Hafta SonuManşet

[İstanbul’dan Bangkok’a Tayland Serüveni] Pazarından, mahalle barına, Bangkok’tayım – Hülya Tosun

0

Gazetemizde de yazılarına daha önce yer verdiğimiz gezgin Hülya Tosun, 2015’in son günlerinde başlayıp 2016’yı da kapsayan 2 aylık bir dönemde Tayland ve Kamboçya‘yı ziyaret etti. Tosun’un uzakdoğu seyahati ile ilgili notlarını tefrika halinde sizinle paylaşacağız. 

Hülya’nın uzakdoğu seyahatinin üçüncü bölümünde sıra

Yazı dizisini bu link üzerinden takip edebilirsiniz

***

Tayland’taki daha ikinci günde artistliğimi yaptım, iyi ki de yapmışım!
Pazarından, mahalle barına, Bangkok’tayım.

36

Yalnız ve plansızken işler böyle yürüyorsa şayet, şimdilik hiç fena değil.

Şu ana kadarki hemen hemen tüm yurt dışı seyahatlerimi sevgili arkadaşım Gül’le yapmıştım ve aramızda -bence- harika bir uyum vardı. O araştırma, gezilecek görülecek yerlere karar verme, onları akılda tutma konusunda harikaydı. Bense couchsurfing’ten kalacak yer ayarlayayım, yolda adres sorayım, otobüsün minibüsün şöförüyle anlaşayım, bayılırım. Yeter ki öncesinde araştırma yapmayayım…

34

İşte Tayland’a da baya cahil geldim, birkaç arkadaşın -sağolsunlar- gönderdikleri tavsiyeleri saymazsak.

Bugün Cumartesi pazarına gidecek birini bulunca da hemen düştüm peşine. Aslında, her seferinde Amerika’yı baştan keşfetmeye gerek yok gibi. Şimdilik hazır keşif yapmışlara yancı olmak hiç fena değil. Bir de fazlaca erken bir tespit olacak ama, sanki çoğu yalnız gezgin -en azından günlük gezilerinde- bir yol arkadaşına hiç hayır demiyorlar da çoğu sormamayı tercih ediyor. Bense bu konuda oldukça antrenmanlı durumdayım ve hayır cevabını da duymaya hazırım.

39

Sonuç; bugün gidip Praşhan’a pazarda ona eşlik edebilir miyim diye sordum ve sonrasında pazarın renklerini keşifle başladı tanişma yolculuğumuz…
***
Bizim mahallenin telli baba türbesini buldum!

Pazar sonrası akşam üzeri eve doğru yürüyorum, ev dediğim bizim Hero’nun hosteli. Normalde mahalle arası, in cin top oynayan bir yer. Baktım bir “evimsi”de bir kalabalık. Ayakkabılar dışarıda çıkarılmış, içerisi tıklım tıklım. Ne bu mevlüt mü var dedim kendi kendime…

37

Baktım baktım anlamadım. Hostele gidip Hero’ya anlattım anlamadı ne diyorum. Hero’nun yeğeni olduğunu sandığım gençten bir çocuğa anlattım o tarafı gösterdim falan, yok anlamadı o da. Mevlüt yerine geri döndüm. Dışarısı camlı bir dükkan gibi. İçeriye giricem giremiyorum. Kapı önündekilere sormaya başladım. Sonunda ingilizce bilen genç bir çiftle anlaştım.

“Dua mı okuyorlar burda, nedir olay?” dedim.
“Çin falcı gibi bir şey bu abla” dedi.
“Spiritüel arkadaşlarım”ın bildiği bir şeydir belki de ben hiç bir şey anlamadım. Ne oluyor yani dedim?
İçeriye gidiyorsun -bu daha kuyruğu, falcı içeride- adını doğum tarihini falan söylüyorsun, sonra da işte ne olmasını istiyorsan. Hesap falan yapıyor falcı.

41

Kırık dökük İngilizcelerimizle kurcalıyorum.
“Nasıl yani, işte bebeğim olsun, yok sevgilim olsun falan gibi mi?”
“Evet Abla” dedi. Hesap yapıyor tarih söylüyor falan. Tabii konuya göre ödeyeceğin miktar da değişiyor. Büyük konular büyük para.
Antakya’da öğrendiğim, Arap harflerine göre yapılan bir ebced hesabı vardı, onu hatırlattı bana. Bakmayın öğrendiğim dediğime, sadece duymuşluk. Onda da sanki doğan bebeklere isim verecekleri zaman o hesaba göre isim uygun mu değil mi ona bakılıyordu örneğin.

Sonuç; falıma falan baktırmadım ama akın akın giden insanları görünce baya merak ettim.
***
Daha ikinci günde artistliğimi yaptım, iyi ki de yapmışım!

Pazar sonrası ayaklarıma kara sular inmiş, kımıldayacak halim yok. Ama diğer taraftan da zaten görülecek yerler listesinde bir arpa boyu yol ilerlememişim. Hostelde oturmak olmaz Hülya dedim, en azından sokağa çık. Baktım benim Pazar arkadaşı Prashan da bi kımıldanıyor.
“Ne yapacaksın akşam?” dedim.
“Bilmem yemek falan bakarım herhalde” dedi.
“Hadi gel Khaosan Road’a gidelim.”

40

Gittik. “Khaosan Road” Bangkok’un İstiklal Caddesi gibi bir şey. İlk gün renkli eğlenceli gelmişti de, bu yorgunlukla fazla kalabalık, fazla gürültülü, fazla turistik geldi gözüme. (Şu fazla turistik diye burun kıvıran gezgin tarafıma da ne desem bilemedim. Kendisi tam olarak ne yapıyorsa burada? )

Neyse yorgunluktan sürüne sürüne caddede iki tur attıktan sonra -bizim oğlan zaten sessiz, söylenmez şikayet etmez bir çocuk- iş başa düştü; “Sadece Tayland’lıların gittiği bir iki bar biliyorum onlardan birine gidelim mi?” dedim. (Haspam iki gün olmuş Bangkoka geleli, daha ne bir saray ne bir tapınak görmüş de yerel halkın gittiği yerlere götürecekmiş.)
Götürdüm!

30

Bir gün önce hostele dönüş yolunda görmüştüm, sakin, samimi, sadece gitarla canlı müzik yapılan bir yer. İçeriye girdik. Herkes gerçekten da Taylandlı. Sadece bir İngiliz vardı o da 20 yıldır burada yaşıyormuş.

29

Evet işte o bıdı bıdı eden gezgin tarafım bir mutlu oldu bir mutlu oldu anlatamam. Taice ve İngilizce müzikler dinleyip bardaki kızlı oğlanlı gençlerle ve İngiliz Abiyle uzun uzun sohbet ettik. Ben bilmediğim şarkılara eşlik ettim. Abi beş kez falan dedi sanırım; “Harikasınız çocuklar, ne iyi etmişsiniz de saçma sapan yerler yerine buraya gelmişsiniz” “valla tebrik ederim”.

27

Yeni yıl için de Bangkok’a bir iki saat uzaklıktaki evine davet etti. Ben kuzeyde olurum ama bizim oğlan ciddi ciddi gitmeyi düşünüyor.
Tüm bunların yanında, bizim sessiz sedasız oğlandan öyle güzel hikayeler, öyle güzel fikirler, öyle komik olaylar çıktı ki, ben yine her bir insan evladının farklı rengine aşık oldum. Seyahat aşkım, hikayelere karışma aşkım gani gani tazelendi. Üstelik Prashan’dan aldığım haberlere göre sanırım önümüzdeki kış için nur topu gibi bir hayalim daha oldu.

35

Güya yorgunluktan ölerek başladığımız akşamın sonunda merkezden hostele olan 3 kilometrelik yolu şarkılar söyleyerek yürüdük. Haftaya yeni bir gün, yeni bir hikaye…

Hülya’nın gezi yazılarını Ruhu Bohçada Gezen blogundan ve aynı adlı facebook sayfasından takip edebilirsiniz

25-Hülya-Tosun

 

 

Hülya Tosun

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.