Hafta SonuKöşe YazılarıManşet

Erivan’ın Sürprizleri – Pelin Atakan

0
Sık sık heykellere rastlıyoruz sokaklarda. Her yerdeler ve çok güzeller

Şubat ayının son haftasında Yeryüzü Derneği ile Ermenistan’dan Forum 21st Century Young Leaders’ın ortak yürüttükleri proje Genç Çevreciler Platformu kapsamında Ermenistan’ın başkenti Erivan’daki çevre örgütlerini ziyaret ettik. Ziyaretle ilgili teknik detaylara buradan ulaşabilirsiniz. Ziyaret ekibinden Gizem Kastamonulu’nun gözlemlerini de  Genç Yeşiller blog’undan okuyabilirsiniz. Bense bu yazıda Erivan’dan bazı sürprizler yazıyorum.

İlk Sürpriz: Barev, Nasılsınız?

İlk sürpriz Ermenistan – Gürcistan kara sınırından geçerken buldu beni.  Gecenin ortasında sınıra vardık, arabadan indik, vizelerimizi alıp sınırdan geçeceğiz. Pasaportumu uzatırken uykunun arasında güç bela hatırlıyorum Ermenice merhaba demeyi, “barev” diyorum pasaport memuruna. Gelen cevap iyice uykumu açıyor: “nasılsınız”.

26.erivanın sürprizleri,yeşil gazete

 

Gülüşüyoruz, ikimizde “barev” ve “nasılsın”ın ötesinde bilmiyoruz birbirimizin dillerini. İngilizcede karar kılıp güle güle’leşiyoruz. Sabah Erivan’dayız. Uyku sersemi oteli ararken etrafıma bakıyorum, sokaklar sabah tenhalığında, sade, düzenli, çöpsüz. Neden bilmiyorum ama daha salaş, bakımsız sokaklar bekliyordum açıkçası. Belki de turistik bölgede olduğumuzdan böyledir, diyorum. Hiç görmemişim fotoğrafını Ermenistan’dan herhangi bir yerin, hiç Ermenice şarkı dinlemiş miydim, hatta Ermenice bir ses duymuş muydum hiç? Hatırlamıyorum duyduysam da.

Akşamüstü sokaklardayız. Sokaklar sessiz denilebilir ama insan olmadığından değil, insanlar sessiz. Arabalar da var taksiler de ama onlar da pek sessizler. Acelesiz, ferah bir hava var şehirde. Cumhuriyet Meydanı’ndayız, binalar ne şık, hangi yıl yapılmış diye konuşurken, aaa hükümet binasının önündeyiz. Şaşırdık tabi, ne bir tane polis var ortada, ne güvenlik tabelası, ıvır zıvırı. Sıradan bir bina hem de şehrin ortasında. Tak! Bir bakanlık binası var ilerde, aynı: sessiz, korkusuz ve görkemli.

Sık sık heykellere rastlıyoruz sokaklarda. Her yerdeler ve çok güzeller

Sık sık heykellere rastlıyoruz sokaklarda. Her yerdeler ve çok güzeller

İlk akşam Ermenistanlı partnerlerimizin konuğuyuz. Tavern Yerevan adında müzikli yemekli geleneksel bir restorandayız. Ermenice konuşmalara kulak kabartıyorum, evet hiç duymamışım Ermenice konuşan birilerini daha önce. Sokakları gibi acelesiz, sakin konuşuyorlar.

Gündüz ziyarette akşam sokaklardayız. Sık sık heykellere rastlıyoruz sokaklarda. Her yerdeler ve çok güzeller. Sadece ünlü liderlerin, yazarların değil hem de. Öylesine (tabi biz turistlere göre), sıradan hayattan insanlar, figürler çıkıyor karşımıza, seyrettiriyorlar kendilerini.

Putin’e beraber kafa tutmak varken

Sokakların bana en büyük –ve en tatlı sürprizi ise aramızda Türkçe konuşurken bizi duyan ve Türkiye’den olduğumuzu anlayanlar oldu. Ceplerindeki dillerden birini seçip hoşgeldiniz dediler bize. Birkaç kötü bakış da oldu tabi ki, ama terazide ağır basanlar gülümseyenlerdi. Sonradan öğrendik Türkçe’ye aşinalıklarının nerden geldiğini: Türkçe televizyon dizileri burada da popüler. Bir de, üniversitede Türkoloji bölümleri varmış. Ta-ta bir sürpriz daha: Türkiye’nin popüler kültürde ve akademide böyle bir yerinin olması harika.

28.erivanın sürprizleri,yeşil gazete

İster istemez Türkiye’deki havayla ilgili düşünceler geliyor aklıma. Türkiye’de Ermeni kelimesinden sonra birçoğumuzun aklına ilk “soykırım” kelimesi gelir. Kimisi üzülür, kimisi sinirlenir, kimisi “özür dilemeliyiz” der, kimisi reddeder… Yani, burda önem verdiğim meseleye nasıl bakıldığı değil, bir kültür hakkında aklımıza gelen ilk kelimenin ne yazık ki “soykırım” olması. Kültüre ne büyük ihanettir bu! Benzer yemekleri, şarkıları konuşmak varken, Türkiye sınırındaki eski püskü nükleer santrale beraber karşı durmak veya Putin’e beraber kafa tutmak varken, neden soykırım konuşuyoruz?

Batı Ermenistan; yani acı bir de “nar”

Ermenistan’da benzer durum var mı yok mu diye yorum yapacak cüretim tabi yok ama bir turist gözünden belki bir şeyler söyleyebilirim. Hediyelik eşya dükkânlarındayız, turistler için olanlarından. Bir şey almak bir yana, bu dükkânları sadece bakmak için gezmek de hoşuma gider. Popüler kültürün vitrinine bakmak gibi gelir bana. Galeriye, müzeye gitmek kadar değerli bulurum. Bu dükkânların vazgeçilmezi kartpostallardır tabi. Erivan’da satılan kartpostallar, burada Ararat denilen, Türkçe’de Ağrı dediğimiz dağın resimleri ile dolu. Hep görkemli, ulu görünüyor. Hakikaten de öyle.

Bir akşam gün batımında bir tepeden izledik, Gizem’in de yazdığı gibi Ağrı buradan daha görkemli, güzel görünüyor. Belki de daha uzak olduğundan. Ağrı’yla başlayan kırmızı çizgiden sonrası Ermeniler için dedelerin ninelerin anlattığı hikâyelerdeki Batı Ermenistan; yani acı. Bir de “nar” var her dükkanda olan, küllük, şekerlik, magnet kılığında.

Batı Ermenistan; yani acı. Bir de “nar”

Batı Ermenistan; yani acı. Bir de “nar”

Var bu işte bir şey deyip sorduğumuzda narın dünyanın her yerine yayılmış Ermenileri temsil ettiğini öğreniyoruz. Vitrinde acının yanında bir de hasret var yani –tabi turist Pelin’in gözüne ilk çarpanlar bunlar. Şaşırıyorum. Nerde sazlı amca biblosu, nerde sokaklarda zart diye karşımıza çıkan heykellerinin veya görkemli hükümet binasının bir resmi veya magneti… Vitrinde bu kadar acı ve hasret karşılaşmanın sürpriz olamayacağını düşünüyorum. Sokaklarda hava sakin, gülümsemeli ve acelesizken, vitrin pek ağır.

Politikaların kültürleri birbirine yabancılaştırmakla uğraşmadığı günler diliyorum.

Pelin Atakan.yeşil gazete

 

Pelin Atakan

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.