Diyanet’in iklim değişikliğiyle imtihanı – Pelin Cengiz

Geçen hafta İstanbul, iklim değişikliğiyle mücadele konusunda çok önemli bir toplantıya ev sahipliği yaptı. İklim değişikliğini konuşmak üzere İstanbul’da biraraya gelen İslami liderler, iki günlük Uluslararası İslami İklim Değişikliği Sempozyumu’nun ardından Müslümanları harekete geçmeye çağıran “İklim Değişikliği için İslami Deklarasyon” açıkladı.

Deklarasyon, 20 ülkeden 60’tan fazla katılımcı ve örgüt tarafından onaylanırken, deklarasyonu Türkiye’den sadece İslam Dünyası Sivil Toplum Örgütleri Birliği’nden Ali Kurt ve İpek Üniversitesi’nden Prof. Dr. İbrahim Özdemir imzaladı. Toplantının Türkiye’de yapılıyor olmasına ve Diyanet’in davet edilmiş olmasına rağmen Diyanet’in daveti cevapsız bırakarak toplantıya katılmaması işin ilginç yanı.

4

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’e tahsis edilen süper lüks aracın ardından, Diyanet’in 5,7 milyar TL ile 11 tane bakanlıktan daha fazla bütçeye sahip olmasına rağmen geçenlerde 700 bin TL daha ek kaynak istemesi tartışmalara neden olmuştu. Kendi müsrifliği bir yana, Diyanet’in iklim değişikliğine ve dolayısıyla toplumsal adaletsizliğe, yoksulluğa, açlığa sebep olan tüketim alışkanlıklarının değiştirilmesi, israftan kaçınılması, doğal varlıkların korunması gibi konularda edecek iki kelime lafı yokmuş demek ki…

İşin bir diğer ilginç yanı ise Diyanet’in bu toplantıya katılmayıp ardından change.org’da iklim değişikliğiyle ilgili bir imza kampanyası başlatması… “Dünyanın dört bir yanında ruhani liderler ve din adamları, change.org’da başlattıkları kampanyayla politik liderleri iklim değişikliğine karşı harekete geçmeye çağırıyor” denen kampanyanın, Türkiye’de Diyanet İşleri Başkanı “Mehmet Görmez’in liderliğinde” devam ettiği belirtiliyor. En fazla karbon salan otomobillerden birine binen Görmez’in başında olduğu Diyanet’ten bugüne kadar konuya dair tek bir fetva duymadık oysa.

Kampanya, liderleri COP21 zirvesinde iklim değişikliğine neden olan tehditlere karşı acilen harekete geçmeye ve 2050’ye kadar yüzde 100 yenilenebilir enerji hedefi koymaya çağırıyor. Bu çağrıyı yapan Diyanet, Türkiye’de yapımı devam eden ya da proje aşamasında olan 80 kömürlü termik santral hamlesinden de habersiz herhâlde…

Deklarasyonun detaylarına dönecek olursak, Kur’an ayetlerinden alıntılarla son derece detaylı bir çalışma yapıldığı görülüyor. Papa Francisco da, haziranda iklim değişikliği ve doğal dengenin korunması gerekliliği üzerine bir genelge yayınlayarak, Allah’ın yarattığı dünyanın gelecek kuşaklara taşınması için inanan ve inanmayan herkesin işbirliği yapması istemişti. Müslüman dünyanın bu girişimi, iklim değişikliği ile mücadelede dinler arası işbirliğinin ve diyalogunun önemini gösteriyor.

Islamic Relief Worldwide’dan Mohamed Ashmawey’in, kimilerinin “hayal” olarak gördüğü iklim değişikliğinin Müslümanlar için ciddi endişe kaynağı olduğunu belirterek, “Allah yarattığı her şeyi korumayı emreder, savaşta bile ağaçları yakmayacaksınız diye emreder. Biz de Müslümanlar olarak Allah’ın yarattığını korumak zorundayız” demesi önemli.

Deklarasyonda, “insafsız ekonomik büyüme ve tüketim yüzünden insanların yol açtığı fesadı ve yolsuzluğu görüyoruz” denerek, Kur’an’dan, “Yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Çünkü sen yeri asla yaramazsın, boyca da dağlara asla erişemezsin” ayeti paylaşıldı.

Deklarasyonda, UNFCCC (BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi) kapsamında aralıkta Paris’te toplanacak COP21 Zirvesi’nde (BM İklim Değişikliği Sözleşmesi Taraflar Konferansı) dünyanın kaderini belirleyecek bağlayıcı, etkili ve iklim adaletini sağlayacak yeni bir iklim anlaşması için çağrı yapıldı.

Deklarasyonda, atmosferdeki sera gazlarının en kısa sürede azaltılması, yeryüzünde tespit edilen fosil yakıt rezervlerinin üçte ikisinin yer altında bırakılması gerekliliklerine atıfla, küresel ısınmanın 2 derece sınırında tutulması gerektiği ifade edildi.

İklim meselesi dinî liderlerin gündemine bu kadar girmişken, hükümet liderleri bunu ne kadar dikkate alacak göreceğiz.

Bu yazı taraf.com.tr/ den alınmıştır

3.pelin-cengiz

 

Pelin Cengiz

[email protected]

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Balık ekmek yemekle olmaz, Marmara’nın suyunu için!-Mehveş Evin

Ne yazık ki müsilaj felaketini balık yemek, denize girmek, denizin yüzeyini temiz görmeye indirgemek, bu büyük ekolojik krizi durdurmanın önündeki en büyük engel.

Marmara Denizi’ndeki kirlilik sorununa bir çözüm: Agroekoloji – Bülent Şık

Agroekolojik yöntemler sulardaki nitrat kirliliğini azaltıcı bir sonuç doğurur ve bu da içme suyu kaynaklarının korunması anlamına gelir.

Örgütlü sessizlik – Arat Dink

Zeki Tekiner, dört ay önce başka bir silahlı saldırıdan şans eseri ölümcül bir yara almadan kurtulmuştu. Vali’yi olayın siyasi boyutu olduğuna ikna edememişlerdi. Dostları Nevşehir’den bir süre uzaklaşmasını istediler. O, “Bana Nevşehirliden zarar gelmez” dedi, kaldı. Su, tanıdık akıyor, değil mi?

Marmara Denizi’ndeki müsilaj kirliliğinde kömürlü termik santrallerin etkisi incelenmeli- Pelin Cengiz

İstediğiniz kadar yüzey temizliği yapın, bir yeri temizlerken diğer taraftan atık devam ediyorsa buna temizlik denir mi?

Marmara’nın ölümü: İstanbul kolera salgınına hazır mı – Bülent Şık

Denizdeki müsilajin kolera salgını getirmesi mümkün. Ama her şeye rağmen devam etmekten ziyade durmayı, onarmayı öne çıkarmalıyız. İnsan, bitki, hayvan ve çevre sağlığını bir bütünün birbiriyle ilişkili parçaları olarak görmeye çalışarak çözümler arayacağız.

EN ÇOK OKUNANLAR