Ekolojik YaşamHafta SonuKitapManşet

[Kuşlar, Orman ve Ben] Doğayla geçen yıllar, Tansu Gürpınar

0
Tansu Gürpınar

Türkiye’de Doğa ve İnsan Konularının Yakın Tarihi’nde Tanıklıklar

Güneşin Aydemir

***

22 – Doğayla geçen yıllar, Tansu Gürpınar

Yeniden kuş gözlemcisi oldum. Ama bu sefer tek bir kuş gözlüyorum. Sanırım o da beni gözlüyor. İstanbul’a geldiğim zaman kaldığım bir ev var. Sevgili bir arkadaşımın bana gönülden sunduğu bu evde bu hafta sonu yalnızım. Evi bana bıraktı ve hafta başı dönmek üzere gitti. Emanetçi olduğum bu ev emrime amade.

Evin penceresinden karşıdaki evin çatısını görüyorum ve kiremitleri birleştiren oluk şeklindeki Osmanlı kiremitlerinin oluşturduğu ufak boşlukta duruyor bu kuş. Bir serçe. Geçen geldiğimde yağmur yağıyordu ve bu küçük kovukta durarak ıslanmaktan korunuyordu. Şimdi, yaklaşık bir ay sonra yine burada duruyor. Göz gözeyiz. Geçen gün baktığımda da oradaydı ve diğer serçe sesleri arasında belli ki henüz bilmediği eşine şarkılar söylüyordu. Nitekim daha sonra baktığımda eş adayı da yanındaydı. Şarkısı ulaşmış duyan kulaklara, darısı hepimizin başına.

Aklıma ekoloji derslerinde anlatılan niş kavramı geliyor. Doğa boşluk tanımaz. Nerede bir boşluk, orayı dolduruverir anında. Çatıyı yapanlar kiremitleri döşerken bu kuşa yuva olacağını bilmiyorlardı büyük ihtimalle -eğer biliyorlardıysa gerçekten alimdiler-, bina da oldukça eski, öte taraftan birkaç restorasyon da geçirmiş olduğunu anlayabiliyoruz halinden. Evdekiler sadece kendilerinin yaşadıklarını düşünüyorlar büyük ihtimalle orada, ama ben biliyorum ki en az bir kişi daha var aynı evi kullanan.

Sabahın bu saatinde haftalardır bir türlü oturup yazamadığım –ve elbette Alper’i sürekli olarak beklettiğim- şu yazıyı bana yazdırtan bir ilhama neden olan bu kuşa minnet duymaz da ne yapar insan?

Düşünüyorum uzun süredir. Kuşlar, Orman ve Ben serisi bir yerlerde tıkandı kaldı. Neden? diye. Sıra da en hareketli yere gelmişti, Bodrum günlerine oysa ki. Ama ondan önce anlatmak istediğim bir başka hikaye var ve bir türlü giriş yapamıyorum.

Bir de anlatım tarzı hususu var tabii. Düz yazı şeklinde yazmak beni biraz sıkıyor galiba. Geçen gün yürürken aklıma geldi, otoröportajları seviyordum ben diye. Yeşil Gazete’de yılllar önce yapmıştım bir otoröportaj, epey keyif almıştım. Sonra bir yerde Pınar İlkiz’in Sevin Okyay’la yaptığı röportaj kitabına rastladım. Sayfaları şöyle bir çevirdim, öyle rahat okunuyor, öyle keyifli ki. Ve dedim, evet işte sanırım benim olayım bu, röportaj. Bir yandan kendini tanıma yolunda da güzel bir araç, kendine kendinle ilgili sorular sormak. Kendinden bir adım geride, kendine bir yabancıymış gibi bakmak.

Sonunda karar verdim; kendimle konuşmalarımı yazarak devam edeyim bu köşede diye. Nitekim ben küçük bir kız çocuğu iken de kendimle konuşurdum. Hayali bir ben vardı arkadaşım olarak, onunla saatlerce konuşarak oynadığımı hatırlıyorum. Bunu bir delilik olarak görmeyen ve sonuna kadar izin veren anneme ne kadar teşekkür etsem az. Sonra büyüdüm, içeriden konuşmaya devam ettim. Ve işte şimdi yazarak konuşuyorum kendimle.

Dönelim Bodrum episoduna geçmemi engelleyen mevzuya. Engel deyince de olumsuz oldu şimdi, ama aslında çok güzel bir konu. Bir tanıştırma, bir buluşturma. Bu satırları okuyorsanız eğer, sizleri özel bir insanla tanıştırmaya hazırlanıyorum, öyle okuyun bu yazıyı. Hikayenin ucu, uzun bir zaman önceye dayanıyor. Doksanlı yılların başına.

O zamanlar ülkemizin bir çevre bakanlığı dahi yoktu, düşünün. Çevre konusu Başbakanlık’ta bir müsteşarlığın sorumluluğundaydı. O günlerdeki toplantılardan tanıştığım Tansu (Gürpınar) Bey’i anlatacağım size. Daha doğrusu o size kendini anlatacak. Çünkü Kalkınma Atölyesi sayesinde kendi hayatını gençlere ilham versin diye kaleme aldı. Birkaç sene öncesine dayanan bir çalışma bu. Kalkınma Atölyesi, “kalkınmaya katkı verenler” başlıklı bir çalışma yapıyor. Şu anda hayatta olan ve yaşamı ile bu konulara örnek olmuş, başarılı insanların yaşam hikayelerini kendilerine yazdırarak kitaplar basıyor.

Bu insanlardan biri de Tansu Gürpınar. Tansu Bey’in kitabının basımı GEF Küçük Destek Programı tarafından da desteklendi. (GEF SGP nedir diye soruyorsanız Gökmen Argun röportajı burada)

Tansu Bey, ülkemizdeki ilk jenerasyon kuş gözlemcilerinden. Hem yıllarca arazide Türkiye’nin doğası üzerine bilimsel çalışmalar yapmış bir biyolog, hem doğanın korunması için doğrudan çalışmış, kararlar almış örnek bir bürokrat, hem de büyük hevesle doğayı kayıt altına alan bir fotoğraf sanatçısı. Çok yönlü bir insan olmasının yanı sıra tam bir beyefendi. Dedemin deyişiyle bir “zarafet elçisi”.

Tansu Gürpınar

Türkiye’deki ilk milli parkların fizibilitelerini yapan, uluslararası anlaşmalarına imza atan, ülkemizi ve doğasını çeşitli toplantılarda hakkıyla temsil eden, ünlü Caretta kaplumbağalarının bugün hala özgürce yumurtlayabildiği Dalyan kumsalının korunması için büyük emek harcayan ve daha pek çok işi başarmış birisinden bahsediyorum.

Dahası da var; yine memlekette doğa koruma konularını ilk kez yaygın şekilde gündeme getiren Doğal Hayatı Koruma Derneği’nin de kurucularından. Kelaynakların yok oluşuna tanık olduktan sonra eyleme geçen yürekten bir doğa korumacı. Derneğin nasıl kurulduğunu kitapta çok güzel anlatıyor.

Ben onu tanıdığımda, dedim ya Çevre Müsteşarlığı’nda çalışıyordu, yönetici olarak. Daha sonra Tansu Bey emekli oldu ve Doğal Hayatı Koruma Derneği’nde çalıştı. Ben de o sırada orada çalışıyordum (daha o yıllara gelmedik bu yazı dizisinde). Çalışma arkadaşı olduk anlayacağınız.

Bütün vasıflarının ötesinde Tansu Bey, benim için bir hikaye anlatıcısı. Yaşadığı tecrübeleri kahve sohbetlerinde, çalışma molalarında anlatışı zihnimde sanki oradaymışım gibi canlanıyordu. Anadolu doğasının ve doğa korumanın tarihine merakımdan olsa gerek Tansu Bey ile sohbetlerimiz hafızamda hep taptaze, hep çok keyifli.

Kitabın içinden spoiler vermek istemiyorum. Zira okumanızı, yudum yudum içmenizi istiyorum. Çok akıcı ve güzel bir dille yazılmış bu kitabın okurken benim burada anlatmaya yeltendiğim ama o zamanlarda yaşamadığım için asla anlatamayacağım bir dönemi yaşayacaksınız adeta. Anadolu’nun bozkırlarının, ormanlarının, dağlarının, kıyılarının geçmişinde dolanacaksınız. Arada bir kafanızı kaldırıp düşüneceksiniz; böyle bir diyar, böyle insanlar var mı gerçekten diye. Sonra tekrar tekrar okumak isteyeceksiniz.

Daha fazla uzatmayayım, sizi kitapla tanıştırmış olayım. Başucunuzda yer açın bu kitaba diyeyim.

Doğa İle Geçen Yıllar, Tansu Gürpınar kitabını edinmek isteyenler için başvuru:

Kalkınma Atölyesi, 0 541 457 31 90, [email protected]

 

Not: Gelecek yazılar otoröportaj şeklinde olacak, onu da demiş olayım. Ben pencereye geri dönüyorum, kuş beni bekler!

Güzel haftasonları…

….Devam edecek….

 

Güneşin Aydemir

You may also like

Comments

Comments are closed.