Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Lobilerin, kısıtlamaların ve tatilci delegasyonların gölgesinde Plastik Anlaşması toplantısı

0

İlki Uruguay’ın Punta Del Este şehrinde gerçekleşen BM Plastik Anlaşması Müzakere Toplantıları’nın ikincisi bu hafta başında Fransa’nın Paris şehrinde başladı.

Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) üyeleri, Paris’te bir araya gelerek plastik kirliliği üzerine ilk küresel anlaşmayı müzakere etmek üzere tekrar toplandı. INC-2 olarak da bilinen Hükümetlerarası Müzakere Komitesi‘nin bu ikinci toplantısı, ilkinin devamı olup önemli tartışmalara da gebe.

Müzakere süreci, yasal olarak bağlayıcı bir enstrüman geliştirmek üzere yürütülüyor ve dolayısıyla konu ile doğrudan ilişkili çıkar grupları birçok farklı şekilde sürece müdahil oluyor. Bu müdahillik kimi zaman paydaşlar şeklinde yürürken kimi zaman da koridorlarda ve aralarda dönen buluşmalar ve lobiler üzerinden ilerliyor. Öncelikle mekanizmayı anlamak için paydaşları tanımlamakta yarar var:

Sürecin ana aktörü olan üye devletler, enstrümanı müzakere eden temel paydaşlar! Antlaşma üye devletlerin yönlendirmesi ve liderliğinde ilerliyor. Her üye devletin, çıkarlarını ve enstrümandan beklentilerini vurgulayan bir müdahalede bulunma hakkı var ve bu müdahaleler üç dakikayı aşamıyor. Ancak bu müdahalelerin etkin yapılabilmesi için üye devlet katılımcılarının tatile gidip sosyal medyada göstermelik fotolar paylaşan “müzakere tatilcilerinden” değil, gerçekten sorunu bilen ve bu konuda tüm taraflarla temas halinde olan kişilerden oluşması gerekiyor. Üye devletlerin yanı sıra, dokuz büyük grup ve paydaş var: Kar amacı gütmeyen kuruluşlar, kadınlar, işçiler ve sendikalar, bilimsel topluluk, çiftçiler, yerli topluluklar, çocuklar ve gençler, yerel yönetimler, işletmeler ve sanayi.

Plastik uzmanı bilim insanlarına yer yok

Burada bir parantez açmakta fayda var. UNEP mesela INC-2’ye katılan katılımcıların %40’ının STK’lardan geldiğini belirtmiş ancak bu STK’ların ne kadarının sanayi lobicisi olan endüstri uzantılı STK’lar olduğundan bahsetmiyor. Ayrıca burada bilim insanı katılımının da sınırlandırıldığını ve bu nedenle de bilim insanlarının önemli bir kısmının sürece dâhil olamadığını, katılanların da çoğunlukla STK’lar üzerinden gözlemci olarak katıldığını ve hatta benim gibi çok sayıda bilim insanının da bu kısıtlamalardan dolayı katılmaktan vaz geçtiğini belirtmem gerekiyor. Yani kâğıt üzerinde ifade edilen katılımcılık ve paydaşlık reelde pek karşılık bulamıyor.

‘Spam’a düşen öneriler!

Zaten INC-2 için yapılan en önemli eleştirilerden biri de bu. Yani müzakerelerde “en çok duyulması gereken” kişilerin dışarda bırakılması. UNEP’in son yıllarda yapılan “en önemli çok taraflı çevre anlaşması” olarak nitelendirdiği müzakerelere son dakikada getirilen kısıtlamalar nedeniyle, plastik çöp dökümü ve yakılması nedeniyle zarar gören gelişmekte olan ülkelerdeki topluluklar, geri dönüşüm için hayati öneme sahip olan marjinalleşmiş atık toplayıcıları ve bilim insanlarının katılımı oldukça sınırlı kaldı. Sadece bu da değil, geçen haftalarda UNEP tarafından yayınlanan Musluğu kapatmak isimli rapor var ki evlere şenlik. Rapor ile ilgili en önemli problem raporun gerçek dışı ve yanlış çözüm önerilerini savunan bir eksene sahip olması. Ayrıca raporu benim de dâhil olduğum bilim insanları koalisyonuna gönderip değerlendirmesini talep eden aynı UNEP, 30’dan fazla insanın gece gündüz demeden yaptığı 300’e yakın öneriyi ciddiye bile almamış. Neden mi? Çünkü eleştiriler ile beraber rapor ciddi biçimde form değiştirecekti. Peki, bu büyük hata ya da bilinçli sansüre karşın UNEP’in savunması ne? Değişiklikleri içeren raporun spam klasörüne düştüğü iddiası. Kargaların bile gülebileceği bir iddia. Bu durum UNEP’in ciddiyeti hakkında da fikir veriyor.

INC-2’nin bir önceki müzakereden bir diğer farkı da ülke delegasyonlarının endüstri markajına alınmış olması. Bu durum bilim insanlarının katılımının sınırlandırılması nedeniyle daha da şiddetlendi. UNEP binasının koridorları, ellerinde manipülatif çözüm önerileri içeren dosyaları olan çoğunluğu erkek, top sakallı ve  takım elbiseli endüstri lobicileri tarafından adeta işgal edilmiş vaziyette.

Bunun yanında Ocean CleanUp isimli endüstri güdümlü kuruluşun “plastik kirliliği sorununu denizden çöp toplayarak çözebiliriz, bize güvenin” temalı beyaz erkek özgüvenine sahip köşe yazıları yayımlayıp, albenili raporlar ve içeriklerle müzakerecileri tavlamaya çalışması da işin bir başka tarafı. Bu durum en büyük kirletici olan kuruluşları da cesaretlendiriyor. Ancak şunu söylemeden geçmemek lazım. UNEP kendi raporunda kimyasal geri dönüşümü ve plastik atıkları çimento ocaklarında yakılmasını plastik sorununun çözümü gibi ima edince bu tür umut tacirleri de fırsattan istifade ediyor. İmam- cemaat ilişkisi. Endüstri eksenli plastik koalisyonlarından bahsetmedim bile.

Paris’teki INC-2 görüşmelerinin ne kadar da yanlış bir yola sapma potansiyeli taşıdığını daha başka birçok örnekle ortaya koymak mümkün. Karbon kredisi absürtlüğü gibi bir absürtlük olan plastik kredisini canhıraş savunanlardan, mekanik geri dönüşümün oransal olarak arttırılmasına, plastik çöplerden bloklar ya da yollar yapıp onu hayatımıza daha fazla sokma çabalarından, plastik çöplerin kimyasal muameleyle yakıta dönüştürülmesini savunana kadar çok sayıda art niyetli fırsat tacirleri şu anda oldukça sıkı bir mesai harcıyor.  Buna bir de konudan habersiz sosyal medya reklamcısı devlet yetkilisi müzakerecileri de eklersek ortaya çok ciddi bir risk çıkıyor. O da Paris İklim Anlaşması gibi bir kaderin plastik anlaşmasını da beklediği.

Her şeye rağmen tüm bunlara karşı doğruları topluma karşı sorumlulukları nedeniyle savunan bilim insanları koalisyonu ve bazı STK’lar da sürece dâhil. Bu gruplar tarafından yapılan müdahaleler anlaşmanın olması gereken rotaya girmesine yardımcı olacaktır.  INC-2 bu hafta bitecek ve sürecin nereye evrileceğini UNEP tarafından yayınlanacak taslak metinlerden öğreneceğiz. Süreç bitmiş değil.

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.