Bir İrlanda Atasözü diyor ki;
“Kedilerden hoşlanmayan insanlardan uzak durun.”
Oysa yazar da konukları da İrlandalı değil. Onlar sadece kedilere gönül vermişler. Tolga Öztorun her hafta kendi sevdiği kedicileri sizin için misafir ediyor.
[Kedi-Siz] kedisiz yaşayamayanların toplanma noktası. Her cumartesi sizinle…
***
Ortak dostumuz Sevinç Erbulak bizi tanıştırmıştı çok seneler önce… Kim bilebilirdiki her türlü saçmalığa bundan sonra beraber karışacaklardı.
Ben önce Şaşıfelek Çıkmazı dizisinde tanıdım onu… Sonra da defalarca canlı canlı izledim sahnede. Oyuncunun yaşının olmadığını, bedensel özelliklerinin olmadığını sahnede kanıtladı bana.
Kah Afet-i Devran bir çengi hatun oldu, kah ölmeye yüz tutmuş sevilmeyen bir babaanne, bazen de insan eti yiyen bir öz çekim kolik komşu…
Hepsinde de hakkını vere vere alnının terini döktü, şahidim.
Kimi zaman ise bir yaralı kumru bebesi için kıtalar arası yolculuk yaptı. Özel insanlar biriktirerek yola devam ediyorum.
Evet, çok şanslıyım;
Çünkü o Mahperi Mertoğlu…
***
17 – Mahperi Mertoğlu: Melekler Korusun çekimleri sırasında hayatıma dahil oldu Melek
Mahperi Mertoğlu: Öncelikle güzel giriş sözlerine çok teşekkür ediyorum.
Çok kıskanmıştım, her okuduğumda “Kedi-Siz’de ben neden yokum?” diyordum, şimdi ben de varım.
Sana başlamadan çok teşekkür ederim. Çok güzel bir yazı dizisi oluyor. Gerçekten bilgileniyorum ve çok sevdiğim insanlar var aralarında.
Tolga Öztorun: Evvela evdeki huysuz kızı tanımak istiyorum. Kıskanç bir kedi ile yaşamak hayatı çok zorluyor biliyorum.
Mahperi Mertoğlu: Çocukluğumdan beri kedilerle büyüdüm ama annem eve almama izin vermiyordu. Ben de sokakta bakıyordum. O dönemde de özellikle hasta hayvanlara bir ilgim vardı. Şükür ki o dönemi kendim hastalanmadan geçirdim. Kendi evim olunca ilk işim kedi almak diyeceğim ama benim kedilerim hep beni kendilerine seçtiler. Son kızım yani senin gördüğün, onunla karşılaşmamız bir dizi çekimi sırasında “Melekler Korusun” dizisini çekiyorduk. Mimar Sinan Üniversitesinde çekim yapıyorduk. Etrafta çok fazla bebek kedi vardı. O bölgeye çok kedi bırakılıyor.
https://www.youtube.com/watch?v=TZyBwQs95rU
Oradaki kedileri mutlaka kısırlaştırmalıyız. Çünkü gerçekten çok fazla kedi var. Makyaj yapılırken bir baktım, paltomun içine sarı ufacık bir kedi girmiş ve uyuyor. Yemek verdik, bagajımda mama ve su kabı vardı. Bu şehirleşme esnasında tüm hayvanların yaşam alanlarını işgal ettik. Hatta tuvalet yapmaya bile yer yok. Bu durum gerçekten çok çirkin bir durum.
Doğa zaten gerekeni yapıyor, son zamanlarda yaptıklarımıza baksana. Biz besledik ve bıraktık onu. Aradan bir hafta geçti, yine çekime gittik ve oradaydı. Yeni bir kedi almama kararı yaşıyordum. Üçüncü hafta onunla yeniden karşılaşınca, gözlerime öyle güzel bakıyordu ki, anladım ki o benim kaderim. Dizinin adı ile müsemma kedinin ismini de Melek koyarak onu hayatıma dâhil ettim. Evde kıskanç bir kız ile yaşamak değil, çünkü ben o kıskanç kızın evinde yaşıyorum.
Uysal bir hayvan ancak kısırlaştırma periyodunda klinikte kaldı. Daha sağlıklı olur diye bir gece orada kaldı. Ertesi gün uyanırken sahibini görmek istermiş ama orada değildim. O gün huyu değişti. Sebebini bilmiyorum. Artık insan sevmiyor, kliniğe gitmek zor, başka hiçbir kediyi de kabullenmiyor. Onun evinde misafir olarak yaşıyorum. Genel olarak benimle ilişkisi olan insanları da kabullenmiyor. Hayatımda sadece o olmak istiyor. Bana karşı çok uysal ama arkadaşlarımı sevmiyor. Şehir dışına çıktığımda, özellikle yurtdışına filan çıkmayı çok seviyorum, eğer uzun kalmıyorsam kimse gelmiyor. O tek olmayı seviyor. Onun seçimi. Biliyorum ki Melek olduğu sürece başka kedi olamayacak.
Tolga Öztorun: Kedileri bu kadar yakından gözlemlemek, bir oyuncu olarak sana neler kattı?
Mahperi Mertoğlu: Aslında bunu çok düşünmedim ama öncelikle insan olarak şunu öğrendim ki çok karakterli hayvanlar. Asla yemek için size yaltaklanmaz, seçimleri var. Dik duruyorlar. Yüksek tabaka hayvanlar. Asla nankör olduklarını düşünmüyorum. Verdiğiniz herşeyin karşılığını dolu dolu alıyorsunuz. Sevgi, özlenmek ve sevgiyi göstermeyi, dürüstlüğü öğrendim. Köpekten daha farklılar.
Sokak kedileri var baktığım, sokağa girdiğimde koşarak geliyorlar. İşte karşılıksız sevgi budur. Kediler bana birey olmayı öğretiyor.
Tolga Öztorun: Dizilerde, filmlerde hayvanların ve özellikle de kedilerin kullanılmasını nasıl buluyorsun? Çünkü kedi itaat etmediği için genelde uyuşturuluyor.
Mahperi Mertoğlu: Dizilerde kedilerin kullanılması karışık bir konu, hayvan sevgisini aşılayan her şeye varım. Bunu doğru öğreten her şeyin başımın üzerinde yeri var. Setler bırak kediyi herkes için çok zor. Zor şartlarda çalışıyoruz. Bir hayvana istemediği bir şey yaptırmak çok zor. Bunun için maalesef zorlama da yapılıyor.
Bazı dizilerde hayvanlar aksesuar gibi gösteriliyor. Buna çok karşıyım. Siz olmadan olamayacaklarını göstermek lazım. Çocuklara özellikle bilgisayar oyunlardaki gibi hayvanların durup durup canlanamayacağını anlatmak gerekiyor. Hayvanların böyle olmadığını çocuklara öğretmek lazım. Bu biz ebeveynlerinin görevi olmalı.
Kafamı karıştıran başka bir şey ise hayvan ırklarının dönemlik modaları. Bu sebep ile yaz sonu sokaklara bırakılan çok hayvan var. Yazlarımı Çeşme’de geçiriyorum. Çeşme Barınağına ve ÇESAL görevlilerine özellilikle teşekkür ediyorum. İnanılmaz çaba harcıyorlar. Kışın tam bir trajedi yaşanıyor.
Şimdi daha da bilinçlendi insanlar. Eskiye göre sokak hayvanlarına daha bir ilgi var. Eskiden daha zordu hayatları. Sokak hayvanlarına sadece yemek su vermek değil, sınırlarınız içindeki hayvanları rehabilite etmek, kısırlaştırmak aşılatmak, hastalandıklarında veteriner hekime götürmek gerekiyor. Kuduz aşısı ve parazitleri ile de ilgilenmeliyiz.
Onların birer can taşıdığını bilmemiz lazım. Çocuklara da öğretmemiz gerekiyor. Hayvan sevmenin çocuk gelişimine çok katkısı var.
Yaşadığımız sürece hayatta küçük güzellikler yaşamaya çalışıyoruz.
Tolga Öztorun: Teşekkür ediyorum, iyi ki varsın.
Mahperi Mertoğlu: Bu röportaj için çok teşekkür ediyorum sana. Söyleyebileceğim bazı şeyleri söyleme fırsatı buldum. Son mesajım da “Biz dünyada hep beraber yaşıyoruz. Dünya sadece bizim yaşam alanımız değil o yüzden birlikte uyum içinde yaşamak zorundayız”
Hayat bu şekilde güzelleşecektir.
Röportaj: Tolga Öztorun
(Yeşil Gazete)