Ana Sayfa Blog Sayfa 1924

CHP’li Taşçıer: Pandemi döneminde geçinemeyen yüze yakın müzisyen intihar etti

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Ankara Milletvekili ve Parti Meclisi üyesi Gamze Taşcıer, koronavirüs pandemisi döneminde ekonomik olarak en çok etkilenen gruplardan biri olan müzik ve sahne sanatçılarının sorunlarını gündeme getirdi.

Salgınla mücadelede alınması elzem kararlar yerine saat sınırı ve müzik yasağı gibi yasakların getirildiğini ifade eden Taşcıer şunları söyledi: “Garip ve anlamsız yasaklarla salgınla sözde bir mücadele veriliyor. Sanki virüs müzikle belirli bir saatten sonra yayılıyormuş gibi adımlar atıldı. Çoğu güvencesiz çalışan müzik ve sahne emekçileri hiçbir destekten yararlanamıyorlar. Yüz binlerce insan adeta açlığa ve ölüme terk edildi” 

Güvenceleri yok, intiharlar arttı

Hali hazırda ekonomik zorluklar yaşayan müzisyenlerin pandemi ile birlikte çok daha kötü duruma geldiklerini ifade eden Taşcıer “Müzik-Sen’in verilerine göre pandemi başladığından bu yana intihar eden müzisyenlerin sayısı yüze yaklaşmış. Müzik aletlerini satarak eve ekmek götürmeye çalışan müzisyenler var. Pandemi sonrası ne yapacaklarını düşünemiyorlar. Bu insanların sigortaları yapılmadığı için hiçbir güvenceleri de yok. Ne bugüne ne de geleceğe güvenle bakamıyorlar” ifadelerini kullandı. 

Kısa çalışma ödeneği de verilmiyor

Anayasada devlete sanatı ve sanatçıyı koruma görevi verildiğini anımsatan Taşcıer şöyle konuştu: “Mart ayından bu yana çalışamayan veya çalışırken yasaklardan kaynaklı mağduriyet yaşayıp ekonomik ve manevi yıkım yaşayan yüz binlerce müzisyen var. Ne kısa çalışma ödeneği, ne işsizlik maaşı alabiliyorlar. Ülke çapında işsizliğin tavan yaptığı bir dönemde başka bir iş yapmak isteseler onu da bulamıyorlar.” 

Gamze Taşçıer.

Korona virüsü salgınına yönelik alınan önlemlerin tutarsızlığına dikkat çeken Taşcıer, şu eleştiride bulundu:

“Pandemi nedeniyle eğlence yerleri kapatıldı, düğünlerde kısıtlamalara gidildi, müzik yayınları bitirildi. Salgınlarda alınması gereken önlemler arasında mıdır bunlar, evet olabilir. Ancak siz eğlence yerlerini kalabalık oluyor diye kapatıp hiçbir sosyal mesafenin olmadığı AK Parti mitinglerine izin veriyor, AK Partili milletvekillerinin binlerce kişilik düğünlerine izin veriyorsanız ikiyüzlü bir tutum var demektir. Ya tam mücadele edersiniz ya da mücadele ediyor gibi yaparsınız. İktidar şuan eder gibi yapıyor.”

Taşcıer, müzik ve sahne sanatçılarına destek verilmesi gerektiğinin de altını çizdi. 

Yüzüne kimyasal madde atılan çocuğa rekor tazminat

Ataşehir‘de, bir restoranda eşinin kız kardeşinin oğlunun yüzüne kimyasal madde döktüğü gerekçesiyle yargılanan ve dokuz yıl 36 ay hapis cezasına çarptırılan Cihan Araçman, 5 milyon 330 bin liralık maddi ve manevi tazminata mahkum edildi.

Anadolu 4’üncü Asliye Hukuk Mahkemesi’ndeki duruşmaya çocuğun annesi davacı Işıl Güven katıldı. Mahkeme salonunda taraf avukatları da hazır bulundu.

Vekaleten anneye verildi

Davayı karara bağlayan mahkeme, davalı Cihan Araçman’ın, çocuk Y.K için 4 milyon 770 bin liralık maddi tazminat ödemesine karar vererek, tazminatın çocuk adına vekaleten annesi Işıl Güven‘e verilmesine hükmetti.

Anne Işıl Güven’in istemiş olduğu 100 bin liralık manevi tazminatı kısmen kabul eden mahkeme, Araçman’ın 60 bin liralık manevi tazminat ödemesine karar verdi. Mahkeme ayrıca çocuk Y.K için istenen 500 bin liralık manevi tazminatı da kabul etti.

Davalı Araçman’ın toplamda ödemeye mahkum edildiği 5 milyon 330 bin liralık maddi ve manevi tazminatın, haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsil edilmesine karar veren mahkeme, davalının mal varlığına konulan tedbirlerin de devam etmesini hükmetti.

Galatasaray Üniversitesi kampüste kedi beslemeyi yasakladı, kediler aç ve susuz kaldı

Galatasaray Üniversitesi Sokak Hayvanlarını Koruma Kulübü, üniversite yönetimi tarafından alınan karar ile kampüsteki kedilerin beslenmesinin yasaklandığını açıkladı.

Karara sosyal medyadan birçok hayvansever #GsuKedilerineSahipCik etiketi üzerinden tepki gösterdi.

Öğrenci kulübü tarafından konuya ilişkin yapılan açıklamada, hafta sonu uygulamaya konulan rektörlük kararı sonrasında kedilerin 3 gün boyunca kampüs içerisinde aç ve susuz bırakıldığı ifade edildi.

https://twitter.com/belus_doed/status/1305902855946219520

‘Hafta sonu boyunca kediler aç ve susuz bırakıldı’

Kediler için yapılan yuvaların da kırılarak çöpe atıldığının belirtildiği açıklamada, hayvanseverler dayanışmaya davet edildi. Açıklamada şu ifadeler kullanıldı:

Galatasaray Üniversitesi’nde 2017 Aralık ayından beri kampüs canları için mama dağıtımı, sahiplendirme, kısırlaştırma, tedaviye ulaştırma ve maddi destek olma gibi konularda çalışmalar yürüten bir kulübüz.

Galatasaray camiasının bütün bileşenleri tarafından destek ve takdir görerek özveriyle çocuklarımızı büyüttük ve büyütmeye de devam edeceğiz. Her zaman okul yönetiminin uyarları doğrultusunda dikkatli olmaya çalışarak faaliyetlerimizi yürüttük. Bu süreçte beslenme noktalarımız azaltıldı. Erişimi az olan çocukları ellerimiziyle beslemeye çalıştık. Yine de yılmadık.

‘Yuvaları yıkıldı’

Pandemi döneminde zorluk çekmemeleri için harçlıklarımızla depolu mama ve su kapları aldık. Gönüllü arkadaşlarımız canlarını ortaya koyarak okula besleme yapmaya gittiler. Fakat kimsenin okulda olmadığı bu dönemde şimdi çok büyük bir zorlukla karşı karşıyayız! Rektörlük tarafından alınan gerekçesiz ve ani kararla sahil kampüste kedilerin beslenmesi yasaklandı. Kedilerin en büyük ve sevdikleri yuvası kırılarak çöpe atıldı. Diğerleri ise erişemeyecekleri Yiğit Okur kampüsüne taşındı.

Tüm bunlar özellikle kampüse erişimin yasak olduğu hafta sonu gerçekleştirilerek kedilerimiz üç gün boyunca aç ve susuz bırakıldı.Yıllardır düzeni kurulu olanların, ürkeklerin, anne ve yavru kedilerin arka tarafa taşınması mümkün değildir.

Taşımak denense bile bütün düzenleri bozulacak bu sebeple Çırağan caddesinden geçmeye başlayacaklardır. Bu onlar için ölüm demek. Bu sebeple 6199 sayılı kanun gereği kamusal alanda hayvanların beslenmesinin engellenmesini, aç ve susuz bırakılmasını reddediyor, sizi de bizlere destek olmaya çağırıyoruz.

BM’den uyarı: İnsanlık doğayı kurtarmak için yol ayrımında

“İnsanlık bir yol ayrımında ve doğanın kendisini toparlamasını, hızlanan gerilemesinin yavaşlamasını istiyorsak, hemen harekete geçmeliyiz.”
 
Bu uyarı, Birleşmiş Milletler (BM) Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’nin (CBD) hazırladığı raporda yer alıyor. Hazırlanan raporda, doğanın süregiden gerilemesini durdurmaya yardımcı olacak sekiz büyük değişim tavsiyesinde bulunuluyor.
 
BBC bilim muhabiri Victoria Gill‘in aktardığına göre, CBD Genel Sekreteri Elizabeth Maruma Mrema, “İşlerin değişmesi gerekiyor. Harekete geçersek, raporun önerdiği doğru adımları atarsak, sürdürülebilir bir gezegene geçiş yapabiliriz” dedi.
Biyoçeşitlilik kaybıyla mücadelede, iklim değişikliğine karşı harekete geçmek kritik önemde. Fotoğraf: Victoria Gill.
 
İnsan nüfusu arasında her yıl muhtemelen üç veya dört yeni hastalık ortaya çıkıyor. Koronavirüs gibi insandan insana kolay geçtiğinde, bir salgın başlatma potansiyeli ortaya çıkıyor. Ancak yeni hastalıkların ortaya çıkması ihtimalini artırmak, bu hastalıklardan herhangi birinin “bir sonraki Covid” olması ihtimalini de arttırıyor.Salgınların büyük çoğunluğu, hayvan hastalıklarının, insanlara bulaşmasıyla ortaya çıkıyor. Doğal dünyanın yapısını değiştirirken, hayvan hastalıklarının merkezlerine yaklaşıyor ve kendimizi de riske atıyoruz.

Liverpool Üniversitesi‘nden Veteriner Epideyimolog Prof. Matthew Baylis, “Vahşi yaşam popülasyonlarını giderek artan oranda etkiliyoruz, ormansızlaştırıyoruz ve hayvanların bizim çevremize taşınmasına neden oluyoruz” diyor ve ekliyor: “Bu da hastalıklara yol açan patojenlerin bir türden diğerine geçmesine neden oluyor. Dolayısıyla küresel düzeydeki davranışlarımız, bir patojenin hayvanlardan insanlara bulaşmasını kolaylaştırıyor.”

Doğayı koruma konusunda insanların karnesi nasıl?

CBD, 2010’da belirlenen ve 2020’ye kadar ulaşılması amaçlanan 20 biyoçeşitlilik hedefi konusundaki son gelişim raporunu yayımladı.

Maruma Mrema BBC’ye yaptığı açıklamada, “İlerleme kaydedildi, ancak hedeflerin hiçbirine tam anlamıyla ulaşılamadı. Dolayısıyla, biyoçeşitlilik kaybı alanındaki virajı dönmemiz için hala çok şey yapılması gerekiyor” dedi.

Rapor ciddi bir uyarıda bulunmasının yanı sıra, bu virajın nasıl dönüleceği konusunda bir el kitabı da sunuyor.

CBD Genel Sekreter Yardımcısı David Cooper de “Bu yapılabilir. Gelecek yıl Çin‘de BM Biyoçeşitlilik Konferansı yapacak. Burada ülkelerin, doğayı 2030 itibariyle toparlanma yoluna sokacak yeni küresel taahütlerin kabul etmesi bekleniyor” diye konuştu.

Borneo orangutanı
İnsanoğlunun en yakın akrabalarından Borneo orangutanı soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya. Fotoğraf: Joel Sartore.

İnsanların doğaya etkisi nasıl kısıtlanabilir?

“Paris İklim Anlaşması” diye bilinen çerçeve, 196 ülkenin taahhüt etmesi beklenen sekiz büyük değişiklik öngörüyor.

  • Toprak ve Ormanlar : Yaşam alanlarını korumak ve toprağın bozulmasını azaltmak
  • Sürdürülebilir tarım: Ormansızlaşma, yoğun gübre ve haşare ilacı kullanımı gibi doğaya olumsuz etkide bulunan uygulamaları minimize etmek için tarım yapma yöntemimizi yeniden tasarlamak.
  • Gıda : Daha az et ve balığın tüketildiği, daha sürdürülebilir bir beslenme alışkanlığı edinmek ve gıda israfını büyük oranda azaltmak.
  • Okyanuslar ve balıkçılık : Deniz ekosistemlerini korumak ve toparlanmasını sağlamak, sürdürülebilir balıkçılık, balık stoklarının toparlanması ve önemli deni yaşam alanlarının toparlanması
  • Kentlerin yeşilleştirilmesi: İnsan nüfusunun neredeyse dörtte üçünün yaşadığı kentlerde doğa için alan açmak.
  • Tatlı su: Göl ve nehir habitatlarını korumak, kirliliği azaltmak ve su kalitesini artırmak.
  • Acil iklim eylemi: İklim değişikliğine karşı fosil yakıtları “hızla devre dışı bırakarak” harekete geçmek.
  • Tek sağlık ‘ yaklaşımı: Bu yukarıdakilerin tümünü kapsıyor. Asıl olarak, kentsel, tarımsal, orman alanları ve balıklar olmak üzere çevremizi bütün olarak korumak.

Maruma Mrema “Covid-19 insan faaliyetleri ve doğa arasındaki ilişkiyi bize sert bir şekilde hatırlatan salgın oldu. Şimdi Covid sonrası, daha iyisini yapabiliriz” ifadelerini kullandı. 

Salgının kendisi, vahşi yaşam ticaretine ve insanların ormanlara yaklaşmasıyla ilişkilendirilmişti. Uzmanlar bu durumun da hastalıkların vahşi yaşamdan insanlara geçişi riskini artırdığını söylüyor.

Başarılar ve başarısızlıklar

Raporda, bazı başarılara da dikkat çekiliyor. Ormansızlaşma oranları düşmeye devam ediyor, adalardan işgalci türlerin geçişini azaltma çabaları artıyor ve biyoçeşitlilik konusundaki farkındalık yükseliyor.

Malaya kaplanı
Malaya kaplanı da soyu tükenme tehlikesi yaşayan türlerden. Fotoğraf: Joel Sartore/National Geographic.
Mrema, “Dünya genelinde birçok iyi şey de oluyor ve bunlar teşvik edilmeli” diyor. Ancak biyoçeşitlilik kaybındaki artışın daha önce hiç görülmemiş düzeyde olduğunu ve baskının arttığını da vurguluyor:

“Şimdi harekete geçmeliyiz. Çok geç değil. Aksi takdirde, çocuklarımız ve torunlarımız kirlenmiş, bozulmuş ve sağlıksız bir gezegen bıraktığımız için bizi lanetleyecek.”

Tarım işçilerinin yevmiye bildirisi ‘örgüt suçu’ sayıldı

Güvencesiz İşçiler Derneği yöneticileri, işçilere düşük yevmiye verilmesine karşın bildiri dağıtmalarının ardından gözaltına alındı.

İşçilerin avukatı Sebahat Gençtarih‘in Bianet’e yaptığı açıklamaya göre, gözaltına alınan dernek başkanı Abdulselam Kutlu ile dernek yöneticileri Fazıl Sevinç ve Fadıl Acar’ın Mersin Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’nde tutuluyor. 

Avukat Gençtarih, soruşturma dosyasında gizlilik kararı olduğu için suçlamanın ne olduğunu ancak sorgu sırasında öğrenebileceklerini, ancak işçilere “örgüt bağlantılı” bir suçlama yöneltileceğini öğrendiğini ifade etti.

116 lira yevmiye istiyorlardı

Suç konusu edilen bildiride, Çukurova bölgesinde işçi dernekleri ile Akdeniz İhracatçılar Birliği (AKİB) arasında yevmiye görüşmelerinin olumsuz sonuçlanması sebebiyle işçiler iş bırakmaya davet ediliyordu:

İşçilerin talebi olan 116 lira patronlarca kabul edilmediğinden birçok işçi de iş bırakma eylemine destek verdi.

Avukat Sebahat Gençtarih, gözaltı sürecini şöyle anlattı:

“Bir hafta önce işverenlerle yevmiye pazarlığı yapmışlardı. Tek toplantıdan sonra randevu talepleri kabul edilmedi. Onlar da yevmiyeleri düzenleninceye kadar işe gitmeyeceklerini açıkladılar ve bildiri yayınladılar. Bu bildiri sonucunda Adana, Antakya ve Mersin’de birçok tarım işçisi iş bıraktı.

Abdülselam Kutlu ve dernek yönetiminden iki kişi, dün sabah da işçilerin yol kenarındaki servislerine gidip bilgilendirme yapıyorlar, ‘İşe gitmeme eylemi yapıyoruz bize destek olun’ diyorlar. Orada gözaltında alındılar. Emniyet Müdürlüğünde dün muhatap bulamadık, suçlamanın ne olduğunu öğrenemedik. Bugün de dosyaya gizlilik kararı konduğunu gördük.”

Susuzlukla mücadele eden İkizköylüler eylemde: Salgın burada, suyumuz nerede? 

Muğla’nın Milas ilçesine bağlı İkizköy’ün Yeniköy kömürlü termik santrali sebebiyle suya erişimde yaşadıkları sıkıntılara karşı köylüler bugün bir kez daha eylemdeydi.

Köyde Covid – 19 vakası çıkmasına rağmen suya erişimde büyük zorluk yaşayan İkizköylüler, Muğla Çevre Platformu (MUÇEP) temsilcileriyle birlikte köyde ve çevre köylerde afişleme çalışması gerçekleştirdiler.

‘Önce maden, şimdi susuzluk’

Bölge halkı, “Kömüre, termiğe değil İkizköy’e su”, “Kömüre değil halk sağlığına öncelik”, “Salgın burada suyumuz nerede?” yazılı afişler astı. Etkinlikte, İkizköy Çevre Komitesi adına Esra Işık da bir açıklama gerçekleştirdi.

Esra Işık yaptığı açıklamada bölgedeki kömür havzalarının genişlemesi sebebiyle İkizköylüler’in daha önce yerinden edildiğini, şimdi de Yeniköy kömürlü termik santrali sebebiyle su hakkı mücadelesi verdiklerini belirtti.

‘Günler boyunca susuz kaldık’

Açıklamada “Köyümüze gelen suyun vanasını elinde tutan santralin keyfi uygulamaları yüzünden günler süren susuzluk yaşadık, yaşamaya devam ediyoruz” ifadeleri kullanıldı.

Son dönemde belediyenin sorunu çözmek için adımlar attığını ancak sürecin hızlandırılması gerektiğini vurgulayan Işık, su sorununun çözüldüğü gün astıkları pankartları yetkililerle birlikte indireceklerini söyledi.  Esra Işık, sözlerini “Su hayattır, susuzluk ölüm. Acilen su sorununun çözülmesini istiyoruz” diyerek bitirdi.

Eylemde söz alan MUÇEP temsilcisi Nurhan Yeşilnur ise Muğla’daki kömür havzalarının ve üç kömürlü termik santralin ciddi yaşam hakkı ihlalleri ortaya çıkardığını belirterek İkizköylüler’in su hakkı mücadelesini desteklediklerini söyledi. Etkinliğe ayrıca TEMA Muğla temsilciliği de destek verdi.

Afişlerin asılması ardından eylem “havama, suyuma, toprağıma dokunma” sloganıyla sonlandı.

Neler yaşandı?

İkizköylüler, 2019 yılında köylerinin kömür havzası içinde kalması sebebiyle ata topraklarını terk etmek zorunda kaldılar.  Yeni taşındıkları Karadam Mahallesi’nde ise Yeniköy Termik Santrali sebepli su kesintileriyle mücadele ediyorlar.

2014 yılında özelleştirilerek hayat döngüsü uzatılan Yeniköy termik santrali, soğutma su ihtiyacını Geyik Barajı’nın yüzde 75’inden ve diğer sondaj kuyularından sağlıyor. Bölgedeki su kaynakları Özelleştirme İdaresi’nin onayıyla Yeniköy Kemerköy Elektrik Üretim AŞ’ye devredildiği için su kaynakları da şirketin kullanımına verilmiş durumda.

Eylül başında köyde Covid-19 vakasının görülmesiyle su sorunu tekrar gündeme geldi. Kesintilerin sonlanması amacıyla Muğla Büyükşehir Belediyesi’nin ve Muğla Su ve Kanalizasyon İdaresi Müdürlüğü yeni su kuyusu çalışmalarını sürdürüyor.

Hollanda’da kaybolan kedi Zina, iki yıl sonra Belçika’da bulundu

Hollanda’nın Rotterdam kentinde iki yıl önce kaybolan Zina adlı kedi, Belçika’nın Tornhout kentinde bulundu. Belçikalı hayvan barınağı yöneticileri, kediyi sahibiyle buluşturmak için harekete geçti. 

BBC Türkçe’den Yusuf Özkan’ın aktardığına göre, Rotterdam’ın güneyindeki Charlois semtinde yaşayan sahibi, 2018 yılında Zina için kayıp başvurusu yaptı. Fakat o günden bu yana kediden haber alınamadı.

Kayıp kedinin bulunduğu Belçika’nın Turnhout kenti, Zina’nın evinden 100 kilometre uzaklıkta. Bir süredir kent dışındaki ormanlık alanda görülen kedi, De Poeze Moeders Zwerfkattenproject (Kedi Anneleri Başıboş Kediler Projesi) adlı dernek tarafından koruma altına alınarak barınağa yerleştirildi.

Sosyal medyadan sahibine ulaşmaya çalışılıyor

Sağlık kontrolü için veterinere götürülen kedinin üzerinde, kimliğini içeren bir çip bulundu. Çipi inceleyen dernek yöneticileri, bunun iki yıl önce Rotterdam’da kaybolan Zina olduğunu anladı. “Rotterdam’dan buraya nasıl geldi bilmiyoruz” diyen dernek yöneticileri, biraz kilo verse de kedinin durumunun iyi olduğunu söyledi.

Ancak kedinin üzerindeki çipte yer alan sahibine ait telefon numarası ve Facebook hesabına ulaşılamadı. Belçikalı hayvan dostları, Zina’nın bir an önce evine geri dönebilmesi için Hollandalı yetkililerden yardım istedi.

Veerle adlı dernek yöneticisi, Rijmond TV’ye yaptığı açıklamada, “Kediyi sahibiyle yeniden bir araya getirmek harika olur. Çünkü buradaki barınakta yoğun stres altına ve çok mutsuz. Mümkün olan en kısa sürede evine ulaştırmak istiyoruz” dedi.

Hem Belçika’daki hayvan dostları hem de Rotterdam’daki yerel medya, sosyal medyanın da yardımıyla Zina’nın sahibine ulaşmaya çalışıyor. 

Bülent Şık’tan yeni kitap: Bizi Yeryüzüne Bağlayan Hikayeler

Bülent Şık‘ın yeni kitabı “Bizi Yeryüzüne Bağlayan Hikayeler”, Doğan Yayınevi’nden çıktı.

Kitap “Yeryüzünü içinde yaşayan tüm canlılar için hayata elverişli kılabilir miyiz? Bir arada yaşamamız mümkün mü? Bir umut var mı?” sorusunun cevabını arıyor.

‘Gidecek başka bir yer-yüzü yok’

Kitabın arka kapağında şu ifadeler yer alıyor:

Her şeyin böyle sürüp gideceğine, toplumsal hayatın değişmeyeceğine, her ne yaparsak yapalım insanın yeryüzündeki varlığının sona ermeyeceğine inanıyoruz. Daha kötüsü, dünya yaşanmaz bir hale geldiğinde onu terk edip başka bir gezegene, diyelim Mars‘a gidebileceğimizi sanıyoruz. Gidemeyeceğiz. İnsanı hayatta tutan başkalarının elleridir çünkü ve o başkaları, hayatı paylaştığımız diğer insanlar olduğu kadar insan dışındaki diğer canlı türleridir de. Dünya bizim zorunlu ikametgâhımızdır ve gidecek başka bir yer-yüzü de yoktur.

Yeryüzünü içinde yaşayan tüm canlılar için hayata elverişli kılabilir miyiz? Bir arada yaşamamız mümkün mü? Bir umut var mı?

Bülent Şık, Bizi Yeryüzüne Bağlayan Hikâyeler’de, kuşuyla, börtü böceğiyle, ağacıyla, bitkisiyle, deresi tepesiyle, insanıyla yeryüzünün hikâyesini anlatıyor. İnsanın varoluşunun ve kendini yok edişinin ve her şeye rağmen tükenmeyen umudun hikâyesini…

Bülent Şık kimdir?

Gıda mühendisi, çevre ve insan hakları aktivisti Dr. Bülent Şık, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren çeşitli laboratuvarlarda çalıştı. 2009 Yılında öğretim üyesi olarak Akdeniz Üniversitesi’ne geçen Şık, üniversitede Gıda Güvenliği ve Tarımsal Araştırmalar Merkezi’nin kurulumasında görev aldı. 2010-2015 yılları arasında aynı merkezde Teknik Müdür Yardımcılığı yaptı. Gıdalarda ve sularda katkı maddelerinin ve çeşitli toksik kimyasal maddelerin kalıntılarının belirlenmesi üzerine çalışmalar yaptı.

2010’ların başında Şık, Sağlık Bakanlığı için Kocaeli, Tekirdağ, Kırklareli, Edirne ve Antalya‘da yerel toprak,su ve gıdadaki toksisite ile yüksek kanser insidansı arasındaki olası bir ilişkiyi araştıran bir araştırma projesi üzerinde çalıştı.Çeşitli yiyecek ve su örneklerinde tehlikeli düzeylerde kanserojen madde bulan ve sözkonusu yerleşim bölgelerindeki suyun içmek için güvenli olmadığı sonucuna varan Şık, bulgularını hükümete bildirdi. Hükümetin bulguları açıklamamması üzerine 2018’de Cumhuriyet Gazetesi‘nde bir yazı dizisiyle kendisi açıklayan Şık’a, “gizli bilgileri ifşa etmek” suçundan dava açıldı. Şık, 26 Eylül 2019’da Şık, “yasak bilgi vermekten” beraat ederken “görevi hakkında bilgi vermekten” 15 ay hapis cezasına çarptırıldı.

Bülent Şık, 2016 yılında akademisyenlerin ‘Bu Suça Ortak Olmayacağız’ başlıklı metnine imza verdiği için Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’yle  Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü’ndeki öğretim üyeliğinden ve kamu görevinden çıkarılmıştı.

Türkiye’de ilk koronavirüs aşısı yapıldı

Türkiye’de ilk koronavirüs aşısı bugün yapıldı. Çin’de üretilen ve üçüncü faz aşamasına gelen aşı, ilk kez Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde sağlık çalışanlarına uygulandı.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, dünyada yapılan bazı çalışmalara Türkiye’nin de dahil olacağını duyurmuş, klinik aşamasında ülkemizde aşılamanın uygulanacağını söylemişti. 

Çin ile birlikte Brezilya, Endonezya, Bangladeş’in de aralarında bulunduğu çok sayıda ülkede 10 bin kişiye uygulanan aşı denemesi Faz 3 aşamasına ulaştı. Türkiye’de de ilk dozu bugün verilen aşı 14 gün sonra aynı kişilere bir kez daha uygulanacak. İki doz uygulanması gereken aşının 10 gün içinde 1200-1300 sağlık çalışanına yapılması planlanıyor.

13 bin kişi aşılanacak

14 günün ardından çıkan sonuçlar Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ile paylaşılacak. Aşılar gönüllülük esasına göre sağlık çalışanlarına yapıldıktan sonra bir ara verilip tekrarlanacak. Bu aşamanın ardından yine gönüllülük esasıyla 2.5-3 ay sürecek bir çalışma ile kronik hastalığı bulunan 13 bin kişinin aşılanması hedefleniyor. Aşılama çalışması Sağlık Bakanlığı’nın imzaladığı protokoller çerçevesinde uygulanacak. Bakanlık, İngiltere, Almanya ve Rusya’daki çalışmalarla ilgili protokoller de imzalamıştı.

Kadir Şeker hakkında 18 yıla kadar hapis cezası istemi

Konya‘da sevgilisini darp eden kişiyi engellemek isterken öldürdüğü için yargılanan Kadir Şeker’in yargılandığı davada cumhuriyet savcısı mütalaasını açıkladı. Mütalaada Şeker’in 18 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edildi ve haksız tahrik indiriminin de üst seviyeden uygulanması istendi.

Sanık Şeker’in avukatı ve Konya Barosu Başkanı Mustafa Aladağ, savcılık mütalaasını kabul etmediklerini vurguladı.

Suç vasfının değişeceğini öngördüklerini dile getiren Aladağ, bu nedenle müvekkilinin, içeride bulunduğu süre de göz önünde bulundurularak tahliyesini talep etti.

‘Şeker lehine bir karar sokak adaletini meşrulaştırır’

Konya 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi‘nde görülen duruşmaya, tutuklu sanık Şeker, maktul Özgür Duran’ın yakınları, taraf avukatları ve tanıklar katıldı.

Cengiz Duran ve Niyazi Remzi Duran

Maktulün babası Cengiz Duran‘ın avukatı Duygu Delibaş şunları söyledi:

Şu anda kamuoyunda öyle bir algı oluştu ki sanki biz mağdur tarafı değil, sanık tarafıyız. Bu dosya kadına şiddetle bütünleştirilmiş bir dosya oldu. Söz konusu olayda şiddet yoktur. Kadir Şeker’den bir kahraman yaratılmaya çalışılmaktadır. Kadir Şeker bir canidir demiyoruz. Bu tartışılır. Ancak Kadir Şeker bir kahraman değildir. Olayda elinde bıçağı olmasaydı olaylar bu hale gelmeyecekti. Buradan çıkacak karar ülke gündemine oturacak. Kadir Şeker lehine bir karar bireysel silahlanma ve sokak adaletini de meşrulaştıracaktır.

Mahkeme heyeti, dosyadaki eksikliklerin tamamlanması ve esasa ilişkin savunmaların hazırlanması için Şeker’in tutukluluk halinin devamına karar vererek duruşmayı 14 Ekim’e erteledi.

Ne olmuştu?

Kadir Şeker, 5 Şubat’ta merkez Selçuklu ilçesi Kosova Mahallesi’ndeki parkta bir kişinin yanındaki kadına şiddet uyguladığını görmüş, ikiliyi ayırmaya çalışmış, bu sırada saldırgan Özgür Duran’ın sözlü ve fiziki müdahalesiyle karşılaşmıştı. Genci bir süre kovalayan ve darp eden Duran, boğuşma sırasında aldığı bıçak darbesiyle yere yığılmıştı.

Göğsüne aldığı yara nedeniyle ambulansla Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne kaldırılan Duran hayatını kaybetmişti. İkamet ettiği teyzesinin evinde gözaltına alınan Şeker çıkarıldığı hakimlikçe tutuklanmıştı.