Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Güneş ışınımını yönetme teknikleri

0

İklim krizini kendi ekonomik hırsımıza ket vurmadan ve rahatımızdan vazgeçmeden durdurabilmekten ümidi kestiğimizde “hem doğayı ve atmosferi kirletmeye devam edelim hem de bunun sonuçlarına katlanmak zorunda kalmayalım” türü çözümler aramaya girişiyoruz. Bu çözümlerden en önemlilerinden biri Güneş’ten Dünya’ya gelen ışığı azaltarak Dünya’nın ısınmasına engel olma çabasıdır. Bu tür çalışmalara genelde Güneş Işınımını Yönetme (Solar Radiation Management – SRM) adı veriliyor.

SRM, Güneş’le Dünya arasına büyük şemsiyeler yerleştirerek ışığı kesmek, atmosferin üst kısımlarındaki bulutları azaltarak ısının Dünya’dan çıkışını rahatlatmak ya da alt katmanlardaki bulutların yansıtıcılığını artırarak güneş ışığının yüzeye ulaşmasını engellemek gibi tekniklerden oluşuyor. Ne yazık ki bu teknikler de en ucuzundan en pahalıya gidecek şekilde değerlendiriliyor, en faydalıdan en zararlıya doğru değil.

Stratosfere toz saçma: En ucuzu ama etkili mi?

Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) tarafından biraraya getirilen bir uzman grubu bu tekniklerden en ucuzu sayılan stratosferik aerosol enjeksiyonunu mercek altında aldı. 

Bildiğiniz gibi biz atmosferin en alt katmanı olan troposferde yaşıyoruz, uçaklar troposferin en üstü ile bir sonraki katman olan stratosferin en altı sayılabilecek bir yükseklikte uçuyorlar. Gökyüzünde gördüğümüz bulutların önemli kısmı da gene troposferde yer alıyor. Troposfere güneş ışığını yansıtan minik parçacıklar salacak olsak, bu parçacıklar bulut hareketleri ve yağışla birlikte çok hızlı yere inerler. Ancak bu parçacıkları daha yükseğe, yani stratosfere saçacak olursak yere inmeleri çok daha uzun sürer ve güneş ışınlarını çok daha uzun süre yansıtırlar. SRM yöntemlerinin en kolayı ve çalışabileceğine en fazla güvenileni de bu stratosfere toz saçma yöntemi, yani stratosferik aerosol enjeksiyonu.

Stratosfere toz saçacak olursak Dünya’ya ulaşan enerji miktarı biraz azalacağı için kısmen bir serinleme sağlanması mümkün. UNEP çatısı altında toplanan bilim insanları da bu konuda çalışmalar yapılmasını destekliyorlar. Raporun bu yanı kendisine basında bolca yer buldu. Ne de olsa iklim krizine çözüm öneren bilimsel bir rapordu. Ancak raporun detaylarına göz atacak olursak bu yöntemin şu sorunlarını ortaya koyuyor:

  • Dünya’nın iklimi ve çevresel sistemlerinin tepkisi: Kısaca, bu yöntemin çalışıp çalışmayacağından emin değiliz. Çalışırsa atmosfere ne etki yapacağını bilmiyoruz. Bazı yerleri daha sıcak, sıcak olması gereken yerleri de soğuk yapabilir, yağış sistemlerini değiştirebilir, aşırı yağış ve kuraklığa ne etki yapacağı bilinmiyor. Sonra bu parçacıklar yere indikten sonra doğaya ve su kaynaklarına ne etki yapar bilemiyoruz. Tüm bu nedenlerden dolayı, böylesi çılgın projelere girişmeden önce ayrıntılı bilimsel çalışmalar yaparak çok daha emin olmamız gerekiyor.
  • Bu belirsiz değişikliklerin insan sağlığına ve doğal ekosistemlere nasıl etki edeceği: Biz zaten kömür, petrol ve doğal gaz yakarak atmosferi yeterince değiştirdik. Bu değişikliğin üzerine bir de bilinçli olarak kimyasal bir değişiklik daha eklersek insanların ve doğanın nasıl etkileneceğini bilmiyoruz.
  • Kararların kapsayıcı, adil ve şeffaf bir şekilde mi verileceği:  Diyelim belirli zararları olduğunu gördük. Bu zararlar herkese duyurulacak mı? Gene diyelim Batı Avrupa bu çalışmadan çok fayda sağlayacak ama Afrika da çok zarar görecek. Devam edip etmemeye nasıl karar vereceğiz?
  • SRM tartışmalarının azaltım ve uyum çabalarından finansal, siyasi ve entelektüel kaynakları kaydırıp kaydırmayacağı: Bugün için küresel bağlamda çabamızın büyük kısmını iklim değişikliğinin önlenmesine ya da en azından azaltılmasına harcamak zorundayız. SRM gibi yöntemlerin ısınmayı azaltabileceği düşünülecek olursa bu muhtemelen azaltım çalışmalarının arka plana itilmesine neden olacaktır. Ama azaltım olmadığı müddetçe her sene stratosfere daha fazla toz saçmak zorunda kalırız, buna da nereye kadar devam edebiliriz? 
  • SRM uygulamasının, uluslararası çatışmalar da dahil olmak üzere toplumsal risklere yol açabileceği: SRM çalışmalarının en önemli sorunlarından biri de budur. Diğer devletlerin onayını almadan bir tek ülke kendine fayda sağlayacağına inanarak bu çalışmaya girecek olursa bu çabadan zarar görebilecek ülkelerin davranış biçimleri nasıl olacak? Bugün Etiyopya’nın Nil Nehri üzerinde yapmakta olduğu barajın oldukça uzakta yer alan Mısır üzerine etkilerinden bahsediyoruz. Ya Hindistan bu çabaya girişip Arjantin’de bir doğa felaketine yol açarsa?
  • SRM’nin etik, ahlaki, yasal ve adalet sorularını gündeme getirebileceği: Bugün bir binayı kentsel dönüşüme sokabilmek için bile istemeyen bir kat malikine karşı senelerce mahkemeler sürebilmekteyken değişik kanunları ve görüşleri olan ülkeler ne yapılması ve nasıl yapılması üzerinde nasıl fikir birliğine varacaklar?

UNEP’in raporu öncelikli olarak bu noktaları tartışmaya açıyor ve bizlerin de şimdiden bu konuları gündemimize almamızda oldukça büyük fayda olduğunu görebiliyoruz.

İlk adım salımları azaltmak olmalı

Çevresel açıdan bakıldığında SRM tekniklerinin kullanılması ancak bir noktada kabul edilebilir bir çözümdür. Eğer tüm devletler birlikte ciddi bir azaltım planı ortaya koyar ve bunu uygulamaya girişirlerse, küresel ısınmanın bir noktada durdurulması ihtimal dahilinde olur. Ancak bilim bizlere, sera gazı salımlarını bugün durdursak bile ısınmanın gelecekte de devam edeceğini söylüyor. Biz üstümüze düşeni sera gazı salımlarını ciddi oranda azaltarak yapalım, ama sonrasında gerçekleşen ısınmaya uyum tedbirleri çerçevesinde kısıtlı biçimde ve geçici olarak SRM tekniklerini kullanarak kendini iyileştirmeye çalışan doğaya destek olalım. 

Bu şekilde devam ettiğimiz müddetçe atmosferle tam olarak anlamadığımız biçimde oynamak faydadan çok zarar getirecektir. Bugünden bunu gelecekte uygulamayı düşünecek olan ülkelere ne tür yaptırımlar uygulanacağını düşünmekte de fayda var. Diğer ülkelere ve hatta insanlığın tamamına danışmadan bu tür denemelere girişmenin mümkün olmaması gerekli, insanlığın ve doğanın iyiliği için.

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.