Kibir ateşi – Samim Akgönül

Samim Akgönül’ün bu yazısı https://akgonul.wordpress.com adresindeki kişisel blogundan alındı

2016’da Tayyipistler kendilerini yenilmez hissediyorlar. Bütün rakiplerini bertaraf ettiler, eski ortaklarını yok ettiler. Kendi eğitim sistemlerini kurdular. Sonsuza dek dinine ve kinine sahip nesiller yetiştirecekler.

2006’da Gülenistler kendilerini yenilmez hissediyorlardı. Ergenekon başlamıştı. İktidar partisi ile füzyon halindeydiler. Devlette kadrolaşma tam gazdı. Kendi eğitim sistemlerini kurmuşlardı. Sonsuza dek altın nesiller yetiştireceklerdi.

1997’da Neo-Kemalistler kendilerini yenilmez hissediyorlardı. 28 Şubat başlamıştı. İslamistleri her yerden kovuyorlardı. Kendi eğitim sistemlerini kurmuşlardı. Sonsuza dek Neo-Kemalist nesiller yetiştireceklerdi. 28 Şubat bin yıl sürecekti.

1983’de Militaristler kendilerini yenilmez hissediyorlardı. Cunta her kuruma yerleşmişti. Solcuları her yerden kovuyorlar, hapsediyorlar, sürgüne gönderiyorlar, asıyorlardı. Kendi eğitim sistemlerini kurmuşlardı. Sonsuza dek militarist nesiller yetiştireceklerdi. Türk-İslam sentezi son zafer olacaktı.

1974’de Ecevitçiler kendilerini yenilmez hissediyorlardı. Kıbrıs harekatı başarılmıştı. Rakipleri bertaraf etmek için fırsat bu fırsattı. Meclis derhal feshedildi. Devlet kadroları baştan aşağı değiştirildi. Kendi eğitim sistemlerini kuruyorlardı. Sonsuza dek ulusal solcu nesiller yetiştireceklerdi.

1957’de Menderesçiler kendilerini yenilmez hissediyorlardı. Üçüncü seçim zaferi gelmişti. NATO’ya girilmiş sırt Amerika’ya dayanmıştı. Cemaatler arkalarındaydı. Ezan Arapçaya dönmüştü. Basın susturulmuştu. Rakipleri tamamen bertaraf edildi. Kemalist eğitim sistemi yerle bir edildi. Devlet kadroları baştan aşağı değiştirildi. Sonsuza dek sağcı milliyetçi müslüman nesiller yetiştireceklerdi.

1945’de İnönücüler kendilerini yenilmez hissediyorlardı. Rejime hakimiyet tamamlanmıştı. Savaşa girilmemiş ama savaşın bütün faşist politikaları uygulanmıştı. İnönü resmi paralardaydı. Rahatlıkla Birleşmiş Milletlere girmek için çok partili rejime geçilebilirdi. Eğitim sistemi tamamen ellerindeydi. Sonsuza dek Milli Şefçi nesiller yetiştireceklerdi.

1934’de Kemalistler kendilerini yenilmez hissediyorlardı. Beyaz sayfa tamamlanmıştı. Onuncu yıl kutlanmış, Milli olan her şeye sahip olunmuştu. Bütün iç rakipler bertaraf edilmiş, İstiklal mahkemeleri bitirilmiş, devrimler tamamlanmıştı. Eğitim sistemi tamamen değiştirilmişti. Sonsuza dek Kemalist nesiller yetiştireceklerdi.

1923’de…

Samim Akgönül -https://akgonul.wordpress.comsamim akgönül

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Balık ekmek yemekle olmaz, Marmara’nın suyunu için!-Mehveş Evin

Ne yazık ki müsilaj felaketini balık yemek, denize girmek, denizin yüzeyini temiz görmeye indirgemek, bu büyük ekolojik krizi durdurmanın önündeki en büyük engel.

Marmara Denizi’ndeki kirlilik sorununa bir çözüm: Agroekoloji – Bülent Şık

Agroekolojik yöntemler sulardaki nitrat kirliliğini azaltıcı bir sonuç doğurur ve bu da içme suyu kaynaklarının korunması anlamına gelir.

Örgütlü sessizlik – Arat Dink

Zeki Tekiner, dört ay önce başka bir silahlı saldırıdan şans eseri ölümcül bir yara almadan kurtulmuştu. Vali’yi olayın siyasi boyutu olduğuna ikna edememişlerdi. Dostları Nevşehir’den bir süre uzaklaşmasını istediler. O, “Bana Nevşehirliden zarar gelmez” dedi, kaldı. Su, tanıdık akıyor, değil mi?

Marmara Denizi’ndeki müsilaj kirliliğinde kömürlü termik santrallerin etkisi incelenmeli- Pelin Cengiz

İstediğiniz kadar yüzey temizliği yapın, bir yeri temizlerken diğer taraftan atık devam ediyorsa buna temizlik denir mi?

Marmara’nın ölümü: İstanbul kolera salgınına hazır mı – Bülent Şık

Denizdeki müsilajin kolera salgını getirmesi mümkün. Ama her şeye rağmen devam etmekten ziyade durmayı, onarmayı öne çıkarmalıyız. İnsan, bitki, hayvan ve çevre sağlığını bir bütünün birbiriyle ilişkili parçaları olarak görmeye çalışarak çözümler arayacağız.

EN ÇOK OKUNANLAR