Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Kazanılanı kaybetmemek

0
seçim

Devlet imkanlarıyla gerçekleşen bunca ablukaya, manipülasyona, kara propagandaya, sahte videolara, maaşlı troller ordusuna, devasa medya gücüne rağmen alınan en az yüzde 45 oy büyük bir başarıdır. Çünkü eşit koşullarda bir yarış olsaydı bunun karşılığı en az yüzde 55 dir. İktidar ilk defa balkon konuşması yerine bir suçlu edasıyla filmin devamını bekleyin demek zorunda kalmıştır.

Psikolojik kırılganlığın dayanılmaz hafifliği

Belli ki iktidar ikinci turu bir psikolojik savaş olarak tertiplemişti. Özellikle de Anadolu Ajansı üzerinden. Bu tuzağa düşmekte gecikmedi acelecilikte sınır tanımayan arkadaşlarımız ve hemen sosyal medya da ağlamaya ve sitem etmeye başladılar. Yav bir dur! Ağlayacaksan evinde ağla, gideceksen yurtdışına sessiz sedasız git. Nedir bu ülke beni haketmiyor kibri. Dost acı söyler kusura bakmayın! Bir oy verdin ya da belki konforundan taviz vermeyip onu da yapmadan, mangal başında kolayca açık ara seçim alacağını mı zannediyordun? Mao‘ya sormuşlar kaybettiniz ne olacak şimdi diye? O da demiş ki 50 yıl sonra da biz kazanırız. Müthiş bir ironi. Ama sizin iki hafta sonraki ikinci tura dair bir tahayyülünüz bile yoktu değil mi? Bende yenilgi hissi hiç olmadı. Öfke vardı. Hem de iktidardan çok muhaliflere. Görevli olduğum sandıkta ezici bir muhalefet üstünlüğü profili vardı ancak oy kullanmaya gelmeyen 90 kişi de vardı. Hesabı siz yapın! Bunun yüzde 10’u sandığa gelemeyecek kadar hasta olsun! Gerisi?

Vebanın dereceleri

Albert Camus, başyapıtı Veba‘yı İkinci Dünya Savaşı yıllarında yazmıştı. Ama o metafor olarak vebayı Nazilerle sınırlamamıştı. Veba her düzeyde tezahür ediyordu. Kötülük örgütlenmesiyle mücadele ederken ilk turda olmadı ben oynamıyorum deme şansınız yok. Beterin beteri vardır ve vebanın dereceleri…
Silkelenin! Yapamıyorsanız Yeşil Sol‘a bakın! Bunu Yeşil Sol’lu olduğum için söylemiyorum. İktidarı, muhalefeti bunca ırkçılığa saplanmışken diktatörlüğün gelişine dur demek için vakur bir tavırla kötülüğün büyük tezahürüne, sonra gelenle mücadele hakkını saklı tutarak tavır alıp Kılıçdaroğlu‘nu destekleme kararı aldığı için söylüyorum.

Mücadeleyi havale etmeyin!

Bunca zamandır belki ekoloji mücadelesini ekolojistlere, cinsiyet haklarını ve çocuk haklarını ilgili birilerine, etnik sorun yaşayanı sadece kendisine, mülteci sorununu ırkçılık karşıtlarına, sınıf mücadelesini işçilere, hayvan hakları mücadelesini vegan, vejeteryan ve hayvan dostlarına havale ettiniz. Artık elinizi taşın altına koyma zamanı. Siz koyun elinizi taşın altına korkmayın ezilmeyecek eliniz. Ayrıca ezilse bile haysiyetinizin ezilmesinden evladır.

seçim

Phaselis örneği

Phaselise Dokunma Hareketi‘nin aktif bir üyesi olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki mücadele istediğiniz oranda olmasa da kazandırır. Vicdanınız rahat bir sonraki hamleye baştan yenik olmadan hazırlanırsınız. Şimdi de durum böyledir. Phaselis‘te üç beş kişiyle yaptıklarımızla Türkiye kamuoyunu salladık. Duymayan kalmadı Phaselis direnişini. Projeyi yüzde 80 gerilettik. Bitti mi ? Bitmedi. Karşı taraf pusuda bekliyor daha fazla inşaat için. Seçim de böyle: yenilebilirsiniz elinizden gelenin tamamını yapmanıza rağmen! Bence kazanabiliriz. Diyelim ki yenildik. 29 Mayıs’ta yaşamdan istifa mı edeceksiniz? İşe gitmeyecek misiniz? Çocuğunuzu okula göndermeyecek misiniz? 52 yaşındayım ve iktidarlar açısından bakarsak hiç rahat rahat geçirdiğim “günler aylar yıllar” olmadı. İktidar değişse de yıllarca rahat edecek miyim? Zannetmiyorum. Kapitalizmin farklı bir yüzüyle uğraşacağım. Ama bu ayıp düzen, hiçbir zaman yaşam hevesimi, neşemi, coşkumu, mücadelemi elimden alamayacak yer yer büyük hüzünlere kapılsam da. Defalarca yazdım. Politika iğrenç bir şey değildir. Aldığınız nefes, yediğiniz gıda bile son derece politiktir. Bu politikanın ne kadar güzel olacağı sizin özgünlüğünüze ve yaratıcılığınıza kalmış.

Son olarak;

Mücadele etmeden teslim olana hakkımı helal etmiyorum!

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.