Hafta SonuManşetSpor

GDO’su bozuk bir kulüp habitatı – Tanıl Bora

0

Geçen aklıma takıldı, şöyle bir şey kurdum… Futbola meraklı olan babam, -1988’de ölmüştü-, yeniden canlanıp adı artık Süperlig olan 1. Ligdeki takımların listesini görse, ne kadar şaşırırdı… Adını varlığını bilmediği takımlar görür, şaşırırdı (Osmanlıspor!?). Bu seviyeye çıkmasını beklemediği takımlar görür, şaşırırdı (Akhisar!?). Bazı köklü kulüplerin en üst ligde yer almamasını havsalası almaz, şaşırırdı (Altay!?).

 

 

Bunlar futbolun içinde var! İnsanların reenkarnasyonuna/devridaimine inanan var, inanmayan var; futbol kulüplerinin devridaimi ise apaçık hakikattir. Batarlar, çıkarlar. Ligler merdiveninde, canlı bir sirkülasyon hüküm sürer. Futbolun endüstrileşme süreciyle beraber, bu sirkülasyonun arttığı da açık. “Eskiden”  her şey belirli bir kulüp mevcudu arasında dönerdi, “yeni” bir kulübün üst liglere sızmasına ender rastlanırdı. Endüstriyel futbol, profesyonel lig işletmesinin ölçeğini genişletip ekonomik riski artırdıkça, işletme sayısı arttı, yeni firmaların pazarda yer kapma şansı çoğaldı. Tabii oligopol firmaların yeri ayrı.

Yurtta ve cihanda devridaim

Gelin, en eskilere gitmeden, yakın zamanlarda bir mukayese yapalım. Son on beş yıldaki değişime bakalım. On beş yıl, hem anlamlı bir yuvarlak sayı, hem de biliyorsunuz Türkiye’de “yeni” ve “özel” bir iktidar dönemini işaretliyor; Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı, on beş yıl önce, 2002’de başlamıştı.

2002’de ve 2017’de en üst iki ligimizin mevcutlarını incelersek, şöyle bir döküm çıkıyor: Süperligde 9 takım 2002’de de varmış bugün de var. Yani en üst ligin mevcudu yarı yarıya değişmiş. Adı 1. Lig olan ikinci basamakta ise devridaim çok daha hızlı, sadece 3 takım aynı kalmış. Daha ilginç olan, yepyenilere ve kaybolanlara bakmak. Yani 2002’de en üst iki ligde yer almazken 2017’de olanlar ve 2002’de en üst iki ligden birinde yer alırken 2017’de o basamaklardan düşmüş olanlar. 2017’de Süperlig’de gördüğümüz takımların 4’ü, 1. Ligdekilerin ise 8’i, 2002’de üst iki ligde de yokmuşlar. 2002’in Süperlig takımlarından 2’si, 1. Lig takımlarından 13’ü, yani toplam 15 takım, daha aşağılara düşmüş.

Başka liglerle mukayese edelim isterseniz. Bunu tabloyla göstermek daha pratik olacak.

Evrensel denebilecek bir kurallılık var gibi görünüyor değil mi? On beş yıllık periyoda birinci liglerin mevcudu genellikle yarı yarıya yenilenmiş. İspanya, 1. Ligin takımlarının belirgin biçimde az değişmiş olmasıyla ayrıksı duruyor. Almanya biraz ona yakın. İkinci liglerde ise takımlar çok daha büyük oranda, genellikle üçte iki ilâ dörtte üç oranında değişmiş. 2. Lig mevcudunun yenilenmesi, Avusturya’da, hele Bulgaristan’da dehşetli bir orana varıyor.

Türkiye “kaybolanların”, yani alt kümelere yuvarlananların sayısının göreli çokluğuyla dikkat çekiyor. Gerçi burada rekor, oransal olarak, Bulgaristan’da.

İsim neydi?

Türkiye’nin farkını, bu devridaimdeki kulüplerin sadece sayılarına değil isimlerine baktığımız zaman görüyoruz. 2002-2017 arasında, bu kadar fazla isim değişikliğinin görüldüğü başka bir lig yok.

Sıralayalım. Tekrarlayayım, sadece 2002 ve 2017’de en üst iki ligin fotoğrafına giren kulüpleri ele alıyorum.

Birinci kategoride, ismini bir sponsor şirket adıyla takviye etmiş kulüpler var: Atiker Konyaspor, Aytemiz Alanyaspor, Demir Grup Sivasspor, Akın Çorap Giresunspor, Balıkesirspor Baltok, Evkur Yeni Malatyaspor, Teleset Mobilya Akhisarspor. Bu kategori, özellikle İtalya’da ve İspanya’da basketbol takımlarından bildiğimiz bir uygulamaya işaret ediyor: bir kulüp, değişen sponsoruna göre, iki senede bir yeni bir ön ad takınabilir. Bu furya, üç beş senedir Türkiye futbol ortamına yayılıyor. Mesela Atiker Konyaspor, 2013-2016 arasında Torku Konyaspor’du. Antalyaspor da 2010’tan bu sezon başına kadar Medical Park Antalyaspor’du Kulüp isimlerinin reklam alanına dönüşmesi, endüstriyelleşme denen sürecin bana sorarsanız arsız bir yüzü. (Babam dirilecek olsa, takımların adına reklam almasına, vallahi Altay’ın ortadan kaybolmasından bile daha fazla şaşırırdı.) Dünyada futbol kulüpleri buna genellikle uzak duruyorlar. Türkiye’deki gibi isim satın alma veya kiralamanın örneğine Avrupa’da sadece Avusturya’da rastlayabiliriz. Bir de zaten futbol geleneğinin köklü bir geçmişe dayanmadığı ve şirketlerin kulüp “kurduğu” Japonya’da ve Çin’de.

Bilvesile, 2012 yazında Gençlerbirliği taraftarlarının kulübe isim sponsoru gündeme geldiğinde başlattığı “Sadece Gençlerbirliği bize yeter” kampanyasını  gururla hatırlıyorum.

Saydıklarımızdan Malatya ve Akhisar’ın takımları, isim değiştirmenin başka bir realitesine dikkat çekiyorlar. 1970’te sade beldenin adıyla kurulan Akhisarpor, geçtiğimiz yıllarda belediyenin “sahip çıkmasıyla” Akhisar Belediyespor olduktan sonra yükselişe geçmişti. Evkur Yeni Malatyaspor da aslında bir “Belediyespor”: Malatya Belediyespor, 2012’de bu adı takınmıştı. Zira önceki yıl, 1980’lerde 90’lardaki parlak zamanlarını bildiğimiz “orijinal” Malatyaspor Malatya amatör ligine düşmüştü. Malatya Belediyespor, bir zaman sonra Malatyaspor adına da kondu.

Erzurumspor’un hikâyesi de Malatyaspor’a benziyor. 1967 doğumlu “orijinal” Erzurumspor, 2005’te amatör kümeye düştü, 2015’te kapatıldı. 2005’te kulan Büyükşehir Belediye Erzurumspor, onun adını devraldı.

“Orijinal” Aydınspor da 2009’dan beri amatör liglerde. Bugün boy gösteren Aydınspor 1923, 2010’da Aydın Belediyespor’dan müdevverdir.

Her köşeden bir “Belediyespor” çıkıyor gördüğünüz gibi.

Gazişehir Gaziantep, bu sezon başına kadar, Gaziantep Büyükşehir Belediyespor’du. Uzun süredir, iktidarın başının hoş olmadığı mahfillere yakın olduğu için tutulmayan Gaziantepspor’a alternatif olarak destekleniyor.

Ümraniyespor’un adında “Belediyespor” yok ama aslında öyledir.  1938’de kurulmuş olan kulüp uzun yıllar amatördü. 2004’te belediye yönetiminin kulübü devralmasıyla yükselişe geçti. Kulüp sitesinde sürekli “Saygıdeğer belediye başkanımız Hasan CAN”dan bahsediliyor (soyadı orjinalde büyük harfle).

En “mühim” Belediyespor’ları biliyorsunuz. Medipol Başakşehir FK namıyla gezen kulüp, iki sene öncesine kadar İstanbul Büyükşehir Belediyespor’du. Kulüp “Başakşehir”leştirilerek, bu nevzuhur muhafazakâr orta sınıf mahalleyle kimliklendirilmiş oldu. Derken…Yazıyı tamamlamak üzereyken, Başakşehir’in Katarlı BeIN Sports tarafından satın alınmak üzere olduğuna dair bir haber çıktı. Bu gelişme, kulüp organizmalarına yeni bir değişim boyutu kazandıracaktır. (Belki yeni örnekler de devreye girer. Mesela bir arkadaşım, Trabzonspor’un da Katar sermayesine “aldırtılabileceğini” sezinliyor.) BeIN Sports’un Süperlig’in resmî yayıncı kuruluşu olduğunu unutmayalım; “yayıncı kuruluş”un –olanca “kamuoyu oluşturma” ve manipülasyon imkânlarıyla- bir kulüp sahibi olmasının usulsüzlüğünü de yeni bir “boyut” olarak not edelim.

İdeolojik kimliklendirmenin sancağını tabii Osmanlıspor taşıyor. 2002’de Büyükşehir Belediye Ankaraspor adını taşıyan bu kulüp, 2005’te Belediye bünyesinden çıkartılarak A. Ş. yapıldı, oradan da 2014’te “kurulan” Osmanlıspor’a intikal ettirildi.

Belediyespor realitesini kanıksanmış durumda ama üzerinde ısrarla durmakta yarar var. AKP iktidarından hemen önce, 1990’lar/2000’ler dönümünde başlayan bu çığır[4], AKP iktidarlarında vites attırdı, yerel politikanın önemli bir aletine dönüştü. Kanıksanmaması gereken realite açık seçiktir: Bu kulüpler, çoğu durumda, ellerindeki giderek de büyüyen kamu kaynakları belde halkının spor olanaklarını geliştirmek yerine, belediye yönetimine halkla ilişkiler katkısı sağlayan bir kulübü yaşatmaya akıtıyorlar. Ankara ve İstanbul örneğinde, çok açık, bunu, yerleşik, gelenekli kulüplerin olduğu bir futbol habitat’ında yapıyorlar. Kulüpsüz-takımsız bir diyara futbol getirmek gibi bir misyon falan yerine getiriyor değiller yani. Böylece, bu kulüpler için haksız rekabet yaratıyorlar. Ankaraspor/Osmanlıspor’un ayrıca Ankaragücü’ne dönük bir manipülasyon işlevi gördüğünü de bilenler biliyor. Malatya, Erzurum, Aydın örnekleri ise, -hedef itibarıyla Gazişehir de-, gelenekli kulüpleri ölmeye terk edip –bazen isimlerine de konarak- yerine kendi kontrolündeki yeni kulüpleri geçirme stratejisini işaretliyor. Neticede, futbol ortamın organik seyrine aykırı, -muhafazakâr etiketli bir iktidar söz konusu olduğundan eklemek gerek: futbolun gelenekselliğine aykırı-, yapay işler…

Yapay, inorganik demişken, bugünkü Kayserispor’un da bir isim değişikliği geçirdiğini hatırlatalım. 2004’te Kayserispor’un süperligden düşmüş, buna karşılık Kayseri Erciyesspor süperlige yükselmişti. “Mahallin ileri gelenleri,” en üst ligde şehri Kayserispor’u temsil etmesinin daha uygun olacağını mütalaa buyurdular. Bunun üzerine, iki kulüp isimlerini ve yerlerini değiştirdiler.

Bir bakıma, Göztepe de 2002’dekiyle aynı Göztepe değil. Klasik Göztepe gümbür gümbür amatör kümeye kadar düşmüştü, 2008’de 3. Ligdeki Aliağaspor’un kisvesine girerek profesyonel futbola döndü.

Bugün Spor Toto 1. Lig kadrosundaki İstanbulspor A. Ş. de, “otantik” değil aslında. 1926’da İstanbul Erkek Lisesi muhitince kurulan klasik İstanbulspor, Uzan grubunun denetimine geçmiş, 2004’te TMSF’nin el koymasıyla bu bağ tamamen koptu. İstanbulspor A.Ş., 2014’ten beri Beylikdüzü belediyesiyle işbirliği yapıyor. “Otantik” İstanbulspor ise, İstanbul amatör liginde oynuyor.

Son olarak bir büyük kayıptan söz edelim. 2002’de bazı kaynaklarda Çamlıdere Şekerspor, bazılarında ise Turanspor Polatlı A.Ş. adıyla anılan teşekkül, Ankara’nın gelenekli kulübü Şekerspor’du. Şekerspor, hayatta kalma uğraşı içinde Ankara vilayetinde oradan oraya (Etimesgut, Beypazarı, Akyurt, Çamlıdere) taşındı, muhtelif isimler takındı, sonunda amatöre düştü ve 2016’da tamamen tefessüh etti.

Lig sisteminin en üst iki bölmesinde 2002 ve 2017’de fotoğrafa giren kulüpler üzerinden toplayıp çıkarırsak, neticede bu arada toplam 14 kulüp isim değiştirmiş (sekizi sponsor ismi takınarak);  bunların 5’i birden fazla kez isim değişikliğine uğramış. İçlerinden biri, amatörde bile yaşayamayıp hayata gözlerini yummuş.  Ayrıca 2 kulüp hülle yapmış.

Bu isim karambolü, bize bildiğimiz bir şeyi hatırlatıyor: Türkiye futbol kulüp habitatı, en hafif tabiriyle ağır bir kurumlaşma zaafı içerisinde, himayeye mazhar, manipülasyona açık, kısacası ziyadesiyle inorganiktir.

Benzerimiz var mı?

Mukayese için, vaziyeti daha iyi anlamak için, başka yerlere bakalım. Avrupa’nın beş büyük ligi denen liglerde, herhangi bir isim değişikliği yok. Bu beş ligde inorganik denebilecek tek gelişme, Almanya’da RB Leipzig’in türemesi. Malûm, bu kulüp 2009’da Red Bull firması tarafından, hiçbir gerçek veya tüzel kişinin bir kulübün % 51’ine sahip olamayacağına hükmeden Alman futbol mevzuatına çalım atılarak kuruldu ve dört basamak çıkarak 2016’da 1. Bundesliga’ya yükseldi. RB kısaltmasına da “Rasenballsporklub” yani “çim topu oyunları kulübü” diye bir açılım uydurarak isimdeki Red Bull’u gûya gizliyorlar.

Mukayeseye aldığımız diğer liglerde, iktisadî kriz yaşayan Yunanistan’da köklü kulüplerden Iraklis’in AEP firmasının adını takınması örneği var, lakin bu onu malî iflâstan ve 3. Kümeye yollanmaktan kurtaramadı.

Bulgaristan’da bizim ta 1980’lerden Cherno More diye bildiğimiz Chernomorets Pomorie, muhtelif isim değişikliklerinin ardından, şu anda yerel yönetimin elinde, fiilen bir “Belediyespor” durumunda.

Avrupa’da Türkiye’deki karambole en benzeyen futbol habitat’ı, Avusturya. En önemlisi, tarihî Austria Salzburg’un 2005’te Red Bull firması tarafından satın alınarak ismiyle beraber renklerinin de değiştirilmesi. Avusturya’da 2002-2017 mukayesesi radarına takılan üç transformasyon daha var. İkisi, bugün 2. ligde ikamet eden kulüpler. SC Wiener Neustadt, 2008’de iflas eden FC Schwanenstadt kulübünün lisansının bir firma tarafından satın alınmasıyla kuruldu. FC Wacker Innsbruck, 2002’de, o sıra iflas eden FC Tirol Innsbruck’un mirasına konarak kuruldu – Wacker taraftarları bu yeni kulübü reddediyor. 2002’de 2. ligde yer alan ASKÖ Pasching de, 2007’de Linz’den Klagenfurt’a taşınarak SK Austria Kärnten adını aldı ama 2010’da iflas etti.

Mısır ve İran’ı, mukayese listesine futbol habitat’ının “inorganikliği” bakımından bir mukayese yapmak için dahil ettim. Bu iki ligde, nevzuhur ve genellikle devlet kontrolündeki büyük işletmelerin himayesinde yaratılan kulüplerin varlığı dikkat çekiyor. İran’da Gulf Pro League’de, bu nitelikte üç kulüp bulunuyor. İstiklal Kuzistan, 2011’de kurulmuş, başka bir kulübün lisansını alarak lig işletmesine doğrudan ikinci basamaktan dahi olmuştu. Neft Tahran, adından da anlaşılabileceği gibi, ulusal petrol şirketinin kulübü, 2005’te 3. Lige, 2010’da en üst lige çıktı. 2010’da kurulan Pers Cenubî Jam da Özel Enerji Ekonomik Bölge İdaresi’nin kulübü. Mısır Premiership’inde beş takıma dikkat çekeceğim. ENPPI, açılımı “Engineering for the Petrolium & Process Industries Sporting Club”, yani petrol ve petrol ürünleri işleme sanayinin kulübü.  El-Entag el-Harbî, askerî sanayinin külubü, 2004’te kurulmuş. Tala’ea El-Gayş SC, doğrudan askeriyenin kulübü. Mısr El-Makaş SC, Merkezî İskân İdaresi’nin (Mısır TOKİ’si) himayesinde. Bir de El Raja Sporting Club veya tam adıyla El Raja Mersa Metruh var, 1999’a dayanıyor ama 2013’te bünyesi değiştirilmiş. Ama bizdeki isim karambolüne bu iki ligde de rastlanmıyor.

Velhasıl…

Dört sene önce bir yazıda, Meksika’da lisans alış verişleriyle kulüplerin isimlerinin hatta yerlerinin değişip durduğunu anlatmıştım.

Orada andığım La Piedad taraftarları, kulüplerinin, lisansını satın alan firma tarafından başka bir beldeye taşınmasına karşı açtıkları davada, bunu bir “kültürel hak ihlâli” olarak tanımlamışlardı. Ben kulüp isimlerini de bir kültür varlığı sayıyorum. Bunların değişmesi, şirketlerden göbek adları takınması, bana müstehcen geliyor. Tekrarlayayım, bu kadar fazla değişim, isimlerle bu kadar oynanması, başlıbaşına bir bozukluk işareti. Kurumlaşmayla, özerklikle ilgili bir bozukluk. Kendi doğal ortamında akmayan bir hayatı gösteriyor. “İnorganik” dediğim, o… O isim katarları, zevksiz yahu, her şeyden önce…

[1] 2002’de 2017’de ligde olanlar/ Ligdeki toplam takım sayısı.

[2] 2002’de en üst iki ligden birinde yer almazken şimdi olanlar. Önce en üst lig + sonra bir alt kademe = toplamı.

[3] İran ve Mısır’da 2002’nin ikinci kademe lig puan tablolarını bulamadım.

[4] Ferruh Uztuğ bunu 2001’deki makalesinde ele almıştı: “Devlet, belediyeler özel sermaye üçgenindeki futbol yönetiminde tecimsel ve siyasi imaj kaygıları,” Takımdan Ayrı Düz Koşu (derleyen Tanıl Bora), İletişim Yayınları, İstanbul 2001, s. 123-154.

 

 

Tanıl Bora

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.