EkolojiEkolojik YaşamManşet

Doç. Dr. Gündoğdu: Plastik felaketinin çözümü geri dönüşüm değil

0

Plastik: Mucize mi Felaket mi? adlı kitabı geçtiğimiz günlerde yayımlanan Doç. Dr. Sedat Gündoğdu, plastik kirliliği sorununu ele aldığı bir söyleşi etkinliğinde okuyucularıyla bir araya geldi.

Yeşil Düşünce Derneği‘nin 29 Ocak Pazar günü düzenlediği etkinliğe, ekoloji grupları ve STK’ların temsilcileri, eğitimciler, öğrenciler ve plastik sorununu ele alan çevreciler katılım gösterdi. Derneğin yer aldığı Yeşil Ev‘de düzenlenen etkinlikte plastik kirliliğine kafa yoran çevreciler, aklındaki soruları bir uzmana yöneltme fırsatını değerlendirdi.

Gündoğdu, plastiğin neden olduğu çevresel kirlilik ve bunun biyoçeşitlilik, deniz ve kara ekosistemleri, insan sağlığı gibi farklı alanlarda yol açtığı diğer olumsuz sonuçlar konusunda katılımcıları bilgilendirdi.

Katılımcıların fikirlerini paylaştığı ve Gündoğdu’ya sorularını yönelttiği söyleşide, plastiğin yol açtığı çevresel felaketin yanı sıra olası çözümler de ele alındı.

Plastiğin canlılar üzerindeki etkisinden geri dönüşüme, plastikle mücadeledeki yeni umutlardan gerçek çözümlere varan pek çok konunun değerlendirildiği etkinliğin sonunda Gündoğdu, okuyucuların kitaplarını imzaladığı kısa bir imza günü etkinliği de gerçekleştirdi.

‣ Doç. Dr. Gündoğdu’yla plastik kirliliği söyleşisi: Mucize mi, Felaket mi?
‣ Şişli Kent Konseyi, mikroplastik tehlikesini Doç. Sedat Gündoğdu ile konuşacak

‘Mucizelere bel bağlamamalıyız’

Gündoğdu, hemen her yıl insanlığın plastik kirliliğine karşı verdiği savaşta etkili olabilecek bir “mucize” ortaya atıldığına değindi. Son yıllarda plastik yiyen tırtıl, yumurta akı ve belirli enzimlerin plastik kirliliğinin önüne geçmek için birer mucize olarak görüldüğünü aktaran Gündoğdu, bu tür iddiaların insanlarda yanlış algı uyandırdığını ve plastikle mücadeleyi baltaladığını ifade etti.

İnsanlar nasıl olsa teknoloji gelişiyor, bir şeyler bulunur diye düşünerek çözümü erteleyebiliyor diyerek bu tür çözüm iddialarından ötürü insanların plastik kullanımını azaltmak yerine yanlış umutlara kapıldığını vurguladı.

Öte yandan söz konusu tırtılların işe yaramadığını aktaran Gündoğdu, enzimlerin ise sadece belirli plastik türlerinde etkili olduğunu, ancak kapasitelerinin çok düşük olması, biyolojik zorluklar bulunması gibi nedenlerle mutlak bir çözüm olmadığını açıkladı.

‣ ‘Sofra tuzlarında mikroplastik’ araştırmasını gerçekleştiren Doç. Dr. Sedat Gündoğdu, Açık Radyo’da
‣ Sedat Gündoğdu, Bilim Müzesi’nde yapacağı sergi teklifini reddetti: ‘Güzel fırsattı, kirlettiler’

‘Midesinde plastik olmayan balina yok’

İnsanlığın doğada bıraktığı izlerin mağara duvarlarındaki ellerden başlayarak balinaların midelerinden çıkan plastiklere doğru evrildiğini belirten Gündoğdu, milattan önce 7,000’li yıllarda Arjantin’de yaşayan insanların “Eller Mağarası” adlı mağaranın duvarlarındaki el izleri ile insanlığa ait ilk izlerinden birini bıraktığını belirtti.

Dokuz bin yıl sonra, aynı yerde, Arjantin’de kıyıya vuran balinanın midesinden yedi kilograma yakın plastik çıktı. Biz o kadar ciddi bir müdahale yaptık ki doğaya, artık istisnasız bütün balinaların midesinden mutlaka plastik çıkıyor. Midesinde plastik olmayan balina yok.

Gündoğdu, dinleyicilere bu durumun evrimsel açıklamasını aktardı:

“Balinaların beslenme davranışının evrimsel gelişiminde ortamdaki mikroplastik ya da makroplastik miktarı arttı. Başka opsiyonları kalmadığı için, açlık süresi uzunsa, plastikler fazlaysa direkt onu bünyelerine almak zorunda kalıyorlar. Bugün beş bin farklı tür canlı, plastiklerden etkileniyor.”

Denizlerdeki fok, kaplumbağa gibi türlerin de plastik kirliliğine karşı yaşamsal bir mücadele verdiklerini ve bu kirlilikten ötürü birçoğunun hayatını kaybettiğini aktaran Gündoğdu, sadece deniz değil, karada yaşayan canlıların da plastik atıklar nedeniyle hayati tehlikelerle karşılaştığını ve hayatını kaybedebildiğini dile getirdi:

Afrika’da bir çalışmada, develerin önemli bir kısmının midelerindeki plastikten dolayı öldüğünü ortaya koydu. Hatta Moritanya, çiftlik hayvanları bunları yiyor diye plastik poşeti yasakladı. Kenya’da yine benzer bir problem var; özellikle su maymunları plastiklerden kaynaklı ciddi bir problem yaşıyor çünkü yaşam alanları plastiklerle işgal edilmiş.

Denizden çöp toplamak canlı ekosistemlerine zarar veriyor

Gündoğdu, geliştirilen denizden plastik toplama girişimlerinin önünde bazı zorluklar olduğunu açıkladı. Test aşamasındaki projelerin deneme süreçlerinde kontrol altındaki koşullardan ötürü başarı gösterebildiğini ancak gerçekte uygulamaya gelince yeterince etkili olmadığını aktardı.

Bu tür girişimlerden en yaygın olarak bilinenlerden birine değinen Gündoğdu, ekiplerin denizlere bilinçli olarak plastik çöp boşaltıp daha sonra bunları topladıklarına dair güçlü şüphelerin olduğundan bahsetti. Toplanan çöplerde hiçbir deniz canlısına rastlanmamasının ve bu tür girişimlerin çalışmalarına dair verilerini paylaşmamasının da iyi niyetli girişimler olmayabileceklerine işaret ettiğini söyledi.

“Öte yandan, deniz biyologlarının çoğu denizden plastik toplanmasına karşı çıkıyor” diye ekleyen uzman, deniz ve okyanus yüzeylerindeki plastiklerin bir ekosistem gibi davranabildiğini, birçok canlı türü için bir habitat haline geldiğini, bu plastiklerin toplanmasının bu canlıların da yok edilmesi anlamına geldiğini, bu nedenle önemli bir ikilem yarattığını vurguladı:

Plastik, suyun içerisinde karıştığı zaman üzerine önce besin elementleri konuyor, sonra mikroorganizmalar doluşuyor. Sonra daha yüksek organizmalar, canlılar ya da daha yüksek taksonomik gruplar yerleşiyor. Bir ekosistem oluşuyor orada. O ekosistem oluşunca plastik aslında bir canlılık taşıyıcısı haline geliyor. Dolayısıyla fırsatçı türler geliyor, bunun üzerine yerleşiyor. O sırada bu plastiğin üzerine konmuş canlıları yemek üzere gelen diğer organizmaları avlıyorlar. Böyle bir ilişki kuruluyor. O yüzden plastik yapay bir ekosistem olarak davranabiliyor denizde ve biz buna ‘plastisfer’ diyoruz.

Gündoğdu, hem deniz hem de karada yaşayan birçok canlının aç kaldığında plastik nesneleri gıda olarak tükettiğini açıkladı. Bu durumun, sokaklarda yaşayan birçok hayvanın da hayatına mal olduğunu bildirdi.

Katılımcıların, bunlar göz önüne alındığında denizlerdeki plastik sorununun nasıl çözüleceği sorusunu yöneltmesi üzerine Gündoğdu, üç aşamadan oluşan bir çözüm önerisi sundu.

Buna göre, ilk yapılması gerekenin, plastik üretimine son vererek atıkların oluşmasını engellemek olduğunu aktaran Gündoğdu, sonraki adımda nehirlere ulaşmış olan atıkların denizlere ulaşmasının önüne geçilmesi gerektiğini belirtti. Son adımda ise, denizlerdeki plastik atıkların kıyılara vurmasını beklemenin iyi olacağını, zira kıyıya vuran plastiklerin üzerinde canlı yaşamı kalmadığını ifade etti.

‘Geri dönüşüm çözüm değil’

Gündoğdu, geri dönüşümün çevreci bir çözüm olmadığına vurgu yaptı. Plastik malzemelerin geri dönüşümünün önemli bir kısmının malzemenin kalitesinin düşmesiyle sonuçlanan “aşağı dönüşüm” şeklinde gerçekleştiğini, bu nedenle geri dönüşüm sürecinin bir noktadan sonra durduğunu ve artık materyallerin geri dönüştürülemez hale geldiklerini kaydetti:

Plastiğin geri dönüşümünün yüzde 90’ı genelde aşağı yönlü olur. Birebir, muadil materyal elde edemiyorsunuz. Hem kimyasal olarak hem de fiziksel olarak çok mümkün değil.

Bunun yanı sıra geri dönüşüm işlemleri sırasında önemli miktarlarda su kullanıldığına ve karbon emisyonuna yol açıldığına da dikkati çekti.

Gündoğdu, yakma veya gömme seçeneklerinin plastik kirliliğiyle mücadelede en yaygın başvurulan seçenekler olduğunu aktararak, plastiklerin yakılması ile enerji elde edilebildiğini ancak ortaya çıkan kül için her zaman bir kullanım alanı olmayabileceğini ve depolanmasının da yine bir kirlilik sorununa yol açabildiğini belirtti.

Çözüm: Hayatımıza akan plastik musluğunu kapatmak

Plastik kirliliği ile mücadelede en iyi çözüm yolunun ne olacağına dair bir soru yöneltilmesi üzerine Gündoğdu, sorunun kaynağında çözülmesi, yani plastik üretiminin sonlandırılması gerektiğini savundu.

Dünyadaki plastik felaketini bir su baskını analojisiyle anlatan Gündoğdu, musluk kapatılmadan bir evdeki su baskınının küçük çabalarla durdurulamayacağı gibi, plastik üretimini durdurmadığımız sürece, çevresel felaketin önüne geçilemeyeceğini belirtti.

Gündoğdu, öncelikli olarak tek kullanımlık plastik ürünlerin bırakılması gerektiğini belirtti. Pet şişelerin ve plastik poşetlerin bu tür ürünlerin başında geldiğine değinen yazar, plastik kirliliğinin büyük bir kısmının bu tür tek kullanımlık ürünlerden meydana geldiğini açıkladı.

Plastiğin tarihinden geleceğine bakış

2009 yılından beri Çukurova Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi’nde deniz biyolojisi ve mikroplastik kirliliği üzerine çalışmalar yürüten Gündoğdu, plastiğin yol açtığı çevresel felaketi yeni kitabında mercek altına aldı.

Yeni İnsan Yayınevi‘nden çıkan Plastik: Mucize mi Felaket mi? adlı eser, literatürdeki pek çok önemli çalışmadaki bulgulara yer vererek plastiğin tarihine kısa bir göz atış ile başlıyor.

Plastiğin çeşitleri, bunların yapıları ve üretim süreçlerini ele alan kitapta, farklı plastik çeşitlerinin kullanım alanları ve çevre üzerindeki etkilerine değiniliyor.

Eser, plastiğin havada, karada ve denizde yol açtığı kirlilik sorununu derinlemesine ele alıyor ve plastik kirliliği ile iklim krizi ve seller gibi afetler arasındaki ilişkiye açıklık getiriyor.

‣ Adana’daki çöp aldatmacası bitmiyor: Ne temizlendi ne de temizleme yetiyor
‣ Çöplerin yolculuğu: Akıntılarla binlerce kilometre yol alıyorlar
‣ Konserve balık ambalajında mikroplastik bulundu

Gezegenimizdeki plastik kirliliğinin yol açtığı önemli sorunlardan biri olan sofra tuzu, içme suları, midye dolmalar ve deniz ile çiftlik balıkları gibi gıdalarda rastlanan mikroplastik sorununa da yer veren eser, plastik kirliliğinin birçok hayvan için teşkil ettiği yaşamsal risklerin altını çiziyor.

Özellikle son yıllarda fikir ayrılıklarının yaşandığı geri dönüşüm ve plastik çöp ticareti gibi konuları derinlemesine ele alan kitap, ucuzluk ve pratikliği nedeniyle modern hayatta vazgeçilmesi zor bir materyal haline gelen plastik kullanımının nasıl bırakılacağı ve alternatifleri konusuna da ışık tutuyor.

More in Ekoloji

You may also like

Comments

Comments are closed.