Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Moda endüstrisinde kapsayıcılık modası

0

Moda dünyası, son yıllarda hızda artan oranlarla kapsayıcılık iddialarında bulunuyor. Bunda elbette genç kuşakların dünyaya ve insanlara, sosyal konulara daha duyarlı markalar talep etmesi büyük bir sebep. Markalar bu talebe uymaya çalışarak pazarda adeta yeni nesil müşterileri kapmak için birbirleriyle yarışıyorlar. Bu yarış bize pinkwashingden greenwashinge, rainbow washingden blackwashinge, diversity washinge rengârenk yıkama yağlama kampanyaları olarak yansıyor.

Modada kapsayıcılık; en geniş anlamıyla her cinsiyet, beden, cinsel yönelimdeki kişileri kapsayan bir moda anlayışıdır. Ana akım güzellik anlayışı uzun yıllardır Avrupa merkezli uzun boylu, ince, beyaz, genç, seksi kadın imajını temel aldı. Kapsayıcı moda bunun yerine tüm beden ölçülerinde, fiziksel özelliklerde insanları; akışkan cinsiyetleri, cinsel yönelimleri, engelleri kapsar.

Uzun yıllar, siyah veya Asyalı kadınlar, engelliler, yaşlı, LGBTİ+, kısa boylu, geniş basenli, kısa kollu, kalın bacaklı, büyük beden yani modanın standart kalıplarına uymayan insanlar hem giysilerin hedef kitlesi olmaktan hem de modada temsilden uzak kaldılar. Son yıllarda sosyal konulara artan talebi karşılamak için kolları sıvayan markaların her bir özel günde ardı ardına “sosyal sorumluluk” reklam kampanyalarına maruz kalsak da gerçekten kapsayıcı markalar yok denecek kadar az.

KapsayıcıyMIŞ gibi…

Ünlü moda dergilerinin kapağına siyah modellerin çıkması 20 yıldır normal olsa da siyah bir fotoğrafçının işinin çıkması çok yeni. Moda dünyası kapsayıcılık iddiasını da kimi zaman bir moda olarak kullanıp “çığır açtı” diye sunulan işler yapar, oysa bunlar çoğunlukla yalnızca görünürde kapsayıcıdır.

Siyah modellerin kapsayıcılık iddiasıyla katıldığı kampanyalarda dijital ortamda renginin açılarak siyahlığının azaltılması, Uzakdoğulu modellerin “egzotik” etiketiyle sunulması, kadınlara yönelik ürünler satan markaların 8 Mart zamanları bir bir patlayan pembeli reklam kampanyaları, giysi markası olmayanların büyük beden-yaşlı hatta halktan insan bedenleriyle kapsayıcılık satmaları, yine engelli haftasında engelli bir modelin yer aldığı post çıkılması kapsayıcıymış gibi yapan markaların boyamalarına birer örnek.

Gerçek mi reklam mı?

Yapılan kampanyanın reklam olup olmadığını, markanın ciddi olup olmadığını birkaç soruyla anlamak çok kolay: Markanın aklına siyah model kullanmak ancak #BlackLivesMatter hareketi ilgi çektiğinde mi geliyor, yoksa norm haline mi getirmiş? Gökkuşağı bayrağını Onur Ayı’nda profil fotoğrafı yapıyor ama üst düzey yönetimde LGBTİ+ temsiliyeti var mı? Otizmli model postu çok beğeni alan markanın ürettiği giysilerin yüzde kaçı engelli kapsayıcı? 8 Mart zamanı ortamı coşturan pembeli kampanyayı yapan markanın kadın çalışanları erkeklerle eşit maaş alıyor mu?

Yapılan çalışmaların yalnızca özel günlerde değil her gün geçerli politikalara dönüşmesi gerek, trend değil norm olması gerek. Moda dünyasında trendlerin her gün değiştiğini biliyoruz, değişmeyecek, kalıcı değişikliklere ihtiyaç var.

Son birkaç yılda daha yenilikçi ve kozmopolit New York ve Londra moda haftalarında siyah ve Asyalı modellerin sayısı ve katıldıkları defileler artsa da piyasa halen beyaz ağırlıklı. Üstelik muhafazakâr Milano ve Paris moda haftalarında durum daha farklı. Bu muhafazakâr yaklaşımın bu merkezlerde olması hiç de şaşırtıcı değil; Avrupa merkezli güzellik anlayışının merkezi de burası. Moda dünyasının bir efsane olarak taptığı, ölümünden sonra dahi anısına etkinlikler düzenlenen yaratıcı yönetici & tasarımcı Karl Lagerfeld örneğin “kimsenin şişman kadınları görmek istemediğini” söylüyordu, tacize maruz bırakıldığını söyleyen modellere “bir manastıra kapanmalarını” öğütledi; yaşadığı sürece yönettiği hiçbir markanın gerçek kürk kullanmayı bırakmasına izin vermedi, ancak ölümünden sonra markalar bunu da bir reklam kampanyasına dönüştürerek kürk kullanımını bıraktıklarını açıkladılar. Moda dünyasının beyaz adam yönetimindeki anti-kapsayıcı muhafazakârlığının en bariz örneklerinden biri Karl Lagerfeld’dir.

Kapsayıcı mı eşitlikçi mi?

Çok yakın zamana kadar tüm dünyanın ne giyeceğine beyaz erkekler karar verdi. Göstermelik kadın, siyah kreatif direktörler ya da istisnalar hariç moda dünyasına yön veren şirketlerin yöneticileri, yaratıcı yöneticileri, yönetim kurulları çok büyük oranda beyaz erkeklerden oluştu. Bu alandaki iktidar yavaş yavaş kırılıyor olsa da henüz yolun başındayız denilebilir.

Kapsayıcılığa da bu açıdan bakarsak bir ana akım tarafından kapsanmak yerine eşitlik talebinin adını koyabiliriz. Kadınlar, LGBTİ+lar, engelliler, yaşlılar, siyahlar, Asyalılar, farklı bedenler “kapsanmak” değil eşitlik istiyor. Eşit seçenekler, eşit koşullar, eşit temsiliyet gerçekleşene kadar markaların yaptığı reklam kampanyaları birer şovdan ibaret olarak kalacaktır.

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre Yaklaşık 1 milyar insanın bir tür engelle yaşadığı dünyada giysilerin yedide biri engelli kapsayıcı, kolay giyilebilen şekilde yapılmıyor.

Markaların çoğunun büyük beden ölçüleri bulunmuyor, bulunsa da bir-iki düz renkle idare ediliyor. Moda çekimleri de yine 34 beden modellerle yapılıyor. Büyük beden, engelli bireyler kendilerine uygun giysi bulmakta zorlanıyorlar, bulsalar da çok seçenekleri olmuyor ya da almadan önce üzerlerinde nasıl duracağını bilmiyorlar, modada temsil edilmiyorlar.

Yine özellikle hızlı modada hazır giysilerin çoğu, ikili cinsiyet sistemine uygun tasarımlarla kadın-erkek diye ayrılıyor, ölçüler de iki cinsiyet için ayrı belirleniyor; dolayısıyla akışkan cinsiyetler, cinsel yönelimlere sahip kişiler için uygun giysi bulmak zorlaşıyor. Kimliğini keşfetme sürecinde olan gençler kendilerine uygun giysi seçeneklerine ulaşmakta zorlanıyor ve toplum tarafından belirlenmiş cinsiyet kalıplarına sıkışıyorlar.

Erişilebilirlik konusu ister istemez sınıf açısından bakmayı da gerektiriyor; ekonomik imkânları olan kişiler bir noktada kıyafetlere, vücut tiplerine veya kimliklerine uygun seçeneklere, hatta ekolojik versiyonlarına ulaşabilirken birçok insan için bunlar erişilebilir olmuyor.

Kapsayıcılık; iş dünyası yayınlarında “Market genişlemesi kâr getirdi” çerçevesinde incelenmekten, toplumun bazı kesimleri yalnızca markaların özel gün kampanyalarında hatırlanmaktan vazgeçilmediği sürece bu yapılanların reklamdan öteye geçmediğini görebiliyoruz.

 

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.