Köşe YazılarıManşetYazarlar

İzmir’in çevre karnesi bu yıl da kırıklarla dolu

0

5 Haziran Dünya Çevre Günü nedeniyle her yıl olduğu gibi Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi “2022 yılı İzmir Çevre Durum Raporu”nu yayımladı. 105 sayfalık rapor beklendiği gibi İzmir’in çevre karnesinin her yıl bir öncekinden de kötüye gittiğini gösteriyor. Raporun gerek yerel, gerekse merkezi yönetimden muhatapları ise geçen yıllarda da olduğu gibi suskun…

Ayrıntılı olarak hazırlanan raporda İzmir ve Ege Bölgesi’nin karşılaştığı temel çevre sorunları su ve atık sular, havzalar, hava kalitesi sorunları, atıklar genel başlıkları altında değerlendirilirken, İzmir’e özgü çevre sorunları da unutulmamış. Aliağa, termik santraller, gemi söküm tesisleri, rüzgar enerji santralleri, madencilik, yaban hayatı, balık çiftlikleri, radyoaktif atıklar, körfez sorunu, giderek artan ve tüm kenti saran koku sorunu, deprem sonucu ortaya çıkan ürkütücü tablo ayrı başlıklar halinde Çevre Mühendisleri Odası uzmanlarınca irdelenmiş; irdelenmekle kalmamış her bir başlık için çözüm önerileri ortaya konmuş.

Su kaynakları tehlike altında

İzmir’in yoğun çevre sorunları içinde her yıl giderek daha da kritikleşen sorunu ise yeterli su kaynaklarına sahip olmaması… Raporu hazırlayan ÇMO İzmir Şubesi yönetim kurulu üye ve uzmanlarına göre İzmir’in ve bölgenin en önemli sorunu olan su sorunun önümüzdeki yıllarda daha da kötüleşecek. Bölge suyu kaynakları üzerindeki tehditlerle ilgili raporda şu ifadeler yer alıyor:

Efemçukuru Altın Madeninin İzmir’in su kaynağı olan Çamlı Baraj Havzasında, Çukuralan Altın Madeninin Balıkesir’in su kaynağı olan Madra Barajı Havzasında, Gördes Nikel Madeninin İzmir ve Manisa’nın su kaynağı olan Gördes Havzasında, Çaldağ’da İşletilmesi Planlanan Nikel Madeninin Gediz Havzasında yarattığı çevresel riskler ve bu projelere verilen ÇED Olumlu kararları ile ilgili Odamızın da içerisinde bulunduğu hukuki süreçler devam ediyor, diğer taraftan işletmelerin yarattığı olumsuz etkileri de yaşıyor ve görüyoruz. İzmir Kentinin İçme, Kullanma ve Tarımsal Sulama amaçlı Su Kaynakları olan Gediz, Küçük Menderes, Kuzey Ege Havzalarında su kalitesi en kötü seviyede ve kirlenmeye devam ediyor. Planlanan önlemlerin uygulanması halinde bile kısa ve orta vadede etkili sonuç alınamayacağı öngörülüyor. Benzer süreç yeraltı sularımız için de geçerli. Kalite, miktar ve yönetim sorunları yaşam kalitemizi etkilemeye devam ediyor.”

Üstelik İzmir su sıkıntısı çeken ülkemizin su fakiri bir kenti. Halen içme ve kullanma suyu olarak tükettiği suyun yarısından fazlasını Manisa’daki yeraltı ve yerüstü kaynaklarından getiriliyor. Efemçukuru altın madeni nedeniyle gelecek dönemde de Çamlı Barajı’nın yapımına izin verilmeyeceği ve İzmir’e gereksinim duyduğu suyun Kütahya’dan getirilmeye çalışılacağı biliniyor. İzmir’in kendi su kaynakları dururken uzun mesafelerden taşınan suyun maliyeti İzmirlilerin faturalarına da yansıyor. İzmirliler üç büyük kent arasında en pahalı suyu tüketiyor.

Kent merkezi kokuyor

Raporda günden güne artan İzmir kent merkezinin hemen hemen her noktasından hissedilen koku sorununa da yer vermiş. Odaya göre kentleşme, artan kentsel göç ve nüfus ile yapılaşmanın getirdiği altyapı yetersizlikleri, su kayıpları, seller, körfezde koku problemi olarak karşımıza çıkıyor. Sorunun kentteki nüfus artışı ve yapılaşmanın yoğunlaşması bu hızla devam ettiği ve buna uygun olarak atık su arıtım tesislerinin sayı ve kapasitelerinin artırılmadığı sürece her geçen yıl artarak devam edeceğine dikkat çekilen raporda son yıllarda gerek merkezi, gerekse yerel yönetimler tarafından sürdürülen imar plan düzenlemeleri de yer almış:

“İzmir Kenti; bütünsel planlama ilkeleri hiçe sayılarak yaşadığı “GELİŞİM” sürecinde; kentin her yerinde karşımıza çıkan kentsel dönüşüm adı altında kontrolsüz yapılaşmalar, gökdelenler, alışveriş merkezleri (AVM’ler) ile altyapı eksiklikleri, trafik, gürültü ile boğuşan Egenin İncisi olmaktan çok uzakta bir geleceğe doğru hızla yol alıyor…”

105 sayfalık kapsamlı raporda hava kirliliğinden, Aliağa’daki endüstriyel kuruluşların yarattığı çevre sorunlarına, gemi söküm tesislerinden, katı atık yönetiminde yaşanan krizlere, madencilik ve taş ocaklarının yarattığı ekolojik yıkıma, balık çiftliklerinin yarattığı deniz kirliliğine, artan gürültü problemine ve Çeşme Turizm Projesinin yaratacağı yıkıma kadar İzmir’in tüm çevre sorunlarına merkezi-yerel resmi kurumların bu konulardaki verilerinden de yararlanılarak değinilmiş. Ancak rapor sorunları ayrıntılı olarak ortaya koymak ile kalmıyor, son bölümünde çözüm önerilerini de ortaya koymuş.

Denetim, koruma ve rehabilitasyon şart

“Kent bünyesinde çevresel yaşam kalitesinin sağlanması ve arttırılması için, bölgesel planlama, yatırımların çevresel etkilerinin doğru değerlendirilmesi, izlenmesi ve denetlenmesi, mevcut kirletici faaliyetlerin rehabilitasyonu, doğal varlıkların korunması ve geleceğe yönelik planlama çalışmalarının doğru yapılması gerekmektedir. Kentlerimizde artan nüfus ve getirdiği çevresel yüklerin yönetilememesi, altyapı eksiklikleri kentimizde yaşadığımız sel felaketi ile bir kez daha yetersizlikleri ortaya koymuştur. Bir taraftan mevcut çevresel altyapı yetersizlikleri, diğer taraftan kentleşme, sanayi madencilik faaliyetleri ile kaybedilen orman alanları, tarım alanları, ekolojik karakteri korunması gereken alanlar ve bu alan tahribatının getirdiği yaşamsal sorunlar ile karşı karşıyayız. Bir yılı aşkın süredir içerisinde bulunduğumuz pandemi süreci sağlıklı bir çevrede yaşamın önemini bir kez daha ortaya çıkardı. Yaşadığımız meteolojik değişiklikler, kuraklık, yağış değişiklikleri, iklim değişikliğinin getireceği olumsuzluklar değerlendirildiğinde sağlıksız kentlerimizin direnemeyeceği ortaya çıkıyor. Bu çerçevede, insan ve canlı yaşamının devamlılığı adına, adil ve sürdürülebilir çözümler üretilebilmesi için, sağlıklı bir çevrede yaşama hakkının bir insan hakkı olarak ve kamusal bir anlayışla ele alınması gerekmektedir.”

Bir an önce geleneksel olarak her yıl Çevre Mühendisleri Odası İzmir şubesinin yayınladığı bu kapsamlı raporları İzmir’i yönetenlerin, İzmir hakkında karar verici yerel veya merkezi resmi makamlarda olanların okuması ve gerçek anlamda ekosistemlere saygılı çözümleri uzmanları ile birlikte gerçekleştirmeleri gerekir.

Yaklaşık 3000 yıl önce İzmir’de yaşayan Homeros, İzmir için ‘Gök kubbenin altındaki en güzel şehir’ demişti. Günümüzde yaşayabilseydi ve İzmir’in doğal ve çevresel kaynaklarının nasıl sömürüldüğünü, para uğruna her türlü çevre kirliliğinin pençesine nasıl itildiğini görebilse; bu görüşünü korur muydu, İlyada ve Odysseia destanlarının yazarı büyük ozan?

 

You may also like

Comments

Comments are closed.