Ana Sayfa Blog Sayfa 1915

Tazmanya açıklarında 270 balina karaya vurdu

Tazmanya açıklarında 270 balina karaya vurdu. Balinaları kurtarmak için çalışma başlatan Avustralya‘dan kurtarma ekipleri balinaların en az üçte birinin öldüğünü duyurdu. Geri kalan balinaları kurtarmak için çalışmalar ise devam ediyor.

BBC’nin aktardığına göre balinaların kıyıya vurmasına sebep olan faktör ise bilinmiyor. Bölgede balinaların karaya vurması yaygın olarak gözüküyor ancak bu boyuttaki bir karaya vurma olayı en son yaklaşık 200 balinanın toplu halde karaya vurduğu 2009 yılında gerçekleşmiş.

Balinaların çoğu ulaşması zor bölgede

Pazartesi günü geç saatlerde olayın yaşandığı bölgeye ulaşan Tazmanya Deniz Koruma Programından kurtarma ekipleri Macquarie Heads boyunca üç grup balina buldu.

Memelilerin yaklaşık 200’ü bir tekne rampasının yanındaki bir kum havuzunda yıkanmıştı, diğer 30’u ise birkaç yüz metre uzakta bulundu. Ocean Beach boyunca iç kesimlerde ise 30 tane daha bulundu.

Balinaların çoğu “nispeten erişilemeyen” yerlerde bulunuyor ve bu durum kurtarıcılar için zorluk yaratıyor.

Bir kısmı yeniden yüzmeye başladı

Yaklaşık 40 eğitimli kurtarıcıdan oluşan bir ekip Salı sabahı, hayvanları kum havuzundan derin sulara itmek için ekipman kullanarak az sayıda balinayı “yeniden yüzdürmeye” başladı.

Vahşi yaşam biyoloğu Dr. Kris Carylmon, bölgede gazetecilere verdiği demeçte, bunun kuvvetli akıntıya karşı bir meydan okuma olabileceğini söyledi. Manevraya yardımcı olmak için teknelerin kullanılabileceği belirtildi.

Yetkililer, yeterli yardımcıları olduğunu söyleyerek halkı olay yerinden uzak durmaya çağırdı.

Balinalar neden kendileri kıyıya vurur?

Bilim insanları, sebebin genellikle bilinmediğini söylüyor. Avustralya ve Yeni Zelanda çevresinde, farklı türden balinalar her yıl bin hayvan büyüklüğünde topluluklarla mevsimsel göçler gerçekleştiriyor.

Araştırmacılar, balinaların her zaman bir lideri takip ettiklerini ve güçlü sosyal bağlarının tüm grupların kendilerini karaya vurmasına neden olabileceğini söylüyor.

2018’de Yeni Zelanda’da, ülkenin doğu kıyısındaki ayrı kıyılarda bir hafta boyunca 200’den fazla pilot balina hayatını kaybetti.

Su aktivitesi ve gıda muhafazasındaki ekolojik önemi – Bülent Şık

Bianet’te önceki hafta yer alan yazımda gıdaları uzun süre dayandırabilmek için, gıdalardaki su içeriğini azaltmanın ya da gıdalardaki suyu mikroorganizmalar için kullanışsız kılmanın taşıdığı öneme dikkat çekmiştim.

Yazı yayınlandıktan sonra okurlardan gıdalardaki su içeriği, bağlı su ve serbest su hakkında çeşitli sorular geldi.

Bu yazıda gıdalardaki bağlı su ve serbest su hakkında en önemli kavramlardan biri olan su aktivitesini ele alarak bana gelen sorulara bir yanıt vermeye çalışacağım.

Önce kısa bir hatırlatma yaparak bağlı su ve serbest su hakkında kısaca bilgi vermek istiyorum.

Gıdalarda bulunan suyun bir kısmı gıdaların içinde bulunan protein, yağ, şeker gibi besin öğelerine kimyasal olarak bağlı, bir kısmı ise serbest formda bulunur. Serbest suyu gıda içindeki herhangi bir bileşen ile kimyasal bağ kurmamış, gıdanın yapısından kolayca uzaklaştırılabilir, buharlaştırılabilir su olarak düşünebiliriz.

Bir gıda maddesine şeker ya da tuz gibi gıda içinde bulunan serbest su ile kimyasal reaksiyona girerek onunla bağ kuran, kimyasal olarak bağlayan, bileşenler eklemek gıda içinde bulunan serbest su miktarını azaltır.

Serbest su miktarının azalması mikrobiyolojik bozulmaların geciktirilmesi ya da engellenmesi anlamına gelir. Peki, bu nasıl olur?

Bu konunun bilimsel olarak açıklanması su aktivitesi kavramının anlaşılmasına bağlıdır. Çerçevesi epeyce geniş olan bu kavramı çok genel hatlarıyla anlatmaya çalışacağım.

Su aktivitesi nedir?

Gıdalardaki su ile ilgili en önemli kavramlardan biri su aktivitesidir. Su aktivitesi gıdadaki suyun buhar basıncının aynı sıcaklıktaki saf suyun buhar basıncına oranı olarak tanımlanmaktadır.

Çok detaya girmeden, özetle söylemek gerekirse su aktivitesi bir gıdadaki kullanılabilir ya da serbest halde bulunan su ile ilgili bir kavramdır. Bir gıdanın su aktivitesi değeri ölçüm cihazları ile belirlenebilir. Formülü aşağıda belirtilmiştir.

aw= P (Gıdadaki suyun buhar basıncı) / P0 (Saf suyun buhar basıncı)

Saf suyun buhar basıncı 1 olarak kabul edilir. Gıda maddelerinde suyun yanı sıra protein, yağ, karbonhidrat vb. gibi çeşitli besin öğeleri de bulunur ve bu öğeler gıdadaki suyun bir kısmını bağlayarak gıdanın buhar basıncının saf suya kıyasla daha düşük olmasını sağlar.

Bu nedenle gıdaların su aktivitesi değerleri saf sudan (yani içinde protein, yağ, karbonhidrat vb. gibi bileşenleri içermeyen sudan) düşük olacak ve 0 ile 1 arasında bir değer alacaktır.

Gıdaların içerdiği su miktarı arttıkça su aktivitesi değeri de artış gösterir. Su aktivitesi değeri yüksek olan gıdaların nemli, sulu ve yumuşak, düşük olanlarında kuru ve gevrek oldukları söylenebilir.

Su aktivitesi yüksek gıdalar mikroorganizmaların gelişmesine çok elverişli gıdalardır. Su aktivitesi bir değerinden sıfır değerine doğru yaklaştıkça, yani azaldıkça gıdalardaki mikroorganizmaların faaliyetleri yavaşlar ve bir noktadan sonra da durur. Ancak bu konuda bakteriler, mayalar ve küfler arasında çeşitli farklılıklar bulunduğunu belirtmeliyim.

Bazı gıdalardaki su aktivitesi değerleri aşağıda belirtilmiştir. (*)

Su aktivitesi değeri ne anlatır?

Yukarıdaki tabloda yer alan bilgileri nasıl yorumlayacağız? Bu yazıda amacımız gıdalarda mikroorganizmaların gelişmesini sınırlayan faktörlerden biri olan su hakkında bilgi vermekti. Bu çerçevede bilinmesi gereken en temel bilgi gıdalarda faaliyet gösteren mikroorganizmaların farklı su aktivitesi değerlerinde faaliyet gösterebildikleridir.

Yüksek su aktivitesi değerleri gıdaların su içeriğinin düşük su aktivitesi değerlerine kıyasla daha fazla olduğunu gösterir. Öyleyse bakteriler, mayalar ve küfleri faaliyet gösterdikleri su aktivitesi değerlerine göre bir sıralamaya tabi tutabiliriz.

Bunu yaparak bir gıda maddesinin su aktivitesi değerini hangi noktaya düşürdüğümüzde onu daha iyi muhafaza edebileceğimizi tespit edebilir ve hangi mikroorganizmalar tarafından bozulabileceklerini de tahmin edebiliriz.

Gıdalarda bozulma yapan bakteriler için faaliyet gösterebildikleri minimum su aktivitesi değeri 0.90’dır. Gıdadaki su aktivitesi değeri 0.90’ın altına düştüğünde bakteriler artık faaliyet gösteremezler.

Bozulma yapan mayalar için faaliyet gösterebilecekleri minimum su aktivitesi değeri 0.88’dir.

Susuzluğa en dirençli olan mikroorganizmalar küflerdir.

Küflerin faaliyet gösterebildiği minimum su aktivitesi değeri 0.80 olarak belirlenmiştir.

Bir başka deyişle su aktivitesi değeri 0.80’in altına düşen gıdalarda küfler de faaliyet gösteremez. Bu nedenle su aktivitesi değeri düşük olan bir gıda maddesi (örneğin reçeller, salçalar) bakteriler ya da mayalar tarafından bozulmadan ya da bir bozulma belirtisi göstermeden (örneğin bir kokuşma ya da ekşime olmadan) küfler tarafından bozulabilir.

Tabloda belirtilen değerler bize su aktivitesi değeri baz alındığında hangi gıda maddesinin hangi mikroorganizmalar tarafından bozulacağını ya da bozulmaya hassas olduğunu gösterir.

İstisnalar var

Su aktivitesi 0.80 değerinin altında faaliyet gösteren ancak çok yaygın olarak bulunmayan mikroorganizmalar da vardır. Örneğin:

  • Halofilik (tuzu seven) bakteriler 0.75
  • Kseorofilik (kuruluğa dirençli) küfler 0.61
  • Ozmofilik (Yüksek şeker konsantrasyonunu seven) mayalar 0.61

Olarak belirlenen epeyce düşük su aktivitesi değerlerinde faaliyet gösterebilirler.

Ekolojik önemi

Yiyecekleri ev koşullarında muhafaza ederken su aktivitesi değerlerini dikkate alarak saklamak raf ömürleri ve olası bozulma etkenleri hakkında bize bir bilgi verecektir.

Su aktivitesi değeri gıda maddelerinin bulundukları ortamın bağıl nem değerine göre bünyelerindeki suyun bir kısmını kaybedecekleri ya da ortam neminin bir kısmını bünyelerine alacaklarını da ifade eder.

Başka bir ifade ile kuru bir gıda nemli bir ortamda nem çekecek; nemli bir gıda ise kuru bir ortamda tutulursa nem kaybedecektir.

Dolayısıyla evde saklanan gıda maddelerinin uygun sıcaklıkta, hava ve nem almayacak şekilde paketlenerek saklanmaları raf ömürlerini uzatacaktır.

Bir gıdanın raf ömrünün uzaması ise üretilen ama tüketilmeden çöpe giden gıda miktarının azalması anlamına gelir ve bunun taşıdığı ekolojik değer göz ardı edilmemelidir.

(Bu yazı ilk kez Bianet’de yayımlanmıştır.)

‘Uygunsuz maskeler korumuyor, resmi düzenleme şart’

Tüketici Hakları Derneği’nin Gaziantep Şube Başkanı Bülent Yılmaz‘ın, “üç katlı” olduğu iddiasıyla piyasaya sunulan maskelerin içinde filtre bulunmadığını açıklaması, satılan maskelerin koronavirüse karşı ne derece koruduğu tartışmalarını beraberinde getirdi.

Salgının yanlış maskeleren yayıldığı konusunda basında yer alan açıklamaların ardından konunun detaylarını konuştuğumuz Tüketici Hakları Derneği Genel Başkanı Turhan Çakar‘a göre, esas problem, konu hakkında belli bir standardın olmamasından kaynaklanıyor.

‘CE damgasının anlamı yok’

Sağlık Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı, ve Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı‘nın TUBİTAK‘ı aralarına alarak bir araya gelmesi ve konuyla ilgili düzenleme yapması gerektiğini söyleyen Çakar, maskelerin üzerinde yazan, CE damgasının da bu haliyle bir anlamı olmadığını belirtiyor:

İlgili kurumlar tarafından malın özelliğine göre bir açıklama yapılır, bir teknik düzenleme yapılır. Bu, maske için yapılmadı yani teknik niteliği, kriterleri kıstasları belirlenmedi. Resmi kurumların bu konuda bir açıklama yapması lazım. Üç bakanlığı da ilgilendiren bir durum bu. Bir resmi yönetmelik olmalı  bu özelliğe göre bunlar üretilmeli ve satılmalıdır. Özellikleri etiketlerde belirtilmeli, tüketici etikete baktığında hangi bilgilerin olması gerektiğini görmeli.

En kaliteli ve en güvenli nasıl yapılır, üretici nelere dikkat etmeli, toptancılar nelere dikkat etmeli, perakendeci nelere etmeli, ambalaj üzerindeki bilgiler, tüketiciler nasıl kullanacak, kaç saatte bir kullanılacak… Bunlar belirlenmeli, ancak belirlenmedi.

‘Standart belirlenmeli ve denetim olmalı’

Piyasadaki maskelerin standardının olmadığının altını çizen Çakar, koronavirüs karşısında kullanılacak maskenin tanımlı bir standardının, teknik düzenlemesinin olması gerektiğinin, bu standardın ihlal edilmemesi için de denetimin olması gerektiğinin altını çiziyor.

Tüketici Hakları Derneği (THD) Gaziantep Şube Başkanı Eczacı Bülent Yılmaz, geçtiğimiz gün piyasadaki maskeleri devletin değil dernek olarak kendilerinin denetlediğini söylemiş, bunların pek çoğunun koronavirüse karşı koruyucu nitelikte olmadığını ifade etmişti.

Kâr hırsı yüzünden üç kat diye satılan maskelerde asıl filtre görevi gören “meltblown” kumaşın kullanılmadığını belirten  Yılmaz, salgının sahte maskelerden yayıldığını iddia etmiş; piyasada acil denetim yapılmasını istemişti.  

Belçika’da deneylerde kullanılan maymunlara işkence

Belçika’daki Leuven Katolik Üniversitesi’nde beyin ölçümleri yapmak için kafese kapatılan primatlar üzerinde yapılan deneylerin görüntüleri, hayvan hakları aktivistlerini ayağa kaldırdı. Fotoğrafları yayınlayan Belçika Hayvan Hakları Derneği’nden toksikolog ve kampanya koordinatörü Jen Hochmuth şunları söyledi:

Bu hayvan deneyleri, yeni ilaçların geliştirilmesi için yasal olarak gerekli değil. Bunlar, şefkatten yoksun, bilim insanlarının merakını gidermeye hizmet eden yararsız ve acımasız deneyler. Maymunlar üzerindeki beyin deneyleri gerekli bir kötülük değil, açık bir kötülüktür.”

Dernek, The Sun‘a Flanders, KU Leuven’deki beyin deneylerinin “maymunlara çok fazla acı çektirdiğini” söyledi: 

‘Kafalarına delik açarak elektrotlar yerleştirdiler’

Beyin aktivitelerini ölçebilmek için, tüm test maymunlarının kafataslarındaki delikler yoluyla beyne elektrotlar yerleştirildi. Hayvanlar, aylarca yoğun eğitim programlarından geçmek zorunda ve deneyler için katı su diyetlerine tabi tutuluyor.”

Grup, Flaman hükümetini 2019’da Leuven Katolik Üniversitesi’ne 12 Rhesus maymunu üzerinde beyin deneylerini finanse etmek için iki milyon Euro’ya (1.8 milyon £) yakın ödenek verdiği için suçluyor. Hayvan hakları aktivistleri “Yolculuğun sonunda neredeyse tüm deney hayvanları öldürülecek” diyor.

‘Kamu fonları hayvansız deneylere aktarılmalı’

Kampanyacılar, kamu fonlarının alternatif hayvansız deneylere aktarılmasını talep ediyorlar. Hükümetin verdiği bilgilere göre, 2020 yılında KU Leuven’de al yanaklı maymunlar üzerinde üç yeni hayvan testi projesinin başlatıldı.  

Üniversiteden önümüzdeki dört yıl içinde en az 12 al yanaklı maymunun büyük beyin ameliyatlarından geçeceğini öğrendiklerini bildiren aktivistler, bir kamuoyu yoklamasına göre, “Belçikalıların büyük çoğunluğunun maymunlar (yüzde 79) ve diğer tüm hayvanlar üzerinde (yüzde 64) deneylerin yasaklanması gerektiğini düşündüğünü” söyledi.

Kampanyacılar, toplamda 40 birey olduğu tahmin edilen tüm hayvanların laboratuvardan kurtarılmasını ve özel bir barınakta ‘onurlu bir emeklilik’ geçirmelerinin sağlanmasını talep etti. 

Deneyleri yapan üniversite: Maalesef daha iyi bir alternatif yok!

Tepkiler üzerine Leuven Katolik Üniversitesi’nin web sitesinde yapılan açıklamada ise “Maalesef, bu araştırmaya dahil olan tüm hayvanların tamamen yerini alacak yeterli iyi alternatif bulunmadığı” ifadelerine yer verildi. 

Test tüpü deneylerinin ve bilgisayar programlarının beyin araştırmaları için gerekli bilgilerin tamamını olmasa da bir kısmını sağlayabileceğini savunulan açıklamada şu görüşler yer aldı:

“Yaklaşık üç Avrupalıdan biri yaşamları boyunca beyin veya merkezi sinir sistemi bozukluğuyla karşı karşıya. Bunlar migren, epilepsi, işitme sorunları, görme sorunları, Alzheimer ve Parkinson hastalığı gibi çeşitli bozukluk türleri olabilir. Nüfusun devam eden yaşlanması göz önüne alındığında, beyin bozukluğu olan hastaların sayısı artmaya devam edecek. “Uzun vadede, beynin işleviyle ilgili temel araştırmalar on milyonlarca insana fayda sağlayabilir.”

Bu tür araştırmalar için fareler, sıçanlar ve rhesus maymunlarının kullanıldığı belirtilen açıklamada, “Karmaşık beyin işlevleri üzerine araştırmalar yalnızca maymun türleri (primatlar) üzerinde yapılabilir, çünkü diğer hayvan türleri bu işlevlere sahip değildir.Laboratuvar hayvanları sayesinde Alzheimer’lar hakkında zaten çok daha fazla şey biliyoruz” denildi. 

Müzik-Sen’den müzisyenlere çağrı: Haklarımız için birleşelim

Müzik ve Sahne Sanatçıları Sendikası (Müzik-Sen) müzisyenlere çağrıda bulunarak pandemi sürecinde yaşanılan sorunlara çözüm üretmek için sendika çatısı altında toplanmaya davet etti.

Sendika’nın sosyal medya hesaplarından “Tüm müzisyen arkadaşlarımıza açık çağrımızdır” mesajı ile birlikte yapılan çağrıda müzisyenlerin karşılaştığı zorluklar ve hak ihlallerine karşı hep birlikte mücadele edilebileceği belirtildi.

https://twitter.com/MuzikSenResmi/status/1308093848145539074

‘Hak ettiğimiz bir yaşam için’

Müzisyenlere yönelik “Gelin sendikamız çatısı altında birleşelim ve güçlenelim” çağrısının yapıldığı paylaşımda şu ifadelere yer verildi:

Hepimizin karşı karşıya kaldığı temel sorunları el birliğiyle aşalım. Sosyal güvencesizliğimize son verelim, daha önce dört kere kazandığımız ve en doğal hakkımız olan emeklilik hakkımızı kazanmak için mücadele edelim, mesleki tanım statümüzü elde edelim, yeşil pasaport talebimizi dile getirelim. Müzisyen ve sahne sanatçılarının hak ettiği bir yaşam için sendikamıza sahip çıkalım ve üye olalım.

Her geçen gün daha da zorlaşan yaşam koşullarının altında ezilmekten, yardıma muhtaç insanlar muamelesi görmekten, yokluklar ve yoksunluklar içinde bir köşede yitip gitmekten artık bıkmış ve usanmışsak sendikamıza sahip çıkalım. Örgütlü, güçlü ve birlik olmaktan korkmayalım! Devletin anayasal hak olarak bize tanıdığı sendikal örgütlülük hakkımızı kullanalım. Sendikal örgütlülük dışında medet umulan hiçbir kişinin veya kurumun nüfuzu veya etki gücü hedefimiz olan haklarımızı bize kazandıramaz.

Millet Bahçesi hazırlıkları sürüyor: Salda Gölü’nü imara açacak plan onaylandı

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Salda Gölünü imara açacak planını onayladı. Bu plan kapsamında hazırlanarak onaylanan 1/25000 Ölçekli Nazım İmar Planı, Salda Gölü Özel Çevre Koruma Bölgesi’nin (ÖÇK) tamamını kapsıyor.

Konuyla ilgili olarak Burdur Valiliği’nden yapılan açıklamada, “Özel Çevre Koruma Bölgesi 1/25000 Ölçekli Nazım İmar Planı koşullarına uygun olmak kaydıyla seyrek yoğunluklu kırsal yapılaşmaya imkân tanınacaktır” denildi.

İtirazlar ÇŞB Bakanlığına iletilecek

Hazırlanan planda, mevcutta bulunan köy yerleşimlerinin (Karaatlı Mahalle Yerleşimi, Düden, Işıklar ve Niyazlar) ‘geleneksel dokusunun korunması amacıyla mevcut halinin sürdürülmesinin hedeflendiği ifadelerine yer verildi. Yapılan açıklamada plan ile ilgili şu bilgiler paylaşıldı:

  • Göl yüzeyinde herhangi bir faaliyete izin verilmemiştir. Göl çevresinde, doğal alanlar ve köyler arasında bisiklet yolları ve yürüyüş rotaları önerilmiştir.
  • Alan içerisinde mevcutta bulunan maden ocaklarının faaliyetlerinin sonlandırılması öngörülmüştür.
  • Tarım, mera, orman alanları ile sulak alanlar korunmuştur.
  • Söz konusu plan, 3194 sayılı İmar Kanunu uyarınca ilan ve askı işlemleri Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından yapılacak olup, ilan sürecinde itiraz olması halinde bu itirazlar değerlendirilmek üzere Çevre ve Şehircilik Bakanlığına (Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü) iletilecektir.
  • Ayrıca Yeşilova Belediyesi ve Salda Köyünde alt ölçekli plan çalışmaları devam etmektedir.

Şakar: Bölgeyi ikiye ayırdılar

Salda Gölüme Dokunma Platformu Başkanı Gazi Osman Şakar, Yeşil Gazete’ye yaptığı açıklamada imar planında Özel Çevre Koruma Bölgesi’nin ikiye ayrıldığını belirtti.

Bir yandan açıklamada da söylendiği gibi Karaatlı, Düden, Işıklar ve Niyazlar mahallelerinde seyreltilmiş kırsal yerleşimin korunacağının belirtildiğini söyleyen Şakar, otel ve pansiyonların ise Doğanbaba ve Kayadibi’nin bulunduğu bölgelere yönlendirileceğini söyledi.

‘İnşaat devam ediyor’

Şu anda devam eden inşaat çalışmalarının da Millet Bahçesi projesinin devam ettiğinin göstergesi olduğunu belirten Şakar, “Doğanbaba ve Kayadibi arasında 1985 yılında yapıldığını öğrendiğim yıkılmak üzere olan bir orman binası vardı. Burayı restore ederek plaj yaptılar. Gölün etrafını çevirecekler. Gölü kullanıma açacaklar” dedi.

Söz konusu inşaatın göle 100 metre mesafede ve SİT alanı içerisinde yapıldığına dikkat çeken Gazi Osman Şakar, “Burada taş duvarlar ördüler, beton döktüler. Doğal bütünlüğünün bozulmaması gereken alana dışarıdan toprak getirip çim ektiler” ifadelerini kullandı. Şakar, halk plajını Ekim’e kadar bitirmeye çalıştıklarını aktardı.

Salda Gölü’nün korunması için uzun süredir mücadele yürüttüklerini belirten Şakar, gölün “Biz Salda Gölü’nde plaj yapılmasına, beyaz kumlara basılmasına karşı çıkıyoruz. Salda Gölü uzaktan seyredilsin ve eğer gerçekten Mars’taki toprağın özelliğini gösteriyorsa bilim insanları için araştırma laboratuarı olsun” değerlendirmesinde bulundu.

Salda Gölü’nü bekleyen tehlike

Salda Gölü’nün korunması için uzun zamandır ekoloji aktivistleri bir mücadele yürütüyor. Göl yalnızca yoğun ziyaretçi akımının değil, üzerinde yapılmak istenen Millet Bahçesi projesi sebebiyle de tehlike altında.

Güngör Tarım İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş tarafından 300 bin metrekarelik alana yapılması planlanan Millet Bahçesi’nde şu yapıların inşa edilmesi öngörülüyor: Büfe, iki adet kafe, restoran, yönetici-sağlık ünitesi, yöresel ürünlerin satılacağı çoklu alan, giyinme-soyunma kabinleri, mescit ve cankurtaran birimleri.

Burada yapılmak istenen Millet Bahçesi’ne karşı çıkanlar ise projenin göl ve çevresine zarar vereceğini belirtiyor. Kapalı bir havza olan gölün yoğun insan ziyareti sonrasında kendisini temizlemeyeceğini belirten Yeşilovalılar ve ekolojistler buraya özgü pek çok canlı türünün yok olacağı endişesi duyuyor.

EBA aşırı yüklenmeden çöktü

21 Eylül’de kontrollü yüz yüze eğitimin yanı sıra Eğitim Bilişim Ağı‘nın (EBA) başına milyonlarca öğrencinin oturunca, sistem çalışmadı. Öğretmen ve öğrencilerin giremediği sistem “Çok kalabalık” uyarısı vererken, öğretmenlerin de sisteme girememesi sebebiyle eğitim durdu.

Sisteme girmek isteyenler şu uyarıyla karşılaştı:

* Şu an yüzbinlerce öğretmen ve öğrenci EBA’da. Yoğunluk yüzünden sorun yaşamış olabilirsin. Bu süreçte EBA TV kanallarımız yanında.

* Yayın akışı için buradan bilgi alabilirsin. İstersen hazırladığımız Eğitim Takvimi’nden günün önerilerine de bakabilirsin. En kısa sürede görüşmek üzere…

Eski CHP milletvekili, gazeteci Barış Yarkadaş, aileler ve öğrencilerin tepkilerini sosyal medyadan ileterek “Şu anda 4. ders işleniyor, ama öğrencilerin çoğu ilk 2 dersi izleyemedi bile. Çünkü MEB’in sistemi çalışmıyor. Bakan Selçuk ise donan ekrana bakıyor” dedi. 

Bakan Selçuk, dünyanın en iyi dijital altyapısı demişti

EBA Yeni Yayın Dönemi Tanıtımı’nda konuşan Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk yeni döneme hazırız mesajı vermişti. Selçuk ‘Dünyanın en iyi dijital eğitim altyapısını kuruyoruz. Çok iddialı olarak söylüyorum. Uzaktan eğitimde dünyadaki 3-5 ülkeden bir tanesi Türkiye. Bu hizmetin genişleyerek yüz yüze eğitime geçildiğinde de sürekli biçimde devam edeceğinin müjdesini vermek isterim’ ifadelerini kullanmıştı.

Aylardır yeni döneme hazırız açıklamaları yapılmasına rağmen EBA’nın ilk ders gününde çökmesi yüzünden büyük tepkiye neden olan durum, ‘EBACanlıDers’ etiketi Twitter’da en çok konuşulan konular arasına girdi. 

Sağlıkçılara yönelik saldırıya tepki yağıyor

Dün akşam Ankara Keçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesi‘nde yaşanan silahlı çatışma, sağlık çalışanlarına şiddet konusunu yeniden gündeme getirdi.

Sağlık personelinin, kapıyı açmaya çalışan saldırganlara direnmeye çalıştığı görüntülerin sosyal medyada yayınlanmasının ardından pek çok Twitter kullanıcısı, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca‘yı etiketleyerek sağlık çalışanlarının korunmaması için yeterli önlem alınmadığı yolunda eleştirel paylaşımlarda bulundu.

‘Sağlık hizmetlerinin kalitesini düşürür’

Koca, bugün konu hakkında yaptığı açıklamada saldırıyla ilgili detaylar verdikten sonra şunları söyledi:

Sağlık çalışanına yönelik şiddet, en başta, uygarlığın temel ilkesi olan insana saygı ilkesine aykırıdır. İnsana saygı, insanca davranışlar içinde en insanca olanıdır.

Şiddet olaylarının, sağlık hizmetlerinin kalitesini kaçınılmaz biçimde düşüreceğini ise kabul etmek zorundayız. Bu yaralayıcı, tedirginlik uyandıran şiddet gerçeğini, toplum-devlet birlikteliğinde rehabilite etmek görevimizdir.

Bakanlık olarak, sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin önlenmesi için, gerekli her zeminde çabamız kararlılıkla devam edecek.

‘Siyasetçiler hekimleri hedef göstermekten vazgeçmeli’

Görüntülere ilişkin sosyal medyada paylaşımda bulunan CHP Ankara Milletvekili Murat Emir de, “Canları pahasına salgınla mücadele eden hekimleri hedef gösterirseniz, ortaya böyle görüntüler çıkar. İktidar, aklını başına almalı ve toplum nezdinde sağlıkçıların itibarını yükseltecek bir tutum sergilemelidir. Siyasetçiler, hekimleri hedef göstermekten vazgeçmelidir” dedi.

Ankara Valiliği: Tahkikat başlatıldı

Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Ankara Tabip Odası Twitter üzerinden yaptıkları açıklamalarla olaya tepki gösterirken Ankara Valiliği sağlık personeline saldıran kişiler hakkında “adli tahkikat” başlatıldığını duyurdu.

Valiliğin açıklamasında, “Silahlı bir kavga sonucu Keçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesinde tedavi altına alınan yaralıları görmek isteyen hasta yakınları ile hastane çalışanları arasında çıkan tartışma fiziki saldırıya dönüşmeden görevlilerimizle önlenmiş olup sorumlular hakkında derhal adli tahkikat başlatılmıştır” denildi.

Dün akşam Ankara Keçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne getirilen bir yaralı, yapılan müdahaleye rağmen hayatını kaybetmiş, ölen kişinin yakınları sağlık personeline saldırmıştı.

Green Party was established for an up-to-date, solution-oriented and participatory politics

0

“Our house is on fire! We will put out this fire!” The Greens took action today (September 21) by submitting their documents to the Ministry of Interior and established the Green Party.

The Greens define their goals as “to producing concrete and real solutions to the deadlocked problems of our world that center nature and leaving no member of societies behind.”

The Green Party sets out today (September 21) for a fair, egalitarian, pluralist, libertarian and peaceful world. The Greens offer concrete solutions to the age of crises we live in, especially the climate crisis. Protecting the ecological balance against the exploitation of humans and nature, the Green Party consists of 110 founding members under the co-spokespersons of Emine Özkan and Koray Doğan Urbarlı.

yesiller-partisi-kuruldu-es-sozculeri

Urbarlı: We are in an environment of economic, social and ecological crisis

Co-spokesperson of the Green Party, Koray Doğan Urbarlı said to the Yeşil Gazete during the interview that todays Turkey needs the Green Party more than ever.

Let’s think of the agenda, but the real agenda. The economic crisis and inequalities in which the pandemic ignited; the crisis of democracy symbolized by the barriers standing in front of everyone on the streets and the people choosing not to speak of it; endless and endless massacres of nature and murders of women, even femicide, where even useful texts are targeted, let alone trying to prevent them. In short, we are in an economic, social and ecological crisis environment. Worse, we have been living in this crisis environment for a long time and people have given up their hope of the country.

“We set out to be a response to despair”

Urbarlı stating that they set out to answer this despair as the Green Party, “If the Green Party does not speak it’s words, climate crises will not be spoken in the today’s Turkey; If the Green Party does not speak its word, we cannot get out of vicious discussions and talk about the democratic and free country of the future; If the Green Party does not say its word, the sound of a tree in Kazdağları and a tree in Hasankeyf cannot meet in the political environment. We are starting out with the need to bring this voice together.”

Yeşiller-Partisi-Es-Sozcusu-Koray-Dogan-Urbarli
Yeşiller Partisi Eş Sözcüsü Koray Doğan Urbarlı

The first issues the party will focus on

Sharing information on the first issues to be focused on as the party, Urbarlı said, “The first issue we will focus on is of course our awareness and organization. There are huge Political Parties Law and Election Law in Turkey that we must overcome. This will be the first issues we will focus on.”

Stating, this does not mean that they will only focus on their internal affairs, Urbarlı said, “I can say that we will be there where we need to be, as the climate crisis has become so painful, forest fires continue, and femicide continues unabated. First of all, through you, let me start by calling everyone to the Climate Strike that will take place on September 25.”

Özkan: Fair and ecological solutions are based on green policy

Co-spokesperson Green Party  Emine Özkan, emphasizing that Turkey is in a multiple crises environment stated the founding reason during the interview with Yeşil Gazete as:

Today, Turkey is finding a closed approach to differences in political life in a tight area. However, we need pluralistic and democratic politics in Turkey’s approach to the realization of a way to open dialogue. The Green Party aims to achieve this with the policies it will produce in line with its principles.
However, we are in a period in which ecological and social crises are experienced together and intertwined with each other. As the Green Party, we are aware of the causes and consequences of these crises. We know that fair and ecological solutions on the planet are based on green policies. In this multiple crisis on Turkey’s behalf to work to do its part, we established the Green Party.

Yesiller-partisi-es-sozcusu-emine-ozkan
Yeşiller Partisi Eş Sözcüsü Emine Özkan

‘We oppose the male-dominated approach’

Stating that the gender equality and an attitude based on feminism are at the center of all the processes that took place during the establishment of the party, Özkan said, “Similarly, one of our ten principles determined based on participatory decision-making methods is Gender Equality and Feminism. You can also see the details of our party’s road map on this issue under the title of gender and sexuality in the party program we created on the way to the establishment.”

Özkan, who we asked how the principle of gender inequality came to life in the policy proposals brought by the Green Party and in the internal functioning of the party, gave the following statements:

First of all, we oppose the male-dominated approach that we see and experience widely in society. Because we know that this approach constantly exposes women, even men, regardless of their sexual orientation, to violence. In order to ensure gender equality, we demand the implementation of the Istanbul Convention. We consider the establishment of a gender ministry as a duty.

When we turn to ourselves, we care and apply rules such as quotas, vertical parity in elections and speaking for the participation of women and LGBTQI + people in political decision-making mechanisms.

What does the Green Party offer as a solution?

The solution proposals that came to the fore in the program of the Green Party were listed as follows:

  • Carbonless economy: The climate crisis, which shakes social and political structures, economic relations and dynamics, is caused by the fossil fuel dependence in the economy. The solution is to decarbonize the economy. We aim to completely abandon the use of fossil fuels by 2050.
  • Green New Deal: A total transformation with the encouragement of economic activities such as transforming energy and transport infrastructure, energy efficiency, creating better jobs and increasing the quality of life, cohesion, sustainable tourism, small-scale agriculture, maintenance services, jobs in alternative and informal areas.
  • Water right for all: Water is an indispensable right of all people, other living creatures and future generations. As Greens, we will develop water policies that repair the disturbed water cycle and aim to save water in agricultural, domestic and industrial water use.
  • Good, clean and healthy food for everyone! We will ban agricultural poisons that threaten natural resources, biological diversity, human and animal health. We will establish an incentive and guarantee infrastructure that will save farmers from being dependent on companies and agricultural poisons. We will prevent the consumption of natural resources, soil degradation, deforestation and desertification through holistic, restorative and sustainable agricultural practices.
  • Gender and Sexuality: The Space of Rights, Equality and Freedom! We set out to perpetuate structural and relational changes in every field in order to change the male-dominated mentality and liberate women, men, LGBTQI + all individuals based on equal citizenship.

‘Another world is possible’

Saying that they set out to produce the word of the future together with future generations, the Green Party expresses that another world is possible where people live in harmony with nature, freely and equally.

The Greens, declaring that they have established a festive structure based on pluralism, counting diversity as wealth, based on non-violence, defending a peaceful life, aiming direct democracy and based on participation, invites everyone who believes in their fundamental principles to walk together towards becoming a party like the world they dream of.

Green Party Founders

Greens Party Assembly Members

 

Kazdağları’nda jandarma baskını: Dört kişi için 200 jandarma geldi, nöbet alanı yerle bir edildi

Kazdağları’nda Alamos Gold ve yerli iştiraki Doğu Biga Madencilik tarafından yapılmak istenen altın madeni projesine karşı başlatılan çadırlı nöbetin 425’inci gününde jandarma müdahalesi yaşandı.

Sabah 06.30’da yaptığı baskında nöbetçilerden dört kişiyi gözaltına alan jandarma, nöbet alanını da tahliye etmeye başladı. Gözaltına alınanlar daha sora serbest bırakıldı.

‘200’ü aşkın jandarma geldi’

O sırada nöbet alanında bulunan dört kişiden biri olan Sema Demir, Yeşil Gazete’ye yaptığı açıklamada baskın anını şu sözlerle anlattı:

Sabah 6.30 sularında 200’ü aşkın jandarma personeli nöbet alanına geldi. Biz o sırada uyuyorduk. Maskelerimiz takılı değildi. Sosyal mesafeye ve koronavirüs tedbirleri dikkate alınmadan böyle bir müdahale ile karşılaştık.

‘Sinyal kesicilerle iletişimimizi engellediler’

Bu süreçte jandarmanın yanında sinyal kesici aletler taşıdığını ve nöbettekilerin avukatlarına dahi ulaşmasına izin verilmediğini belirten Demir, “Sinyal kesici aletler yüzünden kimseye haber veremedik. Avukatımıza ulaşmamıza izin vermediler. Çanakkale Jandarma Komutanlığı‘na getirildik. Bu sırada bize herhangi bir nüsha da verilmedi. Merkeze gittiğimizde tahliye gerekçesini gösteren bir yazı verdiler” dedi.

Gerekçe olarak pandemi gösterildi

Merkezde kendilerine teslim edilen gerekçe yazısında ise tahliye kararının Çanakkale  Çanakkale Valiliği İl Sağlık Müdürlüğü İl Hıfzıssıha Kurulu’nun 13 Nisan 2020 tarihli kararı üzerine yapıldığı belirtildi.

Kararda, koronavirüs gerekçesiyle pandemi sürecinde ormanlık alanda piknik yapılması, konaklanması, ateş yakılması ve dron uçurulmasının yasak olduğuna dair ibareler yer alıyor.

‘Dozerle yıktılar’

Gözaltına alınma sürecinde de çok fazla hak ihlali ile karşılaştıklarına değinen Demir, “Tuvalete gitmek istediğimizde jandarmalar alandan ayrılmadı. Bir arkadaşımız üstünü değiştirmek istedi. Kameralar çekim yapmaya devam etti Israrlarımıza rağmen bir arkadaşımızı farklı bir araçla götürdüler” ifadelerini kullandı.

Jandarmaların nöbet alanındaki yıkıma devam ettiğini belirten Demir “Nöbet alanında orman deposu vardı, soğuk olduğunda gidip bizim de kaldığımız. Orası dozerlerle yıkıldı. Yavru köpeklerimiz vardı. Eşyalarımız vardı. Ne haldeler bilmiyoruz. Mağdur ettiler. Yaşamı savunmanın bedeli bu olmamalı” dedi.

‘Girişleri kapattılar’

Sema Demir’in aktardığına göre jandarmalar hala nöbet alanında bulunuyor. Arkadaşlarının eşyalarını almak için Kirazlı’daki nöbet alanına girmek isteyen kişilerin ise alana girişleri jandarma tarafından engelleniyor.

Demir, “Hala beklemelerinin sebebi bizim geri gelip nöbet başlatacağımıza dair endişeleri. Çünkü biz Kazdağları’na ve buradaki yaban hayatına onu koruyacağımıza söz verdik ve bu mücadeleyi bırakmayacağız” dedi.

Geçtiğimiz günlerde Cengiz Holding tarafından Hacıbekirler köyünde yapılmak istenen bakır madeni projesine karşı güçlü bir tepki doğduğunu belirten Demir, “Bu müdahalenin yaşanmasında da o güçlü sesin etkisi olduğunu düşünüyoruz. Cengiz Holding talep etti devlet ise yaptı” ifadelerini kullandı.