Ana Sayfa Blog Sayfa 1964

Sürdürülebilir Kentiçi Ulaşım Ağı projesi başlıyor

Türkiye’nin pek çok şehrinde yaşanan kent içi ulaşım sorunlarını çözmek için STK’ler, özel sektör ve yerel yönetimler güçlerini birleştiriyor. Bu amaçla kurulan ve koordinasyonunu WRI Türkiye Sürdürülebilir Şehirler’in yürüttüğü Türkiye Sürdürülebilir Kent İçi Ulaşım Ağı (SUTN) için start verildi.

Avrupa Birliği tarafından finanse edilen Sivil Toplum Aracı ve Medya-Sivil Toplum Ağlar ve Platformlar Destekleme Programı kapsamındaki SUTN’un ortakları arasında Aktif Yaşam Derneği, UITP (Union Internationale des Transports Publics), UCLG – MEWA (Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler Ortadoğu ve Batı Asya Bölge Teşkilatı)  ve YADA (Yaşama Dair Vakıf) yer alıyor.

Toplu taşıma, bisiklet, yürüme gibi sürdürülebilir ulaşım türlerinden ulaşımın sosyal, ekonomik, çevresel etkilerine, elektrikli araçlardan dezavantajlı gruplara (engelli, çocuk vb) farklı konularda çalışan STK’ler, yerel yönetimler, özel sektör, ayrıca merkezi yönetim, akademi, medya ve finans gibi çeşitli alanlardan 100’ün üzerinde paydaşı buluşturacak Türkiye SUTN, Türkiye’de ulaşıma odaklanan ilk ağ.

‘Bu dönem deney ve gözlem zamanı’

WRI Türkiye Sürdürülebilir Şehirler’in direktörü Dr. Güneş Cansız, Türkiye’de özellikle büyükşehirlerde çeşitli kent içi ulaşım çözümler olduğunu, ancak bu çözümlerin birbirinden kopuk planlandığını söyledi. Ulaşım türleri arasındaki noktaların uygun toplu taşıma ya da motorsuz ulaşım olan bisiklet, yürüme veya elektrikli scooter gibi çözümlerle desteklenirse bütünleşik bir kent içi ulaşımdan bahsedilebileceğine dikkat çeken Cansız Covid-19’la bunun deneyimlendiğini vurguladı:

Covid-19 döneminde dünya genelinde kent içi hareketlilik talebinde yaklaşık yüzde 50-90 oranında düşüş yaşandı. Türkiye’deki birçok büyükşehirde de kent içi toplu taşıma talebinde ortalama yüzde 85-90 oranında düşüş meydana geldi. Diğer bir çarpıcı veri ise, toplu taşıma ile aynı oranda olmasa da özel taşıt kullanımında meydana gelen yüzde 74’lük düşüş. Bu süreçte ‘evde kal’ çağrılarının yapıldığı, sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı birçok ülkede motorsuz ulaşım seçeneği olan bisikletli ulaşıma talep arttı. Nisan ayında Çin, Almanya, İrlanda, Birleşik Krallık ve ABD de dahil olmak üzere pek çok yerde kent içi bisiklet ağının kullanımında artış görüldü.

Covid-19 salgınının kent içi ulaşım özelinde daha güvenli, daha çevreci, toplu taşıma gibi diğer ulaşım türleriyle daha bütünleşik ve etkileşimli bir sistem oluşturma adına bir fırsat olarak kullanılabileceğini belirten Cansız, “Bu dönem bisikletli ulaşım, toplu taşıma, yolculuk ve taşıt paylaşım uygulamaları gibi farklı ulaşım türleri için bir deney ve gözlem zamanı. Türkiye özelinde, kent içi ulaşımda, bulaşın önlenmesi adına alınan kısıtlayıcı ve hijyen önlemlerine ek olarak pop-up bisiklet yolları, geçici toplu taşıma şeritleri gibi farklı uygulamalarla sürdürülebilir, güvenli ve çevre dostu sistemler yeniden kurgulamaya başlanmalı” diye konuştu.

‘Paydaşları bir araya getireceğiz’

Projenin koordinatörü Dr. Meltem Bayraktar ise Türkiye SUTN’un hedeflerini şöyle açıkladı:

Kurduğumuz bu ağ ile Türkiye’de kent içi ulaşım alanında sektördeki büyük ya da küçük hiç fark etmeden farklı paydaşları bir araya getireceğiz. Bunu yapmak için de öncelikle kapsamlı bir paydaş haritasını ortaya koyup onların bir arada çalışması için bir ortam oluşturacağız. Bunu da hem ulaşım alanında teorik eğitimlerle hem de politika geliştirme süreçlerine katılım, iletişim ve kampanya gibi ihtiyaca yönelik kurumsal eğitimlerle gerçekleştirmeyi planlıyoruz.

Şehirlerde ulaşım planlaması genelde karar vericiler tarafından tek yönlü olarak gerçekleştiriliyor. Halbuki biz hem bu ağın bizzat kendisinin hem de ağa üye kuruluşların karar verme süreçlerinde aktif olarak yer almasını hedefliyoruz.

Türkiye Sürdürülebilir Kent İçi Ulaşım Ağı projesi dört yıl sürecek. İlk yıl Türkiye’nin yedi bölgesi ziyaret edilecek ve STK’lerle birlikte ulaşım sorunlarına çözüm aranacak.

‘Öğrenilenler hayata da geçirilmeli’

Bayraktar proje kapsamında bir hibe çağrısı yapılacağını da söyledi ve hibeyle STK’lerin sadece teoride kapasite geliştirmelerini değil, öğrendiklerini hayata geçirebilmelerini de amaçladıklarını söyledi:

2021 sonbaharında farklı sektörlerden en az üç kuruluşun bir araya gelip yereldeki bir ihtiyaca yönelik yenilikçi bir fikir geliştirmesini ve aldıkları hibeyle de bunu hayata geçirmelerini bekliyoruz.

Projenin üçüncü yılında ise hazırlanacak Kent İçi Ulaşım Eylem Planı, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı’na sunulacak.

30’dan fazla proje hayata geçirildi

Son yıllarda dünya genelinde en çok tercih edilen yöntem olan platform/ağ kurma, birbirinden kopuk ve küçük girişimlerin bağımsız çalışmaları yerine güçleri birleştirip beraber hareket etmek üzerine kurulu. Özellikle Avrupa’da buna benzer pek çok uygulama bulunuyor.

ICLEI’ye (Local Governments for Sustainability) bağlı Eco-Mobility Alliance, Almanya, Avustralya, Kolombiya, Meksika gibi dünyanın her yerinden toplamda 45 milyonun yaşadığı 23 şehirden 29 ortağa sahip bir ağ. Bugüne kadar 19 Sürdürülebilir Kent içi Hareketlilik Planı ve 30’dan fazla da ulaşım projesini hayata geçirdi. Bu ağın çalışmaları sonucunda, ağa üye olan 23 şehrin sakinlerinin yüzde 68’i günlük ulaşım ihtiyaçlarını yürüme, bisiklet ve toplu taşıma ile çözüyor.

Bir diğer ağ ise Belçika merkezli POLIS (Cities and Regions for Transport Innovation). 1989 yılında kurulan POLIS’in üyeleri arasında Avrupa’dan yerel yönetimler bulunuyor. POLIS ağı da kentsel hareketlilik konusunda Avrupa Komisyonu’nun resmi danışmanları arasında yer alıyor.

Türkiye Organik Ağı kuruldu

Organik üretimi geliştirmek için çalışan kurum ve kuruluşlar Türkiye Organik Ağı’nda (TORA) bir araya geldi. Organik ürünler ve girdilerinin üretiminden tüketimine tüm aşamalarda faaliyet gösteren kurum ve kuruluşların arasında dayanışma ve işbirliğini sağlamak amacıyla kurulan Ağ, yerel ve ulusal düzeyde yapılacak faaliyetler ile organik tarıma yönelik farkındalığı artırmak için çalışacak.  

Türkiye Organik Ağı’nın kurucularından Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği (ETO) Başkanı Prof. Dr. Uygun Aksoy, ağın, farklı deneyim, kapasite ve ölçekte faaliyet gösteren STK ve benzeri yapı ve kişileri ortak paydada buluşturduğunu belirtti. Aksoy, kurulan ağın önemine ilişkin şunları söyledi:

İzmir’den Erzurum’a, İstanbul’dan Mersin’e ülkemizin farklı coğrafyalarından STK, kuruluş veya kişiler, yerel ya da ulusal sorunlara Ağ çatısı altında ortak çözüm geliştirebilecek ve iyi uygulamalar yakın işbirliği ile hızla artacaktır. Günümüzde doğal varlıklar kıtlaşırken sağlığın sağlıklı bitki, hayvan, doğru beslenme ve sağlıklı çevre ile yerel ve küresel ölçekte ayrılmaz olduğu ortaya çıkmıştır. Ülkemizde 35 yıldır organik tarım yapılmasına rağmen, bu çoğunlukla ihracat odaklı olmuş, iç pazarda istenen gelişme maalesef sağlanamamıştır. Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği olarak ülkemizde organik tarım ve ekolojik yaşamla doğrudan veya dolaylı ilgili çok sayıda sivil toplum örgütü, komite, komisyon, topluluk veya kişinin olduğunu ve birlikte daha üretken ve büyük bir güç olabileceğimizi gördük. Tam o sırada Zehirsiz Sofralar Platformu, söz konusu kişi ve kuruluşlar arasındaki yakınlaşma için uygun bir ortam sağladı ve Türkiye Organik Ağı bu çerçevede kurulan ilk ağ oldu.”

Ekolojik, sağlıklı, adil ve sürdürülebilir bir gelecek için çalışırken tarım ve gıdanın, dolayısıyla organik tarımın her zaman öncelikli olarak gündemlerinde olduğunu belirten Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği Genel Müdürü Batur Şehirlioğlu da Zehirsiz Sofralar’ın herkesin hakkı olduğunu söyledi.

Şehirlioğlu ağla ilgili olarak şöyle konuştu: “Tarım zehirleri (pestisitler), fenni gübreler, petrokimyasallara dayalı günümüz tarımı hem sofralarımıza sağlıksız gıdalar koymamıza sebep olmakta, hem de tarım toprakları, su kaynakları, doğa ve tüm canlılar için bir tehdit oluşturmakta. Bu konvansiyonel-endüstriyel tarım sistemi sürdürülemez. İşte bu noktada organik tarım alternatifler tarım sistemleri arasında ön plana çıkmakta. Dünya’da organik tarım hızla gelişirken ne yazık ki ülkemizde son 13 yılda gelişmeye başlayan iç pazar durgunlaştı, son bir iki yıldır organik tarım üretim verilerimizde de düşüş görülüyor. Türkiye Organik Ağı’nın Türkiye’de organik tarımın gelişmesi için önemli bir adım olacağına ve katkı sunacağına inanıyoruz.” 

TORA’ya üyelik açık olup isteyen tüm kişi ve kuruluşlar, temel ilkelere ve ortak protokole uygun olarak Ağ’a üye olabiliyor. TORA ile ilgili güncel bilgilere www.tora.org.tr adresinden erişilebiliyor.

Türkiye Organik Ağı üyeleri şöyle: 

  • Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği (Buğday Derneği)
  • CTR Uluslararası Belgelendirme ve Denetim Ltd. Şti.
  • Doğal Yaşam Derneği (DYD)
  • Doğu Anadolu Tarımsal Üreticiler ve Besiciler Birliği Derneği (DOGTARBESBİR)
  • Ebru’s House
  • Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği (ETO)
  • Kapadokya Organik Tarım Üreticileri Birliği Derneği (KAPTAR)
  • Manisa Çölyak ve Organik Beslenme Derneği (ÇÖL-ORG)
  • Mersin Kadın Girişim Üretim ve İşletme Kooperatifi
  • Molu Tarım Hayvancılık Gıda Ticaret ve San. A.Ş.
  • Organik Ürün Üreticileri ve Sanayicileri Derneği (ORGÜDER)

Salda’ya ziyaretçi sayısının kısıtlanması ‘planlanıyor’

Burdur‘un Yeşilova ilçesinde bulunan ve ‘Türkiye’nin Maldivleri’ olarak bilinen Salda Gölü‘nü koruma ve kullanma ilkeleri konulu toplantıda konuşan Vali Ali Arslantaş, Salda Gölü’nde ziyaretçi kısıtlanması yapılması yolunda çalışma yapıldığını söyledi.

Salda’ya yönelik ziyaretçi yoğunluğunun giderek arttığına vurgu yapan Arslantaş, göl ve çevresinde 81 familyaya ait 301 sucul ve karasal bitki türü olduğunun belirlendiğini, 38 farklı su kuşuna da ev sahipliği yaptığını kaydederek, şunları söyledi: 

Bilimsel çalışmaların sonucunda… 

“Özel Çevre Koruma alanı ilan edilmeden önce araçlar sahile kadar giriyordu. Göl suyuyla araçlar yıkanmakta ve beyaz kumlar zarar görmekteydi. Bakanlıkça yaptırılan ahşap bariyerlerle araç girişleri engellendi, göl suyu kalitesinde iyileşme sağlandı. Kaçak yapılar ve bungalovlar kaldırıldı. Atık suların toplanması için vidanjörler devreye girdi.  Salda Gölü’nün bundan sonraki yönetim şeklinde kıyı kenar çizgisinden 400- 500 metre mesafeye hiçbir yapının yapılmasına müsaade etmeyeceğiz. Bilimsel çalışmaların sonucunda durumu tespit ettikten sonra ziyaretçi sayısında kısıtlama yapma planlaması içerisindeyiz…. Alanda bilimsel çalışmalar artırılacak. Seyir terasları kurulacak.”

Bali Adası 2021’e kadar turist kabul etmeyecek

Bali Valisi Wayan Koster, 11 Eylül’de adanın yabancı turist girişlerine izin verilmesi planının, merkezi hükümet ile alınan ortak karar doğrultusunda 2021’e kadar ertelendiğini belirtti.

iNews internet sitesinin haberine göre Koster, yabancı turistlerin, devam eden vaka artışı nedeniyle Endonezya’yı ziyaret etmesinin henüz elverişli olmadığını belirtti; salgınla mücadele ve halk sağlığı güvenliğinin öncelikleri olduğunu vurguladı.

2 bin 667 kişi işsiz kaldı

Koster, şu aşamada kapılarını açmalarının, hükümetin vatandaşlara uyguladığı yurt dışı seyahat yasağı politikasıyla da uyumlu olmayacağını ifade etti.

Normalleşme kapsamında 31 Temmuz’da yerli turiste kapılarını açan Bali idaresi, turizmi canlandırma ve ekonomik iyileştirme için yerli turisti bölgeye çekmeye çalışıyor.

Ekonomisinin yüzde 80’i turizme dayalı olan Bali’de şu ana kadar 2 bin 667 kişi işini kaybetti.

Ülkede, bugüne kadar 153 bin 535 kişi Covid-19’a yakalanırken, ölenlerin sayısı 6 bin 680’e yükseldi, 107 bin 500 kişi iyileşti.

30 yılda 28 trilyon ton buzul eridi

Yapılan yeni bir araştırmada, 12994 yılından bu güne dünya üzerinde toplam 28 trilyon ton buzulun eridiği saptandı.

Leeds ve Edinburgh üniversiteleriyle University College London’da görevli bilim insanlarının yaptığı araştırmada görev alan Tom Slater, 28 trilyon ton buzulun, İngiltere’nin tüm yüzeyini 100 metre kalınlığında donmuş bir su tabakasıyla kaplayacağına dikkati çekti.

1 milyon kişi evsiz kalabilir

Leeds Üniversitesi Kutup Gözlem ve Modelleme Merkezi Direktörü Prof. Andy Shepherd de deniz suyu seviyesinde her bir santimetrelik yükselişin yaklaşık bir milyon kişiyi evsiz bırakabileceği uyarısında bulundu.

Araştırmanın bulguları karşısında hayrete düştüklerini aktaran Shepherd, “Geçmişte araştırmacılar, buzulların eridiği Antarktika veya Grönland gibi bölgesel alanları incelediler ama bu araştırma, dünya genelinde eriyen tüm buzulları kapsıyor” diye konuştu.

Bilim insanları, eriyen buzul miktarındaki artışın, güneş ışınlarının yansıtılmasını önemli derece azaltacağı, buna bağlı olarak denizin ve toprağın daha fazla ısınacağı, küresel ısınmanın da buna bağlı olarak çok daha hızlanabileceğine işaret ediyor.

Söz konusu buzul kaybı oranı, Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) tarafından belirlenen “en kötü senaryo” tahminleriyle eşleşiyor.

Greta Thunberg okula döndü

Haziran 2019’da okuluna ara vererek iklim krizine karşı mücadeleye başlayan 17 yaşındaki iklim aktivisti Greta Thunberg, yarım bıraktığı eğitimine döndüğünü açıkladı. Sosyal medya hesabından, sırtında okul çantasıyla bisiklet üzerinde çekilmiş bir fotoğrafını paylaşan Thunberg, ” Bir yıllık ara sona erdi. Nihayet tekrar okulda olmak harika” ifadelerini kullandı. 

Genç aktivist, lise son sınıf derslerine katılmak yerine son bir yılını küresel ısınma sonucu ortaya çıkan iklim kriziyle mücadele etmek üzere başlattığı kampanyaya yoğunlaşmıştı.

COP26 başta olmak üzere dünyanın pek çok yerinde düzenlenen iklim konferanslarına katılan, dünya liderleriyle bir araya gelen ve pek çok ülkede iklim eylemi gerçekleştiren Thunberg son olarak geçen hafta Berlin‘de Almanya Başbakanı Angela Merkel ile görüşmüştü. 

https://www.facebook.com/gretathunbergsweden/posts/1208930622808089

 

İsveçli aktivist, bir yıllık aradan sonra yeniden okulun yolunu tuttu. İklim krizine karşı yürütülen kampanyaların simgesi haline gelen Greta Thunberg, Amerikan Time dergisi tarafından da yılın kişisi seçilmişti. 

Kaplumbağa yuvalarını iş makineleriyle ezdiler

Antalya‘nın Kumluca sahilinde yapılan iş makineli çalışmada kaplumbağa yuvalarının büyük bölümü yok edildi. Olayın ardından yapılan inceleme sonucunda iş makinelerinin Kumluca Belediyesi’ne ait olduğu ortaya çıktı. Para cezası kesilen Belediye konu ile ilgili bir açıklama yapmadı. 

Beykonak sahilinde iş makinesiyle yapılan yol açılma çalışması yüzünden büyük hasar gören yuvaların yerleri tespit edilmiş; çubuklar ve kafeslerle yerleri işaretlenmişti. Buna rağmen üzerlerinden iş makinesi geçen yuvalarda bazı  yumurtalar ezilirken bazıları ise açıkta kalması sonucu diğer hayvanlara yem oldu.

İngiltere’nin Onur Treni bu sabah yola çıktı

İngiltere‘de baştan sona Gökkuşağı motifleriyle süslenen ve mürettebatı yalnızca LGBTİ+’lardan oluşan bir tren bu sabah ilk seferini yapmak üzere yola çıktı. 11 vagonlu tren, Londra Euston‘dan Manhcester Piccadilly‘ye seyahat edecek.

Trende, siyahları, Asyalıları ve etnik azınlıkları da temsil etmek amacıyla farklı renkli bayraklara ek olarak trans bayrağına da yer verildi.

Mürettebat, boya ve personel seçimleriyle “daha kapsayıcı, çeşitli ve eşit bir topluma” doğru bir adım attıklarını söyledi.

Tren yöneticisi Paul Austin “Bu, benim olduğum kişi olarak kabul edilmem ve hizmet ağımız kapsamında hizmet ettiğimiz LGBTİ+‘ların temsil edilmesi demek” diye konuştu.

Avanti Batı Yakası Onur Treni, posterler ve kitaplarla dolu olacak ve yolculara yol boyunca anonslarla Pride ile ilişkili bilgiler verecek.

‘Yılın 365 günü gururluyuz’

Tren şirketinin yaptığı açıklamaya göre gelecek mürettebatlar sadece LGBTİ+’lardan oluşmayacak, ancak Pride bayrağı yerini koruyacak.

Avanti Batı Yakası’nın yöneticisi Sarah Copley, LGBTİ+ topluluğundan herkesi temsil eden trenin seferlerini başlatmış olmaktan memnuniyet duyduğunu söyledi ve “Trenin Batı Yakası boyunca seyrüseferi, çeşitlilik ve kapsayıcılık ilkelerine bağlılığımızın sembolüdür. Yalnızca bugün değil, yılın 365 günü gururluyuz” dedi.  

Hong Kong’da bir kişi ikinci kez koronavirüse yakalandı

Hong Kong‘da genç bir erkeğin dört ayı aşkın süre arayla yeniden koronavirüse yakalanması, virüse karşı bağışıklığın kısa sürebileceğine işaret ederken, Covid-19 aşısına bağlanan umutlar hakkında da soru işaretleri yarattı. Bu, dünyada laboratuvar testleriyle doğrulanan ilk koronavirüs tekrarlama vakası.

BBC‘nin haberine göre, Hong Kong Üniversitesi’nden bilim insanlarının virüs üzerinde yaptıkları genetik inceleme, genel olarak sağlıklı biri olan genç adamın ikinci defa virüsün çok hafif farklı bir versiyonuna yakalandığını ortaya koydu.

‘Bağışıklık yokmuş gibi davranın’

Dr Kelvin Kai-Wang To ve çalışma arkadaşları, Covid-19 geçirmiş kişilerin bağışıklık kazanmış olduğunu varsaymamak gerektiğine işaret etti. diyor. Hekimler yazılı açıklamalarında, “Bulgularımız, hastalar doğal bağışıklık kazanmış olsa bile, Covid-19’un küresel insan nüfusu içinde tıpkı yaygın gribe yol açan koronavirüsler gibi kalıcı olabileceğine işaret ediyor” diyerek aşılama başladığında bu kişilerin de aşılanmasını, aynı şekilde maske takma ve sosyal mesafe kurallarına riayet etmesini önerdi.  

Hiçbir belirti göstermemiş

İngiltere üzerinden İspanya’dan Hong Kong’a dönmekte olan 33 yaşındaki hastanın, virüsü ikinci kez aldığını farketmediği, 15 Ağustos’ta ülkesine inişinde havaalanında yapılan testte enfekte olduğunun anlaşıldığı bildiriliyor. Hasta havaalanından hastaneye sevk edilerek testleri negatif çıkana dek burada tutulmuş ama hiç bir hastalık belirtisi göstermemiş.

Virüs vücutta mı kaldı?

Bazı hastalarda özellikle de hamile kadınlarda hastalık atlatıldıktan sonra da virüsün bir süre vücutta kaldığı biliniyordu. İlk testten 104 gün sonra hala virüs taşıyan örnekler bulunuyor. 

Ancak Hong Konglu uzmanlar, bu son vakanın, virüsün vücutta kalması değil, kesinlikle bir yeniden enfekte olma vakası olduğundan eminler. Bu kadar kesin konuşmalarının bir sebebi de hastada bulunan virüsün bu kez az da olsa farklı bir genetik yapıya sahip olması.

 Amerikan bilim dergisi Clinical Infectious Diseases‘de yayınlanan araştırmaya göre de, genç hastanın taşıdığı virüsün genetik yapısının, Covid-19 salgınının yeniden yükselişe geçtiği Avrupa’da görülen koronavirüsün aynısı olduğu görüldü.

‘Genel sonuçlara varmak için yeterli değil’

Bunun çok da kaygılanacak bir şey olmadığını düşünen bilim insanları da var. Guardian gazetesine konuşan Wellcome Sanger Enstitüsü’ndeki Covid-19 genom projesi danışmanlarından Dr Jeffrey Barret, Hong Konglu uzmanların bu vakadan fazlaca genel sonuçlar çıkardıklarını açıkladı: 

“Şu ana kadarki küresel vaka sayısına bakıldığında, bir kişinin yeniden hastalanması, çok nadir bir olay olsa da, o kadar şaşırtıcı değil. Sadece bir vakadan çıkarak fazla genel sonuçlara vardıklarını düşünüyorum. Bu çok nadir bir vaka olabilir ve ikinci kez hastalanmalar yaşanabilir, ama bu olduğunda hastalık hafif atlatılabilir. Ama tabi bu kişinin ikinci kez virüse yakalandığında, çevresine bulaştırma özelliği taşıyıp taşımadığını bilmiyoruz.” 

Londra’daki Hijyen ve Tropik Hastalıklar Fakültesi‘nden Profesör Brendan Wren de “Virüsün zaman içinde doğal olarak mutasyona uğraması normal. Bu da çok nadir bir yeniden hastalanma örneği ve bu bakımdan dünya çapında Covid-19 aşısı geliştirmeye yönelik çabaların boş olduğunu göstermemeli” dedi. 

AKP Aile Araştırmaları Merkezi kuruyor: Türk toplumunun aile yapısını inceleyecekler

Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Türk toplumunun aile yapısını inceleyecek ve temel sorunlarına çözüm bulacak ‘Aile Araştırma Merkezleri’nin kurulması için harekete geçti.
 
Türkiye Gazetesi’nden Ebru Karatosun‘un aktardığına göre, Aile Araştırma Merkezleri için üniversitelerle iş birliği yapılacak. Üniversitelerde bu merkezlerin kurulması sağlanacak.

Merkezlerde aile içerisinde yaşanan sorunların çözümünün yanı sıra gençlerin aile kurma konusunda doğru bilinçlendirilmesi için de çalışmalar yapılacak.

‘Kadın araştırma merkezi çok, aile merkezi yok’

Ayrıca, aile kurumunu canlı tutmak ve bireyleri doğru yönlendirmek için yeni projeler üretilecek.  Akademik çalışmaların da yapılacağı bildirilen merkezlerde uzman kişilerin yanı sıra, hukuk öğrencileri de görev alacak.

AKP Kadın Kolları Başkanı Lütfiye Selva Çam, kurulacak merkezler için şunları söyledi: Çok sayıda Kadın Araştırma Merkezi olduğunu ancak Aile Araştırma Merkezleri’nin hiç olmadığını tespit ettik. Toplumun güçlenmesi ailenin güçlenmesiyle, ailenin güçlenmesi de kadının güçlenmesiyle oluyor. Bunlar birbirinden bağımsız değil. Burada farkındalığı artırarak, bir bilinç oluşturmak istiyoruz.

Öte yandan AKP’nin 2002’den bu yana kadınlarla ilgili vaat edilen projelerin ne kadarının hayata geçirildiğiyle ilgili bir çalışma yaptığı da öğrenildi. Çalışma tamamlandıktan sonra, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a sunulacak.