Köşe Yazıları

“Hepimiz feminist olmalıyız”*

0

Feminizmin ne olduğunu çok iyi biliyorsun. Annelik bilmeyen feministler, erkek düşmanı feministler, kıllı feministler, sinirli feministler. Çok iyi biliyorsun. Bunları derken anne olmamayı seçmiş veya biyolojik olarak anne olamayan kadınları; kadın seven kadınları, kimseyi sevmeyen kadınları; toplumun ve şirketlerin dayattığı kadın imgesine karşı çıkan veyahut canı istemediği için kıllarını almayan kadınları; ve sen ve sen gibiler yüzünden sinirli olan bizleri çok güzel dışlıyorsun.

Sinirliyim. Sinirli bir feministim. Kendi tanımıyla mutlu, Afrikalı, erkeklerden nefret etmeyen feminist yazar Chimamanda Ngozi Adichie’nin konuşmasında dediği gibi hepimiz sinirli olmalıyız, sinir pozitif değişimi getirir:

“Sinirli olmanın yanında umutluyum da. Umutluyum, çünkü insanların kendilerini daha iyi için baştan yaratabileceğine inanıyorum. Bugünden itibaren daha farklı, daha adaletli bir dünya, daha mutlu kadınların ve daha mutlu erkeklerin olduğu bir dünya için çalışmaya başlamalıyız. Bunun için de oğullarımızı ve kızlarımızı daha farklı yetiştirmeliyiz.

Oğullarımızı yetiştirirken onlara çok zarar veriyoruz, onların insanlığını tüketiyoruz. Erkekliği öyle dar tanımlıyoruz ki erkeklik dediğimiz şey en nihayetinde küçük bir kafes oluyor ve oğullarımızı o kafese hapsediyoruz. Oğullarımıza korkudan korkmayı öğretiyoruz. Oğullarımıza zayıflıktan, kırılganlıktan korkmayı öğretiyoruz. Ama oğullarımıza en büyük kötülü onları sert olmaları gerektiğine inandırıp, kırılgan egolarıyla bırakarak yapıyoruz. Bir adam kendini ne kadar sert olmak zorunda hissederse, egosu o kadar zayıftır.

Kızlarımızı yetiştirirken daha da çok zarar veriyoruz; çünkü onları erkeklerin kırılgan egolarının ihtiyaçlarını karşılamaları için yetiştiriyoruz. Kızlara kendilerini küçültmeyi, azaltmayı öğretiyoruz. Onlara diyoruz ki ‘Hırslı olabilirsin, ama çok hırslı olamazsın. Başarılı olmayı hedeflemelisin, ama çok başarılı olmamalısın yoksa adamları tehdit edersin’.

Kadın olduğum için evli olmaya özenmem bekleniyor. Hayatımdaki kararları verirken hep evliliğin en önemli şey olduğunu aklımda tutarak karar vermem gerekiyor.  Evlilik iyi bir şey olabilir, ortak mutluluğun ve aşkın ve dayanışmanın kaynağı olabilir. Ama niye kızlara evliliğe özenmeyi öğretiyoruz ve oğlanlara öğretmiyoruz?

Belli bir yaşa gelmiş ve evlenmemiş kadınlara toplumumuz bunu büyük, kişisel bir başarısızlık olarak görmeyi öğretiyor. Ama bir erkek belli bir yaşa geldiğinde hala evlenmemişse aradığını bulamadı diye geçiştiriyoruz.”

Kızları büyütürken sürekli onları denetleyerek büyütüyoruz. Bacaklarını kapa, başını kapa, konuşma, dışarı çıkma, gezme…  Tüm arzularını baskılayarak, tüm seslerini kısarak büyüyor kızlar. Sanki sırf kız olarak doğdukları için doğaları gereği annelik, onun da önşartı olarak evlilik asli görevleriymiş, hayatta bundan başka arzuları olamazmış gibi büyütüyoruz.

Anneliğin kutsiyetini öne çıkarırken hem kızların başka arzularının gelişmemesine ve geride kalmalarına neden oluyoruz, hem de erkekleri babalık sorumluluklarından tamamen uzaklaştırıyoruz. Annelik kutsal bir meslek olduğu için annelerin çocukların bakımını da üstlenmesi bekleniyor. Bu iş yıkılmasını da, çok basit bir şekilde “anne ve baba bir değil, çocuğun anneye daha çok ihtiyacı var” diye açıklıyoruz.

Dün konuştuğum birisi eşinin hamile olduğunu ve işi çok uzakta olduğu için çocuğu doğurduktan sonra işi bırakacağını söyledi. Kendisinin nerede çalıştığını biliyorum, İstanbul’un göbeğinde çalışıyor. Yine de emin olmak için onun işinin eve yakın olup olmadığını sordum, aldığım cevap: “ama çocuğa bir şey olduğunda annesinin gitmesi gerekir”. Elbette kadının hamilelik ve hemen sonrasındaki bilfiil olması gereken emzirme dönemlerinde işten uzak kalabilmesi ve bu durumun çocuk öncesi ve sonrasında aleyhinde işlememesi için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır, ama her şey biyolojik olarak normale döndüğünde babalar ne güne duruyor? Oysa annelik ne kadar kutsalsa, babalık da o kadar kutsaldır çünkü çocuk yetiştirmenin emeği o ceninin bağlandığı rahimden değil, o ceninin büyümesinden gelmektedir.

Herkes hayran olmuştu Emma Watson’ın Birleşmiş Milletlerde “Kadınlar için erkekler” kampanyasında yaptığı konuşmaya. Konuşmadan ziyade kampanyanın adı bana dert olmuştu: Kadınlar için erkekler. Oysa cinsiyet rollerinden sadece kadınlar mağdur değil. Bu cinsiyet rollerine sıkışıp kaldıkça ne kendimize dürüst olabiliyor, ne de özgür ve mutlu olabiliyoruz.

Evlenmek istemeyen kadınlar, evlenmeyen kadınlar, çocuk yapmak istemeyen ve yapmayan kadınlar ve adamlar kendimizi bu dünyaya ait değilmişiz gibi hissediyoruz.

Feministin sözlük anlamı cinsiyetlerin sosyal, politik ve ekonomik eşitliğine inan kişi.

Benim için anlamı cinsiyet rollerinden sıyırılmamız gerektiğine inanan ve bunun için çabalayan kadın veya erkek.

Bu yüzden hepimiz için hepimiz gerekiyor. Bu yüzden hepimiz feminist olmalıyız.

*Chimamanda Ngozi Adichie’nin TED konuşmasının başlığı

You may also like

Comments

Comments are closed.