Hafta SonuManşet

[Kedi-Siz] Mine Söğüt: Kediyle arkadaşlık uzaylı ile arkadaşlık kadar olağanüstü

0

Bir İrlanda Atasözü diyor ki;

Kedilerden hoşlanmayan insanlardan uzak durun.

Oysa yazar da konukları da İrlandalı değil. Onlar sadece kedilere gönül vermişler. Tolga Öztorun her hafta kendi sevdiği kedicileri sizin için misafir ediyor.

[Kedi-Siz] kedisiz yaşayamayanların toplanma noktası. Her cumartesi sizinle…

***

Sanırım geçen sene bahar sonu ya da yazın hemen başıydı, Zorunlu gittiğim İzmir’den eve dönmek için vakit geçiriyordum. Cennet gibiydi ama orada olmak istemiyordum. Küçücük bir kafeye oturdum Kordon’da, bir bira söyledim, bir şeyler okumaya koyuldum.

Kafam karışık okuyorum ama sanki orada değilim gibi… Birkaç yazıyı öyle yokmuşçasına geçtim, Sonra karşıma o çıktı tamamen tesadüf.

Benim rüyam dediğim her şeyi sanki ben anlatır gibi özetlemişti. Etkilenmiştim, kendime getirmişti beni. Yazıyı buraya ekleyebilmek için bulmam gerekiyordu. Fazlası ile uğraştım buldum, mutluyum…

Benim rüyamda…

Konsolosluk yanar, medya tutuşur, etik geberir, sınırlar ve devletler ve meclisler yerin dibine girer; benim de içinde olduğum, gazetecilerle ve akademisyenlerle ve hukukçularla ve politikacılarla ve ekonomistlerle ve ırkçılarla ve sadece reklam arası seyrettiği görüntülere ağlayan, haberlere üzülen ve o reklamlarda gördüğü şeyleri tüketemezse öleceğini düşünen insanlarla dolu şişme bir bot… 

Dalgalara kapılıp defalarca ve defalarca devrilir. 

O güzel kasabada başını okşadığım köpekler ve fotoğraflarını çektiğim kediler, rüya bu ya, bizden daha fazlasını bilirler. 

Sonrasında daha çok dikkatimi çekti, renkleri, kedileri, kitapları sevmesi, kalbi, değişik aklı, köy aşkı ve oldukça siyah bakışı… Bu kadar farkında olan kadınlar çok sevilmeli…

Çünkü o Mine Söğüt.

***

8 – Mine Söğüt: Kediyle arkadaşlık uzaylı ile arkadaşlık kadar olağanüstü

Tolga Öztorun: Paşa ve Akude’yi hatta Asprin‘i sormak istiyorum sizi üzmezse… Hayatınıza giriş hikayeleri, karakterleri, yazarken üretiminize katkıları filan her şeyi merak ediyorum.

Mine Söğüt: Yok hiç üzmez beni. Ölümle ve vedayla barışığım.

Paşa… Akude… Aspirin…

Öncesi Fadik ve Gelgel

Ondan öncesi Puma.

50 yıllık hayatımda aynı evde yaşadığım kediler bunlar. Hepsi (Aspirin hariç) çirkin sokak kedileri. Hep tekirler. Biri üç renkli kız. Hep çok akıllılar. Çok duygusallar. Çok kişilikliler. Çok sıradanlar. Çok özeller.

Aspirin

Gelgel öldüğünde, Fadik yalnız kalmasın diye bir ilandan görüp yavru kedilere bakmaya gittiğimiz bin kedili bir evde çıktı karşımıza. Bir yaşındaydı, bembeyazdı ve çok farklıydı. Biz bebeklere bakarken yanımızda öyle bir dolaştı ve konuştu ki, o bin kedili evden yeni doğmuş tekir kedilerden biri yerine bembeyaz yetişkin bir  prensi alıp çıktık.

Dünyanın en iyi oğlanıydı. Dünyanın en duygusal arkadaşı. Dünyanın en uysal en sevgi dolu kedisi. Gelgel’in yasını tutan Fadik’e kendisini hemen sevdirdi. Fadik gittikten sonra gelen Paşa’ya da aynı şefkatle hemen kol kanat gerdi. O da 16 yıl bizimleydi.

Akude, Aspirin’in hastalandığı ve bizim de artık yeni bir kedi almamaya karar verdiğimiz bir dönemde çıktı karşımıza. Bir kış günü ıssız bahçelerdeki eski ve derin bir kuyunun dibinden gelen ağlama sesini duyduk. İnilmesi zor bir yerde sırılsıklam bağıran avuç içi kadar bir kedi. Onu kurtarmaya AKUT geldi. Bahadır, erkek çıkarsa adını Akut, kız çıkarsa Akude koyalım dedi. Üç saatlik zorlu bir uğraştan sonra kurtarılan Akude Aspirin’le Paşa’nın arasına hemen karıştı. O kadar hoşgörülüydü ki, hasta Aspirin’in kayıtsızlığına, duruma sinirlenen Paşa’nın aksiliğine hiç alınmadan evin üçüncü kedisi oluverdi.

Aspirin o geldikten kısa bir süre sonra öldü. Paşa neredeyse bir yıl onun yasını tuttu ve Akude’ye hiç yüz vermedi.

Şimdilerde yaşlı Paşa genç Akude’yle vurmalı kırmalı oyunlar oynuyor ve sevgisini ancak o uyurken belli ediyor.

Akude anlayışlı. Yüksek iştahı, koca poposu ve geniş kalbiyle Paşa’yı her şeye rağmen çok seviyor.

Evimizdeki kediler geceleri hep benimle birlikte uyurlar. Ama benim tarafımda. Bazen başucumda, bazen ayakucumda.

Bir de kapı önü kedilerimiz var. Arsız, adının hakkını veren korkunç akıllı bir üç renk. Bir de ağzına vur lokmasını al, yakışıklı Berk.

Kedi nüfusumuz şimdilik bu kadar. Çılgın gibi artmaması için bahçeden gelip geçen kedilere hiç yüz vermiyorum. Hepsini arkalarından için için seviyorum.

Benim kedilerim de tüm kediler gibi ben çalışırken masamdadırlar. Kağıtların, kitapların hatta bilgisayarın üzerinde. Elleri ellerimde. Gözleri gözlerimde. Yazamamam için ellerinden geleni yaparlar. Yazı kıskancıdırlar.

Hemen hemen yazdığım tüm romanlara, hikayelere de sızarlar. Hayatımda olmalarından büyük gurur duyarım. İnsanın kendi formundan başka canlılarla ilişkide olmasını çok önemserim çünkü.

Düşünsenize farklı bir yaratık sizi tanıyor, seviyor, birlikte yaşıyorsunuz. Size güveniyor, sizden talepleri var… Ama size hiç benzemiyor. Bambaşka bir dünyanın canlısı. Bu bana büyüleyici gelir.  Bir kediyle arkadaş olmak aslında bir uzaylıyla arkadaş olmak kadar olağanüstüdür.

Tolga Öztorun: Bir yazıda çok çarpıcı bir örnek vermiştiniz. Ev kedileri ve sokak kedileri… Faşizm ve sınırlar, Sokak kedisi eve girerse kedi (BENİM SINIRLARIM VAR ONLARI AŞAR DEMİŞİM) sınırlarını aşar diye. Üzerine çok düşünmüştüm. Gerçekten çok merak ediyorum böyle mi düşünüyorsunuz?

Mine Söğüt: Evet, içeri almadığım kedi üzerinden benim gibi faşizme çok uzak olduğunu zanneden bir bireyin bile kendi küçük alanında ona nasıl yer açtığını sorgulamıştım o yazıda. Ve lafı şuraya getirmişim:

“Faşizmin çekirdeğindeki otoritenin alt sınırı bir şeylerin bizim olduğunu sandığımız anda beliriyor; üst sınırı da bundan emin olduğumuz anda.”

Mülkiyet ve sınırlar büyük mesele insan için. Etik üzerine kurduğunuz tüm iyimser teoriler mülkiyet ve sınır meselesiyle bir anda boşa çıkıveriyor. Eğer gerçekten başka bir dünyanın mümkün olduğuna inanıyorsak bunun için önce tüm tanımları baştan ve çok farklı yapmak zorundayız. Ve işe sahip çıktığımız temel değerlerden vazgeçerek başlamalıyız.

Tolga Öztorun: Herkesin bu denli umutsuz olduğu bir ülkede, yeni “hayvan hakları”  yasasına göre kedi ve köpekler artık kuşçu dükkânlarındaki kataloglardan seçilerek satın alınacak. Henüz satın alınması konusunu aşamamışken bir de böyle lokanta menü kartlarından ana yemek seçer gibi kedi köpek seçilmesine ne diyorsunuz?

Mine Söğüt: Etini yediği kuzuyla başını sevdiği kuzu arasında bağ kurmayan bir ahlakı sorunsuzca  içselleştirmiş bir türden, insandan bahsediyoruz; ondan bu konuda bir duyarlılık ya da doğru bir sistem inşası beklemek manasız.

Bu dünyada daha yüz yıl önce kölelik yasaldı; insanlar birbirini hayvan gibi alıp satıyorlardı. Birbirimizle ilişkilerimizi belirlerken hala o kadar hoyratız ki, insanın hayvanlarla, doğayla ilişkilerde düşünceli olmasını beklemek için henüz çok erken. Hayvanların dükkanlardan ya da kataloglardan alınıp satılması arasındaki fark sadece vahşetin organizasyonunu işaret ediyor ve her koşulda bana dehşet verici görünüyor.

Tolga Öztorun: Teşekkür ediyorum, iyi ki varsınız.

 

Röportaj: Tolga Öztorun

(Yeşil Gazete)

 

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.