Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Küresel eşitsizlik ve çoklu krizler dönemi

0

Pandemi süresince hayat durmuş gibiydi, pandemi sonrasındaysa yıllar geçmiyor sanki üzerimize çöküyor.  Dünya yıkıcı çatışmalar, savaşlar, zorunlu göçler, küresel güney ve kuzeyi etkileyen hayat pahalılığı, aşırı hava olaylarıyla kendisini gösteren iklim değişikliğinin yol açtığı çoklu krizlerin pençesinde.  

Geçtiğimiz yıl Türkiye’de de çok talihsiz olaylar yaşandı.  6 Şubat depreminde kaybettiğimiz canlar, yaralananlar, evsiz ve işsiz kalanlar ruhlarımızda derin yaralar açtı. Çevre katliamları ve büyük ihmaller sonucunda oluşan iş kazalarının sayıları katlanarak arttı. Hayat pahalılığı, özellikle gıda enflasyonunun yüksekliği ve yükselen enerji fiyatları, geçtiğimiz yıla damgasını vurdu. Ayrıştırıcı ve dışlayıcı söylemler politik ortama hâkim oldu. Son seçimlerde iktidarın değişeceğine dair umut taşıyanlar hayal karıklığına uğrarken, seçim sonrası ortaya çıkan bir dizi politik skandal umut bağlanan muhalefetin ne kadar aciz ve yetersiz olduğunu gözler önüne serdi. Hep birlikte ülkenin daha da sağa kaydığına tanıklık ettik. Sağ partiler gittikçe radikalleşirken kendini solda tanımlayan partilerin de söylemleri ve eylemleriyle sağa yaklaşarak meşrulaşmaya çalıştıklarını gözlemledik. Ancak bu ilkesiz tutum sandıkta beklenen oy artışını getirmediği gibi seçmenin güvenini de zedeledi. 

Yakın coğrafyamızda savaşlar ve kısmi savaşlar süregeliyor.  Ukrayna’da yıkıcı bir savaş devam ederken Gazze’de yaşanan insanlık suçlarına tanıklık ediyoruz. Batılı ülkelerin yanı sıra Müslüman ülke ve topluluklar ve uluslararası örgütler sessizce olan biteni izliyor, hatta destekliyor.  

Covid-19 pandemisinin etkileriyse halen devam ediyor. Salgın neo-liberal sistemin olumsuz yönlerini iyice açığa çıkardı. Kişiden kişiye ve bölgeden bölgeye farklı şekillerde deneyimlenmiş olsa da Covit-19 Pandemisi küresel ölçekte eşitsizlikleri arttırdı.  2020 yılında Covid-19 krizi 124 milyon insanın daha aşırı yoksulluğa maruz kalmasına yol açtı. Geniş kitleler bu sorunlarla boğuşurken çok küçük bir grup varlıklarını arttırdı.  Global sağlık krizi sırasında dünyanın en zengin 10 kişisi zenginliğini ikiye katlarken, 120 Milyondan fazla insan aşırı yoksulluğa sürüklendi.[1]   

Pandemi sırasında 6.2 milyon resmi can kaybı kaydedildi, ancak gerçek rakamın bunun iki katı olduğu tahmin ediliyor.[2] Pandemi sonucunda Amerika Birleşik Devletleri’nde Latin Amerika Kökenli, Siyah, Kızılderili ve Alaska Yerli Halklarının ölüm oranı beyazların iki katıydı.[3]   Yine aynı dönemde, erkeklere oranla daha çok sayıda kadın işlerini kaybetti ve kariyerlerini terk ederek finansal güvencelerini yitirdi.[4] Eve kapandığımız dönemde kadına yönelik ev içi şiddet de arttı. Pandemi göçmen ve mültecilerin yaşadıkları ülkelerde sosyal, ekonomik ve politik haklardan yararlanmalarını daha da güçleştirdi.[5]  

Eşitsizlik: Krizin hem sebebi hem sonucu

Şu anki sistem refahın geniş kitlelerce paylaşılmasına olanak vermeksizin zenginliğin küçük bir kesimin elinde toplanmasına yol açıyor. Eşitsizlikler çoklu krizlere, tehditlere ve şoklara yol açarak yaşanan yıkımı daha da derinleştiriyor. Daha fazla kaynağa sahip olanlar tüm yaşananlardan kendilerini koruyup kolayca toparlayabilirken dezavantajlı veya dışlanmış kesimlerin en fazla hasar görüyor. Eşitsizlik krizin hem sebebi hem de sonucu olarak karşımıza çıkıyor. 

Credit Suisse Küresel Zenginlik Raporu (2022) verilerine göre dünya nüfusunun %1,2 si 1 milyon ABD doları ve üzerinde varlığa sahipken, 1 milyon dolar ila 100 bin dolar arasında varlığa sahip onların oranı % 11,8 düzeyinde.[6] Öte yandan varlıkları 100,000 ila 10,000 ABD doları olanların oranı % 33,8 iken, dünya nüfusunun % 53,2 lik kısmı 10,000 doların altında bir varlığa sahip. Aynı veriler bize dünya nüfusunun %1,2 lik kesimin toplam varlıkların % 47,8 ine sahipken, en yoksul % 53,2 lik kesimin toplam varlıkların yalnızca % 1,1 ine sahip olduğunu göstermekte.  Son otuz yılda, insanlığın en üst % 1’lik kesimi en alttaki % 50’lik kesimden yaklaşık 20 kat daha fazla servete sahip oldu.[7]  

Oxfam’ın “Eşitsizlik Ltd.” olarak çevirebileceğimiz “Inequality Inc.” (2024) rapora göre dünyadaki en zengin beş kişi servetlerini 2020’den bu yana iki katından fazla (% 114) arttı. Tamamı erkek olan bu beş kişinin servetleri 405 milyar dolardan 869 milyar dolara yükseldi. Aynı dönemde yaklaşık 5 milyar insan daha da yoksullaştı. Bu eğilim devam ettiği taktirde on yıl içinde dünyanın ilk dolar trilyonerini göreceğiz. Öte yandan dünyanın en büyük 10 şirketinden yedisinin başında bir milyarder var.  CEO veya ana hissedar konumunda olan bu kişilerin yönettiği şirketlerin toplam değeri 10,2 trilyon dolar. Bu varlık Afrika ve Latin Amerika‘daki tüm ülkelerin toplam GSYİH’sinin üzerinde. Dünyadaki en büyük 148 şirketin kârı 3 yılda ortalama yüzde 52 artarak 1,8 trilyon dolara ulaştı.  Yüz milyonlarca kişi reel gelirleri düşerken varsıl pay sahiplerine yüksek temettüler ödeniyor[8] 

Ampirik çalışmalar eşitsizliğin ekonomi ve toplum açısından son derece zararlı olduğunu gösteriyor. Eşitsizlikler ekonomik gelişmeyi sekteye uğratıyor, yoksulluğu derinleştiriyor, sağlık ve esenliği tehdit ediyor, demokrasi ve katılımcılığa imkân vermeyen, sosyal, ekonomik ve çevresel sürdürülebilirliği   olmayan bir düzenin hâkim olmasına yol açıyor. [9]   

Küresel Kuzey’in rolü

Neoliberal politikaların ve son zamanlarda yaşanan krizlerin bir sonucu olarak ortaya çıkan eşitsizlikler ülke içinde ve dışında artmaya devam ederken bu durumdan en çok kırılgan gruplar zarar görüyor. Küresel nüfusun yalnızca yüzde 21’ini temsil eden Küresel Kuzey’in zengin ülkeleri, küresel servetin yüzde 69’unu ellerinde tutuyorlar, üstelik dünyadaki milyarder servetinin yüzde 74’ü onların elinde. Irk, etnik köken, toplumsal cinsiyet, cinsel yönelim, yaş, engellilik ve bir dizi başka faktör de insanların sosyal ve ekonomik olanaklara erişiminde etkili olarak var olan eşitsizlikleri derinleştiriyor.[10]  

Küreselleşmenin hâkim olduğu ekonomik model gezegenin sınırlarını zorlayarak eşitsizlikleri üretiyor ve yeniden üretiyor. İnsan kaynaklı iklim değişikliği küresel ölçekte yaklaşık olarak 1.1 °C lik bir artışa yol açtı[11] . 1970 yılından bu yana doğal hayat popülasyonunda % 68 lik bir azalma meydana geldi Atmosfere salınan karbondioksitin büyük bölümü gelişmiş ülkelerden kaynaklanırken küresel salımın yarısından fazlası ABD ve Avrupa ülkelerinden kaynaklanmakta. 1990-2015 Yılları arasında dünyadaki en zengin yüzde onluk kesim toplam emisyonların yüzde elli ikisinin, en zengin yüzde birlik kesim ise yüzde on beşini üretti.[12] Aşırı tüketim ve kirlilik çevreyi ve iklimi yıkıma sürüklerken, en az tüketen ve çevreyi en az kirletenlerden bu yıkımdan en fazla zarar görüyor.   

Oysa İkinci Dünya Savaşı savaşı sonrası tüm dünyada yoksulluk azalmış, sağlık koşulları iyileşmiş, yaşam süresi uzamış, toplumsal cinsiyet eşitliğinde ilerleme kaydedilmiş, ayrımcılık azalmış, kitlelerin teknolojiye erişim olanakları artmıştı. Ancak tüm bu imkanlardan herkes eşit biçimde yararlanamadı ve krizler patlak verdiğinde geçmiş kazanımlar hızla ortadan kalktı[13]  

Ekonomik ve finansal krizler dışında iklim değişikliği, biyolojik çeşitliliğin yok olması, kirlilik, sürdürülebilir olmayan kaynak kullanımı, bakım hizmetinin ücretsiz olarak kadınların omzuna yükleyen ve hem bakım verenler hem de bakıma muhtaç olanlar için eşitsizliği derinleştiren bakım krizi, gücün giderek daha asimetrik dağılmasından kaynaklı politik krizler, demokratik değerlere ve insan haklarına karşı tepki, devlet meşruiyetine olan güvenin sarsılması, giderek artan şiddet içeren protestolar ve çatışmalar geçtiğimiz yıla damgasını vurdu. Dünyanın pek çok bölgesinde gelir, varlık, fırsat eşitsizlikleri demokratik süreçlere katılımı ve haklara erişimi de güçleştiriyor.[14]  

2015 yılında bakım ihtiyacı olan insan sayısı 2,1 milyardı, bu sayının 2030 yılında 2.3 milyara ulaşması bekleniyor. Küresel ölçekte ücretsiz bakım hizmetinin % 76.2 sini kadınlar üstleniyor.  Erkeklere oranla üç kat daha fazla ücretsiz bakım hizmeti kadınlar tarafından veriliyor.[15] Tüm dünyada ilkokul öncesi çağdaki çocukların % 40 ından fazlası, yaklaşık olarak 350 milyon çocuk, bakıma ihtiyacı olduğu halde bundan yoksun durumdalar.[16]  

Dünyanın tüm bölgelerinde kitlesel protestolar 2009 dan 2019 yılına kadar yıllık olarak ortalama %11.5 oranında artmış durumda.[17] Öte yandan büyük 90 medya sahibi dünyadaki medya varlıklarının neredeyse yüzde 50 sini ellerinde tutuyor.[18] Siyasi çalkantılar yaygınlaşırken ana akım medyayı elinde tutan küçük bir grubun kitleleri manipüle etme imkânı da artıyor.  

Her ne kadar üst düzey gelir grubuna mensup olan kişi ve ülkeler düşük gelir grubuna mensup kişi ve ülkelere kıyasla kendilerini tüm bu kriz ve tehditlerin olumsuz etkililerine karşı daha iyi koruyor olsalar da kendilerini krizlerin etkilerinden ve bunun getirdiği sosyal ve politik sonuçlardan tamamen soyutlayamazlar.  

Krizler çağını derinlemesine incelediğimizde eşitsizlik, çevresel yıkım ve kırılganlığın sistemin talihsiz biçimde ürettiği bir yan ürün olmaktan ziyade bilinçli bir tasarım olduğunu görüyoruz. Bununla birlikte kriz zamanları çoğunluğun kabul ettiği geleneksel ekonomik ve sosyal modellerin geçerliliğinin sorgulandığı ve alışılageldik uygulamaları bırakarak farklı bir yöne doğru ilerlemeyi de mümkün kılabilir. Kriz ve eşitsizliklerin yapısal nedenlerini irdeleyerek dönüştürücü bir değişimi gündeme alabiliriz. Bu modele nasıl geçtiğimizi ve buradan nasıl çıkabileceğimizi sorgulamalıyız. Küresel müştereklerin ve kamusal hizmetlerin bu dünyada yaşayan tüm bireyler için elzem olduğunun görmemiz ve daha kapsayıcı, eşitlikçi, ekolojik, sürdürülebilir bir dünya için hemen harekete geçmeliyiz. 

Kaynaklar

[1] UN (United Nations). 2021b. Investing in Jobs and Social Protection for PovertyEradication and a Sustainable Recovery. Secretary General’s Policy Brief, September. Geneva: UN.
[2] The Economist. 2022. “Are Some Countries Faking Their Covid-19 Death Counts?” 25 February. https://www.economist. com/graphic-detail/2022/02/25/are-some-countries-faking-their-covid-19-death-counts
[3] CDC (Centers for Disease Control and Prevention). 2022. Risk for COVID-19Infection, Hospitalization, and Death By Race/Ethnicity. Atlanta: CDC .
[4] Oxfam. 2022 Inequality Kills: The Unparalleled Action Needed to Combat Unprecedented Inequality in the Wake of COVID-19.  Oxford: Oxfam International.
[5] Foley, Laura and Nicola Piper. 2021. “Returning Home Empty Handed:Examining How COVID-19 Exacerbates the Non-Payment of Temporary Migrant Workers’ Wages.” Global Social Policy, 21(3):468–489
[6] Credit Suisse  Global Wealth Report 2022. Zurich: Credit Suisse AG, Research Institute
[7] Oxfam. 2022 Inequality Kills: The Unparalleled Action Needed to Combat Unprecedented Inequality in the Wake of COVID-19.  Oxford: Oxfam International.  
[8] Oxfam.  2024 Inequality Inc.:How corporate power divides our worldand the need for a new era of public action. Oxford: Oxfam GB, Oxfam House, John Smith Drive, Cowley, Oxford, OX4 2JY, UK. 
[9] Hujo, Katja and Maggie Carter (eds.). 2022. Between Fault Lines and Front Lines: Shifting Power in an Unequal World. London: Bloomsbury).
[10] Stewart, Frances. 2016. The Dynamics of Horizontal Inequalities 2016 UNDP Human Development Report Think Piece. New York: United Nations Development Programme
[11] PCC (Intergovernmental Panel on Climate Change). 2021. Climate Change2021: The Physical Science Basis.Working Group I contribution to the Sixth Assessment Report of the Intergovernmental Panel on Climate Change. Geneva: IPCC
[12] World Wildlife Fund. 2020. Living Planet Report 2020: Bending the Curve of Biodiversity Loss. Gland: WWF.
[13]  UN (United Nations). 2022 Progress Towards the Sustainable Development Goals. Report of the Secretary-General. Geneva: UN
[14] Foley, Laura and Nicola Piper. 2021. “Returning Home Empty Handed:Examining How COVID-19 Exacerbates the Non-Payment of Temporary Migrant Workers’ Wages.” Global Social Policy, 21(3):468–489
[15] ILO (International Labour Organization). 2018a. Care Work and Care Jobs for the Future of Decent Work. Geneva: ILO
[16] Devercelli, Amanda and Frances Beaton-Day. 2020. Better Jobs and Brighter Futures: Investing in Childcare to Build Human Capital. Washington, DC: World Bank.
[17] Brannen, Samuel, Christian Haig and Katherine Schmidt. 2020. The Age of Mass Protests: Understanding an Escalating Global Trend. Washington, DC: Center for Strategic and International Studies.
[18] Noam, Eli M. 2016. Who Owns the World’sMedia: Media Concentration and Ownership around the World. New York: Oxford University Press 

 

 

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.