Dış Köşe

Marmara İletişim’in işgali – Merve Erol

0

Üniversitelerden gelen haberler, AKP’nin ustalık döneminin, 12 Eylül’le hesaplaşma yöntemlerinin, yeni anayasa tahayyülünün encamını da gösteriyor. Gözlerimiz Ünsal hocayı arıyor…

Express mürettebatı, meslektaşları, takipçileri içinde Marmara İletişim’den geçmiş olanlar var. Bu okulun harcını karan, dekanlığını da yapan Ünsal Oskay’ın Ankara yıllarının tedrisatından geçmiş olanlar da var aramızda. Hiçbirimiz Ünsal hocayı bürokratik mecburiyetlerinden ötürü sevmedik. Düşünce âlemimize katkılarından, muhabbetinden ötürü, hayatımızı güzelleştirdiği için, hep buna çabaladığı için sevdik onu. Üniversite denen şey, aslında onun gibilerden ibarettir. Ünsal hoca, dekanlık mesaisinin büyük bölümünü Nişantaşı’ndaki fakülte arazisini Koç Holding’in, Amerikan Hastanesi’nin kıskacından kurtarmaya çalışmakla harcamak zorunda kalmıştı.

Geçtiğimiz günlerde Selçuk Üniversitesi yönetiminin dört öğrenciyi üniversiteden, hatta yüksek öğrenim hakkından mahrum bıraktığını öğrendik. BDP binasına girip çıkmak gibi bir “delil”le KCK operasyonunda gözaltına alınan dört öğrenci hakkında mahkeme kararını bekleyemeyen yönetim (“Ağır cezada davalar uzun sürüyor. Öğrenci dava bitene kadar mezun olur. Mezun olduktan sonra ne cezası verilecek?” diyorlardı) bu kararı elleri titremeden alabilmişti.

“İleri demokrasi”nin, 12 Eylül’le hesaplaşan AKP’nin YÖK’ünün yeni ve benzer icraatı çok geçmeden geldi. Yardımcı doçent olduğu Yeditepe Üniversitesi’nden Marmara İletişim’e getirilip ışık hızıyla profesör yapılan, bir ay sonra Nurçay Türkoğlu, Şükran Esen, Serpil Kırel gibi okulda sayılamayacak kadar çok emeği geçen birçok ismi geride bırakarak Radyo-Televizyon-Sinema bölüm başkanlığına atanan, burada kısa bir süre kaldıktan sonra İletişim Fakültesi’nin dekanı olarak atanan Yusuf Devran, Ankara İletişim’den mezun olmuş, yüksek lisans ve doktorasını Gazi Üniversitesi’nde yapmış. Özgeçmişini Aydınlar Ocağı, Türk Yolu gibi dergilerde, Zaman gibi gazetelerde yazdığı yazılarla, Samanyolu televizyonundaki üç yıllık mesaisiyle, biraz da Londra macerasıyla dolduruyor. Bunları böyle söyleyince, hele kendisini emektar hocalarla kıyaslayınca, 28 Şubatçılık yapıldığını söyleyenler bile var.

Gelelim en son icraatına: Marmara İletişim Fakültesi Radyo-TV-Sinema 4. sınıf öğrencisi Mikail Boz, meğer bir Ekşi Sözlük yazarıymış. Önce şöyle yazmış:

“marmara üniversitesi, iletişim fakültesi’nin, radyo, tv ve sinema bölümü’nün yeni başkanıdır. biraz tepeden inme biçimde getirilmiş gibi görünüyor. kendisi daha önce marmara iletişim’de hiç ders vermedi galiba. buna karşın bölümde o kadar profesör (esra biryıldız, şükran esen, serpil kirel, ahmet şahinkaya, nurcay türkoğlu) varken ve kendisi daha 20 gün önce, profesör ünvanı almışken, nasıl hemen bölüm başkanlığını alabildi, bir seçim yapıldıysa bu nasıl bir seçimdi anlaması güç doğrusu. günahını almayalım ama özgeçmişinde samanyolu tv deneyimi hemen göze batıyor.”

Yusuf Devran’ın dekan ilan edilmesinin ardından Boz, şöyle devam etmiş:

“marmara iletişim’de dördüncü ayını tamamlamadan atı aldığı gibi üsküdar müsküdar bırakmayan, dekanlığa yerleşen ‘profesör’. üç ay önce onun ‘tepeden inme’ biçimde atandığını söylemiştim. meğer herif ‘marmara iletişim’in mesihi’ imiş, şimdiden tepeden dekan oldu. pek yakında rektör olursa şaşırmayacağım. işin ilginci tepki gösterip anında görevlerinden istifa eden nurçay türkoğlu dışında doğru dürüst bu ‘garipliğe’ tepki gösteren kişi de yok gibi. bundan önce melda şimşek’in yardımcı olan ali balabanlar hemen yeni dekan yardımcılığını üstlendi. filiz boshcele ise yüzük kardeşliğini erkenden kuranlardan gibi görünüyor, o da vekaleten iletişim bilimleri başkanlığına atandı. lafın kısası fakültenin biraz imajı vardı, içine ettiler bıraktılar. ortalık atanmışlardan geçilmiyor. bunun adı da yeniden yapılanma.”

Bu “entry”ler üzerine Mikail Boz’un kimliği ve adresi tespit edildi, savcılığa, ifadeye çağrıldı. Daha sonra dekanlıkta sorguya çekildi. Boz’un yazılanlarda hakaret olup olmadığına dair bilirkişi tespiti talebi üzerine Selçuk Üniversitesi’ninki gibi bir yanıt verildi: “Mahkeme çok uzun sürer.” Ve Boz’un cezası hemen kesildi: “Bir yarıyıl okuldan uzaklaştırma.”

Vakıf üniversitelerine verilen teşvikler bir yana, tıkır tıkır işleyen devlet üniversitelerine de ustalık döneminde derhal el atılıyor. “Muhafazakâr demokrat” nesiller buralardan yetiştirilecek, “ateist”lere geçit yok, anladık, ama hukukun böylesi işleyişi, bu pervasızlık, bu utanmazlık?

Bunların da devri geçecek. Ama bu erozyondan Ünsal Oskay gibileri nasıl yetişecek? Önümüzdeki yıllarda en temel meselemiz herhalde bu olacak. Yine aynı okulun araştırma görevlilerinden Uraz Aydın’ın Ünsal hocanın 2009′daki vefatının ardından yazdığı güzel yazıyı hatırlayalım, hayat Yusuf Devran gibi adamlardan ibaret değildi, öyle de olmayacak, hiç olmazsa bunu bilelim:

http://www.sdyeniyol.org/index.php/siyasal-guendem/576-onlarn-uensal-oskay-ve-bizimki-u-uraz-aydin

 

Bu yazı ilk olarak birdirbir.org/ da yayınlanmıştır.

 

 

Merve Erol

More in Dış Köşe

You may also like

Comments

Comments are closed.