Yeşeriyorum

* Ekotopyalılar Çırılçıplak Denizde!

0

‘Nükleer santral öldürür!’ demenin ve bunu temsilen yere yatmanın keyfiyen cezalandırıldığı, 12 Eylül demokratik Türkiye’sine hoşgeldiniz

İnsanı doğanın bir parçası olarak kabul eden, onunla uyum içinde yaşamanın hem mümkün hem de çok keyifli olduğunu düşünen farklı ülkelerden genç insanlar, 20 yıldır dünyanın değişik ülkelerinde yaptıkları gibi bu yıl da yaz kamplarını Türkiye’de, Sinop’ta yapmaya karar verdiler. Ekotopyalılar kimdir, in midir cin midir? Kudretli devletimizin ve onun başbakanı Erdoğan’ın hışmına uğrama lütfuna niçin ulaşmışlardır? Gelin görelim nasıl yaşıyorlar, neler düşünüyorlar?
Sinop’ta kamp yapmaya bir yıl önce karar verdiler ve bu yılki ana temaları “nükleer enerji ve yenilenebilir enerji kaynakları”ydı. Bilindiği gibi hükümetin Sinop’ta bir nükleer santral yapma planı var. Ama işleri zor! Çünkü Çernobil nükleer santrali patladığında, özellikle de Karadeniz insanları nükleer enerjinin korkunç yüzüyle bizzat tanıştı. Ülkeyi yönetenlerin para ve kâr söz konusu olunca halkın sağlığını hiçe sayıp nasıl birer yalancıya dönüştüklerine de tanıklık etti.
Ekolojik bir yaşam ütopyasını bugünden gerçeğe dönüştürme niyetinde olan Ekotopyalı gençlerin kamp öncesi ilk eylemleri, üzerinde yaşadığımız gezegenin başındaki en önemli felaketlerden biri olan ‘Otomobil Uygarlığı’na meydan okumaktı. Avrupa’nın değişik ülkelerinden biraraya gelip Bulgaristan’ın başkenti Sofya’dan Sinop’a kadar bisikletle yolculuk yaptılar. Kapatma davası, Ergenekon derken devletimiz ve onun sadık hükümeti bu bisiklete binen çocukların ne kadar tehlikeli olduğunu fark etmedi. Zaten fark etselerdi o suç aleti bisikletlerini kafalarına geçirir ya da sınırlarımızdan içeri dahi sokmazlardı!
Bu arada Gerze köylüleri de termik santrale karşı mücadelelerinde Ekotopyalılardan destek istediler. Hrant Dink’in katledileceğini aylar öncesinden öğrenen ve bir türlü harekete geçemeyen jandarma teşkilatı, konu termik santral olunca titiz bir istihbarat çalışması ile öğrendiği bu, yerel halk-kampçı gençler ilişkisini ortadan kaldırıp termik santrali kurtarmak için hızla harekete geçer. Önce köylüleri, sonra da kampçı gençleri kendilerine ait “özel tekniklerle” vazgeçirmeye çalışır. Asıl büyük çıngar, Sinop’ta nükleer karşıtı gösterilerde kopar. Nükleer santralleri protesto etmek için kent merkezinde TAEK önünde yere yatan Ekotopyalılar ve onların “yerli işbirlikçileri” gözaltına alınır. Sonuç: “Nükleer santral öldürür!” demenin ve bunu temsilen yere yatmanın keyfiyen cezalandırıldığı, 12 Eylül demokratik Türkiye’sine hoşgeldiniz.

Daniskaya bakın
23 Ağustos’ta, Ekotopyalılar ve onların “yerli işbirlikçileri”, Sinop’ta nükleer santrallere karşı gösteri düzenlemek isterler. Devletin valisi, emniyeti ve jandarması da tabii ki bu “hain plandan” haberdardır ama ne yapacaklarını bilemezler. Çünkü, barış yanlısı bu gençleri ve yerli işbirlikçilerini, 12 Eylül mirası olan “özel tekniklerle” yıldırmak mümkün olmadı. Bu sırada, aynı gün hükümetin başı Erdoğan, mezarlıktan geçerken korkularını bastırmak için yüksek sesle şarkı söyleyenlerin edasıyla çevrecilere veryansın edip kendini “çevrecilerin daniskası” ilan etti. Başbakan’ın desteğini de arkasına alan yerel yöneticiler, kampın bitmesine bir gün kala valilikçe verilen izni iptal etti. Kamp alanı jandarma tarafından basıldı, arandı ve fotoğraf makinalarına el kondu. Olanlara rağmen Ekotopyalıların bir kısmı Gerze köyündeki termik santral protestosuna katılmaktan vazgeçmediler. İznin iptal edilmesinin yazılı gerekçesini öğrenemedik ama sözlü olarak iletilen gerekçe, Ekotopyalıların kamp alanında denize çıplak girmesiymiş! Bu Ekotopyalılar hakiketen azıtmış! Koskoca Türkiye Cumhuriyeti siyaset kurumu “çul çaput” meseleleri ile hop oturup hop kalkıyor. Ekotopyalılar da bu “çul çaput” meselelerini yok sayıp yerel halkla birlikte nükleer santrallere, termik santrallere muhalefet ediyorlar. Sanki nispet yapar gibi de çırılçıplak denize giriyorlar! Bizim derin devletimizin, muhalefeti sindirmek ve özellikle de sivil şiddeti harekete geçirmek için pek dahiyane yöntemleri vardır. “Allaha küfrettiler, camiye tükürdüler, bayrağı yırttılar, yok efendim Atatürk’ün evini bombaladılar” gibi toplumun hassasiyetlerini kullanarak düşmanı bertaraf etme yöntemlerine bir yenisi daha eklendi: Çırılçıplak denize giriyorlar! Bu buluşu yapan ceberrut devletin Sinop’taki temsilcilerini kutluyorum. Ekotopyalılar hiç de kofti değillerdi ve kamp alanını boşaltmadılar. Ertesi gün uyandıklarında jandarma, takviye kuvvetlerle kamp alanını kuşatmıştı. Ekotopyalılar o gün hem kamplarını topladılar hem de Sinop Valiliği önüne gidip olup biteni protesto eden basın açıklamasını yaptılar. Gene şiddetle karşılaştılar, yakapaça gözaltına alındılar. Eminim çok tedirgin oldular ve korktular ama galiba en çok korkan hükümetin başı Erdoğan oldu. Çünkü Ekotopyalılar ve onların yerli işbirlikçileri haklıydı. Haklı oldukları için de güçlüydüler. Eee, koskoca Başbakan nükleer enerjinin en pahalı enerji elde biçimi olduğunu, atıklarının tehlikeli olduğunu ve bertaraf edilmesinin mümkün olmadığını, hem atıkları hem de bir bombadan farksız çalışma biçimiyle “Nükleer santrallerin öldürdüğünü” öğrenmiştir.
1 Mayıs’ta uygulanan şiddete arka çıkan, Tuzla’da işlenen cinayetlere seyirci kalan AKP hükümeti ve onun Başbakanı’nın kendini demokrat saydığını biliyorduk ama hem nükleer ve termik santralleri savunup hem de çevrecilerin daniskası olduğunu iddia edebileceğini bilmiyorduk.
Ekolojik kriz, küresel iklim değişikliğiyle birlikte daha da derinleşiyor. Yaşadığımız çağın, sanayi uygarlığının yarattığı en korkunç krizine beş kala bizim ülkemizi, otoyol yaptığı ya da oranın suyunu buraya taşıdığı için övünen bir başbakan yönetiyor. Trajedi burada bitse gene iyi. Şehirlere ağaç diktirip çiçek ektirdiği için kendini çevreci sanan kişi de bizim Başbakanımız… Yaşamı savunan ve doğruları söyleyen barışçı insanları cop ve dipçik zoruyla susturmaya çalışan kişi de ne yazık ki bizim demokrat Başbakanımız…

SAVAŞ ÇÖMLEK: Dr., Yeşiller Partisi MYK üyesi

*Bu yazı (31/08/2008) daha önce Radikal2 yayınlanmıştır.

More in Yeşeriyorum

You may also like

Comments

Comments are closed.