Editörün SeçtikleriKadınManşetSivil Toplum

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nu kapatma davası reddedildi

0
Fotoğraf: Ataberk Ergin

Haber: Ataberk ERGİN

*

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu‘nun kapatılması talebiyle açılan davanın dördüncü duruşmasında Mahkeme’den karar çıktı. Dava reddedildi. Karara sevinen aile yakınları ağlarken, salonda kadınlar kararı kutlamak için sloganlar atıldı. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun kapatılma talebinin reddedilmesi, platformun bugüne kadar erkek şiddetine karşı yanında olduğu kadınlar, hak mücadelesi veren vatandaşlar tarafından sloganlarla kutlandı.

Derneğe açılan hukuksuz kapatma davasının 4. duruşması, Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde görüldü. Davaya yüzlerce kadın, LGBTİ+ ve hak mücadelesi veren yurttaş destek vermek için Çağlayan’da bir araya geldi.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun kapatma davası 10.00’da başladı. Dava öncesinde açıklamada LGBTİQ+ bayrağı taşıyan iki vatandaş gözaltına alındı.

Gökkuşağı bayrağı taşımak, LGBTİ+ olmak suç değildir

“Olması gereken bir karar çıktı. Olumsuz bir karar çıksaydı da biz mücadelemize devam edecektik. Ama yine de bu kararın çıkması ‘Hukuka güvenebilir miyiz?’ sorusunun yanıtına bir nebze de olsa bir umut ışığıdır diye düşünüyoruz” diyen Ataselim, gökkuşağı bayrağı taşıyan iki kişinin gözaltına alınması hakkında da konuştu:

“Bizimle ilgili böyle bir karar çıkarken iki arkadaşımız hukuksuzca gözaltına alındı. Gökkuşağı bayrağı taşıdıkları sebebiyle… Gökkuşağı bayrağı taşımak suç değildir. LGBTQ+ olmak suç değildir. Ama fiilen hayatımızı daraltmaya, bizi bir kıskaca almaya çalışıyorlar. Medeni Kanun’un 6284. Maddesine, karma eğitime karşı çalışmalar yaptıklarını biliyoruz ama onlar yenilecek, bugünkü gibi biz kazanacağız.”

Dava sürecini yorumlayan Ataselim, “Dava sürecinde aslında öldürülen kadınların aileleri kendilerini ifade ettiler. Elliye yakın aile müdahillik talebinde bulundular. Mahkeme başkanı hepsini dinledi. Müdahillik talebinde bulunan dost kurumlarımız vardı, kadın örgütleri, insan haklarına ilişkin örgütler, barolar… Bu taleplerin hepsi reddedildi. Ama sonuçta kapatamadılar” dedi.

‘En son ablamın katilinin ağırlaştırılmış müebbet aldığını duyduğumda bu kadar sevinmiştim’

Duruşmaya platform üyelerinin yanında yer aldığı ve erkekler tarafından öldürülen kadınların aileleri de katıldı. Elif Nur Ertürk “Yanımızda devlet yoktu” dedi ve ekledi:

“Bu platform bizim yanımızdaydı. Bir kadın ve katledilen birinin kardeşi olarak canım yanıyor. Bu tarz platformlar kapatılmasın, [diğerleri] ablam gibi olmasın.”

Ertürk, davaya ilişkin kolluk kuvvetleri tarafından alınan önlemlere ilişkin Yeşil Gazete‘ye şunları söyledi:

“Ablam katledilirken, onu bıçaklarken katil bize onun ses kaydını, çığlıklarını dinletti. O an yapabildiğim tek şey polisi aramaktı. Polis hiçbir şekilde yardımcı olmadı. Şu an ben ablam ve ablam gibi birçok kadın için buradayım. Hala nefes alabiliyorum, hala hayattayım ve bu polisler gözümüzün içine baka baka kimi kimden koruyorlar gerçekten çok merak ediyorum. O gece ablamı eşinden koruyamadılar. Bugün burada kimi kimden koruyorlar? Gerçekten çok merak ediyorum. Şaşkın gözlerle etraflarına bakıyorlar. Ne yaptıklarının da bilincinde olduklarını asla düşünmüyorum. Ama o kadar içler acısı bir durum ki ben eminim yarın, öbür gün bizim bir daha ihtiyacımız olduğunda bir daha ulaşamayacağız. Yine muhtaç olduğumuzda yine bunlara ulaşamayacağız. Hala etrafa sırıtan gözlerle bakabiliyorlar gerçekten çok içler acısı bir durum. ”

Ertürk kararı duyduğunda neler hissettiğini ise şöyle aktardı:

“En son ablamın katilinin ağırlaştırılmış müebbet aldığını duyduğumda bu kadar sevinmiştim. ‘Reddedildi’ kelimesini kullandığındaki şaşkınlığımı ifade edemiyorum. Sevineyim mi üzüleyim mi onu düşündüm ben. Baktım etraftakiler sarılıyor, dedim herhalde iyi bir şey oldu ama nasıl çığlık atıyorum… Çok mutluyum gerçekten.”

‘İkiz kardeşim katledildi’

Erkek şiddeti mağduru aile yakınlarından Tuğba Can ise platformun neden varlığını sürdürmesi gerektiğini mahkeme salonunda şöyle anlattı:

“Bu platform sayesinde yalnız hissetmedim asla yalnız yürümedim. Dava sonuçlanıncaya kadar destek gördüm. Ben de onların destek görmesini istiyorum. Devletin yapmadığını yapıyorlar. İkiz kardeşini kaybetmiş biri olarak ağır cezalar istiyorum ki kimse birini incitme cesareti bulamasın.”

‘Her an sokakta öldürülebileceğimi biliyorum’

“Her türlü mücadeleyi yaptım ama her an sokakta öldürülebileceğimi biliyorum.”

Bu sözler de Melek Yakupoğlu tarafından dile getirildi. 21 Temmuz’da kızı eski erkek arkadaşı tarafından darp edilen Yakupoğlu, şunları aktardı:

“Kamera görüntüsü olduğu halde güvenlik personelleri de müdahil olmadı ve kızım çok ağır darp edildi. Kendini ‘gece saat 22.00’da bir kadının dışarıda ne işi var’ diye savundu. Platform sürekli yanımda oldu. Sizin sayenizde tutuklandı ama 9 gün sonra çıkarıldı. Öldürülmedi kızım ben şanslıyım evladımın canı sağ kaldı ama evladım saçlarından sürüklendi yerlerde. Cezası, para cezası oldu. Maddi gücüm yoktu, platform yardımcı oldu; hem avukat hem de manevi destek olarak. Benim bile hayatım tehlikede, her türlü mücadeleyi yaptım ama her an sokakta öldürülebileceğimi biliyorum. Bu tarz platformlar beni güçlü olduğumu hissettiriyor, güvende hissediyorum. Biz aciz değiliz, biz güçsüz değiliz.”

‘Ömrüm boyunca unutmayacağım bir şeyi belirtmek istiyorum’

Platformun avukatlarından Rukiye Leyla Süren, duruşmada esas açıklaması yaparken  “Ömrüm boyunca unutmayacağım bir şeyi belirtmek istiyorum. Bir önceki celsede, bir kız evladı annesinin öldürülüşünü beğendi. Pınar Gültekin’in babası kızının nasıl öldürüldüğünü anlatırken yavrumuz ‘En azından benim annem yedi bıçak darbesiyle öldürüldü’ dedi” ifadelerini kullandı.

‘Yalnız kalmayacaksınız’

Avukat Süren kararın ardından şunları dile getirdi:

“Türkiye için iyi bir karar oldu, mahkemelerde hukuka uygun bir karar çıkabileceğine dair umudumuzun yeşerdiğini söyleyebiliriz. Ama en önemlisi, Türkiye’deki ve dünyadaki kadınlara şu mesaj gitti: Yalnız kalmayacaksınız! Mücadele ettiğinizde örgütlendiğinizde, ifade özgürlüğünüzü dile getirmek istediğinizde bu adliye salonlarında sesiniz kısılmayacak, dernekleriniz kapatılmayacak, öldürülme tehlikesiyle karşı karşıya kalmayacaksınız.”

“Biz zaten suçsuz olduğumuzu biliyorduk, mücadelemize devam edecektik” diyen Süren, kararın önemini ise şöyle açıkladı:

“Ancak platformunun mücadelesinin kanuna ve ahlaka aykırı olmadığını, adliyenin içindeki bir salonda da bir mahkeme tarafından tescillenmesi hukukçuları çok mutlu etti. En önemlisi de kadınlara bu mesajın gitmesi çok önemliydi.”

‘Böyle bir sevinci son mahkemede katil müebbet aldığında yaşamıştık’

Öldürülen kadınlardan Fatma Şengül’ün yakını olan Gökay Şengül, geçmişte kendisine destek veren platformun yanında olmak için davaya müdahil olarak katıldı. Davadan sonra mutluluk gözyaşları döken Şengül hissettiklerini şöyle açıkladı:

“Daha evvel böyle bir dava süreci geçirdik. Önce üzüldük. Annemin vefatında haksız tahrik indirimi alındı. Daha sonra böyle bir sevinci son mahkemede katil müebbet aldığında yaşamıştık; o geldi aklıma. Onun sevinciyle bir duygu patlaması yaşadım.”

Şengül, annesiyle ilgili davayla ilgili ise şunları hatırlattı:

“Şeker hastası olduğunu, yolda gördüğünü, yolda gördüğü için konuşmak istediğini söylemiş. Annem sözde hakaret etmiş. [Katil] Yanında bir sürü mermiyle gelmiş ve şeker hastası olduğu için sinirlenip beş el ateş etmiş. Ve hâlâ cinayeti planlayarak işlemediğini söylemişti. Bu durumda mahkeme haksız tahrik indirimi ile 18 sene verdi. 18 senenin 10 senesini yatacaktı ve iyi halden çıkacaktı. Bunun önüne sağ olsunlar bu platform sayesinde geçildi. Kamuoyunun sesi çıktı. Tüm Türkiye tanıdı, Fatma Şengül davasını binlerce kişi takip etti ve istediğimiz sonucu aldık.”

Fidan Ataselim: Politik sebeplerle açılmış bir davaydı

Davanın sonuçlanmasının ardından Ataselim, suçlamaların esas gerekçelerine dikkat çekti:

“Bu davanın açılması zaten başlı başına bir hukuk utancı, bir hukuk rehaveti. Yıllardır açık bırakılmış olan, derinleştirilmeye çalışılan, bizden gizli tutulan bir soruşturmaydı. Kanun ve ahlaka aykırı faaliyet yürüttüğümüz iddia ediliyordu. Bunun ne olduğunu kimse bilmiyordu. İstanbul Sözleşmesi’ndeki imzanın geri çekilmesinin ardından politik sebeplerle açılmış bir davaydı. Bu ülkedeki kadınları sindirmek istiyorlar, kadınların daha özgür olmasını istemiyorlar, eşitlenmek istemiyorlar. Bu yüzden bununla örgütlü kuvveti olan bizi yıldırmaya çalıştılar. Ancak hesap etmedikleri büyük bir örgütlü kuvvetle karşılaştılar.”

Ne olmuştu?

Nisan 2022’de Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği’ne açılan  fesih davasının nafakasını ödemediği için tutuklanan ve ardından AKP Kayseri İl Başkanlığı’nın parayı ödemesi üzerine iki gün sonra tahliye edilen Ahmet Eliaçık’ın şikayeti üzerine açıldığı ortaya çıkmıştı.

İlk duruşmanın ardından yüzlerce kadın bu kez derneğin kapatılmaması için meydanlarda bir araya gelmişti.

Davanın 1 Haziran’da görülen ilk duruşmasında 36 baronun davaya müdahillik talebi reddedilmişti. Derneğe öldürülen kadınların ailelerinden yoğun destek gelirken adliye koridorları kapatma davasına karşı bir araya gelen kadınlarla dolmuştu.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği’ne “Aileyi ve toplumu parçalamayı amaçladığı” ve “Cumhurbaşkanına hakaret söylemlerinde bulunduğu” gibi iddialarla İstanbul 13. Asliye Hukuk Mahkemesi‘nde fesih davası açılmıştı.

Mahkeme, ilk duruşmada davanın kamu ile dernek arasında olması, davalı derneğin zaten avukatlarının bulunması ve müdahil olma talebinde bulunanların davayla doğrudan ilişkilerinin bulunmaması gerekçesiyle dosyaya sunulan tüm müdahillik taleplerinin reddine karar vermişti.

Mahkeme, davaya konu İstanbul Valiliği İl Sivil Toplumla İlişkiler Müdürlüğü‘nün 9 Ağustos 2021 tarihli yazısında bahsi geçen soruşturma ve kovuşturma dosyalarının istenmesine karar vererek duruşmayı ertelemişti.

You may also like

Comments

Comments are closed.