Niyet ettiler anayasa yapmaya. Bismillah tıkandı. Tıkaçlarına aşina olduğumuz ülkemizin nerede tıkanacağını biliriz, tabii. O yüzden patikadaki ilk temel taş olan eşitlik ilkesinde tökezlemek normal bulundu. Benim tarafımdan.
TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu’ndaki BDP’li vekiller 3.maddedeki eşitlik ilkesine “cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği” ifadelerini koymak istedi. Yani şöyle: “Herkes; dil, din, mezhep, inanç, ırk, (etnik köken) renk, cinsiyet (cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği) siyasi düşünce ve diğer sebeplerle ayrım gözetilmeksizin hukuk önünde eşittir.” Şeklinde olsun dediler.
İtirazlar, olaylar, olaylar…
AK Parti bu ifadenin eşcinsel evliliklere yol açacağını ve “genel ahlaka” aykırı olduğunu, aile neslinin korunması gerektiğini söylerekten… Mıh gibi, tıkadı.
**
Bir büyük edebiyatçımızın yaptığı mükemmel benzetmeyle ifade edecek olursam: Genel ahlak kimin girip kimin çıktığı belli olmayan bir ev galiba.
Pardon, bir fark var.
Bu tür genel hizmet veren evler vatandaşı mutlu ediyor, genel ahlak ise sadece devleti. Fakat çalışma usullerinin aynı olduğunu söyleyebiliriz.
Genel ahlaka aykırıymış cinsel yönelim. Tam olarak kimin ahlakına? Devletin.
Devlet denilen şey, insanlıktan ve insan yapısından nasibini almamış bir Yapay Zeka(AI) galiba.
Pardon, bir fark var.
Birinde zeka da var, diğerinde keresteden şablonlar.
**
Eşcinselliği ahlaksızlık olarak görmek benim ahlakıma uymayan bir görme biçimi, örneğin. N’apcaz şimdi?
Toplumu, eşcinsellerden korumak, aile neslini devam ettirmek gibi dayatmalar da şahsen midemi bulandırıyor, mesela. Şimdi n’etcez?
Ama “eşcinsellikten veya cinsellikten böylesine korkan toplumun psiko-sosyolojisi” bu yazının konusu değil. O yüzden “Demek ki sen geneli temsil etmiyorsun” kısır lagalugasına hiç girmeyelim. En iyisi, size genel şeylerden söz edeyim.
**
TBMM Anayasa komisyonunda cinsel yönelim kavramının 3.maddeye eklenmesiyle çıkan tartışma katiyen sadece LGBT bireylerin meselesi değil.
Medeni bir ülkede demokratik devlet, bir kişinin isteği dışında onu bir tek şartla kısıtlayabilir: Eğer başkasına zarar veriyorsa. Kendisine ruhen veya ahlaken zarar vermesi devleti ilgilendirmez (J.S. Mill zarar prensibi). Dolayısıyla “devlete göre ahlak” diye bir şey olsa dahi bu yatak odasını kapsamaz. Ve yine anayasada “genel ahlak” şeklinde bir kavrama yer olmadığı gibi, devletin de toplumu iki erkeğin veya iki kadının sevişmesinden korumaya kalkışma hakkı yoktur. Bırakın saçmalığını, hakkı yoktur.
**
Daha da ötesi… Her bireyin özel hayatında ahlaksızlık (ki neyin ahlaksızlık olduğu da kişiden kişiye değişir) yapma hakkı da var ki, bu ne devleti ne de onun hukukunu ilgilendirir (John Wolfenden raporu, 1957). Genel ahlakmış, aileymiş… Bu garabetleri aralara sıkıştırarak eşcinselliği örtük biçimde kriminalize etme girişimleri hepimizi fena halde ilgilendiriyor.
Bugün eşcinsele, yarın düzcinsele. Böyle bir yerdir genel ahlak, kapısı aralanmaya görsün. O nedenle hazır anayasa yapılıyorken, bir çok maddede geçen bu kavramın yok olmasını talep etmeliyiz vatandaşlar olarak.
**
Son olarak: Genel bir ahlaktan söz edilecekse, ancak belki ekonomik sistemin ortak bir ahlak anlayışı temeline oturtulmasından söz edilebilir. Yahut da aynı zamanda suç sayılan ahlaksızlıkların genel manada kabul gördüğünden… Yolsuzluk yapmak, F-16’yla vatandaşını bombalamak, göz göre göre yalan söylemek, hak yemek, adaleti meşrebine göre dağıtmak genel denebilecek ahlaka aykırı olabilir. İnsanların kimi sevdiği, kiminle seviştiği değil.
NOT 1: LGBT bireylerin hayatı 3. veya 10. maddeye cinsel yönelim ifadesinin eklenmesiyle bir anda mükemmel olmayacak ama bu hiç küçümsenmeyecek kadar önemli bir adımdır.
NOT 2: BDP’ye Türkiye’nin partisi değil diyenler haklı. Cinsiyet yönelimi ifadesini Anayasa’ya sokma gayreti bir Türkiyeli partinin harcı değil.