Ana Sayfa Blog Sayfa 2002

Kadınların başlattığı kampanyaya erkekler de dahil oldu: Eşitlikçi erkekliğin 11 kuralı

Kadına yönelik şiddete tepki gösteren kadınların sosyal medyada siyah beyaz fotoğraflarını paylaşarak başlattıkları “Challenge Accepted” kampanyasına erkekler de dahil oldu.

Ancak erkekler kadınların müdahalesi üzerine siyah-beyaz fotoğraflarını paylaşmak yerine hesaplarında “eşitlikçi erkekliğin 11 kuralını” paylaşıyor ve erkek arkadaşlarını da bu paylaşımı yapmaya davet ediyor.

https://twitter.com/celilkaya/status/1288417352015589377

Kadınlardan çağrı: Söz değil eylem

Erkeklerin kadın mücadele alanında söz söylemek yerine eyleme geçmesi gerektiğini belirten kadınlar İstanbul Sözleşmesi Kampanyası’nın instagram hesabından  kampanyaya katılmak isteyen erkeklere şöyle seslenmişlerdi:

Sevgili erkekler, #mensupportingwomen ve #istanbulsozlesmesiyasatir etiketiyle düzenlediğimiz kampanyaya katılımınız için size bir önerimiz var. Kadınların yanında yer aldığınızı göstermek için profil fotoğraflarınızı paylaşmak yerine, eşitliğe nasıl katkıda bulunabileceğinizi söylemeye ne dersiniz?

Sizler için Eşitliğin ilk 11’i seçkisini hazırladık. Önce bunu yayın, sonra aralarından en çok önemsediklerinizi seçin. Son olarak bir erkek arkadaşınızı etiketleyerek kampanyaya katılın.

https://www.instagram.com/p/CDJ1e43A7VB/

Eşitlikçi erkekliğin 11 kuralı

Erkeklerin sosyal medya üzerinden paylaştığı gönderilerde yer alan ve bunlara uymaya taahhüt ettikleri eşitlikçi erkekliğin 11 kuralında ise şu maddeler yer alıyor:

  • Ailede, sokakta, iş yerinde, şiddetin hiçbir türüne sessiz kalmıyorum.
  • “Ama” ile başlayan cümleler kurarak şiddetin bahanesini aramıyorum.
  • Kadınlara nasıl davranacaklarını söylemek yerine onları dinlemeye ve duymaya öncelik veriyorum.
  • Toplu taşımada, sokakta ve tüm kamusal alanlarda, kadınların sosyal mesafe ve özel alan ihtiyacını gözetiyorum.
  • Kadını değersizleştiren her türlü söylem ve genellemelerden kaçınıyorum.
  • Cinsiyetçi şakalara gülmüyorum, bunların yaygınlaşmasına yardımcı olmuyorum.

https://twitter.com/rac_zafer/status/1288171602107076610

‘Kadınların eşit temsiliyet şartını arıyorum’

  • Bir kadının sözünü kesmiyorum bazen susarak kadınların daha fala söz almasına yardımcı oluyorum.
  • Karşı tarafın duygu ve düşüncelerini yok saymıyorum, kendimi üste çıkarak savunmuyorum.
  • Erkek olarak sahip olduğum gücü ve ayrıcalığı kadınların sesini duyurması ve eşit katılımı için kullanıyorum.
  • Toplantı, panel, yönetim kurulu alanlarında kadınların eşit temsiliyet şartını arıyor ve gözetiyorum.
  • Çocuk bakımı ve ev işlerine “yardım ettiğim” için alkış beklemiyorum, dengeli ve eşit iş bölümü için sorumluluk alıyorum.

Zonguldak ve Karabük’te toplu bayramlaşma yasağı

Zonguldak İl Umumi Hıfzıssıhha Meclisi koronavirüs tedbirleri kapsamında Kurban Bayramı’nda bazı toplu etkinliklerin yapılmasını yasakladı.

Valilikten yapılan yazılı açıklamada, İl Umumi Hıfzıssıhha Meclisinin Vali Mustafa Tutulmaz başkanlığında toplanıp Sağlık Bakanlığı ve Koronavirüs Bilim Kurulu’nun tavsiyeleri doğrultusunda alınan kararların etkinliğinin artırılarak virüsün yayılmasını engellemek, toplum sağlığı ve kamu düzenini korumak amacıyla kararlar aldığı belirtildi.

Geleneksel güreş turnuvaları da yasak

Açıklamada, Kurban Bayramı arifesinde ve Kurban Bayramı süresince, il genelinde toplu olarak mezarlık ziyaretlerinin yapılması yasaklandı, bireysel ziyaretlere kısıtlamalar getirildi. Toplu bayramlaşmaların yapılmayacağı, resmi bayramlaşmaların sosyal mesafe ve hijyen kurallarına uygun biçimde yapılması gerektiği ifade edildi.

Açıklamada ayrıca il genelinde toplu bayram yemek organizasyonları, köyler başta olmak üzere diğer bölgelerde de Kurban Bayramı münasebetiyle geleneksel hale gelmiş güreş, futbol vb. turnuvalarının yapılması yasaklandı.

Toplu mezarlık ziyareti yok

Karabük Valiliği de Kurban Bayramı’nda, koronavirüs nedeniyle bayramlaşma dahil toplu etkinliklerin yasaklandığını duyurdu.

Valilikten yapılan yazılı açıklamada, İl Hıfzıssıhha Meclis Kurulu tarafından Kurban Bayramı’nda, arife günü yapılacak mezarlık ziyaretlerinin toplu olarak yapılmamasına, mezarlık ziyaretlerinde sosyal mesafe kuralına riayet edilmesine, mutlaka maske takılmasına ve mezarlıklarda herhangi bir ikramda bulunulmamasına karar verildiği belirtildi.

Açıklamada toplu bayram yemekleri ve kapalı alanlarda toplu bayram namazlarına da yasak getirildi ve “özellikle birden fazla mahallesi bulunan köylerde bayram namazlarının tüm mahalle camilerinde kılınmasına ve tek bir camide toplanarak yoğunluk oluşturulmamasına karar verilmiştir” denildi.

Açıklamada ayrıca köy ve mahallelerde bayramlaşma merasimlerinin salgın riskini artıracağı, bayramda kesilen hayvanlara ait hastalıklı organların ve kesim sırasında oluşan atıkların kist hidatik riskine karşı kesinlikle evcil ve yabani hayvanlara verilmemesine karar verildi.

İnsanlığın son umudu Nuh’un gemisinde sıcaklık rekoru kırıldı

Norveç Meteoroloji Enstitüsü, Norveç’te yer Arktik takımadası Svalbard‘daki sıcaklıkların 24 Temmuz Cuma günü 21.7 santigrat dereceye ulaşarak sıcaklık rekoru kırdığını açıkladı.

Bu yarımadanın en önemli özelliklerinden biri ise ‘insanlığın son umudu’ olarak nitelendirilen Küresel Tohum Deposu’na ev sahipliği yapması.

Svalbard adasında buzulların arasındaki bir dağın 130 metre derinliğine inşa edilen ambar, önemli tohumların savaş, doğal felaket gibi durumlar karşısında güvenliğini sağlamayı amaçlıyor.

Nuh’un gemisi

Bir dağın içerisine oyulmuş olan ve içinde gezegenimizin dört bir yanından getirilen 500 milyondan fazla bitki türünün bulunduğu yapı, Nuh’un gemisi işlevi görerek olası bir felakette bitki tohumlarının yok olmasına mani olmak amacıyla inşa edildi.

Arctic Today’in aktardığına göre Norveç Meteoroloji Enstitüsü tarafından hazırlanan raporda adanın dünyanın geri kalan bölgelerinden çok daha hızlı bir şekilde ısındığına dikkat çekildi.

Ortalama sıcaklığın beş derece üzerinde

21.7 santigrat derecelik sıcaklığın kaydedildiği Svalbard’da daha önce kaydedilen en yüksek sıcaklık 21.3 santigrat ile 1979’da yaşanmıştı.

Norveç İklim Araştırmaları Merkezi, geçen Şubat ayında Svalbard’daki ortalama sıcaklıkların 1970’lerin başından beri 3 ila 5 derece arasında artış gösterdiğini duyurmuştu.

Bilim insanları küresel sera gazı emisyonları bu hızda tırmanmaya devam ederse bu bölgedeki sıcaklıkların 2100 yılına gelindiğinde ortalamanın 10 derece üzerine çıkabileceği uyarısında bulunuyor.

Bir yaşına giren Su ve Vicdan Nöbeti’nden eylem yasağına karşı açıklama

Su ve Vicdan Nöbeti, Kazdağları’nda yapılan madencilik faaliyetlerine karşı başlattıkları direnişin birinci yıldönümünde yapmayı planladıkları basın açıklamasının Covid 19 gerekçesiyle engellenmesi ile ilgili açıklama yayınladı.

Farklı dernek ve örgütlerin de imzasının bulunduğu açıklamada, grubun geçen pazar Kirazlı Şantiyesi önünde yapmayı planladığı basın açıklamasının Çanakkale Valiliği‘nin salgın gerekçesiyle aldığı yedi günlük eylem yasağına takılması şu sözlerle eleştirildi:

Toplumun protesto-gösteri hakkı sözde pandemiyle mücadele gerekçesiyle engellenmektedir. Üstelik pandemi sürecinde doğa imha edilmeye devam etmiştir. Çanakkale Valiliği’nin gösteri hakkını ortadan kaldıran kararı temel hakkın özüne dokunma niteliği taşımaktadır ve tamamen hukuka aykırıdır.

Pandemi nedeniyle serbest dolaşım ülke genelinde kısıtlamaya tabi değilken, uygulanan kısıtlamaların çoğu kaldırılmışken, Çanakkale ve yöresinde pandemi ile ilgili bir alarm durumu yokken alınan bu yasak kararının sebebi anlaşılamamıştır.

Salgına karşı tedbir ve kısıtlamaların herkese eşit biçimde uygulanması gerektiğinin belirtildiği açıklamada “Barışın ve özgürlüğün kenti Çanakkale’de sağlıklı bir çevrede yaşam hakkını savunan doğa dostlarının uğradığı şiddet tüm Çanakkale halkını derinden yaralamış ve üzmüştür. Çanakkale bu yönde bir baskıyı daha önce hiç yaşamamıştır. Doğayı ve sağlıklı bir çevrede yaşam hakkını savunanlara yapılan şiddeti, kurulmak istenen baskıyı ve yasakları kabul etmiyoruz” denildi.

Dört temel talep

Su ve Vicdan Nöbeti, Kazdağları’nda yapılmak istenen maden faaliyetlerine karşı geçen yıl 26 Temmuz’da başlatılmıştı. Kentin tek içme ve kullanma suyu kaynağı olan Atikhisar Barajı havzasındaki siyanürlü altın madenine karşı bir araya gelen bölge halkı ve çevre örgütlerinin dört temel talebi, Kirazlı’da ağaç kesiminin durdurulması, bölgedeki çalışmaların sonlandırılması, GSMH’nın onaylanmasına izin veren tüm yetkililerin yargılanması ve Kazdağları ekosisteminde yer alan tüm metalik madencilik ruhsat ve projelerinin iptal edilmesiydi.

Açıklamanın diğer imzacıları şu şekilde:

Çanakkale Barosu Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu
Çanakkale Kent Konseyi
Kepez Kent Konseyi
Küçükkuyu Kent Konseyi
Gökçeada Kent Konseyi
Gelibolu Kent Konseyi
İda Dayanışma Derneği
Çan Çevre Derneği
Gülpınar Sürdürülebilir Yaşam Derneği
Bozcaada Forum
TÜKODER Çanakkale
DİSK-Genel İş
Tüm emekliler Sendikası Çanakkale Şubesi
KESK
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Çanakkale Şubesi
Tarım Orkam Sen
Tarım Orman İş Sendikası
CHP Çanakkale İl Başkanlığı
CHP Çanakkale Merkezi İlçe Başkanlığı
EMEP Çanakkale İl Başkanlığı
DEVA Partisi Çanakkale İl Başkanlığı
Saadet Partisi Çanakkale İl Başkanlığı
Gelecek Partisi Çanakkale İl Başkanlığı
Demokrat Parti Çanakkale İl Başkanlığı
TMMOB Çanakkale İKK
TTB Çanakkale Şubesi
Eğitim-Sen Çanakkale Şubesi
Tüm-Bel Sen.Çanakkale
Disk Emekli Sen Çanakkale Şube
Büro Emekçileri Sendikası Çanakkale Şube
Yaban Yürüyüş Grubu
Ç-17 Yürüyüş Grubu
PİKAMP Doğa Grubu
Pikamp Motokamp Grubu
Kamptroia Çevre Grubu
Gezgin Türkiye Çanakkale Grubu
Dost Sosyal
Maydos Yürüyüş Grubu
1923 Motor Ekibi
HDK Çanakkale
Pir Sultan Abdal Derneği Çanakkale

Bir taraf dağ bir taraf deniz: Hatay’ın 25 kilometrelik yeni bisiklet yolu açıldı

Hatay’ın Samandağ ve Arsuz ilçelerini birbirine bağlayan bisiklet yolu bisikletçilerin yüzünü güldürdü.

Cyclist Türkiye‘nin haberine göre bisiklet yolun iki ilçe arasındaki mesafeyi 2,5 saatten 40 dakikaya kadar düşürdü.

25 kilometre uzunluğa sahip 2,3 metre genişliğindeki bisiklet yolu, dünyanın, karayolu kenarında bulunan en uzun bisiklet yolu olma özelliğine sahip.

‘Bitmemiş kısımlar kazalara yol açıyor’

Bisikletçi Tolga Özçelik bisiklet yoluyla ilgili şunları söylüyor:

Yapılan bisiklet yolu, hem Türkiye hem de Hatay için çok önemli bir yoldur. Çünkü dünyanın en uzun bisiklet yoluna sahibiz. 25 kilometrelik bir bisiklet yolu olması hem turizm açısından hem de yerel halkın sosyal aktivitesi bakımından önemlidir.

Özçelik bununla birikte yolun eksik kısımlarının olduğunu belirtti. Yaşanan trafik yoğunluğunun trafik kazalarına yol açabildiği uyarısında bulunan Özçelik bu durumun düzeltilmesi gerektiğini söyledi.

Bir tarafı orman bir tarafı deniz

İskenderun‘dan Antakya’ya gelen İlk Kurşun Bisiklet Spor Kulübü üyesi Hanifi Tuygar da bisiklet yolundan duyduğu memnuniyeti şu sözlerle anlattı:

Üç yıl önce toprak zemin iken biz burayı turlamıştık, tekrardan gelip görelim dedik ve doğa ile bir yanı orman bir tarafı denizle kaplı çok güzel bir yol. Bisiklet yolunu kullanarak Arsuz ilçesine giden yoldan döneceğiz.

Yolun Hatay’ın ekonomisine ve bisiklet turizmine de katkı sağlaması bekleniyor.

Banksy’nin mülteci krizine dikkat çektiği ‘Akdeniz Manzaraları’ 2.2 milyon sterline satıldı

Küresel göçmen krizi hakkında güçlü bir siyasi mesaj vermeyi amaçlayan sokak sanatçısı Banksy’nin üçlü eseri Londra’daki bir açık artırmada 2.2 milyon sterline satıldı.

Guardian’da yer alan habere göre üç resim Banksy tarafından Batı Şeria‘daki Beytüllahim‘e yapılacak bir hastaneye para toplamak için teklif edilmişti. Üç parçalı eserin en fazla 1.2 milyon sterline satılması bekleniyordu.

Kıyıya vuran can yelekleri

Akdeniz Manzarası 2017 (Mediterranean Sea View) ismini verdiği çalışmada, deniz manzarasını resmeden romantik dönemin izlerini taşıyan tablolara eklemeler yaptı. Yeni haliyle tablolardaki deniz manzarasına kıyıya vurmuş can simidi ve can yelekleri eşlik ediyor.

Eser, Beytüllahim’de bulunan Walled Off Hotel‘inde (Duvarlarla Çevrili Otel) sergileniyordu. Sloganı, “Dünyanın en kötü manzaralı oteli” olan Walled Off, İsrail ile Filistin’i ayıran duvara bakıyor.

 

.

 

Bergamalılar, kızıl çamlar ve zeytinlikler kazandı

Bergama’nın Kapukaya Köyü mevkiinde yapılması planlanan ‘Altın Madeni Açık Ocak İşletmesi’ projesiyle ilgili Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) İptali kararı Danıştay 6’ncı Dairesi tarafından onaylandı.

Böylece Kapukaya’daki 4543,2 hektarlık orman alanında bulunan 4 bin 325 Kızıl Çam, zeytinlikler, tarım alanları ve meralar yok olmaktan kurtulmuş oldu. Ayrıca UNESCO kültür mirası listesinde yer alan Kibele kutsal alanının tahrip edilmesinin de önüne geçilmiş oldu.

Neler yaşandı?

Bakıçay Ajans’ın haberine göre kayyım ile yönetilen Koza Altın İşletmeleri Ovacık Altın Madeni tesisine rezerv sağlamak amacıyla fıstık çamı ile ünlü Kozak Yaylası’nda açık maden ocağı açmak için girişimde bulunmuştu.

Mahkeme sunulan bilirkişi raporunu esas alarak “Çevresel Etki Değerlendirmesi” hakkında olumlu karar verilmesinin hukuka aykırı olduğuna hükmetti. Böylece Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın “ÇED Olumlu” kararı geçerliliğini yitirirken, mahkeme yürütmeyi durdurmuştu.

Belediye Başkanı desteğini çekti

Ancak kararın ardından maden konuyu Danıştay’a taşıdı. Tüm bunlar yaşanırken AKP yönetimindeki Bergama Belediyesi bu davadan çekildi.

31 Mart 2019’da Bergama Belediye Başkanı olan Hakan Koştu ise bilim insanlarının verdiği raporlara rağmen davalardan çekilmesini “Madenin bir zararı yok, Bergama’ya değer katıyor” sözleriyle açıklamıştı.

Cangı: Umutlu bir karar

ÇED İptali kararının Danıştay tarafından onaylanmasını “çok güzel ve umutlu bir karar olarak değerlendiren Avukat Arif Ali Cangı proje sahasının, ‘Ekolojik Hassas Bölge’ olarak tanımlanan Bergama Kozak yaylasında, endemik bitki ve hayvan türlerinin yanı sıra UNESCO Dünya Kültür Mirası koruma bölgesinde olduğunu ifade etti.

Cangı, “Önce Yerlitahtacı idi, mahkeme iptal edince aynı ruhsat sahası içinde bu kez Kapukaya adı altında ÇED izni verildi. Bergama’nın su ihtiyacının büyük bölümünün sağlandığı bölgedeki altın madeni projesi için Bergama Belediyesi, İzmir Tabip Odası ile yurttaşlar davacı oldu. Keşfi 5 Nisan Avukatlar günü gerçekleşmiştik. Yani doğanın da avukatlığı görevini yapmıştık” dedi.

Cangı ayrıca, “Bu davanın asıl kazandıranı, 30 yıla ulaşan Bergama hareketinin neferleri, Yerli Tahtacı köylüleri, dönemin belediye başkanı, Bergama Çevre Platformu, İzmir Tabip Odası ve tüm Kozaktır. Kozak’ın gözü aydın” sözlerine yer verdi.

Engel: 4 bin 325 kızıl çamı kesilmekten kurtardık

Bergama Çevre Platformu Başkanı Erol Engel ise; “Bu kararla yüreğimize su serpildi, on yıla yakındır bölge köylüsüyle birlikte Koza Altın’a karşı verdiğimiz mücadele yargı zaferiyle sonuçlanmasından mutlu olduk. Bu kararla Kapukaya’da ki 4543,2 hektarlık orman alanında bulunan 4 bin 325 Kızıl Çam’ın kesilmesini durdurduğumuz gibi zeytinlikleri, tarım alanlarını ve meraları da yok olmaktan kurtardık” dedi.Engel, sözlerini şöyle sürdürdü:

“UNESCO kültür mirası listesinde yer alan Kibele kutsal alanının tahrip olmasının önüne geçtik. Bölge’de bulunan ve Bergama’yı besleyen zengin yeraltı su kaynaklarımızı koruduk. O nedenle en az Yerli Tahtacı ve Kapukaya köylüsü kadar Bergamalı da sevinmelidir. Havamızı, suyumuzu ve toprağımızı gözünü altın hırsı bürümüşlere karşı savunduk ve kazandık”

‘Yeni Belediye Başkanı’na rağmen kazandık’

31 Mart yerel seçimlerinde belediyenin AKP’ye devredilmesiyle birlikte Belediye Başkanlığına getirilen Hakan Koştu hakkında değerlendirme yapan Engel “Son yerel seçimlerde iş başına gelir gelmez belediyeyi çevre davalarından çeken Hakan Koştu’ya rağmen bu davayı kazandık. Kendisini bir kez daha uyarıyor, bu yanlış kararından dönmesini diliyoruz. Belediyenin asli görevi yörenin doğasını, havasını suyunu korumaktır. Bergama’ya değer katan altın madeni değil, çam ormanlarıyla, havasıyla suyuyla bereketli topraklarımızdır, UNESCO Kültür Mirasımızla taçlanan antik kentimizdir” dedi.

Platform Başkanı son olarak “Uzun yıllardır çevre davalarımızda bizi yalnız bırakmayan gönüllü avukatımız Arif Ali Cangı’ya, görev süresince çevre davalarına destek veren önceki dönem belediye başkanımız Sayın Mehmet Gönenç ve dönemin belediye avukatı Serdar Sinan’a,  İzmir Tabip Odasına, Tahtacı Derneğimiz başkanı Avukat Hüseyin Ali Üstündağ’a, Yerli Tahtacı muhtarımız Veli Mantar’a, yöre köylülerimize ve yol arkadaşlarımıza şükranlarımızı sunuyorum” ifadelerini kullandı.

 

Sosyal medya düzenlemesi Meclis’ten geçti

AKP tarafından hazırlanan ve özgürlükleri kısıtladığı gerekçesiyle pek çok kesimden tepki alan kanun teklifi Meclis Genel Kurulu‘nda dün kabul edilerek yasalaştı.

Yeni düzenlemenin öne çıkan maddeleri şu şekilde:

  • Suç oluşturan kısmi içeriğin çıkarılmasının mümkün olduğu durumlarda, erişimin engellenmesi kararı yerine içeriğin çıkarılması kararının verilmesi imkanı.
  • Yer sağlayıcılık bildiriminde bulunmayan veya bu kanundaki yükümlülüklerini yerine getirmeyen yer sağlayıcı hakkında 100 bin TL’den 1 milyon TL’ye kadar para cezası.

48 saat içinde cevap zorunluluğu

  • Türkiye’den günlük erişimi 1 milyondan fazla olan yurt dışı kaynaklı sosyal ağ sağlayıcı Türkiye’de temsilci belirleme zorunluluğu.
  • Temsilci belirleme ve bildirme yükümlülüğünü yerine getirmeyen sosyal ağ sağlayıcıya, BTK bildirimden itibaren 30 gün içinde bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde sosyal ağ sağlayıcısına 10 milyon lira idari para cezası verilecek. Bu cezanın tebliğ edilmesinden otuz gün sonra yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde idari para cezası otuz milyon TL olacak. İkinci kez verilen idari para cezası tebliğinden otuz gün içinde yükümlülük yerine getirilmediği takdirde sosyal ağ sağlayıcısı reklam vermesi yasaklanacak. Cezanın bir sonraki aşaması ise sosyal ağ sağlayıcısına bant genişliğinin yüzde 50 daraltılması olacak.
  • Kişilerin sosyal ağ sağlayıcısına başvurmaları halinde, başvurudan 48 saat içinde olumlu veya olumsuz cevap vermek zorunda kalacak.

Düzenleme, teklif aşamasından bu yana internette ifade özgürlüğünü kısıtlayacak olması başta olmak üzere pek çok nedenle eleştirildi. Son olarak Uluslararası Af Örgütü Türkiye’den dün yapılan açıklamada, düzenlemedeki değişiklerin uluslararası insan hakları hukuku ve standardına aykırı olduğu ve sosyal medya şirketlerini sansüre zorlama anlamına geldiği belirtilmişti.

Meclis, sosyal medya düzenlemesini kabulünün ardından 1 Ekim’e kadar tatile girdi.

Kamu çalışanlarına Whatsapp ve Telegram yerine ‘yerli’ uygulama kullanma zorunluluğu

Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi, kamu kurumlarının bilgi sistemlerinde karşılaşılan güvenlik risklerinin azaltılması amacıyla başlattığı çalışmayı tamamlayarak, “Bilgi ve İletişim Güvenliği Rehberi” yayımladı.

Rehberle kamu çalışanlarına WhatsApp, Telegram gibi mesajlaşma programları yerine yerli mesajlaşma programlarının kullanılması zorunluluk haline getirildi.

Gerekçe bilgi sızdırılmasını kontrol etmek

Kamu personeli özel hayatında bu programları kullanabilecek, ancak kurumsal işlemlerde kullanmayacak. Kamuda “bilmesi gerekenler prensibi” ile evraklara ulaşımın hedeflendiği belirtilen rehberle tüm kamu kurumlarında siber saldırıların engellenmesi, bilgi sızdırılmasının kontrolünün sağlanması amaçlanıyor. 

Milliyet’ten Kıvanç El’in haberine göre, rehberle “Yerli ve milli ürün kullanımının teşvik edilmesi”, “Mükerrer çalışmaların ve yatırımların önüne geçilmesi”, “Güvenlik tedbirlerinin üç seviyeli olacak şekilde derecelendirilmesi”, “Güvenlik tedbirlerinin uygulanıp uygulanmadığının denetlenebilmesi” gibi 12 başlıkta hedefler ortaya konuldu.

Her çalışana özel anket

“Gizliliği veya erişilebilirliği bozulduğunda milli güvenliği tehdit edebilecek kritik türdeki verilerin” güvenliğinin sağlanması amacıyla hazırlanan rehbere göre, kurumun tüm bilgi ve iletişim envanteri ve varlıkları çıkarılacak. Her bir çalışan hazırlanan özel bir anketi dolduracak ve ne kadar kritik bilgiye sahip olduğu ile kimlerin erişim imkanı olduğu tespit edilecek.

Buradaki puanlamalara göre, kurumların güvenlik altyapıları da derecelendirilecek. Kurumlar derecelere göre bir altyapı çalışması yapacak ve tüm bilgi işlem altyapıları saldırılara hazır ve korunaklı olacak. Bu çalışma ile kurumdaki tüm “bilmesi gerekenler prensibi”, “zayıf noktalar”, “asgari yetkiler”, “yetkin personel” başlıklarında tespitler yapılacak.

Böylece tüm kamu kurumlarının siber saldırılar, bilgi sızdırılması ile evrakların kontrolünün sağlanması hedeflendiği belirtiliyor. 

Whatsapp yerine yerli haberleşme uygulaması

Rehberde kurumsal haberleşme amacıyla WhatsApp ve benzeri yabancı mesajlaşma uygulamaları yerine sunucuları kurum kontrolünde olan mesajlaşma uygulamalarının kullanılması da istendi.

Rehberde, “Kurumun kendine ait bir haberleşme uygulaması yoksa mesajlaşma amacıyla sunucuları yurt içinde bulunan yerli ve milli uygulamalar tercih edilmelidir. Mevzuatta kodlu veya kriptolu haberleşmeye yetkilendirilmiş kurumlar tarafından geliştirilen yerli mobil uygulamalar hariç olmak üzere mobil uygulamalar üzerinden gizlilik dereceli veri paylaşımı ve haberleşme yapılmamalıdır” denildi.

 

İstanbul Film Festivali ödülleri sahiplerini buldu

39’uncu İstanbul Film Festivali ödülleri 28 Temmuz Salı akşamı Sakıp Sabancı Müzesi’nde düzenlenen tören ile sahiplerini buldu. En iyi filme verilen Altın Lale’nin sahibi Ümit Ünal’ın yazıp yönettiği Aşk, Büyü vs. oldu.

Ulusal Yarışma bölümünde En İyi YönetmenJüri Özel ÖdülüEn İyi Kadın OyuncuEn İyi Erkek OyuncuEn İyi SenaryoEn İyi Görüntü YönetmeniEn İyi Kurgu ve En İyi Özgün Müzik ödülleri takdim edildi.

Ödül töreninde Ulusal Kısa Film Yarışması ödülleriSeyfi Teoman En İyi İlk Film Ödülü, Uluslararası Sinema Eleştirmenleri Federasyonu (FIPRESCI) Ödülleri’nin kazananları da açıklandı.

Altın Lale’nin kazananı Aşk, Büyü vs.

Altın Lale Ödülü için, yapımı 2019-2020 sezonunda tamamlanan 11 film yarıştı.  Ümit Ünal’ın yönettiği Aşk, Büyü vs. Sadeliğiyle, karakterlerini ve anlattığı çevreyi romantize etmeden, hikâyesini çabasızca aktardığı ve bizi her adımda öyküsüne biraz daha inandırdığı” gerekçesiyle ödülün sahibi oldu.

Ödülü jüri başkanı yönetmen Mahmut Fazıl Coşkun takdim etti. Ulusal Yarışma’da Altın Lale En İyi Film Ödülü, 200 bin TL para ödülüyle destekleniyor.

Aşk, Büyü, vs.

Jüri Özel Ödülü’nün sahibi Bina

Onat Kutlar anısına verilen Jüri Özel Ödülü’nü Orçun Behram’ın yönettiği Bina kazandı. Ödülü oyuncu Berk Hakman takdim etti. Jüri Özel Ödülü 50 bin TL para ödülüyle destekleniyor. Ulusal ödüllerde öne çıkan diğerleri şu şekilde:

  • En İyi Yönetmen: Nasipse Adayız – Ercan Kesal
  • En İyi Kadın Oyuncu Ödülü: Aşk, Büyü vs. – Selen Uçer & Ece Dizdar
  • En İyi Erkek Oyuncu Ödülü: Körleşme – Fatih Al
  • En İyi Senaryo Ödülü: Aşk, Büyü vs. – Ümit Ünal
  • En İyi Görüntü Yönetmeni Ödülü: Bina –  Engin Özkaya,
  • En İyi Kurgu Ödülü: Nasipse Adayız Ali Aga,
  • En İyi Özgün Müzik Ödülü:  Bina – Can Demirci

Ulusal Kısa Film Ödülü

Ulusal Kısa Film Yarışması’nda bu yıl 12 film yer aldı.  Jüride kısa film yönetmenleri Konstantina Kotzamani, Gökalp Gönen ve oyuncu Boran Kuzum yer aldı.

Jüri, En İyi Kısa Film Ödülü’ne  Arda Çiltepe’nin yönettiği Siyah Güneş filmini layık gördü.

Mansiyon kazanan film ise  Ergin Erden‘in Ahtapot filmi oldu.

Seyfi Teoman En İyi İlk Film Ödülü

2013’de hayatını kaybeden yönetmen ve yapımcı Seyfi Teoman anısına verilen Seyfi Teoman En İyi İlk Film Ödülü‘nü kazanan Bina filminin yönetmeni Orçun Behram, CMYLMZ Fikirsanat aracılığıyla verilen 30 bin TL para ödülünün de sahibi oldu.

Jüri “Sinemanın tüm öğelerini uyum içinde kullanarak yarattığı bütünlüklü atmosferi ve anlatımındaki cesur tavrı sebebiyle, etkili bir tür denemesi ortaya koyarak gelecek işlerine dair merak uyandırdığı” gerekçesiyle filmi seçti.

Bina Orçun Behram)

FIPRESCI Ulusal Yarışma Ödülü

Uluslararası Film Eleştirmenleri Federasyonu FIPRESCI İstanbul Film Festivali Ulusal Yarışma kapsamında bir ödül veriyor. Bojidar Manov’un başkanlık yaptığı jüride Ofer Liebergall ve Aylin Sayın Gönenç yer aldı.

Jüri “Yalın ama etkili bir biçimde anaakım siyaset sahnesini perdeye aktaran film, iktidarın kırılgan olduğunu gösteriyor ve bu kırılgan ilişkilerin paraya, seküler ve modern olmayan teşkilatlara, geleneklere bağlı olduğunu vurguluyor. Ana akım siyaset sahnesinde yer almak isteyen bireyin zayıflıklarını resmederken meselenin sınıfsal boyutunun da altını çizmeyi ihmal etmiyor” gerekçesiyle Ercan Kesal’ın yönettiği Nasipse Adayız filmini Ulusal Yarışma FIPRESCI Ödülü’ne layık gördü.