Hafta SonuKültür-SanatManşet

[Hermit] Kötü komşu ev sahibi kötü sistem tiyatrocu yapar – Ayşegül Sağlam

0

Geçen hafta Postmodernizm’e yenik düşen Çalıkuşu yazımda Çalıkuşu okumayan nesli nasıl yarattığımızdan bahsetmiştim. Bu hafta da onun neticelerinden bahsedeyim dedim. Belki biz; değerlerine, geçmişine sahip çıkan; değişen toplumun dinamiklerine şahit olabilen bir nesil yetiştirseydik ben hala öğretmendim.

Bu cümleden artık öğretmen olmadığım anlaşılıyor. Evet 10 yıllık mesleğimden, öğrencilerime artık ulaşamadığım gerekçesiyle ayrıldım. Öğretmenlik mesleğimi özel okullarda sürdürdüğüm için; emeklilik şartları, yeşil pasaport ihtimali vs. gibi özlük haklarından feragat etmeye de gerek yok. “Ben gidiyorum” diyorum “Tamam, git” diyorlar ve ilişiğiniz kesiliyor. Ne yapayım, yaptığım işin hayrını göremiyordum artık. Ben de ticari bir karar aldım. Maaşımla asla satın alamayacağım bir şeyi satın aldım. Hem de bunu maaşımdan vazgeçerek aldım: Özgürlüğümü. Düşündüm ki insanın ruhu çalışkansa, bakmakla yükümlü olduğu bir çocuğu falan da yoksa temel ihtiyaçlarını karşılayacak parayı her şekilde kazanır. İş ki beklentileri düşük tutmayı becerelim. Mesela, araba kredisine çalışan, sonra o kredi bitince arabayı sıfırlayıp yeni kredi için çalışmaya devam arkadaşım oldu benim. E ben Akbil kullandığıma göre kafadan o kadar çalışmama gerek kalmıyordu mesela.

Bir de öğretmenliği bırakmamın en önemli sebebi, öğrencilere ulaşamama durumumdu… Sadece 10 yıl yaptım bu işi. İnsanların değişimini gözlemlemek adına çok kısa bir dönem. Ama şahit olduğum değişime inanamazsınız. Ben öğretmenliğe başladığımda, yani 2008 yılında, kullanılan cep telefonu modellerine bakarsanız, öğrencilerdeki değişimin de aynı oranda olduğunu görebilirsiniz. Ama teknolojik gelişimin aksine, bu değişim onlarda menfi yönde oldu. Yani şiirler, öyküler okuyarak heyecanlanan; aşktan, tiyatrodan bahsedince gözleri parlayan kitle hızla değişti. Heyecanlandığı kavramlar, yeni çıkacak telefon modellerine dönüştü. Çünkü hiçbir şiir, bir ‘Candy Crash’ aksiyonuna sahip değildi. Şiiri anlamak için ihtiyaç duyduğu düşünce becerisine de ihtiyaç duymuyorlardı. Hipnotize olmuş bir halde, mutlulukla izliyorlardı patlattığı şekerleri.

Tabii gelişen teknoloji sadece ‘Candy Crash’ le sınırlı kalmıyordu. Onlarca uygulama vardı hayatlarını kolaylaştıran. Sonra hayatları ve ihtiyaçları o kadar kolaylaştı ki hiçbir şey için çaba sarf edemez oldular. Hazırladıkları ödevler, okudukları kitaplar hatta inanmayacaksınız ama aşkları bile o kadar basitleşti ki… Ben şiirden aşktan bahsettikçe onlar ‘Hocam LYS’de bu şekilde çıkmıyormuş, siz bize çalışma kâğıdı hazırlasanız biz daha kolay ezberleriz.’ dediklerinde anlamıştım artık öğretmenlik yapamayacağımı. Bunu diyen öğrencinin de üniversite sınavına daha 2 senesi olması başka bir sıkıntı tabi.

‘15 yaşında ergene kızıp iş mi bırakılır?’ diyeceksiniz. Yanılıyorsunuz. O çocuğumun hiçbir suçu yok. Biz öyle bir hızla bu sistemin canına okuduk ki o gariplerim sadece adapte olmaya; onlar adam olmasın diye var gücüyle çalışan sistemin içinde adam olmaya çalışıyorlardı. Ben de bu sistemin 10 yıllık neferi olarak hiçbir şey yapamıyordum. Eee nasıl bakacaktım şimdi çocuklarımın yüzüne? O yüzden bıraktım işte.

Öğretmenlik de bittiğine göre kime ne anlatacaktım şimdi? Halbuki o kadar doluydum ki… Derdimi bir şekilde insanlarla paylaşamazsam çatlayacaktım. Sonra düşündüm ki beni edebiyat öğretmenliği kadar heyecanlandıran başka bir şey daha vardı: Tiyatro. Derdimi onunla anlatabilirdim. Yıllardır uğraştığım, kafa yorduğum, yazdığım, oynadığım, oynattığım tiyatro. Ama kim bana tiyatro yaptıracak; 30’una gelmiş, iş işten geçmiş; eğsen eğilmez büksen bükülmez. Ses, zaten öğretmen faranjiti… ‘Olsun’ dedim. ‘Ben derdimi anlatayım da konuya komşuya oynarım. Onlar da bana mercimek getirir, patates getirir; geçinir giderim’ dedim. Ve ‘Hermit’ i yazdım. Hermit, yukarıda okuduğunuz kadının hikayesi. Ama konu zaten sıkıntılı olduğu için yazarken komik yanlarını almaya çalıştım. Yıllardır benim içim bayılıyor, bari izleyenin içi bayılmasın diye komik hikayelerle, şarkılarla, türkülerle, bezedim. Ağzıma layık bir oyun oldu. Ben hem derdimi anlatıyor hem de eğleniyorum. Siz de eğlenirken bu derde ortak olmak isterseniz beklerim efendim.

Sevgiler…

 

 

Ayşegül Sağlam

@hermitaysegul

 

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.