney Avustralya‘daki Yokoluş İsyanı (Extinction Rebellion) aktivistleri Glenelg sahilinde kafalarını kuma gömerek eylem yaptı. Takım elbise ve evrak çantalarıyla kumda açtıkları çukurlara kafalarını yerleştiren eylemciler, hükümetlerinin iklim krizine karşı tavrının “kafasını kuma gömen deve kuşuna” benzediğini söyledi.

 

‘Hükümet kafasını kumdan çıkarmalı’

Avustralya hükümetinden iklim krizine olan sorumluluğunu kabul ederek etkilerini azaltmak için somut adımlar atmasını talep eden Yokoluş İsyancıları “Hükümete bugün kafasını kumdan çıkarmasını söylemek için geldik”dedi . Grup tarafından yapılan açıklamada şu ifade kullanıldı:

Avustralya’da şu anda iklim değişikliğine bağlı aşırı sıcaklığın ve kuraklıkların  artmasıyla 100’ü aşkın orman yangını gerçekleşiyor. Hükümet ise halkını, toprağını ve vahşi yaşamını korumak için anlamlı bir eylemde bulunmayı reddediyor.

55 ülkede faaliyet gösteriyor

Yokoluş İsyanı karar alıcıların iklim krizi üzerine harekete geçmeleri talebiyle ilk başta Birleşik Krallık’ta başlayan küresel bir hareket. Şu anda içlerinde Türkiye’nin de yer aldığı 55 ülkede faaliyet gösteriyor. Hareketin talepleri arasında iklim krizi hakkındaki bilimsel gerçeğin söylenmesi, karbon emisyonlarının sıfırlanması ve hükümeti denetlemek için yurttaş meclisi kurulması yer alıyor.

 

İzmir’de Las Tesis eylemi yapan kadınlara, eylem sonrasında soruşturma

İzmir’de 15 Kasım günü yapılan Las Tesis protestosuna katılan kadınlara yönelik, eylem sonrasında soruşturma açıldı. Haklarında gözaltı kararı verilen 25 kadın, emniyetteki ifadelerinden sonra serbest bırakıldı.

15 Kasım’da Alsancak Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde bir araya gelen yüzlerce kadın hem erkek şiddetini hem de Ankara ve İstanbul’da gerçekleşen eylemlerdeki polis şiddetini ve gözaltıları protesto etmişlerdi. Danslı protesto sırasında polis müdahalesi yaşanmamasına rağmen katılan kadınlar hakkında Pazartesi günü soruşturma açıldı.

https://twitter.com/izgazete/status/1206219271426191361?

Kadınlara TCK 301 suçlaması

Evrensel’de yer alan habere göre 25 kişilik listede yer alan kadınlar Güvenlik Şubeye götürüldü. TCK 301 (Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama) ve 2911’e (Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu) muhalafetle suçlanan kadınlar dün akşam saatlerinde serbest bırakıldı.

Danslı protestoya ilk ve tek müdahale Türkiye’de

İlk olarak Şili’de kadınlar, erkek şiddetini ve cinsel saldırıları 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nde Las Tesis’in bestelediği “Tecavüzcü sensin” sözleriyle performatif bir eylem gerçekleştirmişlerdi. Sonrasında ise danslı protesto tüm dünyada dalga dalga yayılmıştı.

Kadın Cinayetleri Platformu’nun çağrısıyla İstanbul Kadıköy’de gerçekleşen eyleme ise polis müdahale etmiş, 7 kadın gözaltına alınmıştı.  Sonrasında Ankara’da gerçekleşen danslı eylemde polis gene kadınların dans etmesine izin vermemiş, 10’a yakın kişi gözaltına alınmıştı.

Soylu: Anayasa’ya rağmen en geniş hakkımı kullanacağım

Polis müdahalesine tepki gösteren kadınlar bu sefer İstanbul Beşiktaş’ta, CHP’li milletvekilleri ise mecliste aynı eylemi yinelemişlerdi.  TBMM Genel Kurulu’nda bütçe görüşmeleri sırasında CHP’li kadın vekillerin meclis sıralarında sıra kapaklarına vurarak yaptığı #LasTesis eyleminin ardından İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ” Eğer bu Meclis, ‘Bunları söylemeye devam etsinler’ derse ben İçişleri Bakanı’yım, kanuna rağmen, Anayasa’ya rağmen en geniş hakkımı kullanacağım” ifadelerini kullanmıştı.

 

LGBTİ+ milletvekili sayısında Britanya rekor kırdı

Britanya’da geçtiğimiz hafta düzenlenen genel seçimlerin ardından Avam Kamarası’ndaki LGBTİ+ milletvekili sayısı 50’nin üzerine çıktı. Böylece Britanya, meclisinde en çok açık LGBTİ+ milletvekili bulunduran ülke oldu.

368 sandalye ile seçimi ilk sırada tamamlayan Başbakan Boris Johnson liderliğindeki Muhafazakâr Parti’den meclise şu anda en az 24 gey veya biseksüel olduğunu beyan eden kişi girdi. Sıralamayı 18 milletvekili ile İşçi Partisi takip ediyor. İskoç Ulusal Partisi’nden ise en az 9 milletvekili LGBTİ+ olduğunu beyan etti.

Dünyadaki ilk açık gey Müslüman milletvekili

Seçimlerde Muhafazakar Parti’den Imrad Ahmad Khan’ın meclise girmesi ise Müslüman gay toplulukları tarafından büyük sevinç ile karşılandı.  Böylece dünyada ilk defa açık gey Müslüman milletvekili seçilmiş oldu.

Imran Ahmad-Khan ve Boris Johnson

Elliot Colburn: Korkup, saklanmayacağız

Ancak bir yandan da meclisteki LGBTİ+ sayısının artması, toplumda hala eleştirilere sebep olabiliyor. Muhafazakar Partisi’nden meclise giren 27 yaşındaki Elliot Colburn‘un seçim sonucunu erkek arkadaşı ile öpüşerek kutlaması sosyal medyada tepki topladı.

Gelen tepkiler üzerine açıklama yapan Colburn “İnsanlar kendilerini rahatsız hissediyorlar diye korkup saklanmayacağımızı göstermek istedim. İnsanların diğer çiftler gibi olduğumuzu anlamalarına yardımcı oluyor” ifadelerini kullandı.

Kadın milletvekili oranı yüzde 34

Seçim sonuçları kadın temsiliyeti açısından da sevindirici oldu. Westminster‘daki kadın oranı geçtiğimiz meclisteki oranlara göre yüzde 2 artarak yüzde 34’e ulaştı. İşçi Partisi’ndeki kadın milletvekillerinin sayısı da ilk defa yüzde 50’yi aştı.

TBMM bütçesinde iklime ve doğaya pay yok

TBMM’de 2020 Bütçesi  görüşmeleri sürerken, Çevre Komisyonu CHP Sözcüsü İzmir Milletvekili Murat Bakan, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bütçesi üzerine konuştu.

Bakanlığın genel bütçe içindeki payının binde 26 olduğunu söyleyen Murat Bakan, “Ben şu an Sayın Murat Kurum’un oturduğu koltukta oturmak istemezdim. Yıllar içinde, genel bütçe içindeki payı düşe düşe binde 26’ya kadar düşmüş bir Bakanlığın koltuğunda oturuyor. Zaten payı azdı, daha da azalmış. Oysa tüm bakanlıklar içinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı hepimiz için yaşamsal öneme sahip. Maalesef ne saray ne de Bakan bunun farkında” dedi.

Avrupa’da ayrılan pay yüzde 25

2050’de sıfır karbon emisyonu hedefleyen anlaşmayı imzalayan Avrupa Birliği Komisyonu’nun uzun vadeli bütçesinin yüzde 25’ini iklim ve çevre konularına ayırdığını söyleyen Bakan “Bir tarafta bizim Bakanlığın binde 26 bütçesi, bir tarafta sadece iklime ve çevreye ayrılmış yüzde 25 bütçe. Utanın Sayın Bakan, utanın! Bu utanç sadece size de ait değil. Bu utanç, bütçeyi hazırlayan sarayın, bu bütçeyi savunup ‘evet’ oyu veren AKP sıralarınındır! İklim krizine para ayıramıyoruz ama IMF’ye borç vereceğimiz safsatasını sürdürüyoruz” ifadelerini kullandı.

‘Uluslararası politikalara dahil olmayınca çalışmalar duruyor’

Türkiye’nin uluslararası politikalara da dahil olmadığına dikkat çeken Bakan, “Uluslararası arayışla sonuç elde edemeyince ulusal düzeydeki çalışmaların duruyor olması bu konudaki duyarsızlığınızı ve umursamazlığınızı zaten gözler önüne seriyor. Oysa yüz milyar galaksiyi gezip üzerinde canlı yaşamı olan başka bir mavi gezegen bulamayabiliriz. Hiçbirimiz dünyayı omuzlarında taşıyan Atlas değiliz. Aksine, bu dünya hepimizi taşıyor” dedi.

‘Paris Anlaşması’nı istikrarla onaylamıyoruz’

“Birkaç dakikalığına gündelik siyasetin hengâmesinden kendinizi kurtarın ve düşünün” diyerek sözlerini sürdüren CHP’li Bakan, “Dünyanın gündemi iklim krizi. Yüzlerce ülkede, milyonlarca insan iklim krizine dikkat çekmek ve iktidar sahiplerine taleplerini ulaştırmak için meydanlarda. Peki, biz? İklim krizi konusunda ulusal bir politikamız olmadığı gibi, uluslararası politikalara da dâhil olmuyoruz. AB ve 186 ülkenin altına imza attığı Paris İklim Anlaşması’nı onaylamayarak Sudan, Güney Yemen, Irak, Lübnan, Libya gibi ülkelerin yanındaki yerimizi ‘istikrarla’ koruyoruz. İklim kriziyle mücadeleyi yalnızca Paris İklim Anlaşması kapsamında alınacak hibeler ya da aranacak başka fonlar üzerinden kurmak yanlış politikadır Sayın Bakan. Uluslararası arayışla sonuç elde edemeyince ulusal düzeydeki çalışmaların duruyor olması bu konudaki duyarsızlığınızı ve umursamazlığınızı zaten gözler önüne seriyor” dedi.

‘İklim krizi gelecek krizi demektir’

CHP’li Bakan sözlerini şu şekilde tamamladı: “Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Gezi’den Cerrattepe’ye, Efemçukuru’ndan, Hasankeyf’e, Salda Göl’ünden, Munzur’a, Kadıralak Yaylası’ndan, Kazdağları’na uzanan; incirlerin, zeytinlerin, orkinosların, yüz yıllık ağaçların çığlıklarını yükselttiğimiz, bu talana, bu yağmaya, bu ranta karşı verdiğimiz mücadele devam edecek. Gerçek beka sorunu iklim krizidir. İklim krizi; hava, su toprak krizi demektir. İklim krizi; gıda krizi demektir, sağlık krizi demektir. İklim krizi; ekonomik kriz demektir. İklim krizi; gelecek krizi demektir. Çünkü ölü gezegende gelecek olmaz”

Varto ve Bulanık belediye eşbaşkanları gözaltına alındı

Muş’ta Halkların Demokratik Partisi (HDP) yönetimindeki iki belediyenin eşbaşkanlarına polis, ev baskını gerçekleştirdi.  31 Mart’ta gerçekleşen yerel seçimde yüzde 44,98 oy ile göreve gelen Varto Belediyesi’nin eşbaşkanları Ülkü Karaaslan ve Mahmut Yalçın sabah saatlerinde evlerine yapılan baskın ile gözaltına alındı.

Yüzde 55,06 oy oranıyla göreve başlayan Bulanık Belediyesi’nin eşbaşkanları Eylem Saruca ve Adnan Topçu da aynı şekilde polis merkezine götürüldü.

Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturması kapsamında Varto Belediyesi meclis üyesi Mahmut Yalçın da gözaltına alındı. Polis ekipleri, Varto ve Bulanık belediyeleri önünde güvenlik kordonu oluştururken belediye binalarında arama yaptığı öğrenildi.

6 belediye eşbaşkanına tutuklama

Şu ana kadar görevden alınan HDP’li belediye başkanlarından Muradiye Belediyesi Eşbaşkanı Yılmaz Şalan ile Özalp Belediyesi eşbaşkanları Dilan Örenci ve Yakup Almaç, Suruç Belediyesi Eşbaşkanı Hatice Çevik, İpekyolu Belediyesi Eşbaşkanları Azim Yacan ve Şehzade Kurt, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Adnan Selçuk Mızraklı ve Kızıltepe Belediyesi Eşbaşkanı Nilüfer Elik Yılmaz tutuklandı.

Kazdağları’nı savunan kişiler sosyal medyadan hedef gösteriliyor

Doğu Biga Madencilik’in 200 işçiyi çıkarması ardından, sosyal medyada ve bazı haberlerde Kazdağları’ndaki madenin yapımına karşı çıkan kişilerin hedef gösterilmesi üzerine Çanakkale Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunuldu.

Kazdağları’nda protestolara sebep olan altın ve maden ocağı inşaatı yapan Kanadalı Alamosgold’un yerli ortağı Doğu Biga Madencilik 13 Ekim’de sonlanan işletme ruhsatlarının yenilenmemesi üzerine 200 çalışanının iş akdini feshedeceklerini bildirmişti.

Sosyal medyadan gelen eleştiri ve hakaretler üzerine İda Dayanışma Derneği ve Kazdağları Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği adına yapılan suç duyurusu Cuma günü Çanakkale Adliyesi’ne teslim edildi. Dilekçede gelen yorumların incelenmesi talep edilirken “Can ve mal güvenliğimizin olmasını talep ediyoruz” ifadeleri kullanıldı.

Pınar Bilir Akkuş: Yatırımlar sürdürülebilir alanlara yapılmalı

Sonrasında Çanakkale Adliyesi önünde açıklama yapan Çanakkale Kent Konseyi Çevre Meclisi Başkanı Pınar Bilir Akkuş, yapılması gereken yatırımların tarım, hayvancılık ve turizm gibi sürdürülebilirliği olan ve doğayı korumanın önüne açacak alanlarda yapılması gerektiğini söyledi. Bilir Akkuş, “Madenler ve termik santraller istihdam ve kamu yararı adına gösterilemez” ifadelerini kullandı.

https://twitter.com/pnar_bilir/status/1205482410718236672

‘İnsanlar sosyal medyadan hedef gösteriliyor’

Yeşil Gazete’ye konuşan Pınar Bilir Akkuş, işten çıkarma kararının ardından birçok kişinin sosyal medya üzerinden hedef gösterildiğini söyledi.  Sosyal medyada “Ne oldu, mutlu oldunuz mu?” şeklinde eleştiriler aldıklarını belirten Pınar Bilir Akkuş, hakaret ve eleştirilerin işten çıkarılan işçiler tarafından atılıp atılmadığını ise bilmediklerini söyledi.

Şirket içerisinde 200 kişinin işe alınıp alınmadığına, ve gerçekten işten çıkartma yapılıp yapılmadığına dair belirsizliğin sürdüğünü söyleyen Bilir Akkuş, “Hep taşeron firmalarla çalıştılar. Kendi bünyesinde o kadar işçi var mı, onu bilmiyoruz. Önceki açıklamalarında çalışanlara çok iyi eğitim verdiklerini, çalışanların dünyanın herhangi bir yerinde çalışabileceğini söylemişlerdi. O zaman neden ilk tercihte işçileri çıkarmayı seçiyorlar onu da bilemiyoruz” dedi.

‘Amaçları karışıklık çıkartmak’

Cumartesi Kirazlı’daki proje alanına gittiklerini ve oraya yeni konteynırlar getirilmiş olduğunu, su borusu döşemek için çalışmalara devam ettiklerini gördüklerini belirten Bilir Akkuş “Gerçekten faaliyetlerini durdurdular mu, o da belli değil” ifadelerini kullandı.  Konuşmanın devamında ise şirketin işten çıkarma işlemini “insanlar arasında karışıklık çıkarmak, devleti ruhsatın yenilenmesi için zorlamak” amacıyla yaptıklarını söyledi.

 

 

Las Tesis eyleminde kadınlara yönelik polis şiddeti sürüyor

Erkek şiddetine karşı Kadıköy’de #LasTesis danslı protestosunu gerçekleştirdikleri için gözaltına alınan 6 kadının adli kontrol şartıyla serbest bırakılmasının ardından, kadınlar bugün Kartal’daki Anadolu Adliyesi’ne karara itiraz dilekçesi sundu.

Adliye çıkışında basın açıklaması yapmak isteyen kadınlara polis gene müdahalede bulundu. Kadınlar, polis tarafından önce adliye dışarısına sonra da metroya kadar itildi.

Ataselim: Nasıl tahammül ediyorsunuz?

Polisin basın açıklamasına izin vermemesi üzerine kadınlar “asla yalnız yürümeyeceksin” sloganı eşliğinde yürüyüş gerçekleştirdi. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Sekreteri Fidan Ataselim ise polisin kadınları adliyeden uzaklaştırması sırasında “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ‘kadına şiddet uygulayanlar adli kontrol ile serbest bırakılıyor buna tahammül edemiyorum’ dedi. Buna nasıl tahammül ediyorsunuz?” diye sordu.

Ataselim, konuşmasında  “Kadınlar için gerekeni yapmayanlar, 6285 numaralı kanunu uygulamayanlar, İstanbul Sözleşmesi’ni uygulamayanlar, kadınların kendi haklarını ifade edeceği, itirazlarını dile getireceği basın açıklamasına bile tahammül edemiyor.  Evinizin içinde, iş yerinizde, sokaklarda meydanlarda karşılaştığınız, gözünüzün içine bakan o kadınlara hesap veremeyeceksiniz. Söyleyecek tek bir lafınız bile yok” ifadelerini kullandı.

Barbaros: Devlet erkanı göstermelik tavır takınıyor

Danslı protesto sırasında gözaltına alınan kadınlardan Seda Elhan Barbaros ise olay anını Yeşil Gazete’ye anlattı. Polisin Valilik kararını gerekçe göstererek kendilerini ve basını adliye dışına çıkardıklarını söyleyen Barbaros, “Basın açıklaması yapmak hakkımız. Hem de haksız yere gözaltına alınmamız üzerine bir basın açıklaması yapacaktık. Bu durum korkunun ne kadar büyüdüğünü gösteriyor” dedi.

Erdoğan’ın geçtiğimiz gün kadın cinayetlerine yönelik yaptığı açıklamayı hatırlatan Barbaros “Devlet erkânı bizden duyduklarını göz önünde sahiplenilmiş gibi yaparken, bugünkü davranışları bunun ne kadar göstermelik bir tavır olduğunu gösteriyor. Aslında bizim gücümüzden korktukları için konuyu kendi tekellerinde tutmak istiyorlar” ifadelerini kullandı.

Erdoğan: Şiddet uygulayan erkek adli kontrolle serbest bırakılmamalı

Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Ofisi‘nde gerçekleştirilen ATV-A Haber ortak yayınında kadın cinayetlerine ilişkin konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Adli kontrolle serbest bırakıldığı zaman o kadına tekrar aynı şeyi yapmayacağının bir garantisi var mı” demiş, kadına yönelik şiddeti engellemek için ellerinden geleni yapacaklarını söylemişti.