Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Küçük ölçekli nükleer santral almak mı? Hayır istemiyoruz

0

Geçtiğimiz çarşamba günü Bloomberg’de çıkan bir haber yeni bir nükleer tehditin kapımızda olduğunu adeta yüzümüze çarptı. Habere göre Türkiye, ABD ile 35 tane küçük nükleer reaktör alma pazarlığı yapıyormuş. ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan, nükleer enerjide ticari rekabet edebilirlik kıdemli danışmanı Justin Friedman, Türkiye’nin 2050 yılına kadar nükleer santrallerden 20 gigawatt elektrik üretim kapasitesi hedefine atıfta bulunmuş ve ABD’den SMR’ler olarak bilinen 35 kadar küçük modüler reaktör satın alabileceğini söylemiş. Friedman’a göre “şimdi sıradaki soru, işletmeler arası işbirliğinin kapısını açmak için hükümetler arası birlikte nasıl çalışılacağı…”

Elektrik üretim kapasitesi 10 ila 300 megawatt (mw) arasında değişen reaktörler küçük ve modüler nükleer reaktör (SMR) olarak adlandırılıyor. Dördüncü nesil reaktör olarak da tanımlanan küçük ve modüler nükleer reaktörler için aslında hiçbirimizin dikkatini çekmeyen ilk işaret 30 Mayıs’ta TRT Haber’de yayınlanan bir haber-röportaj ile gelmişti. Bugün Akkuyu’da büyük bir hızla inşasına devam edilen 1000 mw ve üstü reaktörler üçüncü nesil olarak nitelendirilen konvansiyonel reaktörler olarak sınıflandırılıyor. Ortalama olarak dört veya beş küçük ve modüler nükleer reaktör Akkuyu NGS’nin kapasitesine denk geliyor. Alınması hedeflenen 35 küçük ve modüler nükleer reaktör 7-8 Akkuyu NGS santraline eş değer…

30 yıl işletim süresi, daha fazla radyoaktif atık

SMR’ler elektrik üretiminde, endüstriyel alanda da buhar ve termal ısı kullanılıyor. SMR’lere özellikle Rusya-Ukrayna savaşı ile birlikte ilgi arttı ve birçok ülkede ya kuruldu ya da inşaat halinde İnşaat süreleri konvansiyonel santrallere göre çok kısa olan bu santrallerin yakıt değişimi yapmadan uzun yıllar çalışabilmesi, boyutları ve kolayca yer değiştirilebilmesi TRT HABER’de de, küçük modüler reaktörlerin bir avantajı olarak sunulmuştu. Ancak ortalama 30 yıl işletim süreleri olduğu söylenen bu santraller konvansiyonel reaktörlere göre çok daha yüksek miktarda radyoaktif atık üretiyor. Dünyada halen çözümlenmemiş ve günden güne büyüyen radyoaktif atık sorunu varken, SMR’ lerden kaynaklı yüksek ve orta dereceli tehlikeli nükleer atıkların artmasıyla atık sorununun daha da büyüyeceği açık…

Çok sayıda bilim insanına göre küçük ve mikro modüler reaktörler halen geliştirilme aşamasında. Standardizasyonların henüz oturtulamaması, risklerin nasıl yönetileceğinin yeterince deneyimlenmemiş olması, nükleer güvenlik tartışmaları ve lisanslama aşılması bu santraller için çözülmesi gereken zorluklardan bazıları. Daha birkaç ay önceye kadar yakıt kompozisyonu, soğutucu seçimleri, pasif güvenlik sistemleri, atık yönetimi, acil durum/ani kapatma gibi lisanslamaya temel olacak standartlaşmış bir yapısının olmadığı ve var olan lisanslama içeriğinin küçük modüler reaktörleri kapsamadığı bilim çevrelerinde konuşulan SMR’lerin bugün tüm dünyaya Ukrayna-Rusya savaşı fırsat bilinerek pazarlanmaya çalışılıyor. Üstelik pazarlama stratejilerinin içinde konvansiyonel santrallerin savaşta oluşturabileceği riskler de kullanılıyor, SMR’lerin küçük, taşınabilir ve güvenli olduğu iddia ediliyor ve yer değiştirebileceği söyleniyor.

Emisyon azaltımı bahanesi

Bu santrallerin ülkemize pazarlanma stratejisinde ise 2053 yılında net sıfır karbon emisyonu hedeflediğini iddia eden Türkiye’nin halen elektrik üretiminin %35’den fazlası sayıları 70’i bulan kömürlü termik santrallerden karşılanıyor olması kullanılıyor. Türkiye’nin bu hedefi yakalaması için çözümün başta güneş ve rüzgar olmak üzere yenilenebilir enerji kaynaklarında değil, onlar yerine kurulacak SMR’lerde olduğu propagandası yapılıyor. ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan, nükleer enerjide ticari rekabet edebilirlik kıdemli danışmanı Justin Friedman’da bu duruma dikkat çekerek Türkiye’nin 2050 yıllarda ‘ulaşmayı’ hedeflediği 20 gigavatlık nükleerden elektrik üretim hedefi pastasından 35 SMR’lik bir pay istiyor.

Nukleersiz.org koordinatörü ve Yeşil Gazete nükleer editörü Pınar Demircan 2050 yılına kadar karbon emisyonu düşürme hedefleri bahane edilerek nükleer santrallerde dünya ve küresel sistemle uyum içindeki Türkiye’de nükleer enerji ısrarının devam ettiğini vurguluyor. Bu şekilde gerek dünyada gerekse Türkiye’de enerji üretimi için doğa dostu ve az maliyetli enerji üretiminin de önü tıkanmak istendiğini vurgulayan Demircan ayrıca Türkiye’nin karbonsuzlaşma iddiasında da bir samimi olmadığını söylüyor. Bilindiği gibi halen ülkemizde aktif 68 adet kömürlü termik santral varken ve bunların hızla kapatılması gerekirken en son Çinli Shanghai Elektrik tarafından Adana Sugözü’nde inşa edilen Hunutlu Termik Santrali açıldı… Demircan ayrıca, “Türkiye’nin SMR satın alma olasılığı ile ilgili haberi ise  iktidarın katlanan ekonomik krize rağmen SMR lobisinin müşterisi olmayı, yaklaşan hayati seçimin öncesinde sermaye gruplarının desteğini almak için elini güçlendirme girişimi olarak okunması gerektiğini” belirtiyor.

Çok sayıda ülke nükleer santrallerini kapatıyor. Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle yaşanan enerji krizi bile başta Almanya olmak üzere ülkelerin bu yaklaşımlarını değiştiremedi. Şimdi nükleer lobi son birkaç Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansında yaptığı dördüncü nesil küçük ve mikro modüler reaktörlerin fosil yakıtların alternatifi olduğu propagandasının, Rusya-Ukrayna savaşını da fırsat bilerek sonuçlarını almaya çalışıyor.

Ancak bu tuzağa düşülmemesi; ‘nükleer rönesansın’ gerçek olmadığının görülmesi gerekiyor. Halk sağlığı bakış açısı ile ister konvansiyonel olsun, ister küçük; günden güne büyüyen radyoaktif atık sorunu, radyasyon sızıntısı ve ekosistemler açısından yıkıcı olan kazalara neden olması nedeniyle nükleer santraller kesinlikle kullanımdan kaldırılmalı… Nükleer santrallerin ekonomik ömrünü tamamladığı zaman kendisinin de bir radyoaktif atık haline döndüğü de unutulmamalı…

Ülkemize gelince, Rus Nükleer Şirketi ROSATOM tarafından inşa edilen gerek Akkuyu’daki projeden, gerekse henüz kimin tarafından yapılacağı belli olmayan Sinop’ta ÇED onayı verilmiş olan projelerden vazgeçilmesi ve SMR alım sürecine girilmemesi gerekiyor. Pınar Demircan’ın da dile getirdiği gibi bunun için de siyasi partilerle, sivil toplum örgütleriyle bir an önce görüşmeler yapması ve kamuoyuna SMR ile ilgili gerçeklerin anlatılması şart. TBB, TTB ve TMMOB’nin daha önce Akkuyu ve Sinop projelerinde olduğu gibi bir araya gelerek SMR gerçeklerini topluma anlatarak ilk adımı atmasında fayda var. Unutmayın 35 SMR yaklaşık 7-8 tane Akkuyu NGS’ne neredeyse eşit…

Yoksa yarın çok geç olabilir…

 

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.