UncategorizedDoğa MücadelesiEditörün SeçtikleriManşetRöportajTürkiye

Küçük Çin olma yolunda Türkiye: İthal çöp enkazını kim kaldıracak?

0

Bir Bloomberg muhabirinin izleme cihazıyla Londra‘daki çöplerin Almanya ve Polonya‘dan sonra Adana‘da son bulan yolculuğunu belgelemesinden beri Türkiye, yurt dışından ülkeye ‘ithal edilen’ çöplerin akıbetini tartışıyor.

Bloomberg Green’de yer alan Kit Chellel ve Wojciech Moskwa imzalı haber, İngiltere’nin bir zincir marketindeki plastik poşetin iki ay sonra Adana’ya geldiğini göstermiş, bazı milletvekilleri bölgeye giderek haberin bulgularını doğrulayan görüntüler paylaşmış, fakat hem şirketler hem de Bakanlık, iddiaları yalanlamış veya çelişkili açıklamalarda bulunmuştu.

Çöp ithalatında baş aktör olan Çin‘in, yarattığı doğa yıkımını fark ederek 2018’de yasak getirmesinin ardından dünyadaki atık ticareti, farklı az gelişmiş ülkelere kaydı. Bu yasaktan çok daha önce Avrupa’nın çöplerini almakta olan Türkiye de bu artıştan payını aldı.

Greenpeace verilerine göre Türkiye, 2020 yılında Avrupa Birliği ülkeleri ve İngiltere’den toplam 659 bin 960 ton plastik atık ithal etti. Plastik atık ithalatı 2004’ten bu yana ise 196 kat arttı.

Sanatçı Haluk Levent‘in Adana’ya gidip görüşmeler yapmasının ardından geri dönüşüm şirketlerinin Adana’nın 18 farklı bölgesindeki çöp yığınlarını en geç bir ay içinde temizlemeye ‘söz verdiğini’ açıklamasıyla tartışmalar yeni bir boyuta ulaştı.

Levent‘in aktardığına göre şirketler, “Biz de bu durumdan rahatsızız. Sorumlular bulunup cezalandırılsın. Biz de her gün denetlenmeye hazırız.” dedi.

Öte yandan Türkiye’deki çöp yığınları, Adana’nın çok ötesine taşıyor.

Geçtiğimiz hafta Yeşiller Partisi Eşsözcüsü Koray Doğan Urbarlıİstanbul Sultangazi’de birikmiş yurt dışından gelen plastik çöpleri böyle göstermişti:

İlgili haber: Yeşiller İstanbul’daki çöplerin izini sürdü: Hepsi yurt dışından gelen plastik çöpler

Peki bu çöp yığınlarını oluşturduklarını reddedenler, bu kirliliği nasıl temizleyecek? Var olanın temizlenmesi bir yana, gelecekte yaratılabilecek doğa yıkımının da önüne geçilecek mi? Türkiye hangi adımları atmalı?

Tübingen Üniversitesi‘nden Dr. Mehmetcan Akpınar‘a sorduk.

Adana’nın 18 ayrı bölgesindeki çöp yığınlarını ‘en geç bir ay içinde temizleme’ sözünü kim, nasıl yerine getirecek? 

Haluk Levent ile geri dönüşüm şirketlerinin yaptığı ve kamuoyına duyurdukları görüşme Adana’daki ithal çöp alanlarının halk ve çevre sağlığına karşı oluşturduğu tehditlere karşı olumlu bir adım olsa da kendi içinde tezatlar da barındırıyor.

Türkiye’de bu tip yasa dışı çöp alanlarının oluşmasını engellemek için görevlendirilmiş denetleyici kurumlar, Çevre İl Müdürlüklerine bağlı Çevre Yönetim ve Denetim Daireleri ve Belediyelere bağlı Çevre Koruma ve Kontrol Müdürlükleridir.

Buradaki söylem ve açıklamaların sunduğu görüntü ise devlet ve kamu kurumlarının içinde olmadığı sivil insiyatif ve şirketler arasında gerçekleşen bir pazarlığın vuku bulduğu ve bunun sonunda böyle bir anlaşmanın doğduğudur.

Bu açıklama aynı zamanda ne kadar acıdır ki ortadaki denetleyici unsurların etkisizliğine de işaret ediyor.

Masaya oturan geri dönüşüm tesisleri, her ne kadar bu yasa dışı dökümlerden kendi şirketlerinin sorumlu olmadıklarını söylemişseler de, zehir saçan bu ithal plastik çöp dökümlerinden geri dönüşüm ve plastik sektörünün sorumlu olduğunu dolaylı olarak itiraf etmiş olmuşlar.

Halbuki daha geçen haftaya kadar bir çok işletme sahibi, çöp ithalatını inkar ediyor, Adana’ki Avrupa çöpleri haberlerini yalanlıyordu.

2021 Mayıs ayında da Adana’nın dört yanında ortaya çıkan benzer görüntüler neticesinde de yine Adana Çevre Denetim Dairesi bu konuda bazı baskın denetimler yapmış 32 işletmeye cezalar kesmiş, ardından da bazı noktalardan 181 ton (yaklaşık 25 kamyon yük civarı) plastik çöpü Adana’nın muhtelif bölgelerinden kaldırdığını, bunları tehlikeli atık geri kazanımı lisansı olan bertaraf firmalarına gönderdiğini açıklamıştı.

Peki bu kirlilik nasıl temizlenecek, nasıl temizlenmesi gerekir?

Kabaca bir hesap yaparsak, sözü geçen 18 alanda 2017’den bu yana biriken en az 2-3 bin ton plastik çöpün olduğunu söyleyebiliriz. Bir çok noktada bu plastik çöpler yakılmış, üzerlerine toprak dökülüp bu dökme ve yakma işlemleri tekrarlandmış durumda.

Dioksin, furan, ağır metaller gibi üst düzey kanserojen, organik kirletici maddeler bu bölgeleri yoğun bir şekilde kirlettiğini yapılan analizler ortaya koydu.

Bu alanların profesyonel birimlerce, kontaminasyonu başka bölgelere yaymadan, işçi sağlığını da tehlikeye atmadan dikkatlice kaldırılmaları gerekiyor. Avrupa’da bu tip operasyonlar genelde aylarca sürüyor ve milyonlarca euroya mal oluyor.

Burada Haluk Levent’in görüştüğü şirketlerin verdiği güvence nedir, bu çok açık değil.

Kaldırma işleminin Çevre İl Müdürlüğünce yetkilendirilmiş ehil kişiler tarafından yapılması gerekiyor. Şirketler tarafından değil.

Ve de burada kamu kaynakları yerine bu geri dönüşüm tesislerinin ayıracağı bütçenin kullanılacağını mı düşünmemiz lazım? Bu bütçe örneğin ne kadardır? Hangi şirketler bu finansmanı sağlayacaklar? Bir ay içerisinde bu alanlar nasıl kaldırılacaklar? Bu konulardaki belirsizlik ve söylemin içindeki acelecilik açıkçası bu işin ne kadar düzgün ve dikkatli yapılacağı ile ilgili soruları da beraberinde getiriyor.

Haluk Levent şirketler ile yaptığı görüşme sonrası bir fotoğraf yayınladı ama görüşme yaptığı STK kuruluşlarının isimlerini tek tek açıkladığı gibi bu şirketlerin hangi şirketler olduğuna dair yazılı bir açıklama yapmadı.

Benim bildiğim herhangi bir geri dönüşüm şirketi de bu verdikleri söze yönelik henüz yazılı bir açıklama da yapmadı. Ortada bir söz var, ama bu sözün çerçevesi henüz çok net değil.

İthal edildikten sonra Adanada yol kenarına atılan plastik çöpler. Fotoğraf: Sedat Gündoğdu

Son gelişmelerle bunun takibinin daha sık yapılacağı belirtiliyor. Fakat aynı zamanda konunun gündeme gelmesiyle Türkiye’nin farklı yerlerinde de çöp dağlarının görüntüleri paylaşılıyor. Ne olacak? İthalatın önüne geçilmesi için hangi düzenleme ve tedbirlere ihtiyaç var? Bu vaatler güvenilir mi?

Çöp ithalatı yasaklanmadıkça bu görüntülerin maalesef devam edeceğini söyleyebiliriz.

En son yapılan bir paylaşım Adana’da değil de Adana’ya yakın ama Mersin il sınırları içerisinde ormanlık bir bölgede benzer yasa dışı çöp dökümünün olduğunu gösterdi. Benzer manzaralar İstanbul Sultangazi’de de ortaya çıktı.

Ayrıca gümrüklerdeki denetim kapasitesinin bu ithalat hacmi ile başa çıkması mümkün değil. Türkiye’nin esas olarak çöp ithalatından vazgeçip, kendi plastik çöplerini toplayıp, ayrıştırıp geri dönüşüme sokması gerekiyor.

Türkiye üç yıldır Avrupa’dan plastik çöp ithalatında Avrupa birincisi iken, kendi çöplerini değerlendirmede Avrupa’da Romanya ile birlikte sonuncu.

Birleşik Krallık da suçlamalara cevap vermeli

Bakanlık ve diğer resmi kurumlar ithalata dair bazıları tümüyle bazıları kısmen yalanlayan açıklamalar yaptı. Açıklamalar neden çelişkili? Hukuki sürece dair neler biliyoruz?

Çevre Bakanlığı yetkilileri iki hafta önce Adana’da İncirlik, Şakirpaşa, Karahan, Küçükçıldırım, Kuyumcular gibi mahallelerde incelemeler gerçekleştirdiklerini ve bir atık dökümü tespit edemediklerini açıkladılar.

Bakanlık tespit edemedi ama kaldırılması beklenen 18 yasa dışı çöp noktasının bir çoğu bu beş bölgede bulunuyor. Yani şirketlerin “Biz bu 18 alanı temizleyeceğiz” açıklaması Bakanlığın atık dökümü yoktur açıklamasını boşa düşürdü.

Fotoğraf: Greenpeace

Ayrıca Çevre Bakanlığı yetkilileri 11 noktadan toprak analizi aldıklarını ve burada çıkan değerlerin normal seviyelerde olduğunu açıkladı. Bu ilk bakışta yüreklere su serpen bir açıklama gibi görülebilir ama Greenpeace raporunda ortaya konan dioksin, furan gibi yüksek derece kanserojen kimyasalların hiçbirinin değerlerine Bakanlık kendi analizlerinde bakmamış. Yani yoktur dediği kimyasalların ölçümü yapılmamış bile.

Ayrıca Bakanlık, İngiltere’den gelen çöpler ile ilgili haberi yalanlayarak önemli bir diplomatik hataya da imza attı. Burada suçlamaları esas olarak cevaplaması gereken İngiltere’dir. Türkiye değil.

Çevre bakanlığının alelacele yalanlamasıyla Türkiye, haklı olduğu bir noktadan, gerçekleri inkar eden bir konuma itilmiş oldu.

Dolayısıyla bu olayda sorumluluğu bulunan Avrupa ülkelerine karşı ülkemiz haklı hukuki argümanlarından yoksun bırakıldı diyebiliriz.

Bu zamana kadar elimizde olan verilere göre, bu ithalatın halk sağlığına ve bölge ekosistemlerine zararı ne boyutta? Geri döndürülebilir zararlar için acil olarak atılması gereken adımlar neler?

Çin 2018 yılına kadar dünya çöplerinin %55’ini ithal ediyordu (yılda 14 milyon ton). Çin bu çöplerin büyük kısmı ile baş edemiyor, bunun %70’e yakınını gömüyor veya yakıyordu. Bu ithalatın yarattığı ekolojik yıkım ve bunun maliyeti ile başa çıkamayınca 2018’de çöp ithalatını yasaklamıştı.

Son yapılan çalışmalar bu maliyetin içinde küresel ısınma, aşırı su tüketimi, insanlarda kanser artışı, içilebilir sulardaki toksik birikim ve mikro partikül madde oluşumunun olduğunu gösteriyor.

Küçük Çin olma yolunda ülkemizde maalesef bir grup tüccarın zenginleşmesi adına tüm bu maliyetler çevremize, insan sağlığına ve dolayısıyla kamu kaynaklarımıza vergilerimize de bindirilmiş oluyor.

Umarım çok geçmeden plastik çöp ithalatı tamamen yasaklanır ve bu ekokırım hadisesi son bulur.

 

You may also like

Comments

Comments are closed.