Doğa MücadelesiEditörün SeçtikleriEkolojiManşet

HDP’li Çepni ve Prof. Atmış, ‘özel ormanları’ yapılaşmaya açan tasarının arka planını Yeşil Gazete’ye anlattı

0

Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) başta İstanbul olmak üzere şehir içinde veya kenarında bulunan ve yapılaşma izni verilmeyen  “özel ormanların” imara açılmasına yol açacak bir kanun teklifini 7 Mart’ta Türkiye Büyük Millet Meclisi‘ne (TBMM) sundu.

AKP milletvekillerinin TBMM kapanmadan getirdiği teklifinin yasalaşması halinde başta İstanbul’un Polonezköy, Sarıyer ve Beykoz ormanları olmak üzere imara açılmasına izin verilmeyen özel statüdeki ormanlar kesilerek betona dönüştürülebilecek.

Bartın Üniversitesi Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erdoğan Atmış ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir Milletvekili ve Ekolojiden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Murat Çepni kanun teklifi ile öngörülen değişikliklerin analizini Yeşil Gazete ile paylaştı.

Çepni, kanun teklifinin TBMM’de önce Çevre Komisyonunda değerlendirildiğini, ardından Tarım Komisyonuna gönderildiğini ve sonrasında Genel Kurul’da inceleneceğini aktardı.

‣ AKP’den özel ormanların imara açılması için yasa teklifi

Komisyonda yapılan değerlendirmeleri paylaşan Çepni “Bu kanun teklifi, sonuçları itibariyle çok ciddi bir düzenleme; hem içinde bulunduğumuz deprem süreci hem küresel iklim krizi, ormansızlaşma, kuraklık ve seller… Bütün bunlar değerlendirildiğinde ormanları ilgilendiren herhangi bir yasal düzenleme doğal olarak hepimiz açısından çok kritik hale geliyor” diyerek, teklifin hem Çevre hem de Tarım komisyonlarında büyük tepki ve etkili bir muhalefetle ve karşılandığını belirtti.

Vekil, “Ama iktidar tabii depremden hemen sonra bile işte çıkardığı 126 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle sözüm ona depreme karşı güvenli alanlarda kentleri kurma gerekçesiyle ormanlık ve kırsal alanları inşaata açtı” diye ekledi.

“İktidar attığı her adımı sözüm ona çevreyi koruma, ormanları koruma, suları koruma, insanları koruma ambalajına sararak getiriyor” diyen Çepni, meclisin Çevre Komisyonunda benimsenen perspektifin bu ambalajı kaldırarak gerçeği araştırmak ve ortaya koymak olduğunu belirtti.

‣ Torba Yasa’yla sahipli arazilerdeki ormanlar, ‘ormanlıktan’ çıkarıldı

Komisyonda yapılan değerlendirmeler

Vekil Çepni, TBMM Çevre Komisyonunda yapılan değerlendirmeleri aktardı.  

1. Orman hususi değil kamusaldır

İlk itirazın “hususi orman” kavramına yönelik olduğunu belirterek bu tabirin reddedilmesi gerektiğini açıklayan Çepni, “Orman kamusaldır. Hatta orman tüm insanlığındır; üzerinde yaşayan tüm canlılarındır. Orman varlıkları özelleştirilemez, kamuya ait olmak durumundadır. Kamu tarafından korunmakla mükelleftir, zaten anayasada da bu madde var. Dolayısıyla hususi orman tanımlaması kaldırılmalıdır” dedi.

HDP’li milletvekili, hususi orman tanımlamasının kişisel kararların önünü açacak düzenlemeler getirebileceğini kaydetti; “Hususi orman tanımlaması getirildiği zaman, söz konusu yerlerde her türlü kişisel tasarrufu yapmanın önünü açılır” diye konuştu.

2. ‘Orman vasfını yitirmiş’ Bilimden uzak bir ifade

İkinci bir itiraz gerekçesinin de “orman vasfını yitirmiş alanlar” tabiri için yapıldığını belirten Çepni, ifadenin bilimsel olarak yanlış olduğunu ve bilimsel bir dayanağı olmadığını ifade etti:

“Bilim insanları bu konuda şunu söylüyorlar: Hiçbir alan orman vasfını yitirmez. Sadece şekil değiştirebilir, yani üzerindeki varlıklar dönemsel olarak değişebilir. Orman yangınlarından ortalama üç yıl sonra dahi orası belli farklı boyutlarıyla yine eski haline dönebiliyor, hiç müdahale etmemek gerektiği bilim insanları tarafından ifade edildi. Devlet de hatırlarsanız yangınlardan sonra buralara hiçbir inşaatın yapılmayacağını söylemişti, ama tabii öyle olmadı.”

“Orman vasfının kaybedilmesi” ifadesinin sadece ormanları inşaata açabilmek için öne sürülen bir iddia olduğunu bildiren Çepni, “Buralar ağacıyla, böceğiyle, çalısıyla, her türlü fauna ve florasıyla ekosistemin bir parçasıdır. Dolayısıyla hiçbir yer orman vasfını kaybetmez” ifadelerini kullandı.

3. Tarım ve ormancılıkta izlenen yanlış politikalar

İtirazların başka bir boyutunun da tarım ve ormancılık alanında izlenen yanlış politikalara dayandığını aktarann Çepni, “Ormanların hali buyken tarım alanlarının da hali elbette ki perişan” dedi. 

Murat Çepni, 6 Şubat’ta meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen illerin tarımda yüzde 16’lık çok önemli bir payı olduğunu da hatırlatarak, “Depremden önce de bu durum buyken özellikle depremden sonra durum çok daha acil hale gelmiş durumda. Depremden önce de pandemi sürecinde de çok acil olduğu herkes tarafından görüldü. Oysa Türkiye bir tarım ülkesi, bir tahıl ülkesi, tahılın ana vatanı. Ama şimdi halimiz bu” diyerek sözlerini sürdürdü.

Prof. Erdoğan Atmış da kanun teklifiyle pek çok orman köylüsünün hak kaybına uğrayacağını açıklayarak, şunları kaydetti:

“Yapılmak istenen kanun değişikliğiyle sınırları içinde verimli devlet ormanı bulunan köylerle (31. madde), verimsiz devlet ormanı bulunan köyler (32. madde) bir şekilde eşitlenmektedir. Aynı şekilde 31. Madde köylerinde halkın yakacak ihtiyaçları tarife bedeli ile karşılanır. Yakacak odun ihtiyaçları istif yerlerinden tarife bedeli artı kesme, taşıma ve istif masrafları da alınırken yeni düzenlemeyle tıpkı 32 madde köyleri gibi yakacak odunu da istif yerlerinden maliyet bedelinin üçte biri üzerinden hesaplanan fiyatlarla almak zorunda kalacaklardır. Bu değişikliğe gidilirse 31. maddeye bağlı köylerde yaşayanlar hak kaybına uğrayacaktır. Bu demektir ki 13 bin civarındaki [içerisinde verimli devlet ormanı bulunan] orman köyünde yaşayan yaklaşık 4 milyon orman köylüsü hak kaybına uğrayacaktır.”

Atmış ayrıca orman köylüsünün tarife bedeli ile kesme, taşıma ve istif masrafları için ödeyeceği para miktarının da artacağını aktardı.

4. Kesilecek ağaçları şirketler belirleyecek

Ormandaki kesilecek ağaçların Tarım Bakanlığınca görevlendirilecek kişi veya kurumlar tarafından seçilecek olması ise bir başka itiraz gerekçesi.

Prof. Atmış, mevcut kanunda bu işi devlet memuru konumunda olan orman işletme şefleri ve orman mühendisleri gibi yetkili kişilerin yaptığını hatırlattı.

Atmış, “Bu değişiklikle Orman Genel Müdürlüğü’nün belirleyeceği başka kişiler de bu işi yapabilecektir. Böylece bu işte piyasa açılacaktır. Hatta dikili şekilde ağaç kesme işini üstlenmiş müteahhitlerin çalışanlar kesilecek ağaçları damgalama etkisine sahip olabilecektir. Böylece müteahhit için kesilmesi en karlı ağaçların damgalanması sağlanabilecektir” diye konuştu.

Vekil Çepni, bu tür bir değişikliğe gidilmesi için dijitalleşmenin gerekçe olarak sunulduğunu belirtti. Atmış ise “Dijitalleşmeye geçiş sırasında oluşacak boşluklar suiistimal edilmeye açıktır” diye uyardı.

Çepni, dijitalleşmenin sürecin şeffaflığına zarar verebileceğine işaret ederek şunları söyledi: “Bakıldığında dijitalleşme daha hızlı ve daha verimli sonuçlar getirilebilir ve çok özel bir dezavantaj yaratmayabilir gibi gelebiliyor. Ama mesele her şeyin sermayeye, şirketlere havale edildiği bir sistem olduğunda atılan her adıma şüpheyle bakıyoruz. Şimdi burada da AR-GE çalışmaları yapacaklar, işaretlemeler yapacaklar, bunları dijitalleştirecekler.”

Ağaç seçiminin şirketlere ve Tarım Bakanlığınca belirlenecek kişilere verilmesinin yol açacağı bir başka sorunun işsizlik olduğun kaydeden vekil, “Orman işçileri diye bilinen, çoğu orman köylülerinden oluşan bu insanlar işsiz kalacaklar” dedi.

Söz konusu ağaç seçimi konusunun uzmanlık gerektiren bir görev olduğunu aktaran Çepni, “Şimdi bu işaretlemeler, bu araştırmalar kim tarafından, nasıl yapılacak? Bu görev şirketlere verildiğinde şirketler bunları nasıl işaretleyecek? Hangi ağaçların kesileceğini nasıl bilecekler?” diye sordu.

Murat Çepni, şöyle devam etti:

TMMOB’dan [Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği] alınıp özel şirketlere verilen yapı denetim şirketlerini biliyoruz. Sonuç ortada. TMMOB’u devre dışı bıraktılar, TMMOB’un yetkilerini alıp özel şirketlere verdiler. İnşaat şirketleri kendi yapı denetim şirketlerini kurdular. Bir şirketin kendisini denetlediği bir uygulama ortaya çıkmış oldu. İşte sonuç ortada, kolonsuz, çakıl taşlarından, deniz kumlarından yapılmış kolonlar, binalar ortada. Hal böyleyken şimdi bu denetimlerin yapılmasının şeffaf ve mutlaka kamuya şeffaf olmalıdır, yani meslek örgütleri, sendikalar ve kamuya açık şeffaf bir biçimde yapılması sağlanmalıdır. Bu yapılmadığında bu atılan bu yeni düzenleme hırsızlığı, orman katliamını daha da kolay hale getirecektir. Yani dijitalleşme eşittir kolaylaştırma derken onu şöyle okuyabiliriz. Dijitalleşme eşittir daha hızlı, daha gizli orman katliamı demektir.”

5. İzin verilenden fazla ağaç para karşılığı çıkarılabilecek

Prof. Atmış, orman köylülerinden ormancılık faaliyetlerinde vahidi fiyatla çalışanlara kendi mülki hudutları içerisinde istihsali yapılan oduna dayalı orman ürünlerinin satış gelirlerinden üretim giderleri düşüldükten sonra kalan tutarın yüzde 10’una kadarı ayni veya nakdi olarak dağıtılmasına yönelik teklife orman köylüsünün kalkındırılmasının gerekçe gösterildiğini ifade etti.

Atmış, “Fakat böyle bir değişikliğin genel seçimler öncesi yapılmaya kalkınması, tam bir oy toplamak içi yapılmaya çalışılan seçim yatırımı olduğu izlenimini doğurmaktadır” diye ekledi.

Kanun teklifinin ormandan izin verilenin yüzde 10 üzerinde ağaç çıkarılmasına da parası alınarak göz yumulmasına müsaade ettiğini de kaydeden Çepni, kereste ticaretinin ormansızlaştırma siyasetinin bir parçası haline getirilmesine de Çevre Komisyonunda itiraz edildiğini bildirdi:

“Geçtiğimiz aylarda Şırnak‘ta çok büyük bir ağaç katliamı gerçekleşti. Bu ağaçların tam olarak nasıl kesildiği, niye kesildiği ve nereye götürüldüğü bilinmiyordu. kolluk güçlerinin koruması altında ağaçlar kamyon kamyon taşıtıldı. Türkiye’de bir taraftan büyük bir rant var. Bir taraftan ormanlık alanlar inşaata açılıyor, bir taraftan da ormanlar peyderpey kesiliyor. Bu kesilen ağaçlar da ülke dışına pazarlanıyor ve mobilya sektöründe yoğunlukta kullanılıyor. Dolayısıyla bütün bunlar başlı başına büyük bir sektör ve devlet burada da bu rantın doğrudan parçası haline gelmiş, bunun önünü açıyor, buna buna uygun düzenlemeler getiriyor. Aynı zamanda da kendi belediyeleri vasıtasıyla bunları bunları bizzat planlıyor. Yani para iktidarın şirketlerinin kasasına giriyor. Dolayısıyla çok boyutlu bir ormansızlaştırma siyasetinin parçaları bunlar yani.”

‣ Ormanda yapılaşmanın önünü açan kararname, birçok afete davetiye çıkarıyor

‘Ormanlara maden, AVM, enerji tesisi, yerleşim yeri açılabilir’

Murat Çepni, kanun teklifi ile özel orman diye tabir edilen alanlarda madencilik yapılması, enerji tesisleri kurulması, AVM‘ler ve yerleşim alanları oluşturulmasının mümkün hale getirilmesinin amaçlandığını aktardı. 

Erdoğan Atmış, bu tür düzenlemeler için yapılan teklifleri “tamamen ranta yönelik bir değişiklik” olarak değerlendirdi. Madencilik faaliyetlerinin sona ermesi sonucu doğal yapısı  bozulmuş  orman alanlarının  rehabilite  edilmesi amacıyla orman yetiştirilmek üzere inşaat, yıkıntı ve hafriyat atıkları ile doldurularak ağaçlandırmaya hazır hale getirilmesi işinin “Bakanlıkça uygun görülmesi halinde ihale mevzuatına göre gerçek ve tüzel kişilere” yaptırılabilmesinin önünün açılması istendiğini kaydetti.

Bu işin daha önce büyükşehir belediyeleri ile il ve ilçe belediyelerine bedeli karşılığında izinle verildiğini belirten Atmış, “Mevcut durumda da belediyeler üzerinden özel ve tüzel kişilere yaptırılmakta olan bu işler yeni bir rant ve mafya düzeni doğurmuştur. Şimdi bakanlık (hükümet)  bu işi direkt üzerine alarak rantı dağıtan kuruluş olma girişiminde bulunmak istemektedir. Bunda büyükşehir belediyelerinin çoğunun muhalif belediyeler olmasının önemli bir payı vardır” diye konuştu.

Çepni’nin aktardığına göre, teklifi sunan iktidar;  47 ilde 800 adet ve toplamda da 25 bin 400 hektar hususi ormanlık alan bulunduğunu, bunların 15 bini parsele bölünmüş durumda olduğunu ve parsele bölünen alanın 5 bin hektarında da yapılaşma oluştuğunu öne sürüyor. Böylece  3 bin hektarın altındaki “orman vasfını yitirmiş alanlar”, inşaat faaliyetine açılabilecek. 

Çepni’ye göre, iktidarın bu teklifteki dayanağı, orman vasfını yitiren alanların gerekli şekilde değerlendirilemediği için sahiplerini mağdur etmesi.

Atmış ise, “Bu şekilde bir teklifi TBMM’ye getiren milletvekilleri bu ranta ortak olma gayreti içindedir. Bu şekilde yapılacak bir değişiklik, betonlaşmış olan kentlerimizin biraz daha fazla betonlaşmasını sağlayarak kent yaşamını daha da yaşanmaz hale getirecektir” dedi.

‘Orman vasfını yitiren alanlar restore edilmeli’

Vekil Çepni, “özel orman” ve “orman vasfını yitirmiş” kavramlarının kabul edilmesi durumunda dahi, bu tür durumlarda devletin yapması gerekenin orman vasfını yitirmekte olan ya da yitirmiş olan yerlere yeniden orman vasfı kazandırmayı hedefleyen yasal düzenlemeler getirilmek olduğunu söyledi ve ekledi:

“Ama AKP’nin yaptığı tam tersi. Ormanda bir boşluk bulunduysa, ‘Burası orman vasfını yitirmiştir, o zaman biz buraya hemen inşaatı açalım’ diye bakıyorlar. Buna rant diyeceğiz, başka hiçbir açıklaması yok.”

‘Bu ülkede insanlar ormanları devletten koruma mücadelesi veriyor’

Ormanları yok eden düzenlemelerin artık bir devlet politikası haline geldiğini söyleyen Çepni, Türkiye’de ormanların devlet tarafından korunmasının anayasal bir zorunluluk olduğunu hatırlattı: 

Anayasa, ormanların hiçbir biçimde inşaata açılamayacağını söylüyor. Yanan ormanlar hiçbir biçimde inşaat açılamaz. Başka bir amaç için kullanılamaz. Ama ne oluyor? Türkiye’de Anayasa’daki bu maddeye rağmen insanlar köylüler ormanlarını devletten koruyorlar. Son dönemde Muğlaİkizköy’de, Rizeİkizdere‘de oldu olduğu gibi, insanlar ormanlarını devletten ve devletin şirketlerinden korumak için mücadele ediyorlar.”

‘Türkiye’de ormanlar hızla azalıyor’

Son yıllarda ülkenin orman varlığının çok hızlı bir şekilde azaldığının altını çizen vekil, “Türkiye’de ormanlık alanlar hızla azalıyor. 2003-2019 arasında ormanlık sayılan 6 yüz 50 bin hektar alan orman niteliğinden çıkarılmış, buralara ‘Orman vasfını yitirmiştir’ açıklaması getirilmiş” dedi.

Çepni, orman yangınlarında kaybedilenlerden çok daha fazla orman alanının devlet tarafından çeşitli projeler için yok edildiğine işaret ederek, şunları söyledi:

“Bir de yanan ormanları var, tarımdan çıkarılan, inşaata açılan, yerleşime açılan alanlar var. Türkiye’de yangınlarda kaybedilen orman oranının dört-beş katı fazlası devletin bizzat izin verdiği bu tip inşaat, turizm, maden gibi projeler vasıtasıyla ortadan kalkıyor.”

AKP gerçekten kestiğinden daha fazla ağaç dikiyor mu?

20 yıldır ormanları ve ekosistemi koruyan herhangi bir düzenlemeyle yapılmadığını kaydeden Çepni, iktidarın yok ettiği orman kadar yeni ormanlar oluşturduğunu öne sürse de yol kenarlarında ve refüjlerde ağaç dikilen yerleri orman sayarak bu sonuca varıldığını açıkladı. Bir alanın orman sayılabilmesi için yalnızca ağaç dikilmesinden ziyade bir ekosistem barındırması gerektiğini hatırlatan Çepni, şunları kaydetti:

“İktidar, mesela yol kenarlarına, refüjlere dikilen ağaçları, fidanları dahi orman olarak sayıyor. Orman bu değil. Orman yüz binlerce yılda, milyonlarca yılda oluşan bir ekosistemdir. O yol kenarlarına dikilen ağaçlar orman değil. Ama iktidar ‘Ben oradan kesiyorum ama kestiğimden daha fazlasını dikiyorum’ diye düşünüyor. Ağaçların eksildiği ya da üzerinde yoğun bir ağaç olmayan yerleri orman vasfını yitirmiş diye tarif ediyor. Oysa orası orman ekosisteminin bir parçası. Üzerinde sık çam ağacı olması gerekmiyor ormanı diye tarif edilmesi için.”

Prof. Atmış, “[Bu] gerçeklerin farkına varmış olan bir idarenin, bahsedilen nadir alanların hiçbirinde madencilik, enerji, turizm vb. ormancılık amacı dışındaki kullanımlara izin vermesi beklenemez” diye konuştu: “Bu kanunda yeni yapılacak yasal düzenlemeler, yukarıda sayılan nadir orman ekosistemlerinde bu tür tahsislerin hepsini yasaklamalıdır.”

You may also like

Comments

Comments are closed.