Ana Sayfa Blog Sayfa 1684

Ocak ayı enflasyonu beklentilerin üzerinde: Yıllık 14,97

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ocak ayı enflasyon rakamlarını açıkladı. Yeni yılın ilk ayında enflasyon, beklentilerin üzerinde gerçekleşerek, bir önceki aya göre yüzde 1,68 arttı. Buna göre, ocak ayında yıllık enflasyon yüzde 14,97 olarak gerçekleşti. 

TÜİK, 2019 aralıkta yıllık enflasyonu yüzde 14.60 olarak açıklamıştı.

TÜİK’in yaptığı açıklama şöyle: :

TÜFE’de (2003=100) 2021 yılı Ocak ayında bir önceki aya göre %1,68, bir önceki yılın Aralık ayına göre %1,68, bir önceki yılın aynı ayına göre %14,97 ve on iki aylık ortalamalara göre %12,53 artış gerçekleşti.

Yıllık en düşük artış alkollü içecekler ve tütün grubunda 

Bir önceki yılın aynı ayına göre artışın düşük olduğu diğer ana gruplar sırasıyla, %2,12 ile giyim ve ayakkabı, %6,13 ile eğitim ve %6,32 ile haberleşme oldu. Buna karşılık, bir önceki yılın aynı ayına göre artışın yüksek olduğu ana gruplar ise sırasıyla, %24,53 ile çeşitli mal ve hizmetler, %23,25 ile ev eşyası ve %21,43 ile ulaştırma oldu.

Aylık en yüksek düşüş gösteren grup giyim ve ayakkabı 

Ana harcama grupları itibarıyla 2021 yılı Ocak ayında azalış gösteren diğer ana grup %0,03 ile eğitim oldu. En az artış gösteren gruplar ise, %0,31 ile haberleşme, %0,67 ile alkollü içecekler ve tütün ve %1,12 ile ulaştırma oldu. Buna karşılık, ana harcama grupları itibarıyla 2021 yılı Ocak ayında artışın yüksek olduğu gruplar ise sırasıyla, %4,25 ile sağlık, %3,02 ile konut ve %2,90 ile ev eşyası oldu.

Ocak 2021’de, endekste kapsanan 415 maddeden, 92 maddenin ortalama fiyatında düşüş gerçekleşirken, 30 maddenin ortalama fiyatında değişim olmadı. 293 maddenin ortalama fiyatında ise artış gerçekleşti.

İşlenmemiş gıda ürünleri, enerji, alkollü içkiler ve tütün ile altın hariç TÜFE’de 2021 yılı Ocak ayında bir önceki aya göre %1,64, bir önceki yılın Aralık ayına göre %1,64, bir önceki yılın aynı ayına göre %16,00 ve on iki aylık ortalamalara göre %12,26 artış gerçekleşti.

 

1 milyar 607 milyon TL’lik ihale isimleri yolsuzluk ve torpille anılan şirketlere verildi

Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın milyarlarca liralık Bursa Emek- Şehir Hastanesi Metrosu ihalesi Söğüt İnşaat ve Taşyapı İnşaat İş Ortaklığı‘na verildi. Söğüt İnşaat’ın önceki dönem Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB) Başkanı Melih Gökçek tarafından en fazla ihale verilen şirketlerden biri olduğu biliyor.

Taşyapı İnşaat İş Ortaklığı’nın sahibi Emrullah Turanlı ise 17-25 Aralık’ta gözaltına alınmıştı.

BirGün‘den İsmail Arı‘nın haberine göre, Kamu İhale Bülteni’nde Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı tarafından 27 Ekim 2020 tarihinde “Bursa Emek-Şehir Hastanesi Hafif Raylı Sistem Hattı İnşaat ve Elektromekanik Sistemler Temin, Montaj ve İşletmeye Alma İşleri” adı altında bir ihalenin düzenlendiği ve ihalenin sonucunun da 27 Ocak’ta açıklandığı bilgisi yer aldı.

İhale, 1 milyar 607 milyon TL’ye Söğüt İnşaat ve Taşyapı İnşaat İş Ortaklığı’na verilerek inşaatın dört yılda tamamlanması istendi.

İhale, Kamu İhale Kanunu’nun “Doğal afetler, salgın hastalıklar, can veya mal kaybı tehlikesi gibi ani ve beklenmeyen olayların” yaşanması durumunda kullanılması gereken tartışmalı 21\B maddesindeki pazarlık usulüyle düzenlendi.

İki şirket de kamuoyu tarafından biliniyor

Söğüt İnşaat, ABB’nin eski başkanı Melih Gökçek döneminde belediyenin gerçekleştirdiği çok sayıda ihaleyi aldı. Söğüt İnşaat’ın belediyeden aldığı sadece sekiz ihalenin bedeli 12,3 milyar TL civarında.

Şirkete ABB Belediye Meclisi’nden çok sayıda haksız emsal artışı sağlanırken, şirket içme suyu, kanalizasyon ve asfalt ihalelerinin büyük çoğunluğunu da aldı.

İhalenin verildiği bir diğer şirket olan Taşyapı İnşaat’ın sahibi Emrullah Turan da 17 -25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasında gözaltına alınan isimler arasında yer almıştı. Turanlı, çalışanlarıyla yaptığı telefon görüşmeleri sonucunda gözaltına alındığını ileri sürmüştü.

Boğaziçi eylemine müdahale: Biber gazı, plastik mermi, yere düşen öğrencilere tekme

Boğaziçi Üniversitesi‘ne rektör olarak atanan Melih Bulu‘ya yönelik tepkiler kapsamında dün akşam Kadıköy‘de düzenlenen protestoya polis biber gazı, ve plastik mermiyle müdahale etti.

İstanbul Valiliği tarafından yapılan açıklamada Kadıköy‘de toplamda 94 kişinin gözaltına alındığı bilgisi paylaşıldı. 65 kişi ifadeleri alındıktan sonra serbest bırakıldı. Kalan 29 kişi ise Vatan Emniyet Müdürlüğü‘nde tutuluyor.

Hisarüstü’nde 11 kişi gözaltına alındı

Eylem öncesinde Hisarüstü‘nden Kadıköy‘e yola çıkan öğrenciler de otobüs duraklarında gözaltına alınmıştı. Vapur ile karşıya geçmek isteyen öğrencilerin de yolculuk hakkı engellenmişti. Valilik, burada da 11 kişinin gözaltına alındığını ve kişilerin daha sonra serbest bırakıldığını duyurdu.

Saatlerce gözaltı otobüsünde tutuldular

Kadıköy Rıhtım‘da buluşan eylemciler burada da polisin sert müdahalesiyle karşı karşıya kaldı. Video kaydı alan, slogan atan ve arkadaşlarını kurtarmaya çalışan pek çok kişi anında gözaltına alındı.

Rıhtım’da bekletilen gözaltı otobüslerine konulan eylemciler, saatler boyunca araç içerisinde ellerinde plastik ve demir kelepçelerle tutuldu.

Fotoğraf: Elif Ünal

Barış Atay’a saldırı

Polisin bir öğrencinin boynundan tutarak gözaltına almasına tepki gösteren Türkiye İşçi Partisi Milletvekili Barış Atay da polis tarafından saldırıya uğradı.  Kalabalığın kolluk kuvvetlerine Barış Atay’ın milletvekili olduğunu söylemesine rağmen birkaç polis milletvekilini iteklemeye ve vurmaya devam etti.

Barış Atay daha sonra paylaştığı paylaşımda “Arayan, soran, merak eden herkese teşekkürler. Gayet iyiyim. Mücadeleye devam” ifadelerini kullandı.

Kadıköy halkından destek

Polisin yoğun biber gazı kullanımıyla Rıhtım Caddesi‘nden uzaklaştırdığı eylemciler ara sokaklarda yürüyüşe başladı. Eylemciler sık sık “Kayyım rektör istemiyoruz”, “yaşasın öğrenci dayanışması” ve “İstanbul uyuma öğrencine sahip çık” sloganları attı.

Kadıköy halkı ise evlerinden tencere ve tava sesleriyle eylemcilere destek gösterdi. Polis öğrencilerin üzerine gittiğinde ise polisi yuhaladılar. Yoldan geçen araçlar ise kornalarına basarak eylemi desteklediler.

Polis polisi gözaltına almaya kalktı

Polisin müdahalesi ara sokaklarda ve Bahariye Caddesi üzerinde de devam etti. Öğrencilerin gözaltına alınmaya çalışıldığı bir sırada polisin sivil polisi de gözaltına almaya çalıştığını gösteren görüntüler sosyal medyada çok kez paylaşıldı.

Videoda sivil polisin kendisini gözaltına almaya çalışan polise defalarca ‘Ben polisim’ diye seslendiği ve birkaç tekrarın ardından karşıdaki polisin ikna olarak onu diğer tarafa geçirdiği görüntüleniyor.

Yere yatırıp tekmelediler

Polis biber gazı ve plastik mermi dışında eylemcilere doğrudan şiddet de uyguladı. Yayınlanan bir videoda polisin Hasan Doğan isimli bir kişinin etrafını çevirdiği ve yere yatarak tekmelediği görüntüleniyor.

Arkadaşları daha sonradan Hasan Doğan’dan haber alamadıklarını söyleyerek sosyal medyada #HasanDoğanNerede etiketi üzerinden paylaşımlar yapmaya başladı.

https://twitter.com/iikiros/status/1356744323098894342

Benzer şekilde Kadıköy Dayanışma Ağı Gönüllüsü ve Kazdağları İstanbul Dayanışması’ndan Koray Türkay hakkında da polis tarafından gözaltına alındıktan sonra bilgi alınamadı. Daha sonradan Türkay’ın Vatan Emniyet’te tutulduğu ve durumunun iyi olduğu bilgisi paylaşıldı.

Gazetecilere de saldırıldı

Protestoları takip eden gazeteciler de polis saldırısı ile karşılaştı. DİSK Basın-İş tarafından yapılan paylaşımda “Kadıköy’deki Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine destek eylemini takip eden meslektaşlarımıza onlarca plastik mermi ve gaz sıkıldı. Yönetim Kurulu üyemiz ” polis tarafından tartaklandı. Görevini yapan meslektaşlarımıza yapılan muamele kabul edilemez” ifadeleri kullanıldı.

Plastik mermi gözüne geldi

Belgesel yapımcısı ve video haberci Kazım Kızıl da polisin attığı plastik merminin gözünün hemen üzerine geldiğini söyledi. Kızıl yaptığı paylaşımda “Bugün polis binlerce plastik mermi kullandı. Biri video çekerken bana geldi, gözümün 2 cm üstüne; diğerleri anayasal hakkını kullanan yüzlerce başka kişiye… Elim gözümde kan içindeyken bile polisin gözaltına almaya çalışması… Yaralanan herkese acil şifalar diliyorum” dedi.

https://twitter.com/kazimkizil/status/1356710175919456256

 

Uluabat Gölü tehlike altında: Göl yavaş yavaş ölüyor

2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü‘nde Ekolojik Yaşam Derneği (EKODER), Doğayı ve Çevreyi Koruma Derneği (DOĞADER) ve Nilüfer Kent Konseyi, kentleşme, sanayileşme ve kirlilik sebebiyle Bursa‘daki Uluabat Gölü‘nün tehlike altında olduğuna dikkat çekti. Gölyazı Köyü Uluabat Gölü kıyısında basın açıklaması yapan oluşumlar, gölün korunması için önlem alınması gerektiği çağrısında bulundu.

‘Göl, ciddi bir sanayi baskısı altında’

Duvar‘dan Pelin Akdemir‘in haberine göre, yapılan basın açıklamasında DOĞADER Yönetim Kurulu Üyesi Murat Demir, Uluabat Gölü’nün ciddi bir sanayi baskısı altında olduğuna vurgu yaparak şunları söyledi:

Amacımız, Uluabat Gölü’nün önemini vurgulamak için farkındalık yaratmak. Uluabat Gölü, ülkemizde yaşayan göller ağına dahil olan tek göl. Lakin kötü yönetim politikaları nedeniyle her geçen gün ölüme doğru koşar adam gitmektedir. Sulak alanların korunması için ülkeyi yönetenlerin çabalamasını istiyoruz. Uluabat Gölü, bugün ciddi bir sanayi baskısı altındadır. Kuş göç yollarının üzerine rüzgar santrali yapamazsınız. Bu o kuşların ölmesi demektir.”

Fotoğraf: İHA

Nesli tehlike altında olan türlere ev sahipliği yapıyor

Nilüfer Kent Konseyi Genel Sekreteri Emre Karagöz, Uluabat Gölü’nün 1998 yılında Uluslararası Ramsar Sözleşmesi‘ne göre korunacak sulak alanlar listesine dahil edildiğini hatırlattı. Gölün nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan kuş türlerine ev sahipliği yaptığını da belirten Karagöz, şunları kaydetti:

Uluabat Gölü, dünyada nesli tehlike altında olan küçük karabatak, tepeli pelikan, bıyıklı sumru, pasbaş patka, alaca balıkçıl ve kaşıkçı gibi kuş türlerine ev sahipliği yapmaktadır. Göl, bu kuşlar için önemli bir üreme alanıdır. Bunların yanı sıra gölde, turna, sazan, kızılkanat, kerevit gibi 21 balık türü yaşamaktadır.

Göl çevresinde izin verilmeyen yapılaşmaya ve sanayileşmeye maalesef göle hayat katan ve devamlılığını sağlayacak havzada göz yumuluyor. Yeraltı sularını çekerek kullanan ve kirleten sanayi alanları Uluabat Gölü’nün sonunu hazırlıyor. Bizler doğasını, suyunu, toprağını savunanlar olarak bugün burada bir kez daha hep bir ağızdan tüm önlemler alınsın, Uluabat Gölü yaşasın demek için buradayız!”

Fotoğraf: İHA

‘Göl yavaş yavaş ölüyor’

Bursa Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümü’nde öğretim üyesi olan Ziraat Mühendisi Prof. Dr. Ertuğrul Aksoy da gölün ilerleyen dönemlerde bataklığa dönüşeceğini ve bir an önce önlem alınması gerektiğine işaret etti:

Yavaş yavaş Uluabat Gölü’nün öldüğünü söyleyebiliriz. İlerleyen dönemlerde bataklığa dönüşecek. Fiziksel, kimyasal, biyolojik kirliliği olan bir göl. Su kalitesi anlamında kullanma suyu açısından dördüncü sınıf bir göl. Tarımda kullanma açısından dördüncü sınıf bir göl. Yapılan çalışmalar, bize Uluabat Gölü’nde bir an önce ortak bir akılla önlem alınmasının gerektiğini söylüyor.”

Rapor: Ülkelerin GSYİH büyümelerinde doğaya verilen zarar da hesaplansın

Birleşik Krallık‘ta hazırlanan bir raporda, doğal dünyanın yıkımını durdurma taahhütleri çerçevesinde ulusların ekonomik büyümeyi bir başarı ölçütü olarak yeniden değerlendirmeleri uyarısı yapıldı ve büyüme hızı ölçerken, doğaya verilen zararların da hesaplanması istendi.

Euronews‘in aktardığına göre, İngiliz hükümetinin de desteğiyle kaleme alınan raporda eko-sistemlerin, ekonomik karar alma mekanizmasının merkezine yerleştirilmesinin kesinlikle gerekli olduğu vurgulandı.

600 sayfadan oluşan raporda, yeni bir küresel biyolojik çeşitlilik anlaşması üzerinde uzlaşmak için bu yıl Çin‘de toplanacak olan ülkelere ormanları, okyanusları ve diğer doğal kaynakları korumanın getireceği finansal faydaları göz ardı etmemeleri istendi.

Araştırmayı yöneten Cambridge Üniversitesi öğretim görevlisi Partha Dasgupta “Doğa bizim evimiz, iyi bir ekonomi, bizim doğayı daha iyi değerlendirmemizi zorunlu kılıyor” diyerek raporu özetledi.

‘Ekonomik faaliyetler doğa ve eko-sistemlere uygun olmalı’

Rapor, bütün ülkelere ekonomik faaliyetlerin doğa ve eko-sistemlere uygun gerçekleşmesini garanti altına almak için gerekli tüm önlemlerin alınması çağrısında bulunuyor.

Dünyada ülkelerin zenginliğini ve gelişmişliğini belirleyen gayri safi yurt içi hasıla (GSYİH) veya ekonomik büyüme gibi kriterler yerine doğanın daha iyi korunmasını da garanti altına alacak farklı kriterlerin artık tartışmaya açılması istenen raporda, “GSYİH ölçüleri doğal çevre de içinde olmak üzere doğanın amortismanını değerlendirmeye almıyor” denildi.

Raporda, ekonomik başarı ölçüsünde, doğanın korunmasıyla birlikte sürdürülebilir ekonomik büyüme ve kalkınmanın gerçekleşebileceği vurgusu yapıldı.

 

LGBTİ+ dernekleri: Göğe Bakalım, Gökkuşağına Bakalım

LGBTİ+ dernekleri, Boğaziçi Üniversitesi’nde polis şiddeti, LGBTİ+’ları hedef alan karalama kampanyaları ve Boğaziçi Üniversitesi LGBTİ+ Çalışmaları Kulübü’nün kapatıldığını söyleyen Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın sosyal medya paylaşımına ilişkin ortak bir açıklama yayınladı.
 
“Onur yürüyüşlerimiz, yüzümüzü eğmemizi söyleyenlere karşı aşağı bakmama mücadelesidir bir yandan da. #AşağıBakmayacağız çünkü yukarıda hepimizin özgürleşmesinin olmazsa olmazı gökkuşağı var! Hep beraber, toplumsal barış içerisinde yaşamak için göğe bakalım, gökkuşağına bakalım!” diyen derneklerin açıklamasının tam metni şöyle:
 

“Bizler aşağıda imzası bulunan LGBTİ+ dernekleri olarak, Boğaziçi Üniversitesi’nde öğrencilerin demokratik protestolarına uygulanan polis şiddetini ve kamu görevlileri eliyle yürütülen LGBTİ+ düşmanı karalama kampanyalarına itiraz ediyoruz!

LGBTİ+’lara ve LGBTİ+’ların ifade ve örgütlenme özgürlüklerine saldırılar, ayrımcılık ve nefret söylemi kabul edilemez. LGBTİ+’ların hedef gösterilmesi, aşağılanması, hak savunucularının marjinalleştirilmesi ayrımcılık ve suçtur. Öğrencilerin protesto ve ifade özgürlükleri hakkı, demokratik bir toplumun olmazsa olmazıdır. Söz konusu hedef gösterme ve karalama kampanyalarının bir sonucu olarak Boğaziçi Üniversitesi LGBTİ+ Çalışmaları Kulübü’nün kapatılması, bu kararın kulübe bildirilmeden önce sosyal medyada paylaşılması; çok açık bir şekilde LGBTİ+’ların ifade ve örgütlenme özgürlüğünün ihlal edilmesi demektir.

LGBTİ+’ların eşitlik ve özgürlük mücadelesi, demokratikleşme ve insan hakları mücadelesidir ve bu mücadelenin vazgeçilemez bir parçasıdır. Yetkililere, karalama kampanyaları ile demokratik haklarımızı ihlal etmeye derhal son vermeleri gerektiğini tekrar söylüyoruz. LGBTİ+’ların can güvenliklerini dahi tehlikeye atabilecek bu kampanyalara karşı tüm sivil toplum örgütlerini nefret söylemi ve nefret suçuyla mücadeleye çağırıyoruz.

LGBTİ+’lara karşı her türlü aşağılama, utandırma ve kriminalize etmeye girişimlerine karşı mücadele eden bizler Onur Yürüyüşleri’nde de olduğu gibi #AşağıBakmayacağız. Çünkü hepimizin birbirinde ve gökyüzünde bulduğu, özgürleşmenin olmazsa olmazı gökkuşağı var! Hep beraber, toplumsal barış içerisinde yaşamak için göğe bakalım, gökkuşağına bakalım!”

Açıklamada imzası bulunan dernekler şunlar: 

17 Mayıs Derneği, Ankara Gökkuşağı Aileleri Derneği (GALADER)Genç LGBTİ+ Dayanışma Derneği
HEVİ LGBTİ+ Derneği
Kaos GL Derneği
Lambdaistanbul LGBTİ+ Dayanışma Derneği
LİSTAG (LGBTİ+ Aileleri ve Yakınları Derneği)
Muamma LGBTİ+ Eğitim, Araştırma ve Dayanışma Derneği
Özgür Renkler Derneği
Pembe Hayat LGBTİ+ Dayanışma Derneği
SPoD
Ünikuir Derneği

Boğaziçi Dayanışması: Öğrenciler vapura alınmıyor, otobüs durağında gözaltı var

Boğaziçi Dayanışması yaptığı açıklamada bugün saat 18.00’da Kadıköy‘de gerçekleştirilecek eylem nedeniyle öğrencilerin Hisarüstü‘ndeki otobüs duraklarında gözaltına alındığını duyurdu.

Yapılan paylaşımda “Durdurulan otobüslerdeki öğrenciler, ‘Kadıköy’e gidemezsiniz’ gibi usülsüz bir gerekçeyle durduruluyor. Polis, öğrencileri korkutmak için aralarından birkaç öğrenciyi gözaltına aldı. Boğaziçi Direnişi’ne ses olun” ifadeleri kullanıldı.

Vapurlara alınmadı

Otobüslerin durdurularak GBT kontrolü yapıldığı belirtilen paylaşımda Beşiktaş-Kadıköy vapur/motorlarında kimlik kontrolü yapıldıktan sonra Boğaziçi öğrencilerinin vapurlara alınmadığı da belirtildi.

Boğaziçi Üniversitesi‘ndeki Melih Bulu protestoları kapsamında bugün Kadıköy Rıhtım‘da saat 18.00 için eylem çağrısı yapılmıştı. Bunun üzerine açıklama yayınlayan Kadıköy Kaymakamlığı ilçedeki eylem ve etkinliklerin salgın gerekçesiyle yedi gün boyunca yasaklandığını açıklamıştı.

Nobel ödüllü kimyager Paul Curtzen yaşamını yitirdi

Ozon tabakasına yönelik tehditleri ortaya çıkaran, ‘nükleer kış’ kavramını geliştiren ve insanların gezegen üzerindeki zararını tanımlayacak yeni jeolojik çağ için ‘Antroposen’ ismini öneren Nobel ödüllü kimyager Paul J. Crutzen, yaşamını yitirdi.

Almanya’nın Mainz kentindeki bir hastanede tedavi gören Crutzen, 28 Ocak tarihinde öldüğünde 87 yaşındaydı.

Enstitü tarafından duyuruldu

Crutzen’in ölümünü 1980 yılından emekli olduğu 2000 yılına kadar atmosferik kimya departmanını yönettiği Max Planck Kimya Enstitüsü duyurdu.

Enstitü sözcüsü Susanne Benner, kimyagerin ölüm sebebini açıklamadı ancak onun “birkaç yıldır bir hastalıkla mücadele ettiğini” belirtti.

Kariyerine mühendis olarak başladı

Washington Post’un aktardığına göre Dr. Crutzen, Nazi işgali altındaki Hollanda’da büyümüş ve başlangıçta bir mühendis olarak görev yapmıştı. Akademik bir kariyer hayal etmesine rağmen ailesini üniversite maliyetinden kurtarmak için teknik okula kaydolmuş ve Amsterdam’da köprüler inşa etmişti.

Stockholm Koleji’ndeki bir bilgisayar programlama işi için gazete ilanı gördüğünde, bir fırsat olarak görerek pozisyona başvurdu ve işi aldı. Kısa süre sonra kolej derslerine katıldı. Yüksek lisans derecesi almak ve meteoroloji alanında doktora programına başvurmak için yeterli kredi biriktirdi.

Nobel ödülü kazandı

İnsanlar ve atmosfer arasındaki ilişkiyi, hava kirliliğinin nedenlerini, orman yangınlarının etkilerini, nükleer savaşın sonuçlarını ve ozon tabakasının incelmesini inceleyen Crutzer, 1995 yılında Kimya dalında Nobel ödülünü kazandı.

Tüm başarılarına rağmen Crutzer en çok Antoposen terimini popülerleştirmesiyle tanınıyordu. Crutzer bu buluşunu “With Speed and Violence” kitabının yazarı Fred Pearce’a şu cümlelerle anlatmıştı:

Biri buzul çağından bu yana göreceli olarak stabil iklim dönemi olan Holosen’den bahsettiğinde bir konferanstaydım. Bunun yanlış olduğunu düşündüm. Dünya çok değişmişti. O yüzden dedim ki: ‘Hayır Antoposen’deyiz.’ O kelimeyi o anda uydurmuştum. Herkes şok olmuştu.”

Antroposen terimini popülerleştirdi

Daha sonradan Antoposen terimini ilk kez kullanan kişinin kendisi olmadığını öğrendi. 1980’li yıllarda biyolog Eugene F. Stoemer bu terimi kullanmıştı. İnsanların yarattığı etkiyle domine olan bir çağı tanımlamak için ise daha önce gazeteci Andrew Revkin ‘Anthrocene’ terimini kullanmıştı.

Ancak Cutzen’in konferansta yaptığı konuşma kısa sürede büyük yankı uyandırdı ve o tarihten itibaren terim tartışmalarda, jeoloji ders kitaplarında yer almaya başladı.

Kendisine işkence yapan kocasını öldüren Melek İpek için ‘kasten öldürme’den iddianame

Birkaç saat sonra eve dönen Ramazan İpek, elleri kelepçeli haldeki Melek İpek tarafından vurularak öldürüldü. Gözaltına alınan Melek İpek, çıkarıldığı sulh ceza hakimliğince tutuklandı. Çiftin dokuz ve yedi yaşındaki iki çocuğu, annenin yakınlarına teslim edildi.

Savcı ‘meşru müdafaa yok’ dedi 

Ramazan İpek’in öldürülmesine ilişkin Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianame, Antalya 3. Ağır Ceza Mahkemesi‘nce kabul edildi.

Cumhuriyet Savcısı Haki Çeliker imzasını taşıyan iddianamede, ”eşi kasten öldürmek” suçundan sanığın ömür boyu hapsi istendi. Savcı, olayın meşru müdafaa olmadığını, sanığın tahrik indiriminden yararlanmasını istedi.

Davanın görülmesine önümüzdeki günlerde başlanacak.

 

Sputnik V aşısının Faz 3 sonuçları yayımlandı: Yüzde 91.6 etkili

Rusya‘da geliştirilen Sputnik V aşısının, Faz-3 sonuçlarında yüzde 91.6 oranında koruma oranı elde ettiği açıklandı. Saygın tıp dergisi The Lancet‘te hakem incelemesinden geçirildikten sonra yayımlanan sonuçlara göre, aşı yaşlılar üzerinde de yüzde 91.8 oranında koruma elde etti.

The Lancet’te yayımlanan sonuçları öne çıkan ayrıntıları şöyle:

  • Faz-3 deneyleri 19 bin 866 kişi üzerinde yapıldı. Bu kişilerin dörtte birine boş aşı (plasebo) verildi.
  • Moskova‘daki denemelerin başlangıcından bu yana, aşı yapılan gönüllüler arasında semptomatik şekilde Covid-19 yakalanan kişi sayısı 16 oldu. Plasebo alan gönüllülerin ise 62’si Covid-19’a yakalandı. Bu veriye göre, 21 gün arayla iki doz halinde yapılan Sputnik V aşısının koruma oranı yüzde 91.6 olarak hesaplandı. 

Orta ve ağır hastalığı yüzde 100 önlüyor 

  • Aşının Covid-19’un orta şiddette veya ağır geçirilmesine karşı yüzde 100 oranında koruma sağladığı tespit edildi. 
  • Denemelere 60-87 yaş arasında 2 bin 144 kişi de katıldı. Lancet’te yayımlanan metne göre, aşı bu kişiler üzerinde ciddi bir yan etkiye yol açmadı ve yüzde 91.8 oranında başarı sağladı.
  • Dört gönüllünün denemeler sırasında öldüğü ancak ölümlerin aşıyla doğrudan bir bağlantısının tespit edilmediği de belirtildi.

Rusya’da aşı geliştirme çabalarını finanse eden Rusya Doğrudan Yatırımlar Fonu‘na (RFPİ) göre, Sputnik V 16 ülkede tescil edildi. Önümüzdeki günlerde Rus aşısının Bolivya, Kazakistan, Türkmenistan, Filistin, BAE, Paraguay, Macaristan, Ermenistan, Cezayir, Sırp Cumhuriyeti, Venezuela ve İran’da uygulanması bekleniyor  

‘Tüm insanlık için’

Fonun CEO’su Kirill Dmitriyev, “Covid-19 salgınıyla mücadelede harika bir gün” dedi: 

The Lancet tarafından yayınlanan veriler, sadece Sputnik V’nin dünyanın ilk tescil edilen aşısı olduğunu değil, aynı zamanda en iyilerinden biri olduğunu kanıtlıyor. Bağımsız olarak derlenen ve hakemler tarafından incelenen, daha sonra The Lancet’te yayınlanan verilere göre aşı, şiddetli Covid-19’a karşı tam koruma sağlıyor. Sputnik V, yüzde 90’ın üzerinde etkinlik gösteren dünyadaki sadece üç aşıdan biri ancak güvenlik açısından, +2 ile +8 derece arasında saklama gereklilikleri nedeniyle nakliye kolaylığı ve daha uygun fiyat açısından diğer aşıların önünde yer alıyor. Sputnik V, tüm insanlık içindir.”

Sputnik V’in elde ettiği bu sonuçlar, Batı dünyasında da umutla karşılandı. Londra‘daki Imperial College‘dan immunoloji profesörü Danny Altmann, “Koruma oranı, 60 yaş üzerindeki kişiler de dahil, iyi görünüyor. [Covid-19’a karşı] küresel cephaneliğe yeni bir ek yapılması iyi” dedi.

East Anglia Üniversitesi’nden Tıbbi Mikrobiyoloji Profesörü David Livermore ise şunları söyledi: “Şu anda dünya, Covid-19’a karşı sahip olabileceği tüm iyi aşılara ihtiyaç duyuyor. Bunlar etkileyici sonuçlar; Sputnik V, iki mRNA aşısıyla yüzde 90 etkinliğe ulaşan ilk adenovirüs vektör aşısı.”