Köşe Yazıları

Durban – İklim Müzakereleri Başlarken

0

Birlemiş Milletler İklim Değişikliği Taraflar Konferansı 17 dün Güney Afrika Cumhuriyeti’nin Durban şehirde başladı.

İklim değişikliği gün be gün, insanların günlük hayatını olumsuz etkilemeye, hak ihlallerini derinleştirmeye ve doğa ile çevreye kalıcı zararlar vermeye devam ederken,  Dünya’nın dört bir yanından katılan ülke delegeleri, sivil toplum temsilcileri, özel sektör temsilcileri ve akademisyenler Durban’da 14 gün boyunca İklim Değişikliği ile mücadelenin yollarını tartışmak için bir araya geldi.

İklim değişikliği ile ilgili tehlike gün geçtikçe artıyor, dönülmez yola doğru yaklaşıyoruz, ancak, ne yazık ki devletler bir türlü sorunun çözümü konusunda uzlaşmaya varamıyor.

Suudi Arabistan ve birkaç petrol zengini ülke dışında, en çok emisyon yayan ABD ve Çin de dahil olmak üzere hemen hemen herkes artık iklim değişikliğinin gerçekliğini kabul etmiş durumda.

Ancak iş elini taşın altına koymaya gelince, herkes masayı çil yavrusu gibi terk ediyor.

Toplantı 2012 yılında bitecek olan Kyoto Protokolü öncesindeki son toplantılardan biri, ve Kyoto’nun bitişi ile İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi sadece bir iyi niyet belgesinden başka bir şey olmayacak. Hedefleri, göstergeleri olmayan bir metinden de başka bir şey beklemek anlamsız zaten.

Açıkçası ben Kopenhag’daki ve devamında Cancun’daki büyük hayal kırıklıklarından sonra Durban’dan da bir şey çıkacağını düşünmüyorum.

İklim toplantıları bana Nelson Mandela’nın bir lafını aklıma getiriyor:

“Neyin yapılması gerektiğini biliyoruz, tek ihtiyacımız olan politik niyet ve istek” demişti Afrikalı Lider.

Ancak, kimse yukarıda da belirttiğim gibi kimse bu politik isteği göstermiyor.

Toplantının yine iki noktada sıkışacağını düşünüyorum.

1)      ABD ile Çin arasındaki sürtüşmeler bu toplantıda da devam edecek.  ABD, Çin’i hızlı karbon artışı ile suçlarken, Çin de ABD’yi tarihsel sorumluluğunuzu üstünüze alın diye sıkıştırıyor. İkisi de haklı ama ikisi de inatçı ve geri adım atmıyor.  Aslında bu tartışma, gelişmiş ülkeler ile gelişmekte olan ülkeler tartışması, ve en hararetli nokta burası. İki grubun da hem sorumluluklarını kabul etmeli hem de hızlı kalkınma adı altına sakladıkları kirli petrol temelli enerji projelerini  hayata geçirmekten vazgeçmeli.

2)      Toplantıda ikinci kilit nokta ise, iklim değişikliği ile mücadeleyi kimin finanse edeceği. İklim değişikliği tüm dünyayı doğrudan etkilese de, yarattığı etkiler ve zararlar hem kapasitesi hem de bütçesi olmayan fakir ülkeleri daha ciddi bir şekilde tehdit ediyor. Tezat şu ki, karbon temelli ekonomi ile zenginlik kazanan ve iklim değişikliğine neden olan ülkelerin yaptıklarının cezasını, fakir, sanayisi olmayan ve iklim değişikliği konusunda en suçsuz olan ülkeler çekiyor. Bu ülkelere, hemen destek verilmesi, tüm tartışmalarda kabul edilen bir nokta. Ama destek sadece sözle olmuyor, destek için kaynağı kimin yaratacağı sorusuna cevap veren yok. İklim değişikliği ile küresel mücadele için milyar dolarlar gerekiyor ve bu kaynağı kimin sağlayacağı sorusuna cevap veren yok.

İşte tam da bu yüzden, biz iklim aktivistleri, sivil toplum temsilcileri, adil, yasal olarak bağlayıcı ve iddialı bir anlaşma istiyoruz. Yetkililer sesimizi duyacak mı? Dediğim gibi ben pek umutlu değilim. Keza bu yönde bir ışık göremiyorum.

Keza, devletler halen iklim değişikliğine neden olan ekonomik sistemlerini masaya yatırmıyorlar, hak temelli ve doğa temelli bakış açısı ile konuya yaklaşamıyorlar ve ne yazık ki hepsi bir şekilde karbon ekonomisinin musluğunu tutan büyük şirketlerin çıkarına hizmet etmeye devam ediyorlar.

Umarım Durban’da bir mucizeye denk geliriz. Yoksa zor günler bizi bekliyor.

 

You may also like

Comments

Comments are closed.