Başlığın ilhamı Kastamonu civarında var olduğu söylenen bir trafik levhasından.
Tevatüre göre yol kenarında “Dikkat ayı Çıkabilir… Çıkmayabilir de...” yazan bir trafik levhası varmış.
Vikipedia’da Sisifos (Sisyphos) için söyle yazıyor: “…Sisifos tanrılar tarafından büyük bir kayayı dik bir tepenin doruğuna yuvarlamaya mahkûm edilmiştir. Sisifos tam tepenin doruğuna ulaştığında kaya her zaman elinden kaçmakta ve Sisifos her şeye yeniden başlamak zorunda kalmaktadır…”
Haliyle Sisifos çıktığı gibi iner de…
**
Son günlerde yolum Sisifos‘la çok kesişti.
En son İshak Alaton söz ediyordu bizim bahtsızdan.. Taraf’tan Eylem Düzyol’a içini döken Alaton Türkiye’yi Sisifos’a benzetiyordu.
Ondan bir-iki gün önce ‘Hasan Ünal Nalbantoğlu’na Armağan’ kitabında yolum kesişti Sisifos’la.
ODTÜ’nün efsane hocası Ocak’ın 19’unda göçtü fani dünyadan. (Ne kötü bir gündür bu 19 Ocak)
Armağan kitabı 2008’de yayınlandı ve o günden beri okunmak için bekliyordu. Nihayet bu hafta sonu başlayabildim. Kitap Ünal hocayla yapılmış uzun, leziz, nefis bir söyleşiyle açılıyor.
Söyleşinin bir yerinde hoca, Sisifos muhabbeti açıyor ve 12 Mart üstünden şunları söylüyor“…Zaten daha çıktığında çoğuna dava dava açılan kitaplara tümüyle el konuluyor, evlerindeki bu kitapları gaspedilen insanlar vs. Belleğe büyük darbe oluyor kanımca: Tıpkı Sisyphos Efsanesi’ndeki taş örneği, insanlar azıcık yukarıya itiyorlar, taş gene vadinin dibinde buluyor kendini…”
Hocanın başka bir dönem için kurduğu bu cümle ne kadar manidar ve bir o kdar tanıdık değil mi?
Hem Alaton hem de Nalbantoğlu söyleşilerinden sonra ekte gördüğünüz çizimi paylaşmak istedim. (Oysa üzerinde çalıştığım bisiklet kitabı için sandıkta tutuyordum)
**
Peki bu kadar lafın bisikletle ilgisi ne diye sorarsanız, cevap açık: Oradaki taş/kaya sözcüğünü çıkartın yerine bisikleti koyun, olur biter…