İfade Özgürlüğüİnsan HaklarıManşet

Şebnem Korur Fincancı: Soruşturma topluma bir gözdağı

0

Türkiye‘nin Kuzey Irak‘ta sürdürdüğü operasyonlar sırasında kimyasal gaz kullanıldığı iddialarını değerlendiren ve bölgede bağımsız uzmanlarca inceleme yapılması gerektiğini söylediği için hakkında soruşturma açılan Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı açıklamalarda bulundu.

Katıldığı bir yayında söyledikleri sebebiyle “terör örgütü propagandası yapmak” ve “Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni, devletin kurum ve organlarını aşağılama” gibi suçlardan soruşturması devam eden Fincancı, “Eğer böyle bir iddia varsa olaya dair etkili bir soruşturmanın yolunu açmaları gerekirdi. ‘Soruşturma açılsın’ diyene soruşturma açmak suçu gizlemeye dönük bir izlenim uyandırıyor” dedi..

Türkiye adına talihsizlik

Bianet‘ten Ruken Tuncel‘e konuşan Fincancı’nın açıklamaları şu şekilde:

“Soruşturma açılmasının nedenini biliyoruz. Bir daha hiçbir hekim bu konularda konuşmasın istiyorlar, bu soruşturma susturulmaya, sindirilmeye dönük bir girişimdir.

Fakat ben susmadığımı defalarca kez kanıtladım bu nedenle soruşturmanın bana yönelik olduğunu düşünmüyorum. Bu soruşturma topluma bir gözdağı anlamına geliyor. Bu da Türkiye adına büyük talihsizlik.

Meslek örgütü olarak kriminalize edildik

Böylesi bir durumda olması gereken zaten etkin bir soruşturma talebinde bulunmaktır.Bana soruşturma açmak yerine etkin bir soruşturma yürütmeleri ve kullanmadıklarını kanıtlamaları gerekirdi.

“Ayrıca biz salgın sürecinde, ‘sizlerin verileriyle bizlerin alandan derlediği veriler örtüşmüyor’ dediğimizde de meslek örgütü olarak kriminalize edildik. İnsan hakları savunucuları sürekli kriminalize ediliyor. Yani soruşturma açılması, böyle bir refleksin ortaya çıkması çok şaşırtıcı değil.”

Sorumsuz bir habercilik yapıldı

“Haberin veriliş biçimine eleştirim var; sorumsuz bir habercilik yapıldı. Yayınlanan görüntülerde, kasılmaları ve istemsiz hareketleri olan insanlar görülüyor ve kimyasal silah kullanıldığı iddia ediliyor. Ben, katıldığım yayında bu istemsiz hareketlerin sinir sistemini tutan bir kimyasalın etkisiyle olabileceğini belirttim ve bir kimyasal kullanıldığı iddiası varsa da bununla ilgili etkili bir soruşturma yapılması gerektiğini ifade ettim.

Ölüm meydana gelmişse Minnesota Protokolü’ne göre tıbbi bir araştırma yapılması gerektiğini, bağımsız kurumlar tarafından da bir soruşturma yapılmasının zorunluluk olduğunu çünkü bunun Cenevre Sözleşmesi kapsamında savaş suçu olarak değerlendirildiğini söyledim. Ancak haber, benim bu olayı kanıtladığım şeklinde yansıtılmış, yani pek doğru yansıtılmadı.”

Ne olmuştu? 

Türkiye’nin Kuzey Irak‘taki operasyonları sırasında kimyasal gaz kullanıldığı iddialarını değerlendiren Şebnem Korur Fincancı, görüntülerini incelediğini belirterek, “Belli ki sinir sistemini doğrudan tutan toksik-zehirli kimyasal gazlardan biri kullanılmış durumda. Her ne kadar kullanılması yasak olsa da çatışmalarda kullanıldığını görüyoruz” demişti.

‣ Kimyasal gaz iddiaları Meclis’te: Etkin soruşturma istendi

Bağımsız heyetlerin bölgede inceleme yapmasının uluslararası sözleşmeler gereği zorunlu olduğuna dikkat çeken Fincancı, “Uluslararası sözleşmelerin uygulanması ve kimyasal silahların kullanımını yasaklayan Cenevre Sözleşmesi kapsamında böyle bir iddia ortaya çıktığında nasıl bir araştırma yapılacağı da Minnesota Protokolü’nün ilkelerinin ele alınması gerekiyor” diye konuşmuştu.

İddialar Meclis gündemine getirilmiş; HDP‘den Meral Danış Beştaş ve CHP‘li Sezgin Tanrıkulu bağımsız soruşturma istemişti. Edirne F Tipi Cezaevi‘nde tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş da sosyal medya hesabından bir açıklama yaparak, görüntülere ve  iddialara TBMM’nin sessiz kalamayacağını söylemişti.

İktidar kanadı ise iddiaları reddetmiş, MSB‘dan yapılan açıklamada, TSK’nin envanterinde kimyasal gaz bulunmadığı duyurulmuştu.

TTB, soruşturmanın ardından “Yaşamın ve hakikatin yanındayız” başlığıyla şu açıklamayı yapmıştı:

“Şebnem Korur Fincancı’nın hiçbir kurum ve kuruluşu hedef almayan, hakikatin ortaya çıkmasına yönelik bilimsel yöntemi dile getirdiği açıklamaları nedeniyle hedef gösterilmesini kabul etmiyoruz.

Birçok etik ilke ve uluslararası sözleşme hekimler olarak bizlere, yaşamın ve yaşatmanın yanında yer alma sorumluluğunu vermektedir. Bizler de dün olduğu gibi, bugün de yaşamın ve hakikatin yanında olmayı sürdüreceğiz.”

You may also like

Comments

Comments are closed.