İfade ÖzgürlüğüManşet

Fincancı: Bu hukuki değil siyasi bir süreç olarak değerlendirilmeli

0

Türkiye’nin Kuzey Irak‘taki operasyonları sırasında kimyasal gaz kullanıldığı iddialarını değerlendirdiği için 27 Ekim’den bu yana Ankara Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, ortadaki sürecin “hukuki değil siyasi olduğunu” söyledi.

Fincancı hakkındaki suçlamalara dair, şunları söyledi:

“Bana yöneltilen suçlama propaganda. Propaganda suçunda tutuklu yargılama hukuk açısından kabul edilebilir olmadığı gibi hakkında soruşturma başlatıldığını öğrenip yurt dışından dönmüş birisi için kaçma şüphesinden de söz edilemeyeceği aşikâr. Bu hukuki değil siyasi bir süreç olarak değerlendirilmeli. Ortada bir iddia var. Ön değerlendirme sonucu gerekli etkili soruşturma yapılması için bir önermenin suç olarak tanımlanıp, ev baskını ve tutuklamaya dönüşmesi bana yönelik değil topluma yönelik bir susturma girişimi olarak değerlendirilmeli.

Avukatları aracılığıyla BBC Türkçe’den Mahmut Hamsici‘nin sorularına yanıt veren Fincancı, evinde bulunan mermilere dair de açıklama getirdi:

“9mm’lik mermilerin olduğu kutu, babamın, ölümünden sonra teslim ettiğim ruhsatlı silahına ait. Silahın yanında olmadıkları için fark etmemiştim, annemin ölümünden sonra evi boşaltırken bulup, o sırada fırsat olmadığı için teslim edememiş, alıp evime getirmiştim.

7.62mm dolu iki kutu mermi ise MKE (Makine ve Kimya Endüstrisi) yapımı, TSK’de kullanılan G3 silahına ait. Nereden geldiğini hatırlamıyorum. Fakültede “yaralar” bahsini anlatırken; ateşli silahlar, mermi çekirdek ve kovanları ve tek tük değişik çapta mermiler bir kutu içinde bana hocalarımdan, sonra da o kutu dersi üstlenen öğrencime geçmişti. Arada kalmış, emeklilik sonrası kürsüdeki odamı boşaltırken eve gelmiş olabilir ama hatırlamıyorum, yalnız yandaş basının iddia ettiği gibi kalaşnikof mermisi olmadıklarını söyleyebilirim.

Hızlıca videoya bakmadım, hekimlerle daha önce vaka tartışması yapmıştık

Fincancı, “Sonradan anlayabildiğim kadarıyla canlı yayındaki konuşmam, parçalara ayrılarak, bağlamından ve bütünlüğünden kopartılarak, yapılan farklı yayınlarda kullanılmış. Kendi yorumlarıyla birlikte “TSK kimyasal silah kullandı” dediğim algısına yol açan bir kullanımı etik bulmadığımı ve sorumsuz davrandıklarını, arayan yayıncılara da illettim zaten” dedi.

Canlı yayındaki konuşmasının bir iki dakika sürdüğünüve “kimyasal silah” ifadesi kullanmadığını belirten Fincancı, sonrasında ise bu tür iddialar olduğunda etkili bir soruşturma yapılması gerektiğini, ölümle sonuçlanmış olaylarda bu tür iddiaların aydınlatılabilmesi için Minnesota Protokolü kılavuzluğunda otopsi yapılmasının önemini vurguladığını anlattı:

“Bana yöneltilen soru kimyasal silah kullanım iddiasıydı, bir toksik gaz etkilenmesine işaret eden belirtileri değerlendirip bu yönde iddia varsa yapılması gerekenleri sıraladım. Belli ki anlaşılır olmamış aktardıklarım.”

Fincancı “Bir bilim insanı olarak sadece bazı görüntülere hızlıca bakarak yukarıdaki kanıya ulaşmayı doğru buluyor musunuz?” sorusuna, şöyle yanıt verdi:

Hızlıca bir videoya bakmadım, yayında da ifade ettiğim gibi öncesinde, Almanya’da aynı konferansa katılmak üzere gelen Nükleer Savaşın Önlenmesi İçin Uluslararası Doktorlar (IPPNW) üyeleri bu konuda bir rapor hazırlamıştı. Kuzey Irak olduğunu belirtikleri videoyu onlar gösterdi, gözlemlerini ve raporlarını aktardı. Orada bulunan hekimlerle birlikte vaka tartışması yapmıştık.

Videoda ortamda bulunan iki kişi bazı belirtiler gösteriyor. Birisinde istemsiz hareketler ve ağzından gelen kanlı köpüklü sıvı solunum yoluyla alınan, akciğerlerde zarara neden olan ve sinir sistemini etkileyen bir maddeyi (gaz formunda) düşündürüyor.”

Bir adli tıp uzmanı olarak uzmanlık alanımla ilgili benzeri birçok olguya dair fotoğraf, video vb. dijital materyal, bir ön değerlendirme ve ileri inceleme gerekip gerekmediğini tanımlamamız için özellikle uluslararası bilirkişilik uygulamalarımızda bizlere iletilir.

Bu tür “sekonder – ikincil” deliller adı verilen kayıtlarda izlenmesi gereken yol, Birleşmiş Milletler Fact-Finding Mission (Gerçeği Araştırma Görevleri) için hazırlanmış kılavuzlarda da yer almaktadır. Burada da sunduğum; gözlediğim belirtiler üzerinden ileri inceleme yapılması gerekliliği ve gerekli adımların neler olduğudur.

Tüm eleştirileri önemsiyorum

Meslektaşlarının bazılarının “TTB Merkez Konseyi Başkanı sıfatı ile konuştuğu medya kurumlarıve açıklamalarının içeriği konusunda daha fazla dikkatli olması gerektiğine” yönelik eleştirileri sorulan Fincancı,Tüm eleştirileri önemsiyorum elbette. Üç yıldır kendi çalışma alanıma dair yaptıklarımı hayli sınırladım. Bunda, Türkiye’de insan hakları kavramının, yurttaş sorumluluğu ve devletin yurttaşına karşı yükümlülükleri konusunda toplumsal anlayışın yerleşmiş olmamasının önemli bir etkisi var” dedi ve şöyle devam etti:

“Çalışma alanımın devletin doğrudan pozitif ve negatif yükümlülük alanına giren ihlaller olması nedeniyle bu çalışmaları sınırlı tutsam da zaman zaman böyle değerlendirmeler yaptığımda, benzer bir tepkiyle karşılaşıp, son iki yıldır hekimlerin özlük hakları için tüm konsey üyelerimiz, kollarımız ve çalışma gruplarımızla yürüttüğümüz mücadelenin görünmez kılınması için araçsallaştırıldığı da bir gerçek.

Yayınlarda görüntümüzün altına ne yazıldığına müdahale olanağını çok nadiren buluyoruz.”

Eleştirilerini anlamakla birlikte bir insan hakları savunucusu olarak yayın organına kimlik sormanın o yayın organının ifade özgürlüğü ve toplumun haber alma hakkının ihlali olacağı düşüncemi de meslektaşlarımın anlamasını umuyorum.

Kaldı ki, muhalif kanalların bir kısmı da dahil, yayın organlarının önemli bir kısmının bana yönelik sansürünü de sorgulamalarını beklerim, toplumdan ve meslektaşlarımdan.

Ne olmuştu?

Türkiye’nin Kuzey Irak‘taki operasyonları sırasında kimyasal gaz kullanıldığı iddialarını değerlendiren Dr. Şebnem Korur Fincancı, görüntülerini incelediğini belirterek, “Belli ki sinir sistemini doğrudan tutan toksik-zehirli kimyasal gazlardan biri kullanılmış durumda. Her ne kadar kullanılması yasak olsa da çatışmalarda kullanıldığını görüyoruz” demişti.

‣ Kimyasal gaz iddiaları Meclis’te: Etkin soruşturma istendi

Bağımsız heyetlerin bölgede inceleme yapmasının uluslararası sözleşmeler gereği zorunlu olduğuna dikkat çeken Fincancı, “Uluslararası sözleşmelerin uygulanması ve kimyasal silahların kullanımını yasaklayan Cenevre Sözleşmesi kapsamında böyle bir iddia ortaya çıktığında nasıl bir araştırma yapılacağı da Minnesota Protokolü’nün ilkelerinin ele alınması gerekiyor” diye konuşmuştu.

İddialar Meclis gündemine getirilmiş; HDP‘den Meral Danış Beştaş ve CHP‘li Sezgin Tanrıkulu bağımsız soruşturma istemişti. Edirne F Tipi Cezaevi‘nde tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş da sosyal medya hesabından bir açıklama yaparak, görüntülere ve  iddialara TBMM’nin sessiz kalamayacağını söylemişti.

İktidar kanadı ise iddiaları reddetmiş, MSB‘dan yapılan açıklamada, TSK’nin envanterinde kimyasal gaz bulunmadığı duyurulmuştu.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Irak‘taki Federal Kürdistan Bölgesi’nde yürütülen askeri operasyonlarda kimyasal silah kullanıldığı iddialarına ilişkin açıklama yapan TTB Başkanı Dr. Şebnem Korur Fincancı hakkında soruşturma başlatmıştı. Soruşturmanın ardından Fincancı 27 Ekim’de tutuklanarak cezaevine gönderildi.

Soruşturma başlatılmasının ardından AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Fincancı’yla ilgili şunları söylemişti:

“Türk Silahlı Kuvvetlerimizin yürüttüğü sınır ötesi harekatlara iftira atan Tabipler Birliği Başkanıyla ilgili yargı harekete geçmiştir. Ayrıca bu ismin üzerinde de çalışmalarımızı yürütecek, gerekirse yasal düzenlemeyle bu ismin de değiştirilmesini sağlayacağız. Terör örgütünün diliyle konuşarak ülkesine ve ordusuna alçakça bühtan eden böyle bir şahsın, adı Türk ile başlayan bir kurumun başında olmasının milletimizin her bir ferdini rahatsız ettiğine inanıyorum.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığımızın yürüttüğü soruşturmanın sonuçlarına ve mahkemelerin vereceği kararlara göre hem bu kişiyle hem de bu kurumla ilgili gereken adımlar atılacaktır. Bu çerçevede kabine toplantımızda ilgili bakanlarımıza Tabipler Birliği başta olmak üzere meslek örgütlerinde yeni bir yapıya geçilmesine yönelik mevzuat çalışmalarının hızlandırılması talimatını verdik.

Meslek örgütlerini ideolojik saplantılarının borazanı haline getiren terör örgütü destekçilerini, buralardan temizleyerek bu yapıları kuruluş amaçlarına uygun faaliyetlere yoğunlaştırmakta kararlıyız.”

TTB Fincancı’nın gözaltına alınmasının ardından destek açıklamasında bulunmuş, Şebnem Korur Fincancı’nın ifadelerinin suç unsuru olmadığını belirtmişti.

Fincancı 26 Ekim’de, avukatları aracılığıyla ulaştırdığı notunda şunları yazmıştı:

“Sevgili yol arkadaşlarım,

Bu gerçek dışı durum ile karşı karşıya kaldığınız için üzgünüm. Ancak dayanışma ile bu gerçek dışı süreci aşacağımızı biliyorum.

Sizlere kaynaklarıyla bilimsel görüş sürecini aktaracaktım, fırsat olmadı. Bu süreç bitince delillendirme üzerine bir toplantı yapalım.

Sizlerin kesinlikle çok yoğunluğunuz vardır, bu yoğunluğa maalesef ben de katkı sunmuş oldum. Bu karalama kampanyasını da aşıp birlikte mücadele edeceğiz. İnsanca bir sağlık sistemini hep birlikte kuracağımız günlere dayanışmayla…

Şebnem.”

You may also like

Comments

Comments are closed.