Yeşeriyorum

Gelecekten ümitli misiniz – Seda Yurtcanlı

0

Dün gece ikiye bölündüm ve gözüme bir damla uyku girmedi. Son dönemlerde tanığı olduğumuz iki konuyu düşündüm, Türkiye’yi düşündüm, döneceğim memleketimi. Bir tarafta, sabahın erken saatlerinde yapılan aramalar ve apar topar gözaltına alınan gazeteciler. Diğer tarafta, kılıfını töre diye bir şeyle uydurdukları kadın cinayetlerindeki ve « ex » kurbanlarındaki inanılmaz artışlar. Bir vatandaş ve bir kadın olarak içinde bulunduğum huzursuzluk iyice arttı.

Vatandaş olarak korkuyorum, çünkü dün alınan gözaltılar benim gözümde bir yıldırmadır. Mevcut yönetimin yaptığı icraatları eleştiren ya da hukuksuzluklarını ortaya çıkarmak için araştırma yapan ve bunları bizlere aktaran insanlar, dün bu yüzden gözaltına alındılar. Bu gazetecilerimiz, kitaplarıyla fikirlerini somutlaştırdıkları için tokadı yerken hâlâ soyut durumda olan fikir sahiplerine de aman ha dikkat edin zaten önümüz seçim deniyor. Askeri vesayet gitti derken sivil ve cemaat vesayetini kaldırabilir miyiz bilemiyorum ya da daha ne kadar sessiz kalabiliriz bilemiyorum. Ama şurası bir gerçek ki ben, insanların fikir özgürlüğünü belli bir fikrin özgürlüğü olarak yorumlayan ve dini temel alan bir yapılanmayı istemiyorum. Senelerdir her ne kadar AKP, biz değiştik dese de, neden bunca insanın tedirginliğini sona erdiremiyorlar. Erdiremezler, çünkü farklı fikirlere olan hat safhadaki hoşgörüsüzlüklerinde ve devlet kurumlarına atanan insanların atanma kriterlerinin belirlenmesinde hep bir dinsel öge var. Eleştirilere hoşgörüsüzler, çünkü dünyalarını üstüne inşa ettikleri olgular dogma ve sorgulanamaz. Hele bir de WikiLeas’ten öğrendiğimiz “başbakan bu koltuğun kendisine tanrı tarafından verildiğine inandığı fikri” de doğruysa vay bu ülkenin şu yüzyıldaki haline. Devlet kurumlarına yapılan atamalara bakıldığında dini bütünlük, eşlerinin başlarının kapalı olması ya da türban konusunda ılımlı olduğunun ifade edilmesi şartları. AKP bu tedirginliği bu uygulamalara devam ederek sona erdiremez.

Uykularımı kaçıran bu gerçeklerin üstüne bir de kadına şiddet olgusu ekleniyor ardından. Bir kadın olarak da tedirginliğim ortaya çıkıyor, çünkü yaşanan vahşetlere göz yuman bir devlet, ve bu yapıya bir türlü ses çıkarmayan ve ne acıdır ki kendisi de kadın olan bir bakanımız var. Ataerkil toplum yapısının bütün kurallarını benimsemiş, kadın dediğin ses çıkarmaz, hakkı yoktur, kocası bu ister sever ister döver, kuma mı üstüne alsın tabi hakkıdır diye, tahmin ediyorum, düşünen bir kadın bakan. Hangi bakandan mı bahsediyorum, tabi ki kadından sorumlu devlet bakanı. Düşünceleri konusunda tahmin ediyorum diyorum, çünkü senelerdir bu cinayetlere ses çıkardığını, mecliste bu konuda bir komisyon kurma çabasının olduğunu, bu cinayeti işleten zihniyete karşı tek bir duruşunu görmedim. Senelerdir o koltukta oturan bakanın yüzünü televizyonlarda doğru düzgün bir kere gördüm, ümitlendim acaba ne diyecek diye, ama onda da hüsrana uğradım. Çünkü yaptığı açıklama ‘homoseksüellerden irrite oluyorum’du. Hep mevcut bakanın bu makamdan ne anladığını düşünmüşümdür, acaba kadınların korunmasını mı anlıyor ki pek sanmıyorum, yoksa kadınların toplumdaki yapacaklarına ayar getirmeyi, onların erkek toplumuna karşı bir ayıbı olursa bu ayıbı sona erdirme bakanlığı olarak mı görüyor anlamış değilim.

Bu iki konu dün gece beni uyutmadı, boğuldum resmen ve yakın gelecekte yapılacak bir seçimle bu durumun böyle devam edeceği düşüncesi beni çok korkutuyor. Demokrasinin, başbakanın seneler önce ifade ettiği gibi otoriteyi kurmanın bir aracı olmadığını, gerçekten bir amaç olduğunu haykırmalıyız. Kadınlarımıza sesleniyorum, bizleri hiçe sayan ve korumayan bir düzene haykırarak hayır diyebilmeliyiz. Birkaç senedir ceplerine birkaç kuruş fazla para giriyor diye bu düzene ses çıkarmama taraftarı olan seçmenlere de tek bir sözüm var. Çocuklarınıza nasıl bir gelecek bırakmak istiyorsunuz iyice bir

 

 

More in Yeşeriyorum

You may also like

Comments

Comments are closed.