Kanal açmak çılgınlıksa çılgınlık kanımızda – Ayhan Bilgen

Başbakan’ın öncelikle gündem değiştirmeye yönelik kanal açma yöntemlerini çok iyi bildiğini kabul ederek değerlendirmeye başlamalıyız.

En can yakıcı gündemlerden gündem değiştirerek kurtulmak gerçekten çılgınlıktır.

Gündemi yönetmeyi gözünüz kesmediğinde ortaya gündem değiştirme gücü birkaç günlük de olsa çılgınca projelerle çıkmak ancak çılgın siyasetçilerin işi olabilir.

Türkiye toplumuna yönelik muhalefet edebilme becerisi olan bir siyasal hareketin bu çılgın projeye aynı çılgınlıkla cevap vermesi gerekir.

Nasıl mı?

Mesela bu projeyi, Rusların tarihi sıcak denizlere inme emeline hizmet edecek bir girişim olarak tarif ederek.

Şaka gibi mi geldi?

Ortadoğu kaynarken, Türkiye’nin bir bölgesi ateş topuna dönmüşken Karadeniz ile Marmara’yı buluşturacak kanal açmayı gündemin baş sırasına taşımak, şaka olmuyor da bizim bunu tanımlama çabalarımız mı şaka olacak?

Dağları delmek çılgınlıksa çılgınlık kanımızda.

Mecnun için Leyla’ya ulaşmak ne anlam ifade ediyorsa Başbakanımız için Başkanlık makamına oturmak da aynı aşka dayanıyor.

12 Haziran seçimlerinden güçlü çıkmak için ne gerekiyorsa o yapılacak.

Yapılamasa bile lafı konuşulacak.

Kanallar açılacak, denizler taşınacak, aklınıza, hayalinize sığmayacak projelere imza atılacak, hatta mümkünse açılış törenleri yapılacak.

Çadırlar yıkılacak, siyasetçiler tutuklanacak, gerekirse taş üstünde taş, beden üstünde düşünen, konuşan bir baş kalmayıncaya kadar operasyon yapılacak.

Toplumun birlikte yaşama iradesini güçlendirecek kanallar açmaya gücünüz yetmese de bunları yapmaya gücümüz yeter elbette.

Türkiye’nin Suriye’ye yönelik çağrılarına “sen kendine bak” demenin anlamı gün geçtikçe kayboluyor.

Zira Türkiye, tam da kendine bakarak “önleyici müdahale” niteliğinde operasyonlar yapmayı bilinçli olarak tercih ediyor.

Suriye yönetimine reformları hayata geçirmeyi tavsiye ederken, kendi içinde baskı politikalarını artırmayı tercih etmesi gayet akıllıca(!) gözüken politikayı yansıtıyor.

Yılanın başını küçükken ezeceksin(!)

Direnecek bir toplumsal muhalefet bırakmaz, halkta sokağa çıkma cesaretini erkenden bastırırsan kafana göre takılır, canının istediği kadar demokrasi oyunu oynayabilirsin.

Kendini her şeye rağmen halkın tek teveccüh odağı, dolayısı ile dünyanın yegane muhatabı, biricik güçlü ortağı olarak görürsen sen, elini kim tutabilir ki?

Taş atan çocuklar mı, cuma günleri saf tutan ihtiyarlar ya da çadırlarda nöbet tutan analar mı?

Karşınızdakinin hangi çılgınlıkları yapabilmeyi göze aldığını bilmezseniz kendinizi çılgınlık yapıyor sanırsınız.

Çılgınlıkta sınır tanımayacak noktaya gelmiş bir halkla “çılgın projeler” yapma oyunu oynarsanız hevesiniz kursağınızda, oyuncağınız kucağınızda kalır.

“Çılgın Türkler” iktidarda dedirtme hevesi, Kürtlerin de hangi çılgınlıkları göze alabileceğini test etme macerasına dönüşüyor.

Bizden söylemesi.

Ayhan Bilgen

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Balık ekmek yemekle olmaz, Marmara’nın suyunu için!-Mehveş Evin

Ne yazık ki müsilaj felaketini balık yemek, denize girmek, denizin yüzeyini temiz görmeye indirgemek, bu büyük ekolojik krizi durdurmanın önündeki en büyük engel.

Marmara Denizi’ndeki kirlilik sorununa bir çözüm: Agroekoloji – Bülent Şık

Agroekolojik yöntemler sulardaki nitrat kirliliğini azaltıcı bir sonuç doğurur ve bu da içme suyu kaynaklarının korunması anlamına gelir.

Örgütlü sessizlik – Arat Dink

Zeki Tekiner, dört ay önce başka bir silahlı saldırıdan şans eseri ölümcül bir yara almadan kurtulmuştu. Vali’yi olayın siyasi boyutu olduğuna ikna edememişlerdi. Dostları Nevşehir’den bir süre uzaklaşmasını istediler. O, “Bana Nevşehirliden zarar gelmez” dedi, kaldı. Su, tanıdık akıyor, değil mi?

Marmara Denizi’ndeki müsilaj kirliliğinde kömürlü termik santrallerin etkisi incelenmeli- Pelin Cengiz

İstediğiniz kadar yüzey temizliği yapın, bir yeri temizlerken diğer taraftan atık devam ediyorsa buna temizlik denir mi?

Marmara’nın ölümü: İstanbul kolera salgınına hazır mı – Bülent Şık

Denizdeki müsilajin kolera salgını getirmesi mümkün. Ama her şeye rağmen devam etmekten ziyade durmayı, onarmayı öne çıkarmalıyız. İnsan, bitki, hayvan ve çevre sağlığını bir bütünün birbiriyle ilişkili parçaları olarak görmeye çalışarak çözümler arayacağız.

EN ÇOK OKUNANLAR