Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Küresel Uyum İndeksi ne söylüyor?

0

Notre Dame Üniversitesi Küresel Uyum İndeksi (ND-GAIN) hükümetlerin, işletmelerin ve toplulukların yüksek nüfus, gıda güvensizliği, yetersiz altyapı ve sivil çatışmalar gibi iklim değişikliğinin şiddetlendirdiği riskleri incelemelerine yardımcı olan bir ölçüm aracıdır.

Açık kaynakları kullanan Ülke Endeksi, her yıl 180’den fazla ülkeyi kırılganlık düzeylerine ve başarıyla uygulayabilecekleri uyum çözümlerine göre sıralamak için 45 göstergede 20 yıldır elde edilen verileri kullanıyor.

ND-GAIN indeksine bakıldığında, yüksek gelir grubundaki ülkelerin uyum indeksinde üst sıralarda (ilk 28 ülke), düşük gelir grubundaki ülkelerin ise alt sıralarda (son 18 ülke) olduğunu görmek çok şaşırtıcı değil. Sadece buna bakarak bile maddi imkanların iklim krizine uyumda baş rolü oynadığını görebiliriz.

Yüksek gelir grubunda en alt sıradaki ülke Bahama Adaları (87’inci sıra). Ülkeye sık sık zarar veren tropik kasırgalar düşünüldüğünde bu sıralama çok da kötü gelmiyor bize.

Düşük gelir grubundaki en üst sıradaki ülke ise 103’üncü sıradaki Tacikistan. Bunu da Tacikistan’ın iklim krizinin getirdiği felaketlerden şimdilik uzak olmasıyla açıklamak mümkün.

Buradan da görülebileceği gibi uyum indeksi, iki ana kavramın bileşkesi olarak ortaya koyuluyor. Bir yanda iklim krizinin getirdiği felaketlere karşı kırılganlık diğer yanda da bu felaketlere karşı olan hazırlık seviyesi bulunuyor.

Uyum indeksinde tepede bulunan Norveç en az kırılganlığı olan ikinci ülkeyken hazırlık seviyesi en yüksek üçüncü ülke konumunda. Hazırlık seviyesi en yüksek olan Singapur, kırılganlık açısından 65’inc. sırada yer alıyor. Bu da, yöneticilerin ülkenin kırılganlık durumuna dikkat ederek bu alana yatırım yapmış olduklarını bize söylüyor.

İklim krizinin zararlarından en uzak ülke olarak İsviçre görülüyor, bununla birlikte hazırlıklı olma sıralamasında da İsviçre 10’uncu sırada bulunuyor. Bu da yönetimin iklim sorunlarını şansa bırakmadığının bir göstergesi.

Ülkemiz bu indekste uyum açısından 48’inci sırada kendisine yer buluyor. Kırılganlık sıralamasındaki yerimizin 28’inci sıra olması aslında biraz şaşırtıcı. Özellikle Akdeniz Havzası’nda bulunan ülkemizin kırılganlığının daha fazla olmasını beklerdik. Hazırlık seviyesinde ise 63’üncü sıradayız. 

Kırılganlık üç kavramın ortak etkisi olarak açıklanıyor. Bu kavramlar uyum kapasitesi, hassasiyet ve maruziyettir. Doğal olarak maruziyet ilk ele alınan başlık oluyor. Eğer başımıza iklim felaketlerinin gelmediği bir yerde yaşıyorsak kırılganlığımız da az oluyor.

İklim felaketlerinin sık görülebildiği bir yerde yaşıyor olabiliriz ama bu felaketler bizi etkilemiyorsa hassasiyetimiz düşük demektir. Mesela yaşadığımız vadi bölgesi sıkça sele maruz kalıyor olabilir ama biz vadi tabanında değil yamaçta yaşıyorsak bu sele karşı hassas değiliz anlamına gelir.

Diyelim vadi tabanında yaşıyoruz ve bolca sel basıyor ama bizim evimiz yerden epeyce yüksek kazıklar üzerine oturtulmuş ve sel bassa da bizi etkilemiyorsa o zaman da uyum kapasitemiz yüksektir.

Bu bağlamlarda bakıldığında Türkiye uyum kapasitesinde 33’üncü hassasiyette 78’inci ve maruziyette 28’inci sırada yer alıyor. Bunu fazla sel basmayan bir vadi tabanında yüksek evlerde yaşıyoruz şeklinde yorumlayabiliriz. Aslında çok kötü bir durum değil bu.

Ancak “eğer maruziyetimiz artarsa,  yani iklim felaketleri artacak olursa şu anda almış olduğumuz önlemler yeterli olur mu?” sorusuna cevap bulabilmemiz gerekiyor. Çünkü çoğumuz bu felaketlerden fazlaca etkilenebilecek bölgelerde yaşıyoruz.

İklim felaketlerine hazırlık açısından bakıldığında ülkemizin durumu çok da iyi görünmüyor. Hazırlığın üç bileşeninden ilki olan ekonomik yapıyı, uyum kapasitesini artırmak için yapılan yatırımlar olarak açıklamak mümkün. Buradaki sıramız 60.

Bizden üstte, düşük gelir grubundan Somali ve Rwanda’nın bulunması düşündürücü olmalı, çünkü oralarda bile yatırım alanında iklim krizine uyum sağlamanın ülkemizdekinden fazla önemsendiği algısına kapılmak mümkün.

Özellikle terör olaylarına yakınlığımız, yönetişim başlığındaki sıramızın 188 ülke arasında 123’üncü sırada olmasının bir nedeni. Sosyal hazırlık seviyesi açısından da 29’uncu sıradayız. Bu da gerek toplumsal gerekse de teknolojik altyapımızın, bu konuya eğilmek istesek fazlasıyla yeterli olduğunu gösteriyor.

Sonuç olarak yüksek ve düşük gelir düzeyine sahip ülkelerle kıyaslandığında çok kötü bir noktada olmadığımızı söylemek mümkün. Ancak zaman içerisinde artacak iklim felaketlerine hızla uyum sağlayabilmek için bu konuda gözlerimizi daima açık tutmamız ve şimdiden hazırlıklı olmamız gerekiyor; çünkü İsviçre veya Norveç gibi iklim felaketlerinden nispeten uzak bir ülkede yaşamıyoruz.

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.