Ana Sayfa Blog Sayfa 2286

Greenpeace: Santrallerin kapatılması kirli enerjiden çıkışın ilk adımı

Çevre yatırımlarını 2019 yılı sonuna kadar tamamlamayan beş kömürlü termik santral kapatıldı. Greenpeace Akdeniz, beş santralin kapatılmasının Türkiye’nin kirli enerjiden çıkışı için ilk adım niteliğinde olduğunu belirterek acilen temiz ve yenilenebilir enerjiye geçilmesini talep etti.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, dün 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 11. ve 15. maddeleri gereği Kahramanmaraş Afşin A, Kütahya Seyitömer, Kütahya Tunçbilek, Sivas Kangal ve Zonguldak Çatalağzı kömürlü termik santrallerinin tamamen, Manisa Soma termik santralinin ise kısmi olarak kapatıldığını duyurmuştu. Kurum, aynı zamanda Kurum, dört kömürlü termik santrale geçici faaliyet belgesi verilmesi, üç santrale ise gerekli çevre izinlerinin verilmesi kararı alındığını söyledi.

Türkiye’de aktif 28 kömürlü termik santral, planlanan ise 40’tan fazla kömürlü termik santral projesi var. Greenpeace Akdeniz, “Kömürü Bırak” projesi kapsamında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’ndan kömürlü termik santral projelerini iptal etmesini ve yenilenebilir enerjiye yatırım yapmasını talep ediyor.

Fotoğraf: İmre Azem @ Greenpeace Tunçbilek Termik Santrali)

Bayram: Kirli enerjiden çıkışın ilk adımı

Beş kömürlü termik santralin kapatılmasını Türkiye’nin kirli enerjiden çıkışının ilk adımı olarak değerlendiren Greenpeace avukatı Deniz Bayram şu ifadeleri kullandı:

2010’ların başında insan sağlığına ve çevreye tehdit oluşturan, iklim krizini tetikleyen onlarca kömürlü termik santrallere izin verilmiş, 2012 kömür yılı ilan edilmişti. Oysa biliyoruz ki, Türkiye’nin yenilenebilir enerji potansiyeli ile enerji verimliliği, kirli enerjinin yerini alabilir. 2020 yılı kömürden çıkışın planlandığı bir yıl olsun.

Adil dönüşüm olmalı

Kirli enerjiden çıkış aynı zamanda, termik santrallerin bulunduğu bölgelerde adil dönüşümün hayata geçirilmesini gerektirir. Santrallerde ve madenlerde çalışan binlerce işçiye güvenceli ve güvenlikli istihdam alanları yaratılması ve kirli santrallerin olmadığı yerel kalkınma planlamalarının hazırlanması gerekiyor. Yeni iklim dostu bir enerji sistemine geçiş, geniş iş olanakları yaratması ve Türkiye’yi teknoloji alanında daha ileriye taşıması açısından da fırsatlar içeriyor. Bu fırsatları değerlendirmede geç kalmamalıyız.

Yeşil Barış (Greenpeace) Derneği ile birlikte daha önce 15 kömürlü termik santralin kapatılması için Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na başvurulmuştu.

Greenpeace Akdeniz, Temmuz ayında Kütahya Seyitömer ve Tunçbilek’te yaptığı 24 saatlik hava ölçümü sonucu hava kirliliğinin Dünya Sağlık Örgütü’nün limit değerinin üç katı çıktı olduğunu ortaya çıkarmıştı.

Yine Greenpeace Akdeniz’in Mart 2019’da hazırladığı “Afşin’de Kömürlü Termik Santrallerin Bedeli” isimli hava modellemesi raporuna göre Afşin’deki santrallerden çıkan emisyonlar yetişkinlerde inme, akciğer kanseri, kalp ve solunum yolu hastalıkları ve çocuklarda solunum yolu enfeksiyonları riskini artırdığı ortaya çıkmıştı. Bu santraller kum tanesinden bile küçük parçacık madde (PM2,5) ve azot dioksit (NO2) kirliliği nedeniyle bugüne kadar 17 bin erken ölüme neden oldu.

Avusturya’da Yeşiller koalisyon ortağı

Avusturya’da eylül ayından bu yana süren siyasi kriz çözüldü. Muhafazakâr lider Sebastian Kurz, Yeşiller Partisi’yle uzlaştığını açıkladı. Kurz’un eylül ayındaki erken seçim öncesinde hükümet ortağı, aşırı sağcı Özgürlük Partisi’ydi. Özgürlük Partisi lideriyle ilgili rüşvet skandalından sonra koalisyon sonlandırılmış ve Kurz, güven oylamasını kaybetmişti.

Yeşiller’in iktidar olduğu üçüncü Avrupa ülkesi

BbC Türkçe’nin haberine göre, Eylül ayındaki seçimden de birinci parti olarak çıkan Kurz’un Halk Partisi, bu kez merkez soldaki Yeşiller Partisi’yle ittifak yapacak. Böylece ülke tarihinde ilk kez bir sol parti koalisyon ortağı oldu. Avusturya, Avrupa Birliği içinde İsveç ve Finlandiya’dan sonra Yeşillerin iktidar ortağı olduğu üçüncü ülke oldu.

Kurz: Hem iklimi hem sınırları koruyacağız

Kurz ve Yeşiller Partisi’nin lideri Werner Kogler, anlaşmanın detaylarını bugün açıklayacak. Ancak öncesinde kısa bir açıklama yapan Kurz, “İki dünyanın en iyi taraflarını alarak uzlaşmayı başardık. Hem iklimi hem sınırları korumamız mümkün” dedi.

Kogler: Avusturya iklim değişikliği konusunda liderlik üstlenebilir

Yeşiller Partisi, seçim kampanyasını iklim değişikliği ve çevresel konularda yatırım yapılması üzerine kurmuştu. Anlaşmanın açıklanmasından sonra konuşan Kogler de, “İklim değişikliği konusunda, masaya oturmadan önce aklımıza bile gelmeyecek kadar çok fazla konuda uzlaştık. Avusturya, Avrupa’da ve dünyada iklim değişikliği konusunda liderlik üstlenebilir” diye konuştu.

Kurz’un yeniden başbakan olacağı hükümette Kogler de başbakan yardımcısı olacak, Yeşiller, 15 bakanlıktan dördünü alacak. Dışişleri, içişleri, savunma ve maliye gibi kritik bakanlıklar, Halk Partisi’nde kalacak.

Aşırı sağ partiyle süren 17 aylık koalisyon sırasında, göç konularında aynı fikirde olsalar da Özgürlük Partisi’nin Yahudi düşmanı ve yabancı karşıtı söylemleri, Kurz’u zor durumda bırakmıştı. Yeşiller Partisi’yle anlaşmazlık yaşanabilecek en kritik konunun da göç olması bekleniyor.

Avusturya, Mayıs ayında Kurz başbakanlığındaki koalisyon hükümetinin dağılmasına neden olan sarsan gizli çekim skandalının ardından yeni hükümeti belirlemek için 29 Eylül’de tekrar sandık başına gitmişti. Halk Partisi, oyların yüzde 37,5’ini aldı. Parti bir önceki seçimde yüzde 31 oy almıştı. Eski koalisyon ortağı aşırı sağcı Özgürlük Partisi (FPÖ) ise büyük bir oy kaybıyla yüzde 17,3’e geriledi. Ekim 2017’deki seçimde parti yüzde 25 oy almıştı.

Sosyal Demokratlar’ın yüzde 21,5 ile ikinci parti olduğu erken seçimde Yeşiller yüzde 12,4 ve liberal Neos da yüzde 7,4 oy aldı.

Hükümet neden devrilmişti?

Avusturya’da mayıs ayında o dönem hükümet ortağı ve Başbakan Yardımcısı FPÖ lideri Heinz-Christian Strache’nin, bir önceki seçimlerden önce destek karşılığında kamu ihaleleri vaat ettiği gizli kamera görüntülerinin ortaya çıkmıştı. Kurz da bu videonun ortaya çıkmasının ardından videonun çekildiği dönemde FPÖ’nün lideri olan İçişleri Bakanı Herbert Kickl’ın görevine son vermiş ve koalisyonu sonlandırmıştı. “Ibizagate” adı verilen skandalın ardından yapılan güven oylamasını ise kaybetmişti.

Kızılırmak’a HES için ‘ÇED Olumlu Raporu’ verildi

Samsun’un Bafra ilçesinde Kızılırmak Nehri üzerine, “yılda 50 bin metreküp ve üzeri malzeme çıkarılması planlanan dip taraması projeleri” kapsamında yapılan ve halkın tepkisine neden olan regülatör ve hidroelektrik santralına (HES) onay çıktı. Projeye “ÇED olumlu” raporu verildi. Çevreciler, projenin tarım arazilerine zarar vereceği, nehri kurutacağı ve çevre kirliliğine neden olacağını belirterek mücadele ediyordu.

Cumhuriyet’in haberine göre, Bafra ilçesi Doğankaya, Derbent ve Kozağzı Mahallesi sınırları içerisinde Kızılırmak Nehri üzerine, Ceyduru Elektrik Üretim AŞ tarafından yapılması planlanan Duru Regülatörü ve Hidroelektrik Santrali (HES) Kırma-Eleme-Yıkama Tesisi ve Hazır Beton Santrali Projesi’ne onay çıktı. Proje için “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu ÇED” kararı verildi.

Konuya ilişkin açıklama yapan Samsun Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü bakanlığa sunulan ÇED raporunun İnceleme Değerlendirme Komisyonu tarafından incelendiği ve değerlendirildiğini belirterek, şu ifadeleri kullandı:

“Proje ile ilgili olarak ÇED Yönetmeliği’nin 14. maddesi gereğince komisyon çalışmaları ve halkın görüşleri dikkate alınarak Bakanlığımızca ‘Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu’ kararı verilmiş olup; Samsun Valiliği (Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü) tarafından nihai kararın halka duyurulması gerekmektedir. Ayrıca, söz konusu projeye ait Nihai ÇED Raporu ve eklerinde belirtilen hususlar ile 2872 sayılı Çevre Kanunu’na istinaden yürürlüğe giren yönetmeliklerin ilgili hükümlerine uyulması, meri mevzuat uyarınca ilgili kurum/kuruluşlardan gerekli izinlerin alınması gerekmektedir.”

Kadına şiddet genelgesi: Özel birimler kuruluyor

İçişleri Bakanlığı, kadına yönelik şiddetle mücadele için 2020 yılının ilk gününde ‘Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Genelgesi’ yayımladı. Genelgeyle şiddet mağdurunun yaşam, fiziksel ve ruhsal vücut bütünlüğünün her şart altında korunması gerektiğinin altı çizildi.

Genelgede önemli başlıklar şöyle:

Hizmet içi eğitim

Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı tarafından öncelikli olarak asayiş birimleri, polis merkezleri ve karakollarda görev yapan kolluk görevlilerinden başlamak üzere personelin tamamı, 2020- 2021 yılları arası aile içi ve kadına yönelik şiddetin önlenmesi konusunda hizmet içi eğitime tabi tutulacak.

Polis Akademisi Başkanlığı ile Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi tarafından kadına yönelik şiddetin önlenmesi konularına ilişkin eğitim müfredatı hazırlanarak bu konunun hemen her seviyede eğitim alacak öğrencilerin eğitimlerinin bir parçası haline getirilmesi sağlanacak.

Komisyonlar erkek şiddetini takip edecek

Valilikler aile içi ve kadına yönelik şiddetin engellenmesine yönelik olarak illerindeki tüm kamu kurumlarının sorumluluklarına ve uygulamalarına yön verecek. Görev ve sorumlulukların uygulanmasındaki eksiklikleri ortadan kaldırılacak.

Şiddet önleme merkezlerine ihbar edilecek

Aile içi ve kadına yönelik şiddet olaylarının daha çok özel alanda kalması ve bu nedenle yaşanan olayların yüzde 80’inin kamu birimlerine yansımadığı hususu göz önünde bulundurularak il ve ilçelerde muhtarlar, rehber öğretmenler ve diğer öğretmenler, aile hekimleri, din görevlileri başta olmak üzere tüm kamu görevlilerine gerekli eğitimlerin verilmesi ve kamu görevlilerinin bu hususta etkin rol almaları sağlanacak.

Ayrıca şiddet olayını çağrıştıran durumlar beyanlara yansımasa bile ilgili birimlere bildirilecek.

Elektronik kelepçe 81 ilde yaygınlaştırılacak

Şiddet failleri için ‘elektronik kelepçe’ uygulaması ülke geneline yaygınlaştırılacak. Bununla ilgili ilgili bakanlıklar işbirliğinde gerekli altyapının yapılması için çalışmalar hemen başlayacak.

Şiddet mağduru korunan kişinin yanısıra aile bireylerinin kimlik ve adres bilgilerine üçüncü kişilerin erişimi engellenecek. Belediye Kanunu gereğince büyükşehir belediyeleri ile nüfusu 100 bin üstü olan ilçelerde kadın konuk evleri açılıp açılmadığı hususunda İçişleri Bakanlığı müfettişlerince denetim yapılacak.

Şiddet uygulayanın ruhsatlı silahı elinden alınacak

Haklarında tedbir kararı verilenlerin silahları kolluk tarafından alınacak ve haklarında tedbir kararı kaldırılıncaya kadar verilmeyecek.

Şiddet mağdurunun daha önce başka şikâyetinin, soruşturma ve-veya davasının bulunup bulunmadığı mutlaka kontrol edilecek. Süregelen şiddet vakalarının tespit edilmesi halinde şüpheli hakkında koruma tedbirlerine başvurulması hususunda yetkili makamlar uyarılacak.

Cezaevi firarilerine takip

Kadına yönelik şiddet kapsamında tutuklu veya hükümlü şahısların takibi için ilgili kurumlar koordineli olacak. Firar ya da tahliye sonrasında şiddet mağdurlarına yönelik koruyucu ve önleyici tedbirler ivedilikle alınacak.

Kadına yönelik şiddetle daha etkin mücadele etmek adına şiddet uygulayanlar için verilen uzaklaştırma kararlarının yanı sıra önleyici diğer tedbirlerden öfke kontrolü ile rehabilitasyon programlarına ve stresle başa çıkma eğitimlerine yönlendirilecek.

Tayland yeni yıla plastik poşet yasağıyla girdi

Tayland hükümeti, uzun süredir planladığı tek kullanımlık plastik poşet yasağının bu yılbaşından itibaren büyük çaplı alışveriş merkezi ve mağazalarda uygulamaya konulduğunu bildirdi.

Yasağı duyuran Çevre ve Doğal Kaynaklar Bakanı Varawut Silpa-Archa, Tayland’ın geçen yıla kadar dünyada denize en çok plastik atık döken altıncı ülke olduğunu belirterek, “Son beş aydır yürütülen kampanyalar ve Tayland halkının yardımı sayesinde bu alanda 10. sıraya geriledik” dedi.

Geçen yıl plastik poşet kullanımının ülke genelinde 2 milyar civarında azaldığını kaydeden Varawut, 2021’den itibaren yasağın bütün dükkan ve mağazalara yayılıp, ülke genelinde plastik poşet kullanımının tamamen sonlanacağını ifade etti.

Almanya’da hayvanat bahçesinde yangın: 30 maymun yanarak can verdi

Almanya’nın Krefeld Hayvanat Bahçesi’ndeki maymun evinde çıkan yangın nedeniyle tüm hayvanlar hayatını kaybetti. Hayvanat Bahçesi’nden yapılan açıklamada, maymun evinin tamamen yandığı bildirildi. 2000 metrekarelik maymun evinde, türü tehdit altındaki Borneo orangutanları, şempanzeler ve cüce ipek maymunları gibi canlılar bulunuyordu.

“En büyük korkularımız gerçek oldu. Maymun evinde hayatta kalan olmadı” ifadelerine yer verilen açıklamada, yangının sebebinin henüz bilinmediği, olayın soruşturulduğu bildirildi.

Ancak Alman Bild gazetesinin haberine göre, yılbaşı gecesi çıkan yangına dilek balonu adı verilen hava fişek türü sebep olmuş olabilir. Gazeteye konuşan Krefeld emniyetinden Gerd Poppmann, yanan yapıda üç adet dilek balonu bulunduğunu söyledi.

Maymun evinin yanındaki goril bahçesinin yangından etkilenmediği, bahçedeki “Kidogo” adlı gorilin ve ailesinin durumunun iyi olduğu belirtilen açıklamada, Hayvanat Bahçesi’nin bir gün kapalı olacağı duyuruldu.

2019’da 474 kadın öldürüldü

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, 2019 raporunu yayınladı. Raporda 2019 yılı içinde 474 kadının erkek şiddetiyle öldüğü açıklanırken, bu cinayetlerin 115’i şüpheli ölüm olarak kaydedildi; 114 kadının boşanmak istemesi, barışma isteğini reddetmesi gibi bahanelerle öldürüldüğü belirtildi.

2008-2019 yılları arasında 3185 kadının öldürüldüğü belirtilen tabloda, kadın cinayetlerinin yıllar içinde arttığı gözlemleniyor.

Raporda kaydedilen ana başlıklar ve veriler şöyle:

‘Kadınlar kendi kararlarını aldığı için öldürüldü’

6284 sayılı kanunun ve İstanbul Sözleşmesi’nin etkin bir şekilde uygulanması için kadınların gösterdiği çabayı yetkili kurum ve kuruluşlar göstermiyor. Yasayı etkin bir şekilde uygulamadıkları 2019 yılında da 474 kadın kardeşimiz erkek şiddeti ile öldürüldü. Kadınların evde, yol kenarında, denizde, dere kenarında şüpheli bir şekilde ölü bulunduğu durumlarla çokça karşılaştık. Yangın veya intihar süsü verilmiş kadın cinayetleri oldu. Koruma altında ve boşanma davası çıkışında kadınlar öldürüldü. Koruma kararı istediği halde verilmediği için kadınlar erkek şiddetiyle öldürüldü veya yaralandı. Ayrılma veya boşanma isteği bahane gösterilerek kadınlar öldürüldü. Evlenme teklifini kabul etmediği gerekçesiyle kadınlar öldürüldü. Şiddetten kaçarak sığınma evinde yaşayan kadın öldürüldü. Tüm dünyaya dalga dalga yayılan erkek şiddetine karşı ortaya çıkan Las Tesis performansına polis şiddetle müdahale etti, gözaltı yaptı.

115 ölüm şüpheli

2019 yılında işlenen kadın cinayetlerinin 115’ü şüpheli ölüm olarak kaydedilirken, 218 kadının neden öldürüldüğü tespit edilemedi, 27’si ekonomik bahaneyle, 114’ü boşanmak istemesi, barışma isteğini reddetmesi, arkadaşlık isteğini reddetmesi gibi kendi hayatına dair karar almak isterken öldürüldü. Kadınların kim tarafından, neden öldürüldüğü tespit edilmedikçe; adil yargılama yapılmayıp şüpheli, sanık ve katiller caydırıcı cezalar almadıkça, önleyici tedbirler uygulanmadıkça şiddet boyut değiştirerek sürmeye devam ediyor.

Kadınlar evlerinde öldürülüyor

Kadınların 292’si evinde, 52’si sokak ortasında, dokuzu arabada, üçü dükkanda, ikisi eğlence mekanında, ikisi hastanede, altısı işyerinde öldürüldü. Öldürülen kadınların 31’i  su ve kenarı alanlarda, 32’si ise ormanlık alanlarda,  üç kadın da ıssız yerlerde öldürüldü veya ölü bulundu. 29 kadının nerede öldürüldüğü tespit edilemedi. 185’i ateşli silahlarla, 101’i kesici aletle, 29’u boğularak, altısı kimyasal ilaç, 27’si darp edilerek, altısı yakılarak, 19’u yüksekten düşerek öldürüldü. Ve ne yazık ki 101’inin nasıl öldürüldüğü tespit edilememiştir.

6284 etkin uygulansaydı, yaşayacaklardı

2019’da öldürülen 474 kadının 358’inin koruma kararının olup olmadığı bilinmezken; 104 kadının herhangi bir uzaklaştırma veya koruma kararı bulunmamaktadır.Şiddet uygulayanlara uzaklaştırma, yakın koruma gibi birçok tedbiri düzenleyen; kadınları maddi olarak güçlendirmekten kimlik değiştirmeye birçok hak tanıyan ve kadın örgütlerinin yıllarca süren mücadelesi sonucu yürürlüğe giren 6284 etkin uygulandığı takdirde kadınları koruyor. Bu ay 6284, etkin uygulansaydı, kadınlar yaşıyor olacak, çocuklar da annesiz kalmayacaktı.

Yetkili kurum ve kuruluşlar, 6284 sayılı kanun ve İstanbul Sözleşmesi’ni etkin bir şekilde uygulamayarak kadını korumadığı gibi, bir de çeşitli suçlulardan kaydı olan veya ceza alan kişileri serbest bırakarak veya izin vererek tekrar suç işlemeleri için önünü açıyorlar. 2019 yılında 13 kadın, bir adli suçtan denetim serbestlik alan, cezaevinden kaçan, birden fazla suçtan aranan, cezaevinden izinli çıkan, şartlı tahliye edilen, cezaevinden yeni tahliye olan erkekler tarafından öldürüldü.

134 kadın eşi tarafından öldürüldü 

2019 yılında öldürülen 474 kadının 152’sinin kim tarafından öldürüldüğü tespit edilemedi, 134’ü evli oldukları erkek, 25’i eskiden evli olduğu erkek, 51’i birlikte olduğu erkek, 8’i eskiden birlikte olduğu erkek, 29’u amcası, eniştesi, evli olduğu erkeğin babası, kardeşinin evli olduğu erkek gibi akrabalık ilişkileriyle bağlı olduğu kişiler, 19’u tanıdık, 15’i babası, 13’ü kardeşi, 25’i oğlu, komşusu, çocuğuyla aynı okulda veli olan kişi gibi tanıdığı kişiler, üçü de tanımadığı kişiler tarafından öldürülmüştür.

Las Tesis

Şili’de kadına karşı şiddeti protesto etmek için gerçekleştirilen Las Tesis performansı Türkiye’de de polisin türlü engellerine rağmen Kıbrıs’tan, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne, Düzce’den, Antalya, Konya, Mersin, İzmir, Ankara, İstanbul, Kuşadası, Kaz Dağları’na kadar birçok farklı noktada gerçekleşti. İlk olarak İstanbul’da gerçekleşen Las Tesis performansına yapılan polis saldırısı ve ters kelepçe ile gözaltıların yapılması ardından ülkenin dört bir yanından destek mesajları yağdı.Yasayı ve sözleşmeyi uygulamayan yetkililer bir yana, bu maddelerin uygulanması için gece gündüz çaba gösteren bizler gördük ki kadına karşı şiddette sorumlu olanlar bizi polis şiddetine karşı dahi koruyamadı. Las Tesis’in Türkçe versiyonunun sosyal medyada parça parça söylenmesiyle yayılan hareket kamuoyunda çok büyük yankı uyandırdı, uyandırmaya da devam edecek.

Kadınları değil katilleri durdurun

Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması, kadın cinayetlerinin durdurulması, kadına karşı şiddetin son bulması ve çocuk istismarlarının önlenmesi için mücadele edenlere saldırıldı ve ters kelepçe ile gözaltına alındı. Bu saldırılara kadınlar hem sokaklarda, hem de sosyal medyadan #KadınlarıDeğilKatilleri durdurun diyerek karşılık verdi.

Emine Bulut cinayetinden sonra Eylül ayında, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, kadın cinayetleri için “gerekirse anayasayı değiştiririz” demişti.

Las Tesis’e karşı saldırılara kamuoyundan gelen büyük tepkiler neticesinde Bakanlık 6284 sayılı kanun için yıllardır mücadelesini verdiğimiz bir genelge yayınladı. Bu genelde 6284 sayılı Koruma Kanunu’nun uygulanması için genelge mücadelesini yıllardır veren kadınların geç bile kalmış bir kazanımıdır.   Mücadelemizin bir kazanımı olan genelge içeriğinde birçok boşluk barındırmakta ve sosyal medya paylaşımlarına yönelik “gizlilik” düzenlemesine sahiptir. Başka Şule Çet’ler, Aysun Yıldırım’lar, Rabia Naz’lar olmasın diye şimdiye kadar nasıl susmadıysak, bundan sonra da susmayacağız.

 

2019’un bazı önemli su haberleri

5 Mart’taki Avrupa Çevre Konseyi toplantısında İçme Suyu Direktifi’nde suyun bir insan hakkı olarak yasal zorunluluk olması yönünde herhangi bir adım atılmadı. Böylece neredeyse 2 milyon Avrupa Birliği vatandaşı tarafından bu yönde atılan imzalar saf dışı bırakılmış oldu[1]. Ancak mücadele bitmiş değil.

İBB Meclisi’nin 15 Mayıs 2019 tarihli kararı ve Ekrem İmamoğlu’nun belediye başkanlığına gelmesiyle birlikte evsel su tüketimde kişi başına 2,5 tonda bir 500 litrelik su ücretsiz olarak verilmeye başlandı. Bu faturalarda “insani su hakkı” olarak tanımlandı[2].

İstanbul’da metrekarede 110 kg yağışın düştüğü 17 Ağustos’ta yaşanan sel felaketinde Unkapanı altgeçidinde bir insan sel sularında hayatını kaybetti[3].

İstanbul’a 185 km öteden su taşınsın diye inşa edilen Büyük Melen Projesi’nde son aşama olan ve yapımı yıllardır tamamlanamayan Melen Barajı duvarında insan eli girecek kadar büyüklükte çatlaklar tespit edildi. Barajın ne zaman tamamlanacağı bilinmiyor.

Munzur Vadisi Milli Parkı‘nda 10 yıldır devam eden Kaletepe Hidroelektrik Santrali (HES) projesi davasında mahkeme, projenin çevreye verdiği zararları göstererek iptal kararı verdi.[4] Bu karar Munzur Vadisi’nde yapılması planlanan diğer üç barajın da iptal edilmesine emsal karar olabilir.

Tekrar gündeme gelen Kanal İstanbul projesinin nihai ÇED raporu kamuoyuyla paylaşıldı. Projenin yapılmasına karşı çıkan binlerce vatandaş Çevre ve Şehircilik Bakanlığı il müdürlüklerine dilekçe vermek için saatlerce kuyruklarda bekledi.

Yapımı tamamlanan Ilısu Barajı’nın su tutmaya başlamasıyla Siirt, Mardin, Şırnak, Batman kentlerinde bulunan 199 yerleşim yerinin bir kısmı su altında kaldı. Baraj rezervuarının suları 12 bin yıllık kesintisiz tarihli doğa ve kültür mirası Hasankeyf’e vardı[5].

İstanbul’da mevsim normallerine göre yağışlı geçmesi gereken Aralık ayında bile barajlardaki su son on yılın en düşük seviyesinde bulunuyor[6].

***

[1] Right to Water (6 Matt 2019). “Member States deny citizens right2water in Drinking Water Directive – ECI campaigners disappointed”. https://www.right2water.eu/news/member-states-deny-citizens–right2water-in-drinking

[2] Yurt Gazetesi (15 Eylül 2019) “Su faturalarında dikkat çeken mesaj”. https://www.yurtgazetesi.com.tr/gundem/su-faturalarinda-dikkat-ceken-mesaj-h138830.html

[3] BBC Türkçe (18 Ağustos 2019). “İstanbul’da su baskınları: Bir kişinin cansız bedeni bulundu”. https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-49381645

[4] Diken (15 Ekim 2019). “Tunceli Munzur Vadisi’ndeki HES projesine iptal”. http://www.diken.com.tr/tunceli-munzur-vadisindeki-hes-projesine-iptal/

[5] Mezopotamya Ajansı (26 Aralık 2019). “Hasankeyf 3 km sonra su altında kalacak!” http://mezopotamyaajansi22.com/tum-haberler/content/view/80833

[6] İSKİ (31 Aralık 2019). Baraj doluluk oranları. http://www.iski.istanbul/web/tr-TR/baraj-doluluk

Plastik poşet 30 kuruş oldu

1 Ocak 2019 tarihinden itibaren para ile satılmaya başlayan marketlerdeki plastik poşetlere yüzde 22.58 zam geldi. Önceden 25 kuruştan satışa sunulan poşetler 1 Ocak 2020 itibariyle 30 kuruşa satılmaya başladı.

Karar, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Geri Kazanım Katılım Payına İlişkin Yönetmeliği’nin yürürlüğe girmesi ile verildi. Yönetmelikle 2872 sayılı Çevre Kanunu’nda yer alan ve çevreyi kirleten atıklar için tahsil edilen geri kazanım katılım payı tutarlarına yeniden değerleme oranı kadar yani yüzde 22.58 oranında zam yapıldı. Vatandaşın ödediği 30 kuruşun 18 kuruşu Çevre Bakanlığı‘na,12 kuruşu ise marketlerle Hazine‘ye gidecek.

Diğer atıklara da zam geldi

Listede plastik poşetlerin yanı sıra motorlu araç lastikleri, aküler, piller, madeni ve bitkisel yağlar, elektrikli ve elektronik eşyalar, ilaç ve içeceklerin konulduğu plastik, cam, kağıt ve ahşap ambalajlar yer alıyor.

Bu listede yer alan atıklardan sadece poşetler için tüketicilerden katkı payı alınıyor. Diğer ürünlerin katkı payı ise şirketlerden tahsil ediliyor. Diğer atıklara yapılan zammın ise şirketler tarafından bu ürünlerin satış fiyatlarına yansıtılacağı, halkın dolaylı yoldan zamdan etkileneceği belirtiliyor.

 

Kanal İstanbul’un ÇED raporu için son itirazlar bugün

Kanal İstanbul projesinin ÇED raporuna itiraz süresi bugün doluyor. Yurttaşlar, bugün mesai bitimine kadar itirazlarını Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüklerine iletebilecek. Ya Kanal Ya İstanbul Platformu da bu akşam yapacakları basın açıklamasına katılım çağrısı yaptı. 

Yurttaşlar, STK temsilcileri ve muhalefet partilerinin üyeleri, günlerdir Türkiye’nin farklı şehirlerinden Çevre ve Şehircilik İl Müdürlükleri önünde sıraya girerek ÇED raporuna itiraz dilekçesi verdi. Binlerce kişinin yağmur altında ve soğuk havada saatlerce bekleyerek dilekçelerini iletmesine rağmen, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ilgili bakanlıklardan yapılan, “Kim ne derse desin, yapacağız” açıklamaları soru işaretleri doğuruyor.

Bugün, dilekçelerin teslim tarihinin sona ermesinden hemen sonra basın açıklaması yapacaklarını belirten Ya Kanal Ya İstanbul Platformu itiraz dilekçesi versin vermesin, bütün İstanbulluları açıklamaya davet etti. Platform; İstanbul halkı, kent ve ekoloji hareketleri, demokratik kitle örgütleri, mahalle dernekleri, siyasi partiler, meslek odaları ve sendikalar olmak üzere, yaklaşık 100 kurumun, projeye karşı yürütülen mücadeleyi büyütmek ve sürekli hale getirmek için bir araya gelmesiyle kuruldu.

Fotoğraf: Tunahan Turhan

Platformun çağrısında şu ifadeler kullanıldı:

“Bizler bu katliam projesine itirazımızın sadece dilekçelerle sınırlı olmadığını, mücadeleyi büyüterek tüm yurttaşların içerisine dahil olacağı bir kampanya yürüteceğimizi, hiçbir haklı gerekçesi olmayan bu projeyi yaptırmayacağımızı, ÇED raporuna itiraz sürecinin son gününde Beşiktaş’tan bir kez daha yüksek sesle söyleyeceğiz.

Kanal İstanbul ÇED Raporuna yapılan itirazların son gününde bu projenin İstanbul’un doğası ve halkı düşünülmeden yapıldığını, bir siyasi rant projesi olduğunu söyleme için 2 Ocak Perşembe günü saat 17.00’da İstanbul Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü önünde buluşuyoruz.

Bu güne kadar itiraz dilekçelerini bakanlığı ulaştıran, ulaştırmayan tüm İstanbulluları açıklamamıza ve mücadeleyi büyütmeye davet ediyoruz.”