İfade ÖzgürlüğüKadınManşet

Gülşen’in beraat talebi reddedildi: Hayatta Gülşen olarak var olmam cezalandırılıyor

0

Nisan ayındaki bir konserinde sahnedeki bir arkadaşına söylediği sözler nedeniyle hakkında ‘Halkı kin ve düşmanlığa tahrik’ suçlamasıyla bir ila üç yıl hapis cezası istenen sanatçı Gülşen‘in ilk duruşması bugün İstanbul 11’inci Asliye Ceza Mahkemesi görüldü.

Gülşen’in söz konusu görüntüleri konserinden dört ay sonra sosyal medyada gündem olmuş ve sanatçıaynı gün gözaltına alınarak tutuklanmış; dört gün cezaevinde kaldıktan sonra cezası ev hapsine çevrilerek ve yurt dışı yasağı konmuştu. Gülşen’in ev hapsi iki hafta ardından itiraz üzerine kaldırılırken, yurt dışı yasağı ise devam ediyor.

Gülşen’in ‘halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme’ suçlamasıyla üç yıla kadar hapsinin istendiği iddianamede 702 müşteki arasında Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank da dahil 702 müşteki yer alıyor.

Kadınlığım, bedenim, anneliğim nedeniyle defalarca linç edildim

Gülşen, söz konusu dava kapsamında bugün ilk kez hakim karşısına çıktı. Diken‘den Canan Coşkun‘un aktardığına göre Gülşen’in savunması şöyle oldu:

Suçsuzum. Yargılama sonunda beraat edeceğime inanıyorum. Bütün konu sahnede bir arkadaşımla şakalaşmamdan ibarettir. Sahnedeyken dinleyicilerimin arasına karışmak istedim. Kalabalıkta bu mümkün olamayacağı için sahnedeki arkadaşlarımın birinden beni seyircilerimin arasına taşımasını rica ettim. Sahnedeki başka bir arkadaşım yine aramızdaki şakalaşma sonucunda ‘seni imam taşısın’ dedi. ‘İmam’ da bu lakapla anılan bir arkadaşımızdır, bu lakabın benim bildiğim özel bir anlamı yok. Kendisini bu şekilde tanıdım, sahne şovlarında da sıklıkla şakalaştığım bir arkadaşımdır. Bu lakabın kelime olarak zihnimde eşleştiği bir kalıp olmasından ötürü plansız ve hesapsız bir şakayla yanıt verdim. Sadece bir kişiye karşı sahne heyecanının getirdiği refleksle söylenmiş bir şey ve sahnedeki iki kişi arasında geçen bir diyalog. Şaka da ‘kendisi’ diye bitmektedir.

Bunu söylerken ne bir üçüncü şahıs ne bir sosyal sınıf ne de bir kesimi hedefledim. Diyalog o kadardı ve orada sonlandı. Bunu seyirciye dönüp söylemedim, tekrarlamadım, alkışlatmadım, altını çizmedim. Sonrasında bir tanıtım amacıyla paylaşmadım. Dolayısıyla halkı kin ve düşmanlığa sevk edecek bir tavır kullanmadım. Bu konuda kendi vicdanımda hürüm, üzerime atılı suçu işlemedim ve kabul etmiyorum. Sadece iki kişi arasında geçen bu sıfat nedense hedefe oturtuldu. Bu sebeple yine de değerlerini incitmiş olabileceğini düşündüğüm herkesten samimiyetle özür diledim.

Sıklıkla tanık olduğumuz sapkınlık zaten kanayan yaramız, ama ben bu yarayı sağduyulu bir vatandaş olarak taşıyorum. Sadece aynı zamanda tanık da değilim, mesleki duruşumun bir bedeli olarak mağduruyum da.”

Kadınlığım, anneliğim, bedenim, eşliğim ve giyim kuşamım nedeniyle sözlü olarak defalarca linç ve istismara uğradım ve hatta hedef gösterildim. Ama yine de duygu ve düşüncemi yeri geldiğinde özgürce dile getirmekten çekinen biri olmadım.

Şu anda da değilim, tekrar etmek isterim ki sahnedeki şaka toplumsal duyarlılığımın bir tezahürü değildi. Sadece iki kişi arasında geçen bir şakaydı, bir açıklama demeç ya da görüş bildirmek için değildi.

Videonun zamanlaması ve yayımlanması, manipülatif ve manidar

“Ancak öyleymiş gibi gösterildi Bunun böyle olmadığını videoyu izleyen herkes gördü ve görecektir. Gerek zamanlaması, gerek yayılması, benim nezdimde manipülatif ve manidardır. Manidardır çünkü söz konusu konserin tarihi 30 Nisan, videonun yayılma tarihi 24 Ağustos’tur. Arada tam dört ay var. Videonun dört ay sonra ortaya çıkarılması yayılması, aynı gece linç kampanyasının başlatılması, gözaltına alınmam ve tutuklanmam sadece bir gün sürdü.”

Ben, ne yalan söyleyeyim hayatta Gülşen olarak var olmamın cezalandırılması olarak görüyorum. Maddi kısmını tamamen geçtim, manevi olarak inanılmaz orantısız bedellere maruz bırakıldım.

Beş günü Bakırköy cezaevinde, 15 gün evde olmak üzere toplam 20 gün hapis cezası aldım. Ama asıl tutsaklığım çocuğuma kavuşamamaktı.

“Çocuğum üç yıldır İspanya’da okuyor, anne-çocuk ilişkisini yaşayamıyorum, onun yanında olamıyorum. Çünkü beş yaşındaki çocuğum annesi varken annesiz, o benden mahrum ben de ondan mahrumum.

Maddi kısmına gelecek olursak, belirsizlik nedeniyle 50 küsur konserim iptal edildi. Bunların tazminleri gerekiyordu ve ödendi. Bu iptaller madden birçok kişiyi de etkilediği için mağduriyetlerini de üstlendim. Yurtdışı konserlerini de yapamıyorum yurtdışı çıkış yasağı nedeniyle.

Bu mağduriyetin sona ermesi en büyük dileğim. Bunu ailem, iş arkadaşlarım ve adalet isteyen herkes için istiyorum.”

Gülşen’in beraat talebi reddedildi. Mahkeme adli kontrol şartını kaldırırken, yurt dışına çıkış yasağının ise devam etmesine karar verdi. Böylece Gülşen çocuğundan ayrı kalmaya devam edecek.

Bir sonraki duruşma 21 Aralık’ta görülecek.

Ne olmuştu?

Sanatçı Gülşen Çolakoğlu, geçen nisan ayında sahne aldığı bir mekânda imam hatiplilere yönelik söylediği sözlerin yer aldığı videonun 24 Ağustos’ta yeniden gündeme getirilmesi üzerine sosyal medyada #GülşenTuklansın etiket açılmıştı.

Hemen ardından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı‘nca ‘halkı kin ve düşmanlığa tahrik’ suçundan resen başlatılan soruşturma kapsamında evinden gözaltına alınarak tutuklandı. Üç gece cezaevinde kalan Gülşen, dördüncü gün ev hapsinde kalması koşuluyla serbest bırakıldı

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 30 Ağustos törenlerinde yaptığı konuşmada Gülşen’i hedef göstererek  ‘Milletimizin mukaddes değerlerine dil uzatanlar, kutsallarına hakaret edenler hem maşeri vicdanda hem hukuk önünde hesap vermekten paçalarını kurtaramayacak’ ifadelerini kullandı.

Avukatları Gülşen için verilen ev hapsi kararına itiraz etmiş, ancak talep reddedildi. Ev hapsi cezası 12 Eylül’de kaldırılırken yurt dışı yasağı ve adli kontrol şartı ise devam ediyor.

Daha sonra hazırlanan ve İstanbul 11. Asliye Ceza Mahkemesi’nde kabul edilen iddianamede Gülşen için bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına çarptırılması talep edildi.

 

 

You may also like

Comments

Comments are closed.