Köşe YazılarıManşetYazarlar

Hidrojenin yeşili

0

Hidrojenin kahverengisi, grisi, mavisi ve yeşili varmış. Ben de hidrojeni renksiz, kokusuz bir gaz sanıyordum, ama öyle değilmiş sanırım. Şakası bir yana hidrojenin üretim yöntemlerini anlatan bu isimleri şöyle açıklayabiliriz:

  • Kahverengi hidrojen: Kadıköy’deki eski Hasanpaşa Gazhanesi, kömürden, havagazı dediğimiz yakıtı üretirdi. Bu üretimi ilk basamağında kesersek, yani kömürü su buharı ve oksijenle reaksiyona sokarsak bolca karbondioksit ve hidrojen elde ederiz.
  • Gri hidrojen: Doğal gazdan yüksek sıcaklıkta hidrojen elde etmek mümkündür. Hidrojen dışında yüksek saflıkta karbon elde edilir. Bu karbonu yakarsak karbondioksit çıkar, yakmayıp yerin altına gömersek de çok akıllıca bir hidrojen üretim yöntemi olur. Ama bugüne kadar karbonun yakılmayıp yerin altına gömüldüğü hiç görülmemiştir.
  • Mavi hidrojen: Kahverengi veya gri hidrojen üretimi sırasında çıkacak olan karbondioksidi tutup yerin altında saklayabiliriz. Böyle bir teknoloji endüstriyel ortamda yok ama “ya olursa” diye ummaya devam ediyor fosil yakıt şirketleri. 
  • Yeşil hidrojen: Güneş ve rüzgar enerjisinden elektrik elde edip bunu kullanarak suyu hidrojen ve oksijen olarak iki ayrı gaza ayırabiliriz. Tamamen temizdir ve doğaya hiçbir zararı yoktur.

Bu dört yöntemden ikisi iklim krizinin derinleşmesine katkıda bulunur, biri endüstriyel büyüklükte imkansızdır, sonuncusu da şimdilik lükstür. Neden mi? Önce kendimize şu soruyu soralım: “Hidrojene neden ihtiyaç duyuyoruz?”

Bugünkü hayatımız sürdürülebilir değil

Bu sorunun cevabı aslında oldukça basit. Bugünkü hayatımızı olduğuna yakın sürdürebilmek için. Yani, sabah gene evden çıkacağız, arabamıza binip işe gideceğiz, dönüşte hidrojen istasyonuna uğrayıp arabamızın hidrojenini dolduracağız ve hayat böyle sürüp gidecek. Ama en başta anlamamız gereken şey, bu yaşam biçiminin her bağlamda yanlış olduğudur. Bu şekilde yaşamaya devam edecek olursak bir sonraki adımda başka bir soruna çarpacağız, ardından bir başkasına ve bir diğerine. Şimdiki yaşam tarzımız sürdürülebilir değil. Hidrojen de bu hayat tarzını biraz daha sürdürmeye çalışmaktan başka bir işe yaramaz. Neden mi?

Otomobil bir önceki çağın aracıydı. Petrol boldu, şehirler henüz tıklım tıklım değildi, araçların hareket edebileceği yollar boştu ve park yeri bulmak kolaydı. Tüm bu faktörler biraraya geldiğinde Otomobil Çağı‘nı yarattı. Çoğumuz otomobilin ne derece yanlış tasarlanmış ve sadece Otomobil Çağı’na uygun bir araç olduğunu düşünmedik bile. İçten yanmalı motorlar harcadıkları yakıttan elde ettikleri enerjinin sadece %15-17 arasını aracı bir yerden bir yere götürmeye harcarlar. Aracın ağırlığı bir ton civarında olduğuna göre araçta ortalama 1.5 yolcu olduğunda bu harcanan enerjinin sadece yaklaşık %1’lik kısmının sizi taşımaya kullanıldığı anlamına gelir. Yani 100 birim enerji harcıyoruz, ama bunun sadece 1 birimi gerçekten bizim istediğimiz işi yapmaya gidiyor, 99 birimi ise boşa. Düşünsenize bir şirket sahibisiniz, 100 çalışanınız var ama bunlardan sadece biri iş yapıyor, siz gene de 100 kişiye maaş veriyorsunuz. Sanırım kimse böyle yanlış bir iş yapmak istemezdi. Bu arada, bu sayılar doğa kanunudur, yani daha verimli, en verimli dediğiniz bu sayılardır, bunlardan daha az verimli olabilirsiniz, ama aracınızın daha fazla verimli çalışmasını beklemeyin.

Kabul edin: Otomobil Çağı bitti

Peki benzin yerine hidrojen kullansak? Havaya karbondioksit salmazsınız, bu bir avantaj, tabii yeşil hidrojen kullanıyorsanız. Motorunuz da biraz daha verimli çalışır. Yani performansınız %1 yerine %4-5 aralığında olur. Bu gene de şirkette 95 kişinin boş oturup sadece 5 kişinin çalışması anlamına gelir. Bir de yeşil hidrojeni en baştan alırsak, en iyi ihtimalle %20 verimle çalışan bir güneş panelinden elde ettiğiniz hidrojenin verdiği enerjinin %95’ini çöpe atıyorsunuz. Peki neden bunların hepsi? Çünkü siz Otomobil Çağı’nı devam ettirme hayali ile yaşıyorsunuz ve başka bir dünyanın mümkün olmadığına kendinizi inandırmışsınız. Bunun yanlış olduğunu size uzun uzadıya anlatabilirim ama konumuz sadece hidrojen bugünlük.

Bu hidrojenin hiç mi kullanım alanı yok peki? Mutlaka olacaktır. Mesela uzun mesafe uçuşlarında karbondioksit salmaktan vazgeçmenin yolu öncelikle uzun mesafe uçuşlarından vazgeçmektir. Ama gene de mecbur olacağımız durumlar olacaktır. Bu durumlarda da hidrojen yakıtıyla uçan uçaklar bize çözüm sağlayabilirler. Metrodan ya da trenden indikten sonra sizi evinize götürecek toplu taşıma araçları ya da tek kişiyi taşımak için tasarlanmış araçlar hidrojenle çalışabilir. Bu örnekleri çoğaltabiliriz, ama en başta yapmamız gereken şey Otomobil Çağı’nın artık bittiğini kabullenmektir. Sonrası daha sakin ve zevkli olacaktır.

 

You may also like

Comments

Comments are closed.