KitapManşet

Gazze’nin Dipnotları

0

Joe Sacco’nun Filistin-İsrail meselesini ele aldığı ikinci çizgi-kitabı İthaki’den çıktı.

Filistin’in acılarla dolu tarihinde unutulmaya namzet önemsiz insanlardan, kaybolmuş hikayelerden bahsediyor Sacco. Olmasa da olur insanlar, “çok mühim” hikayeleri sekteye uğratacak fazlalıklar… Şöyle deniyor kitapta: “Tarih çok meşguldür. Her dakika yeni sayfalar yazılır. Taze olaylarla tıkanır, eskiler çiğnenerek yenilere yer açılır.”

 

 

"Çeşmeye yaklaşırken yan tarafa baktım, cesetleri gördüm."

Sacco, Filistin’deki acil konulara rağmen yarım yüzyıl önce gerçekleşmiş, artık çok da konuşulmayan bir katliamın izini sürüyor. Bu sayede akıp giden olayların hızına değil, tarihin devamlı yeni olaylarla üstünü örttüğü şiddetin kendisine odaklanıyor. Kitabı okurken bir süre sonra şunu fark ediyor insan: Olaylar değişse de üretilen bahaneler, söylenen yalanlar, aciz kalan “saygın” kurumlar, raporlar, gazeteler, siyasetçiler ve kamuoyu tepkileri pek değişmiyor.

"100'den fazla ceset, duvar boyunca, duvarın başından sonuna kadar. Testiyi yere bıraktım."

Bugün her defasında bizi şaşırtan vahşet olayları aslında amansız bir süreklilik gösteriyor.

Neredeyse 50 yıl sonra Faris şimdi meydanın bir kenarını oluşturan 14. yüzyıl kalesinin kalıntılarına doğru aynı yoldan yürüyor.

Ancak büyük bir hızla manşete taşınan olaylar gene büyük bir hızla yerini bir başka manşete bırakıyor, küçülüyor, unutuluyor. Dikkat bozukluğu çeken ve herhangi bir olaya birkaç haftadan fazla odaklanamayan bir kamuoyu yaratılıyor. Politik mücadele, gündeme taşınan olaylar karşısında pozisyon belirlemekle yürüyor. İktidar, kendi aceleci muhalefetini yaratıyor.

Kamuoyu, iyi bir seyirci aslında. Her konuda fikir beyan etmeye zorlanan, ulus devletin ve büyük medyanın kapalı sınırlarında kurulan bir toplu fantazi. Unutkan olmak zorunda; çünkü sürekli şişen ve patlayan bir “şimdiki zaman” ile iştigal ediyor. Kamuoyu, şimdinin esiri.

"Bu Abdul. Bu Enver. Bu Abid." Yaşlı adam yüzlerine bakıyordu.

Filistin, 1956. Birkaç gün içinde olup bitmiş bir hikaye. Arkaplanda önemli adamların yürüttüğü bir güç savaşı var. Mısır’ın Arap milliyetçisi yeni lideri Nasır, İngiliz petrol trafiğinin aktığı yabancı denetimindeki Süveyş Kanalı’nı millileştiriyor. Fransa’ya karşı Cezayir ayaklanmasını destekliyor. Büyük silah ihalelerinde Batılı devletleri değil Sovyetler’i tercih ediyor. Bunun üzerine Fransa, İngiltere ve İsrail gizli bir anlaşma yapıyor.

Faris bizi bir zamanlar bir açıklığın olduğu şimdiki pazarın içinden geçiriyor. Cesetleri birer birer taşıdıkları mezarlığa doğru gidiyoruz.

Plan dahilinde İsrail, Mısır’dan sızan Fedaîn’leri bitirmek üzere Gazze Şeridi’ne ve Sina’ya saldırıyor. Ayrıca Süveyş Kanalı’nın yakınına paraşütle asker indiriyor. Bunun üzerine uluslararası trafiği koruma görevlerini bahane eden İngiltere ve Fransa iki tarafın da kanal bölgesinden on dört kilometre uzağa çekilmesini ve aralarında bir anlaşma olana kadar Mısır’ın işgali kabul etmesini talep ediyorlar. Nasır bunu bekleneceği şekilde reddediyor. Bunun üzerine İngiliz ve Fransız orduları Mısır’a karşı taarruza geçiyor.

Fakat bölgedeki dengeleri sarsmamak adına ABD Başkanı Eisenhower araya giriyor, Londra ve Paris’i küçük düşürme pahasına işgali bitiriyor. Şer ittifakı dağılıyor.

Hakkında ciltler yazılmış bir devletler tarihi… Fakat Sacco’nun asıl derdi bu tarihin altında kalıp ezilen, birtakım raporlardaki detaylara indirgenen insanları anlatmak. Han Yunus ve Refah’ta yaşanan, ihtilaflı bir konu olarak kamu vicdanını bir süre meşgûl eden; fakat yeni olayların hızıyla üstü örtülen dipnotları anımsatmak.

İnsanların hikayelerini anlatıyor Sacco. Büyük bir resmin unsuru olarak devamlı es geçilen küçük parçalardan bahsediyor.

Bügün ne hissettiğini soruyorum. “Yine o çocukmuşum gibi hissediyorum.”

 

 

Sezai Ozan Zeybek

ozanoyunbozan.blogspot.com/

 

 

More in Kitap

You may also like

Comments

Comments are closed.