Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Dünyamız çok hasta

0

İki hafta önce Nature’de yayınlanan bir makale dünyamızın çok hasta olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor. Gezegenimizde özellikle savunmasız ülkeler ve topluluklar için kabul edilen sekiz güvenlik sınırının yedisinin aşıldığı dergide yayınlanan makalede açıkça ortaya konuyor.

“Gezegensel sınırlar” kavramı, herkesin, özellikle de en savunmasız olanların temiz bir çevre hakkının yanı sıra su, gıda, enerji ve sağlık konusunda mutlak hakka sahip olduğu gerçeğini dikkate alacak şekilde belirlenmiş. Aşağıdaki şekildeki kırmızı dairesel çizgiler, gezegenimiz için ‘güvenli’ olan sınırı gösteriyor. Yeşil alan, hem gezegen için güvenli olan hem de dünyanın en savunmasız nüfuslarını koruyan güvenli ve adil eşiği temsil ediyor. Dünya şeklindeki simgeler, belirlenen sekiz alanın yedisinde güvenli ve adil bir dünya için eşiklerin aşıldığını gösteriyor. Çalışmada sadece dünya ekosistemi için genel verilere bakmakla yetinmiyor, ülkeler, etnik topluluklar, cinsiyetler üzerinde farklı etkilere de bakıyor. Böylece zararı önleme açısından adaletli bir yaklaşımın nasıl olmasını da tartışıyor.

Earth Commission tarafından yayımlanan raporda iklim değişikliği, hava kirliliği, aşırı gübre kullanımından kaynaklanan fosfor ve nitrojen kirliliği, yer altı su kaynakların azalması ve kirliliği, yerüstü su kaynakları, doğal çevre ve yapay çevre sorunları araştırılmış. Sonuç olarak hava kirliliği dışındaki tehditler küresel tehlike boyutunda bulunmuş. Bilim adamları grubunun araştırmasına göre hava kirliliği de yerel ve bölgesel düzeyde tehlikeli bulunurken sistematik olarak gezegenin tamamı için güvenlik sınırlarını tam olarak geçememiş.

‘Hastalık’ tedavi edilmediği gibi ilerlemesine göz yumuluyor

Çalışmada dünya üzerindeki en riskli bölgeler olarak Doğu Avrupa, Güney Asya, Orta Doğu, Güney Doğu Asya, Afrika’nın büyük bölümü, Brezilya, Meksika, Çin ve ABD’nin batı bölgelerinin bir bölümü “sıcak noktalar” olarak bulunmuş. Araştırma grubu dünyanın 2/3’sinin tatlı su yeterlilik kriterlerini karşılamadığını da belirtiyor. Araştırma grubuna göre dünya ‘ekosistem sınırlarının’ neredeyse tamamında tehlike bölgesinin içinde…

Çalışma grubundan Kristie Elbi’ye göre “Dünya bir insan gibi yıllık hekim muayenesinden geçseydi, hekim dünyanın çok hasta olduğunu ve hastalığının yıldan yıla kötüleştiğini” söylerdi. Araştırma grubu yine de umutlu… Onlara göre dünyanın hastalığı henüz terminal dönemde değil. Yani etkin bir tedavi ile iyileştirilebilir. Ancak çalışmanın birinci yazarı ve Almanya’daki Postdam İklim Etkisi Araştırmaları Enstitüsü araştırmacılarından Johan Rockstrom’a göre bu yapılmadığı gibi tüm ölçütlerde yanlış yönde ilerleniyor. Yani hastalık tedavi edilmediği gibi, hastalığın ilerlemesine de bile bile göz yumuluyor. Günden güne çocuklar, yaşlılar, farklı ülkeler, hatta farklı türler daha fazla çevresel tehdit ile karşılaşıyor.

Rapor 2015 Paris İklim Antlaşması’nın ortaya koyduğu, sanayi öncesi zamanlardan bu yana 1.5 ° C derece ısınma sınırını kullanarak hazırlanmış. Şu ana kadar yaklaşık sanayi öncesi döneme göre dünyamız 1.1° C ısındı. Raporun birinci yazarı Rockstrom bu antlaşmaya göre iklim değişikliği açısından güvenlik sınırının geçilmediğini, ancak bunun insanların, özellikle de riskli grupların zarar görmediği anlamına gelmediğini belirtiyor. O nedenle de özellikle sürdürülebilirliğin yanı sıra çevre adaleti üzerinde de düşünmemiz ve somut adımlar atmamız gerekiyor.

Dünyamız hasta; hem de yıldan yıla durumu daha da kötüleşiyor. Birçok ülkede yoksullar, savunmasız toplumlar derinleşen ekolojik kriz nedeniyle günden güne daha büyük sağlık sorunları ile yüzleşiyor, sağlıklı bir çevrede yaşam haklarını kaybediyor. Üstelik sanayi öncesi döneme göre 1.1° C’lık ısınmada gelişiyor, bu durum… Paris İklim Antlaşması’nın 1.5° C, sağlanamazsa 2° C hedefinin çok altında yaşanıyor bu kriz… Bu araştırmada yer almayan bir bilim insanı olan Stanford Çevre Çalışmaları Şefi Chris Field “sürdürülebilirlik ile adaletin birbirinden ayrılmaması gerektiğini vurguluyor ve güvensiz koşulların yoksul ve savunmasız toplumların bulunduğu bölgelere yoğunlaşmasının kabul edilemez” olduğunu söylüyor.

İklim ve adalet; iklim değişikliğini önlemek, çevre adaletini sağlamak için dünyamızın tekrar ‘gezegensel sınırlarının’ içine çekilmesini sağlamak, onu tedavi etmek gerekiyor. Peki, bence şimdi öncelikle yanıtlanması gereken soru, yaşanan ekolojik krizin sorumlusu olan kapitalist sistem içinde; bunu gerçekleştirilmesinin mümkün olup olmadığı…

 

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.