Düden çayındaki köpürme, sanayinin çevre duyarsızlığı ve denetimsizliğin ispatıdır

Hiçbir denetimin yapılmadığı bu işletmelerin doğayı mahvettikten sonra cezai işleme tabii tutulması bir anlam ifade etmiyor.

Denizden bir miktar su alıp, bir büyüteç yardımıyla ona yakından baktığınızda, minik parçacıklarla dolu bir çorba olduğunu görürsünüz. Deniz suyu, çözünmüş tuzlar, proteinler, yağlar, ölü ve canlı planktonlar, larvalar, deterjanlar, mikroplastikler, ve diğer kirleticiler ve bir grup başka parça ve organik ve yapay madde içerir.

İçerisinde bunca farklı materyal bulunan bir bardak deniz suyunu kuvvetlice çalkalarsanız suyun yüzeyinde küçük kabarcıklar oluştuğunu fark edersiniz. Bu şekilde oluşan deniz köpüğü, çoğunlukla rüzgâr ve dalgalar tarafından kontrol edilir. Ancak her kıyı bölgesinde oluşan deniz köpüklerinin oluşumunu yöneten farklı koşullara sahiptir. Alg çiçeklenmesi, yoğun deniz köpüklerinin çoğunlukla bilinen en yaygın kaynaklarından biridir. Bunun yanında çeşitli bakteriyel aktiviteler de denizel köpürmeye neden olabilir.

Köpük oluşumu için illa ki organik madde olmasına gerek yoktur. Yüksek debiye sahip suyun bir engelle karşılaşması esnasında oluşan patlama da köpüklenme yaratabilir,  benzer şekilde dalgalar da köpüklenmeye neden olabilir. Bu durumlar tatlı su ekosistemleri için de geçerlidir.

Saydığımız tüm bu köpüklenmeler doğal köpüklenmedir ve bunların  insanlara ve diğer canlılara pek de zararı yoktur. Üstelik çoğunlukla köpüklenme sucul bir ekosistem için verimliliğin de bir göstergesidir. Ancak bazı zararlı algler kıyıya yakın yerlerde çürüdüğünde, insan sağlığına ve çevreye zararlı etki yaratma potansiyeline sahiptir. Bunların çoğalması sonucu oluşan köpüklenmeler esnasında, bazı gazların ortaya çıkması söz konusu olabilir ve bu durumda da sahile gidenlerin gözlerini tahriş edebilir, astımı veya diğer solunum rahatsızlıkları olanlar için sağlık riski meydana gelebilir.

Sanayinin pervasızlığı

Yine de bunların hiçbiri insan müdahalesiyle meydana gelen değişimlerin yarattığı köpükler kadar zararlı olamaz. İşte Ergene nehrinde, Düden çayında, Adana’da ve Hindistan’da gördüğümüz köpükler bu türden olanlar. Nedeni de sanayinin pervasızlığı ve onun nedeni olan denetim eksikliği ile insanın tüketim çılgınlığı!

Özellikle kimya ve plastik endüstrisinin yoğun olduğu alanlarda en yakın su kaynaklarında kirlilik hiç eksik olmaz. Çünkü şirketlerin kazandığı para, su kaynaklarından daha önemli. Ergene nehri bunun en bariz örneği. Son olarak gündeme gelen Düden çayı etrafındaki plastik atık işletmelerinin neden olduğu köpükler de var olan pervasızlığın bir diğer göstergesi. 

Denetim yoksa, ceza işe yaramaz

Kurulurken hiçbir denetimin yapılmadığı bu işletmelerin doğayı mahvettikten sonra cezai işleme tabii tutulması ise hiçbir anlam ifade etmiyor. Çünkü hali hazırda benzer görüntüler Adana’da, Bursa’da, Samsun’da, İzmir’de hala devam ediyor. Üstelik bu pervasızlık sadece özel sektörde görülmüyor. Belediyelerin de bu anlamda sabıkası oldukça kabarık. Atık su arıtma tesislerinin deşarj edildiği noktalar her daim bir zehir alanı olagelmiştir. Adana Şakirpaşa’daki şu görüntüler bunun en önemli göstergesi.

Sanayi kaynaklı atıkların yarattığı bu köpükler, ilgili sucul ortamdaki tüm canlılığı bitiren bir kirlilik. Geri dönüşü de çoğunlukla mümkün olmuyor. . Düden çayı için de tıpkı Ergene gibi bir durum söz konusu olabilir.

Bu tür su kaynaklarının kenarına sanayi tesisleri kurmanın sanayici için karlı bir iş olduğu aşikâr. Yeterli denetim de yoksa -ki yok-, oldukça karlı hem de.  Düden çayındaki durum da bunun göstergesi. Denetimsizliği fırsat bilen sanayici umursamadığı doğanın canına okumuş ve durum artık göz ardı edilemeyecek hale gelince de bu işletmelere ceza kesilmiş ya da kapatılmış. İnanın bu işletmelerin istisnasız hepsi tekrar açılacak ve hiçbir şey olmamış gibi işlerini yapmaya devam edecek. Bunu Adana’nın her köşesini çöplüğe çeviren geri dönüşüm işletmelerinden anlıyoruz.

Düzenli olarak yapılması zorunlu olması gereken denetimlerin yapılmaması tüm bu durumun kaynağı. Bilinmelidir ki bu denetimlerin yapılmamasının gelecek kuşaklar için çok kötü sonuçları olacaktır.

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

İklim örgütlerinden Türkiye’nin 2024 karnesi: Yetersiz ve çelişkilerle dolu

Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer bağımlılığı ve kömürden çıkış projeksiyonu olmaması eleştiriliyor.

Kanal İstanbul için rezerv alan ve imar planlarına yargı engeli

İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planı değişikliği kararlarını hukuka aykırı bularak iptal etti.

Ağva plajına mahmuz darbesi

Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi...

Pirosmani: Bir sanatçı ardında ne bırakır?

Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı...

Batı Karadeniz Çevre Gönüllüleri Platformu kuruldu

Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen,...

EN ÇOK OKUNANLAR