Mesele ağaç, anladınız mı? – Tuncer Köseoğlu

Tuncer Köseoğlu’nun yazısı serbestiyet.com’dan alındı

Hayatı ve yaşadığı çevreyi savunanlara vatan hainliği dahil her türlü yaftayı yapıştırma konusunda pek bir mahiriz. Öyle ya; milli değerimize yeraltındaki zenginliğimize sekte vuruyor bu hain insanlar! Para hırsı yüzünden Allah’ın yarattığı o yer üstündeki cenneti yok etmeye çalışanlara göz yummayan ve bunun için direnen Artvinli vatandaşlara yapıldığı gibi…

Pazartesi günü Rize Adliyesi’nde Türkiye çevrecilik tarihinin en önemli davalarından birine başlandı. Türkiye’nin ve dünyanın sayılı ekolojik değerlerinden biri olan Cerattepe’de açılmak istenen madenin engellenme davasıydı bu. Madenin çalışmalarını nöbet tutarak mahkeme karar verene kadar durduran Artvinliler duruşmaya da gitmek istediler. Önce tehditler başladı Rize dolaylarından.

“Gelmeyin, şöyle yaparız, böyle yaparız…” Bu tehditlere aldırmayan 300’e yakın çevreci altı kez arandı, kimlikleri kontrol edildi. Hepitopu 150 km’lik yolda yaşandı bütün bunlar. Güçlülere karşı zayıfları koruması gereken devletin kolluk kuvvetleri, duruşmaya gelmek isteyenleri yıldırmak için madenci şirketten yana tavrını koydu her zaman olduğu gibi. Oysa; oraya gidenler o kendilerine her türlü eziyeti reva gören, insanların geleceği için de mücadele ediyordu. Öyle ki, başka yerde maden bulunur, ama inanın Cerattepe madencilik yapılarak yok edilirse böyle cennet bir daha bulunmaz. Allah da yarattığı cenneti yok edenleri affetmez…

Bir keresinde Cerattepe’de yağmura yakalanmıştım. Ben yağmur diyeyim, siz anlayın tufan. Bir saat kadar sürmüştü yağmur. Bir kayın ağacının bedenine sırtımı dayamıştım. Yağmur sularının ağaçlara vuruşunu yapraklardan süzülürken çıkardığı melodiyi dinlemiştim yağmur boyunca. Sonra güneş açtı, yerimden kalktım tek bir damla yağmur değmemişti bedenime. Kayın ağacının gövdesi ve yaprakları tufan gibi yağmurdan korumakla kalmamış, hayatım boyunca unutamayacağım en muhteşem orkestrayı dinletirdi bana. Madencilikle katledilmek istenen, yok edilmek istenen böyle bir yer işte…

Bugün gazetelerde son yıllarda okuduğum en güzel haber vardı. Enerji Bakanı Berat Albayrak’ın 108 adet HES projesinin yapımından vazgeçilerek iptal edildiği açıklamasını okuyunca çocuklar gibi sevindim. Doğu Karadeniz’de 152 tane yapılmış ve faaliyete geçmişti bile. 108 HES’in iptal edilmesine eşeğini kaybedip, sonra bulan adam gibi sevindim. Zararın neresinden dönülürse kârdır misali. Çocukluğum o derelerde geçti. Balık tuttum, dere kenarlarında oluşan küçük alanlarda topun peşinden koştum, yüzdüm. Hatta şamyellere atlayıp denize kadar inmişliğim de çoktur. Sonradan adına rafting dediler… İşte o derelerden birinde üç adet HES yapıldı dere dere olmaktan çıktı, şimdi hep bulanık akıyor. Doğal denge bozulduğu gibi dereye yüzmeye giden olmadığı gibi balık tutana da rastlamadım. Bize dedelerimizden kalan o güzelim dereleri HES’lere kurban verdik…

Gezi Parkı olayları sırasında bir söz vardı, hatırlarsınız. “Mesele ağaç değil, anladınız mı?” … Gerçekten de orada mesele ağaç değildi. Artık çok daha net anlaşılıyor meselenin ne olduğu. Ama Artvin’de mesele ağaç ve bir cennetin yok olmasını engellemek. Cerattepe sadece Artvinlilerin değil, bu ülkede yaşayan herkesin ortak değeri. Bu değeri koruma adına mücadele ediyor insanlar. Dedelerinden kendilerine kalanı gelecek kuşaklara olduğu gibi bırakma adına. Meselenin ağaç olduğunu siz de anlasanız artık…

Tuncer Köseoğlu – serbestiyet.comtuncer-ko%cc%88seog%cc%86lu

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Balık ekmek yemekle olmaz, Marmara’nın suyunu için!-Mehveş Evin

Ne yazık ki müsilaj felaketini balık yemek, denize girmek, denizin yüzeyini temiz görmeye indirgemek, bu büyük ekolojik krizi durdurmanın önündeki en büyük engel.

Marmara Denizi’ndeki kirlilik sorununa bir çözüm: Agroekoloji – Bülent Şık

Agroekolojik yöntemler sulardaki nitrat kirliliğini azaltıcı bir sonuç doğurur ve bu da içme suyu kaynaklarının korunması anlamına gelir.

Örgütlü sessizlik – Arat Dink

Zeki Tekiner, dört ay önce başka bir silahlı saldırıdan şans eseri ölümcül bir yara almadan kurtulmuştu. Vali’yi olayın siyasi boyutu olduğuna ikna edememişlerdi. Dostları Nevşehir’den bir süre uzaklaşmasını istediler. O, “Bana Nevşehirliden zarar gelmez” dedi, kaldı. Su, tanıdık akıyor, değil mi?

Marmara Denizi’ndeki müsilaj kirliliğinde kömürlü termik santrallerin etkisi incelenmeli- Pelin Cengiz

İstediğiniz kadar yüzey temizliği yapın, bir yeri temizlerken diğer taraftan atık devam ediyorsa buna temizlik denir mi?

Marmara’nın ölümü: İstanbul kolera salgınına hazır mı – Bülent Şık

Denizdeki müsilajin kolera salgını getirmesi mümkün. Ama her şeye rağmen devam etmekten ziyade durmayı, onarmayı öne çıkarmalıyız. İnsan, bitki, hayvan ve çevre sağlığını bir bütünün birbiriyle ilişkili parçaları olarak görmeye çalışarak çözümler arayacağız.

EN ÇOK OKUNANLAR