Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Met Gala: Dönüşüm ne zaman?

0

Moda endüstrisi diğer tüm sektörlerden daha ışıltılı, “güzel”, eğlenceli görünür. Tüm bu ışıltı, üretim süreçlerinde yaşananları da makyajladığı için etik, adil, temiz üretimden bahsetmek için önce bu şaşaalı etiketlerin algısını aşmak gerekiyor ve bu oldukça zor.

Modanın üretim sürecinden bahsederken bugün Bangladeş’teki tekstil işçilerini değil Paris’teki moda tasarımcılarını konuşacağız. Süper modellerle lüks etkinliklerde şampanya içip gazetelere demeçler veriliyor olması büyük markaları, modaevlerini ya da modanın “kralını” modanın üretim sürecinin dışında tutmuyor.

Her yıl düzenlenen Met Gala’nın bu yılki konseptinin Karl Lagerfeld olduğunun açıklanması, 2019 yılında hayatını kaybeden modanın rahmetli kralını yeniden gündeme getirdi. Bize de modanın başka bir yüzünü inceleme fırsatı verdi.

Met Gala nedir? Karl Lagerfeld kimdir?

New York Metropolitan Sanat Müzesi’nin Kostüm Enstitüsü’ne yardım amacıyla düzenlenen Met Gala; tüm dünyada moda ile ilgili düzenlenen en önemli etkinliklerden biri. 1948 yılından beri düzenlenen etkinlik, 1995 yılından beri aynı zamanda Vogue genel direktörü olan Anna Wintour tarafından yürütülüyor. Modanın oscarları olarak da anılan davete her yıl özel davetliler önceden açıklanan bir konsepte göre giyinerek gelirler, içeride ne olduğuysa tam bir muamma.

Anna Wintour’un gala kuralları ve yönetiminin de etkisiyle etkinlik tam bir arzu nesnesi ve statü sembolüne dönüşüyor; ne kadar ünlü, zengin ya da sosyetik olduğunuzun bir önemi yok, eğer davet edilmediyseniz ancak 50.000 dolara kadar olan çok kısıtlı biletlerden alarak davete gidebilirsiniz, tabii Anna Wintour’un kurallarına uymak şartıyla. 2015 yılından beri cep telefonunun yasak olduğu etkinlikte Wintour hoşlanmadığı için selfie yasak, dişlere bulaşmaması için maydonoz veya kokmaması için soğan sarımsaklı yemekler yok, eşlerin bir arada oturmasına izin verilmiyor. Müzede sigara içilmesi yasak olsa da 2017 galasında tuvalette sigara içerken selfie çeken aşırı ünlülerin fotoğraflarıyla bu yasak delinmişti.

Oturma düzenine kadar her şeyi kendisi kontrol eden Wintour, kurallara uymayan veya davete katılmayan ünlüleri “engelliyor” ve bu kişiler Beyonce kadar ünlü değilse yeniden davet alamıyorlar. 2022’de Kim Kardashian’ın Marilyn Monroe’nin 1962’de giydiği elbiseyi giyerek bu moda tarihinin önemli parçasına kalıcı olarak hasar vermesinin ardından, zaten konsepte uygun da giyinmeyen Kardashianların galaya artık davet edilmeyeceği söyleniyor örneğin, fakat davetli listesi de büyük bir sır olduğu için bilmiyoruz.

Tüm bu seremoni, ünlülüğün bile yetmemesi, kendini modanın kraliçesine ispatlamış olmak gerekmesi, içerideki gizlilik ve sadece seçilmişlerin katılabildiği etkinlik fikri Met Gala’yı oldukça özel, arzulanır kılıyor.

Bu yıl Met Gala’nın konsepti Karl Lagerfeld: A Line of Beauty olarak açıklandı. Karl Lagerfeld, 20. yüzyılın en önemli moda tasarımcılarından biri. Modanın kralı olarak anılır, 2019’da hayatını kaybedene kadar Chanel markasının başında geçirdiği 30 yılın yanı sıra Fendi, Chloe ve kendi markası KL’nin de yöneticiliğini yaptığı uzun kariyerinde sadece Chanel’i değil moda dünyasını dönüştüren kişi olarak anılır. Peki problem ne?

Karl Lagerfeld: Nasıl bilirdik?

Konseptin Karl Lagerfeld olarak açıklanmasıyla birlikte bazı çok haklı tepkiler de gelmeye başladı. Çünkü modanın rahmetli kralı cinsiyetçi, fail aklayıcı, şişmanfobik, mizojenist, ırkçı herifin tekiydi. Kadınların nasıl görünmesi, nasıl davranması gerektiği üzerine kurduğu iktidarını acımasızca eleştirilerle pekiştiren zengin, beyaz bir erkekti.

Kimi zaman kamuoyunda yaşanan bazı şeyler “gidiyoruz gidiyoruz, bir arpa boyu yol alamıyoruz” gibi hissettiriyor. Dünyanın en prestijli gecelerinden, küresel olarak medyada yer bulma gücüne sahip Met Gala 2023 de konsepti açıklandığında aynı hissi verdi. Dünyanın en iyi en büyük kaynaklarına sahip bir grup insan bir araya geliyor ve yıllar içinde büyük zorluklarla aşılmış ayrımcılıklara, yerleştirilen farkındalıklara tepkileri bu kadar kör mü oluyor?

Karl Lagerfeld, yaşayan bir efsane olmanın verdiği özgüvenle yıllar içinde mikrofonlara çok fazla şey söylemiş olsa da, özellikle #metoo hareketine ve tacize maruz bırakıldığını söyleyen modellere yaklaşımına özellikle dikkat etmek gerekir. Çünkü modanın “kralı” sektörün öncüsüyken çok az kişi onunla çatışmayı göze alıyor ya da açıktan eleştirebiliyordu. Stilist Karl Templer’in izinsiz olarak pantolonlarını indirdiğini ve kendilerini taciz ettiğini söyleyen modellere “pantolonlarınızın indirilmesini istemiyorsanız bu işi yapmayın, manastıra gidin” derken tecavüz faili Dominique Strauss-Kahn’a çiçek yolladı ve #metoo hareketinin yettiğini söyledikten sonra #metoo aktivisti ünlüler tarafından Chanel boykotu bile başlatıldı.

Modanın kralının sinirlerini bozan ilk şey tacize karşı birleşen kadınlar değildi elbette, 0 ve 2 beden olmayan kadınlara olan öfkesini de hiç saklamadı. Şişmanfobik sözlerinin yanı sıra şişman insanlara bakmadığı bile söylenir. Chanel markasının kurucusu Coco Chanel’in feminist olup olmadığı sorulduğunda “bunun için yeteri kadar çirkin olmadığını” söyleyerek feminizme yönelik bakış açısını ortaya koymasının yanı sıra mülteciler, tipini, boyunu, kilosunu beğenmediği ya da aptal bulduğu kimi ünlüler, gerçek kürk kullanımını bırakmamak için direndiği yıllar bir araya geldiğinde kralın gerçek yüzü de apaçık görünüyor.

Cinsiyetçilik serbest, kibarlık zorunlu, kral çıplak

“O çok büyük bir tasarımcı olduğu için” söylediği “tartışmalı” sözlerle ilgili tepki gösterenlere karşı tepkilerle karşılaştı. Öyle denir, sektörde çok büyük bir ismin cinsiyetçi, fail aklayıcı söylemlerine “tartışmalı” denir, “karmaşık mirası” filan denir. Kral tacize maruz bırakılanlara “ne bekliyordun” diyebilir, ama kimse krala tepki gösteremez çünkü efsane bir modacıdır. Oysa ki “bu işi yaparken ne bekliyordun” demenin “orada ne işin vardı, mini etek giymiş, içki içiyormuş”lardan hiçbir farkı ve tartışılacak hiçbir tarafı yok, ama toplumun yücelttiği dokunulmaz kişiler karşısında sessizleştirilen şiddet mağdurları var.

Dönüşüme direnç

Karl Lagerfeld’in mirası şüphesiz moda tarihinde unutulmayacak giysileri de içeriyor, ama moda tarihinde tacize maruz bırakılan modellerin sessizleşmesinde, tecavüz kültürünün meşrulaşmasında, kürk kullanımındaki ısrarda, modellerin sağlıksız sıfır bedende kalmaya zorlanmasında etkisi de bu mirasın birer parçası.

Moda endüstrisinde ataerkinin, Karl Lagerfeld gibi beyaz, zengin erkeğin iktidarında makbul bulduğu kadınlık tanımının dışına çıkanlara yapılan baskının etkilerini bu satırlarda çokça inceliyoruz. Son yıllarda yalnızca #metoo değil, beden hareketi, kapsayıcılık ve birçok konuda dünyada ve moda endüstrisinde yaşanan farkındalık ve dönüşümün büyük kazanımları oldu. Öyleyse neden 2023 yılında çoktan tarihi geçmiş ve bu dünyadan gitmiş bir kadın düşmanını yüzbinlerce dolarlık büyük kutlamalarla anıyoruz?

Bu yıl 1 mayıs gecesi New York’ta yapılacak Met Gala ertesi gün magazin sayfalarını süslerken bir yandan da aşırı ünlülerin kitleler üzerindeki etkilerini farkındalık ve dönüşüm için mi yoksa geride bırakmaya çalıştığımız ayrımcılık dolu kültür için mi kullanmayı tercih ettiğini göreceğiz.

Her zaman, konserlerinde bile spor kıyafetler giyen Billie Eilish, 2021 Met Gala’ya kocaman bir balo elbisesiyle katıldığında, bu görünümün tasarımcı Oscar de la Renta ile yaptıkları bir anlaşmanın sonucu olduğunu açıklamışlardı. 12 yaşından beri vegan olan Eilish, hayvansal kürk kullanımını bırakması karşılığında markadan giyinmeyi kabul ettiğini açıkladığında hem bunu Met Gala’da duyurdular hem de marka yüzyıla ayak uydurduğunu etkili bir kampanyayla açıklamış oldu.

Gerçekten Karl Lagerfeld’in kadın düşmanı, fail aklayıcı, şişmanfobik mirası anılacak mı ya da hiç değilse bu fırsat Anna Wintour’u kızdırmadan tatlısu protestoları ya da reklam kampanyalarıyla aşılabilir mi? Dünyanın en ünlü halkla ilişkilercilerine sahip aşırı ünlülerin Met Gala 2023 performansını merakla bekliyoruz. Ama galada ne yaşanırsa yaşansın Karl Lagerfeld’in temsil ettiği kültürün bu dünyadan günden güne silindiği, onun gibilerine rağmen her gün daha fazla #metoo denildiği bir gerçek, ve kimsenin bu kazanılmış alanı bırakmaya niyeti yok.

 

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.